ABDnin hiç mi günahı yok?

24 Şubat 2005

BBCnin araştırmasına göre, Türklerin yüzde 82si ABDye karşı.Washington bu sonucu da bahane ederek şimdiye kadar rastlamadığımız bir şekilde Türkiyeyi yaylım ateşe tuttu. Bu dikenli çizgiyi şöyle bir izleyelim...Savunma Bakanı Rumsfeld, atışa 1 Mart tezkeresinin reddini eleştirerek başladı ve "Irakta Sünni direnişin sorumlusu Türkiyedir" dedi.Crossman, "Türkiyedeki ABD aleyhtarlığından duyduğu kaygıyı" dile getirdi.Dışişleri Bakanı Rice, "Türkiye ile hâlâ dostuz" derken "hâlâ" kelimesini herhalde boşuna kullanmadı.ABDnin Türkiyeye karşı Kuzey Irakta yığınak yaptığı gibi bir haber belki de 50 yıldır ilk kez duyuldu.Bunlar yetmezmiş gibi Wall Street Journaldaki bir yazıda Türkiyeye "hasta adam" denilerek hakaretler yağdırıldı.Ve en ağır noktayı ABD Savunma Bakan Yardımcısı Feith koydu: "Türk kamuoyunun değerini takdir etmediği ilişki gerçek anlamda sürdürülemez."* * * TÜRKİYE ABDnin dostluğundan 50 yılda çok şey kazandı. Bu doğrudur. Ama ABD de Türkiye gibi bir müttefike sahip olmanın yararını hep gördü.1 Mart tezkeresinin reddi büyük hatadır. Ama ABDnin bu durumu kan davasına dönüştürüp, ilelebet Türkiyeden bunun acısını çıkarma arzusu da aynı derecede hatadır. ABD bu hatadan

Yazının Devamı

Kirada vur deyince öldürmek

17 Şubat 2005

Son örnek, kiracıları koruma bahanesiyle ortaya çıktı.Borçlar Kanununda değişiklik hazırlığı kiracı-ev sahibi diye vatandaşı ikiye ayırıp birbirine düşürdü bile.Bu konuda önce ülke gerçeklerine bakalım.Bu ülkede her kiracı yoksul, her ev sahibi zengin değildir.Babadan kalma bir evde oturup emeklilik ikramiyesiyle aldığı daireyi kiraya vererek geçinmeye çalışanlar çoktur.Varlıklı olduğu halde kirada oturmayı tercih edenler de vardır. Çünkü mülke yatırılacak paranın ticaretteki getirisi, bir dairenin kirasından elde edilenin 5-10 katıdır.250-300 milyarlık bir dairenin bugün kirası ortalama 1 milyar lira civarındadır. Oysa bu paranın en düşük faizle getirisi ayda 4-4.5 milyar liraya varabilmektedir.Borçlar Kanunu gündemdeki şekliyle çıksa ev sahiplerinin büyük bölümü evlerini satmayı tercih edecektir. Ev alıp kiraya vermek artık akıllı işi olmaktan çıkacaktır. Konuta yatırım da bu nedenle düşecektir. Bu durum kiracıların da aleyhinedir.* * * EV sahipleri ve kiracılarla konuşun, bakın. Yasa değişikliğinden kiracıların memnun, ev sahiplerininse büyük tepki içinde olduklarını göreceksiniz.Ev sahipleri bu tasarıda tapuların delindiğinden, mülklerinin üzerindeki tasarruf hakkının

Yazının Devamı

Kim vurduya gitmek!..

10 Şubat 2005

O TV programında da ortaya çıktı ki, bu düşüşte sabotaj ihtimali buzlanma olasılığından çok daha yüksektir. Şimdi hukuki gereği neyse yerine getirilip dosyanın yeniden açılması gerekmez mi?* * *ABDİ İpekçi cinayetinde de, perde arkasının aydınlanmadığı iddiaları hep vardı, bugün de var.Milliyette Derya Sazakla söyleşisinde Abdi Beyin kızı Nükhet kardeşimiz bu noktanın da üzerinde duruyor.Nükhet, Mehmet Ali Ağcayı askeri cezaevinden kimlerin nasıl kaçırdığını da sorguluyor.Papa kendisini vuran Ağcayı bir tarihte cezaevinde ziyaret ediyor, bugünlerde de Ağca ona geçmiş olsun dileklerinde bulunuyor.Bu karmaşık ilişki nasıl başladı bir hatırlayalım.Ağca, İstanbulda Abdi İpekçiyi öldürdükten sonra uzun süre saklandı. Bir ihbar üzerine yakalandı. 25 Kasım 1979 günü ise yattığı İstanbul Sıkıyönetim Komutanlığı Kartal Maltepe Askeri Cezaevinden kaçtı.Ağca, kaçıştan bir gün sonra 26 Kasım 1979da büyük bir ihtimalle Cağaloğlunda Milliyete yakın bir binadan bize telefon ediyordu. Yazı işleri müdürü olarak yazı işleri masasında arkadaşlarımla çalışıyordum."Ben Mehmet Ali Ağcayım. Şimdi size bir bildiri gönderdim. Gazetenizin sırasındaki Bilge Eczanesinin önündeki posta kutusuna bakın.

