<#comment>#comment>
<#comment>#comment>
ÇANKAYA zirvesinden anlaşılıyor ki, Ankara döndü dolaştı beş - beş buçuk ay önceki noktaya geldi. Irak'a asker yollama noktasına.
1 Mart'ta tezkere reddedilmeseydi, ABD'ye kolaylık sağlansaydı Türkiye Kuzey Irak'a savaşmama kaydıyla asker sokacaktı. Ankara'nın o bölgedeki tarihi endişeleri belki de sona ermiş olacaktı. ABD ile yaşanan kriz yerine uyumlu bir ortaklığın askeri ve siyasi rantı elde edilecekti. Ekonomik paket de bu işin cabası sayılabilecekti.
Şimdi Türkiye'nin o günkü olumsuz kararından 180 derece dönmek istediği anlaşılıyor. Türkiye Irak'ta artık ABD'nin yardımcısı sayılır. Ama ABD müdanasız.
Dışişleri Bakan Yardımcısı Grossman'ın sözü kulaklarımızda: "Irak'ta Türkiye'ye ihtiyacımız yok, ama yanımızda olurlarsa iyi olur."
Üstelik Türk askeri için Irak'ın en tehlikeli bölgesini öneren ABD, Kuzey Irak'taki Türk askerlerinin geri çekilmesi isteğinden de dönmüş değil.
<#comment>#comment>
<#comment>#comment>
'ASKER - sivil tartışması' küllenmesi gerekirken zaman zaman alevlendiriliyor.
Askerin Türk siyasal hayatında çeşitli şekillerdeki etkinliği inkar edilemez. 40 yılda 4 müdahale, bir başbakanın asılması, başka neyin ifadesi olabilir?
Bu müdahaleler için hukuki bir gerekçe bulunamazsa bile, sivil otoritenin zaman zaman yerini dolduramamış olmasının tahrik unsuru olduğu inkar edilemez.
Bir bakıma bu da demokrasinin cilvesi sayılmalıdır. Demokrasilerde her zaman en ehiller iktidara gelemiyor.
Demokrasi şimdiye kadar bulunmuş, insan haysiyetine yaraşır tek rejim ama, en layık olanları mutlaka iktidara taşıyan rejim değil.
<#comment>#comment>
<#comment>#comment>
İSTİKRAR, güç ve hızlı karar için tek parti iktidarı gerekir" denildikçe "koalisyonlara da alışmalıyız" yanıtları geldi.
Yıllarca bu iki görüş çarpıştı.
Sonunda Türkiye koalisyonlara alıştı.
Yüzde 15'lerle, 10'larla, yani çok düşük oy yüzdeleriyle Meclis'e girebilen partilerden ne güç, ne radikal kararlar, ne de istikrar beklenebilirdi.
AKP'ye kadar Türkiye'de, 1950'den bu yana tek başına iktidara gelebilen üç parti vardı.
Hani o sık sık tekrar ettiğimiz fıkradaki gibi "madem sonunda biz asker yollayacaktık, peki bu b...u niye yedik?"Hatalar çok yönlü, daha doğrusu çok kaynaklı.Her şeyden önce Ankarada savaşa asker yollama gibi hayati bir konuda bile konsensüs yok. Eskiden milli menfaatler söz konusu olunca birlik, beraberlikten söz edilirdi. Şimdi söz konusu olan Irakta savaş ama iktidarın içinde bile bütünlük yok. Cumhurbaşkanının, ordunun görüşü belli değil, muhalefet konulara seçim yatırımı açısından bakıyor. Bazı çevreler de, "her şeyi söylemek serbest ama aklı olan hiçbir şey söylemez" ilkesizliği doğrultusunda hareket ediyor. Vatandaş şaşkın...***ORDULAR savaşmak için vardır.Türkiye 800 bin kişilik ordusuyla Avrupanın en güçlü, en eğitimli, en cesur askeri gücüne sahiptir. Ve halkımız hep orduyla iftihar etmiştir. Bu açıdan bakınca Süleymaniye olayının Türk halkının moralini yıktığını söylemek yanlış olmaz."Savaş gücümüzün en eğitimli parçalarından biri Süleymaniyede tek kurşun atmadan esir düştü" haberi vatandaşın başından aşağı dökülen kaynar su etkisi yapmıştır.ABD yarattığı Süleymaniye olayı ile hem Türkiyeye "sen buralara karışma" ihtarında bulunmuş, hem Kerküklü Türklere, "Türkiyeye
<#comment>#comment>
<#comment>#comment>
ABD, Irak için Türkiye'den asker istesin mi istiyoruz, istemesin mi istiyoruz!..
Hani o sık sık tekrar ettiğimiz fıkradaki gibi "madem sonunda biz asker yollayacaktık, peki bu b...u niye yedik?"
Hatalar çok yönlü, daha doğrusu çok kaynaklı.
