Gökten üç yönetici düştü

18 Eylül 2003

<#comment>
<#comment>
On dört gün önce, Ters Köşe'deki Beşiktaş yorumuna "çok bilmişler" bıyık altından gülmüşler, "az bilmişler" tepkilerini terbiye sınırlarındaki mayınları patlatan elektronik mektuplara dökmüşlerdi.
Hesaplaşma vakti geldi!..
Tevazuu bir yana bırakıyorum ve Beşiktaş'taki "rahatsızlığı" genetik havuzumuzda arayan yorumuma kendi yazımdan alıntıyla başlıyorum:
"..... Kaliteli bir hoca, oturmuş bir takım, yerinde takviyeler ve durumu meçhul rakiplerle, yeni mutlu sonlara hazır Beşiktaş... Tabii hesapta olmayan terslikler yaşanmazsa."
Açık söyleyeyim, ben böyle bir hatayı takımdan, hocadan, menajerden değil; yönetim kurulundan bekliyorum.

Yazının Devamı

'Önce medeni olun'

4 Eylül 2003

<#comment>
<#comment>
Hiçbir mutluluk sonsuza dek süremez. Sürse, olağan durum haline gelir, rutin olur, tanımı "mutluluk" olmaz.
Yani, gün gelecek Beşiktaşlılar da mutsuzluğu tadacak.
Peki o "kaçınılmaz hayal kırıklığı" ne zaman yaşanacak?..
Futbolu kuyumcu terazisi ile tartanlar, "en erken" gelecek sezonları işaret ediyorlar.
Öyle, "biz BMW, onlar Şahin" türünden lümpen teşbihler dışında; kaliteli bir hoca, oturmuş bir takım, yerinde takviyeler ve durumu meçhul rakiplerle, yeni mutlu sonlara hazır Beşiktaş... Tabii hesapta olmayan terslikler yaşanmazsa.

Yazının Devamı

Futbol mucizesi!

1 Eylül 2003

<#comment>
<#comment>
Bunun adına ister tecrübe deyin, ister şans... Artık Galatasaraylı futbolcuların tecrübesi mi dersiniz, Fatih hocanın şansı mı; siz bilirsiniz. Ama dün gece minik bir futbol mucizesi yaşandı Olimpiyat Stadı'nda.
Maç başladığında Galatasaray'ın durumu hiç de iç açıcı değildi. Geçen sezon sonuna göre hayli kan kaybetmiş Gençlerbirliği yine o bitirici futbolunu sürdürmek istiyor, soldan Youla'nın deparlarına Filip'in bindirmeleri Galatasaray ceza alanını mayınlı sahaya çeviriyordu. Öylesine bir baskı kurmuştu ki konuk ekip, Gençlerbirliği ceza sahasındaki çimenlere top ilk olarak 11. dakikada dokunabildi.
Bunalmıştı Galatasaray seyircisi... Ve dikkatini Süreyya Ayhan'ın yarışına verdi. En azından basın tribünün önündeki herkes maçı bırakıp, bizim monitörlere döndü. Bu koşuda da hayal kırıklığına uğrayan Galatasaray seyircisi, tam homurdanarak yerine oturuyordu ki, genç Sabri çıktı ortaya. Pek de hazırlanmamış bir golü karete vuruşuyla ağlara gönderince, maçın kaderi değişti. Ardından Hakan Şükür tecrübesini konuşturdu.
Bu arada yedek kulübesindeki Fatih hoca da boş durmuyor, Tamas'ı stopere çekip, De Boer ve Bülent ile üçlü savunmaya dönüyordu. Bu

Yazının Devamı

Müstehcen bir aşk masalı

28 Ağustos 2003

<#comment>
<#comment>
Size komik bir şey söyleyeyim mi?.. Gazetecilik, eskiden kamu yararına bir meslek olarak da tanımlanırdı!..
Ne gazetecisi olursan ol, kural aynıydı.
Korumak, kollamak, gözetmek zorunda olduğun halktı.
Yani, Fenerbahçe, Galatasaray, Beşiktaş yararına yazmak, birilerine yaltaklanıp, birilerine kin kusmak, kişisel ün ve servete ulaşmak için eksantrik numaralar yapmak, bırakın makbul olmayı; ayıptı...
"Kamu", bu çizgiyi gözü gibi korur, yağcılık veya egoizmin kokusunu aldığı anda, adamı buruşturulmuş müsvedde kağıdı gibi yapardı.