Yazının Devamı

CHP nereye koşuyor?..

3 Şubat 2005

Kurultayda CHPnin başına onun geleceğini ileri sürenlerin hesabı da tutmadı."Partiye başkan yapmak için Harvard bitirmiş adam mı aranacak, neden Sarıgül olmasın?" diyenler olabilirdi.Cevaplar kurultayda alındı, çeşitli tahmin balonları kürsüde patladı.* * * SARIGÜL aslında Baykalın dişine göre bir rakipti. Üstelik "baskın kurultay"la hazırlıksız yakalanmıştı.Belki de bu nedenlerle kurultayda yaptığı konuşma, bırakın bir başbakan adayını, CHP genel başkan adayı biri için bile çok zayıftı.Bu konuşmada ne dünya, ne de Türkiye sorunları ve çözümleri yer aldı. Globalleşme, ABD ile, AB ile ilişkiler, Irak, Kürtler, Kerkük, işsizlik, gelir dağılımı, özelleştirme, demokratikleşme, yeni sol, laiklik, türban gibi yaşamsal konularda Sarıgül birer "başlık" bile atmadı. Umut ve heyecanla bekleyenlere yeni ve değişik bir siyasi projenin ipuçlarını vermedi.Bu nedenle de yeni genel başkan adayı ve onun kadrosunun görüşleri öğrenilemedi.Her şeye rağmen Mustafa Sarıgülün kurultayda aldığı oy az sayılmayabilir. Ama bu oylardan bir bölümünün salt Deniz Baykalı protesto için verildiğinin de göz ardı edilmemesi gerekir.* * * BAYKAL kurultayı aldı ama bu, ekim kurultayını da alır, anlamı taşır

Yazının Devamı

Farklı olmak, fark yaratmak

27 Ocak 2005

Şu anda önümde 117 adet sınav kâğıdı var. İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi "Temel Gazetecilik" dersi sınav kâğıtları.Dört soru sordum, biri "Fark yaratmak"...Gazetecilik mesleğinin genç adaylarının bu konuyu nasıl görüp, yorumladıklarını merakla okuyorum. Fark yaratmanın önemini ne boyutta kavradıklarını anlamak istiyorum.Onlar da biliyorlar ki, fark yaratmak için bir bakıma farklı da olmak gerekiyor.Bunun için de bu mesleğe girecek olanların en azından artık İngilizceyi iyi derecede konuşup yazmaları bekleniyor.Yüksek eğitim görmüş, mümkünse lisansüstü diplomaya da sahip, master yapmış olanlar tercih ediliyor.Yaratıcılık kabiliyetine sahip, hırslı, arzulu olmaları gerekiyor.Örneğin, bir yabancı dili iyi derecede bilmeyenin gazeteciliğe başlayabilme dönemi bizim kuşakla son buldu, dersem yanlış olmaz sanırım.Bu mesleği seçenlerin birçoğunun üniversitedeki ve iş yaşamındaki çizgilerini yıllarca çok yakından izleyebildim. Gazetecilik eğitimiyle beraber hukuku da bitirerek bunun yararlarını bizzat yaşadım. Bu nedenle de saptamalarda ve tavsiyelerde bulunabilme cesaretini gösterebiliyorum.* * * YALNIZ statükoyu korumak, müesseseleri bu rekabet ortamında uzun süre ayakta