Her şeyden önce Ankara'da savaşa asker yollama gibi hayati bir konuda bile konsensüs yok. Eskiden milli menfaatler söz konusu olunca birlik, beraberlikten söz edilirdi. Şimdi söz konusu olan Irak'ta savaş ama iktidarın içinde bile bütünlük yok. Cumhurbaşkanı'nın, ordunun görüşü belli değil, muhalefet konulara seçim yatırımı açısından bakıyor. Bazı çevreler de, "her şeyi söylemek serbest ama aklı olan hiçbir şey söylemez" ilkesizliği doğrultusunda hareket ediyor. Vatandaş şaşkın...
***
Açıklamada; "İleride bu gibi olayların tekerrürünün önlenmesi için her türlü tedbirin alınması konusunda görüş birliğine varıldığı" vurgulanıyor. Bundan şu da çıkmıyor mu? "Benzer olaylar tekrar meydana gelebilir..."* * *WASHİNGTON'un haberi olmadan Türk askerlerinin düşman muamelesine tabi tutulamayacağı herkesçe kabul ediliyor.Öyleyse olan nedir?Olan, ABD'nin Süleymaniye'de "tepki ölçümü"dür.Türkiye'nin, Türk ordusunun tahammül sınırını anlama teşebbüsüdür.ABD'nin, büyük bir ihtimalle bundan sonra da Türkiye'yi tedirgin eden girişimleri olacaktır. Çünkü, Süleymaniye'de test edilen, "Ankara'nın hazım kabiliyeti" ABD'nin görmek istediği gibi "light" çıkmıştır.* * *ABD makro düzeyde hiçbir ülkeye güven vermiyor. Ama Ankara'nın özel bir durumu var. Ankara dengesiz politikasının ceremesini çekiyor. Ankara 50 yılda yapılan pastayı, 50 günde altın tepsi içinde Kuzey Irak'taki Kürtlere hediye etmiş oldu. Şimdi ABD onları palazlandırıyor. Ankara'ya da bunu seyretmek düşüyor. Çünkü artık Türkiye bölgenin en güçlü ülkesi değil.* * *ABD'nin, dayanağını güçten alan harekatı BM'nin etkinliğini bile sona erdirdi. Artık geçerli olan hukuk değil, güç...ABD, "ya benimlesin, ya karşımdasın" diyor.
<#comment>#comment>
<#comment>#comment> SÜLEYMANİYE'de Türk ordusunun uğradığı hakarete kılıf uydurma çalışması bitti. "Ortak araştırma komisyonu"nun açıklamasında ABD'lilerin özür dilemesi gibi bir durum yok.
Açıklamada; "İleride bu gibi olayların tekerrürünün önlenmesi için her türlü tedbirin alınması konusunda görüş birliğine varıldığı" vurgulanıyor. Bundan şu da çıkmıyor mu? "Benzer olaylar tekrar meydana gelebilir..."
* * *
WASHİNGTON'un haberi olmadan Türk askerlerinin düşman muamelesine tabi tutulamayacağı herkesçe kabul ediliyor.
Öyleyse olan nedir?
Olan, ABD'nin Süleymaniye'de "tepki ölçümü"dür.
Onur kırıcı olaylar bir süredir devam ediyordu, daha da süreceği anlaşılıyor. Çünkü Ankara "stratejik ortak" dediği, sıkıştıkça yardım istediği ve yıllardır destek aldığı ABD'ye hayal bile edemeyeceği bir oyun oynadı."Türkiye, Irak operasyonunda ABD'yi desteklemezse savaş çıkmaz" diyenler ikna edilemedi. Ankara adeta Saddam'ın yanında yer aldı. Savaş Türkiye'ye rağmen başladı ve hemen de bitti.Tayyip Erdoğan dışındaki Ankara zirvesi ve akıl hocalarının yanıldığı, Türkiye'yi yanlış politika uygulamaya yönelttikleri çabuk anlaşıldı. Ama bu yanılgının sonu yalnız onları etkileseydi sorun yoktu. Oysa o yanılgının sonuçları tüm Türkiye'yi güç duruma soktu. Türkiye'nin kırmızı çizgileri tek tek silindi.Karşılıklı güven temeline dayanan Washington - Ankara ilişkileri çökme dönemine girdiği halde, ne yazık ki Ankara onarım için yeni bir politika saptamakta da geç kaldı.***Olayın ABD cephesine gelince:ABD süper de olsa, hiper de olsa haddini aşmıştır.Bu nedenle de ABD Türk halkını kaybetmiştir.Bugün bir ABD yetkilisinin, bir ABD askerinin Türkiye'de herhangi bir caddede rahat dolaşabileceğini zannetmiyorum. Bunun adı "kan davası" olmayabilir, ama artık dostluk da, işbirliği de, ortaklık da