Yazının Devamı

Kemiğe dayanan bıçak

21 Ağustos 2003

<#comment>
<#comment> "Batsın bu dünya"!.. Hem de günde, sekiz - on saat boyunca...
Üç tekerlekli seyyar köfteci arabasına monte edilmiş ve çalıntı olduğu şüphe götürmeyen 45'lik oto pikabı, başka plak sürülmediği için hep aynı isyanda:
"Batsın bu dünya".
O sıralarda bütün gazeteler Cağaloğlu'nda... Hürriyet'in karşısındaki Başmusahip sokağa yeni yerleşen köftecimiz Gökalp, sahte Omo'dan yakalanıp meslek değiştirmek zorunda kalmış; sahte köfteler yapmaya başlamış. Baş etini ölçülü kullanıyor her halde... İnanılmaz bir lezzet yakalamış. Tazgahın altında, çay bardağında aslan sütü de daniskası... Ah bir de şu pikabı olmasa.
Herkes evden plak getiriyor ama, onun tercihi Gencebay. Müziğin yanısıra, avaz avaz kendi Omo'sunun gerçeğinden daha kaliteli olduğunu anlatıyor her köfte yiyene. Bir de akim kalan sahte pul basma girişimini.

Yazının Devamı

İcat ve mucit

18 Ağustos 2003

<#comment>
<#comment>
Pinto da Hakan Şükür'ün yanında. Sağdan Hasan Şaş, soldan Ergün ortalayacak, ikisi golleri sıralayacak. Terim'in planı bu. Ama ne gezer... CSKA maçında sahada harikalar yaratan Hasan Şaş, Avrupa'nın en kötü takımından Güneydoğu'nun en iyi takımına gelince eski alışkanlıklarını hatırlamış, sürekli kalabalıklara dalıyor. Ergün'ün ise orta alanda başı dertte. Hem hocadan fırça yiyiyor, hem Batista'nın boşluğunu, Volkan'ın bir hoşluğunu kapatmaya çalışıyor. Doğrusu hiçbirini de yapamıyor.
Galatasaray geri dörtlüsünde oynadığı iddia edilen Prates'e gelince; o adeta başka bir maçta. Sayesinde Antepli Jaziri, Bülent,Galatasaray'ın sağını sosyal alan ilan etmiş, gidip geliyorlar. Neyse ki, ilk yarıda topa düzgün vuran yok. Bülent ve De Boer'in sarı kartları engellenmiş olası iki gol anlamına geliyor.
Tavukların rafadan yumurtladığı Gaziantep sıcağı ilk yarıda hışmını sürdürürken, belki yorgunluk, belki hava muhalefeti ya da motivasyon eksikliği olsa gerek, Galatasaray'ın ünlü presinden eser yok. Bir kere...Evet 44. dakikada yedek kulübesindeki Fatih hoca ellerini kartal pençesi gibi yapıp "pres" isteyince Volkan kaleci Ömer ile karşı karşıya kalıyor ve zoru

Yazının Devamı

Fenerbahçe'nin figüranları

14 Ağustos 2003

<#comment>
<#comment>
Söz konusu Fenerbahçe olduğunda; bana bir fikir söyleyin ki, yapay dekorlar arasındaki "figüranların" saçma repliklerinden öteye bir anlam taşısın ve oyunun senaryosunu etkileyip başrol oyuncularının kulaklarına ulaşsın!..
Ne mümkün!.. Herkes figüran, her şey dekor Fenerbahçe'de.
Hepimiz... Siz, ben, Daum, gruplar, yöneticiler, futbolcular, o stat, o stadda oynanan maçlar ve her maçtan sonra İstanbul'da, Bodrum'da yapılan toplantılar.
Bir tek "acı" gerçek var:
Fenerbahçe'nin en tepesindeki kavga, tatsızlık, huzursuzluk.

Yazının Devamı

Yılın futbol olayı

7 Ağustos 2003

<#comment>
<#comment>
Kim ne derse desin bu sezonun en önemli ve en kritik olayı Trabzonspor tarafından çöpe atılan tel örgüler olacaktır.
Evet... En önemli ve en kritik!.. Çünkü tel örgülerin çöpten çıkarılıp yerine takılması durumunda, siz istediğiniz kadar Dünya çapında transferler yapın, istediğiniz kadar elit hocalar çalıştırın ve istediğiniz kadar futbola milyar dolarların döndüğü bir sektör olarak bakın; stadlarımızda oynanan oyunun adı "sadece" futbol olmayacaktır:
Mesela "histeribol".
Veya "futbolmani"!..
Ya da "terorize futbol".

Yazının Devamı