Yazının Devamı

CHPde uzlaşma ihtiyacı

20 Ocak 2005

Her şeyden önce böyle mesnetsiz, böyle dayanaksız, böyle yanlış bir konuşmayı CHPnin liderine, yılların deneyimli politikacısı Baykala yakıştıramadım.Bir programda Milliyetten bir temsilci yokken, bu suçlamalar nasıl olur da mahalle kavgasındaymış gibi sorumsuzca, üst üste sıralanabilir.* * * GELELİM kurultaya...CHPde kazan kaynamaya devam ediyor.Bu aşamada dikkat çeken noktalardan biri şu: Partinin ağır toplarından Sarıgülü ele alıp lehinde, aleyhinde konuşan, liderliğini tartışanın olmaması. Oysa Baykala meydan okuyan, kurultayın yolunu açan en iddialı aday adayı o değil mi? Üstelik bugün, o iddialı Sarıgül, vitrini Livaneliye kaptırmış gibi de görünüyor. Durum, pek sesi sedası çıkmayan Hurşit Güneşin konuşmaya başlamasıyla değişir mi, onu da göreceğiz.Aslında genel başkanlığı, dört aday adayından hangisi kazanırsa kazansın CHPnin değişimi yakalaması imkânsız gibi görünüyor.Çünkü bu kurultay parti içi hesaplaşma anlamı taşıyor, ilkeli bir değişim amacı gütmüyor.Adaylar belli ama kadrolar meçhul.Adaylar belli ama yeni bir program yok.CHP, Cumhuriyetin temel değerlerini savunuyor ama halkın ihtiyaçları hâlâ karşılanmış değil, bu hedefe nasıl ulaşılacak? Halk Partisi, nasıl halkın

Yazının Devamı

Yangında bilirkişi çelişkisi!

13 Ocak 2005

Tam tersine, bilirkişi biraz daha gayret etse neredeyse, galaya davetli olanları suçlayacak!Rapordaki şu ana görüş ilginç: "...İçeridekiler panik yaptığı için kap ılar açılmamıştır... Güvenlik açısından binada herhangi bir eksiklik bulunmamaktadır..."Oysa yangından hemen sonra görüş bildiren uzmanların saptamaları bunun tam tersiydi. Onlar da gayri resmi birer bilirkişi sayılırlardı ve faciaya davetiye çıkaran pek çok eksik bulmuşlardı.Örneğin İstanbulun eski İtfaiye Müdürü Abdurrahman Kılıç özellikle çok önemli 7 noksandan söz ediyordu.Makine Mühendisleri Odasının saptamaları da G-Malldaki ihmali dikkatlere sunuyordu.Bu iki görüş şöyle özetlenebilirdi:"Sinemada duman çıkar çıkmaz çalışması gereken siren sistemi çalışmamıştı. Elektrik kesildiğinde çalışması gereken aydınlatma sistemi yoktu. Duman tahliye sistemi yapılmamıştı. Yağmurlanma sistemi yetersizdi. Özellikle üst kat kapıları standartlara uygun değildi. Kapılar yangına dayanıklı bir şekilde imal edilmemişti. Olay sırasında bazı kapılar kilitliydi. Dekorasyonda yanıcı madde kullanılmıştı. Yangın çıkış levhaları yanlış yerleri göstermekteydi. Bazı yangın söndürme tüpleri boştu..."Şimdi gelin çıkın işin içinden.Acaba bu

Yazının Devamı

Hortumcuyu koruma niye?

6 Ocak 2005

Bilerek, isteyerek, planlayarak, yasaları çiğneyerek vardıkları nokta hortum adını da alsa, aslında yolsuzluktur, belki dolandırıcılıktır, emniyeti suiistimaldir, belki de zimmettir, ama ekonomik suçla ne ifade edilmek isteniyorsa o değildir.Sonuçta hortum nedeniyle vatandaşın kesesinden çıkan para 50 milyar dolar civarındadır. İlk günlerde bu rakamın 80 milyar dolara vardığı bazı bakanlar tarafından açıklanmıştı. O zaman hortumcuların günahına kalemiyle ortak olanlardan biri bu rakama çok kızmıştı.Sanki rakamın farklılığı yolsuzluğu yolsuzluk olmaktan çıkarırmış gibi.* * *BUNDAN böyle hortumcular için daha da ağır cezalar getirilmesini beklerken, Adalet Bakanı Cemil Çiçekin af anlamı da taşıyan girişimi kafaları karıştırmış oldu.Bir defaya mahsus da olsa bu cezalar affedilemez. Ortak vicdanın da, hukukun da gereği budur, bu olmalıdır.Hırsız çaldığını geri vererek hırsızlık yapmamış sayılmasını sağlayamaz.Hortumcu denilenler de hortumladıkları parayı ödeyerek cezadan sıyrılamaz.Onlar sıyrılırsa, toplum vicdanı, baklava çalan çocuklar neden yattı, diye sızlamaz mı?* * *DEVLETİN, adaletin, özellikle de Adalet Bakanının ve ilgili devlet örgütlerinin görevi hem hortumlanan parayı

Yazının Devamı