Sivas draması

27 Eylül 2008

Fenerbahçe’nin Sivas’taki yenilgisi, takımdaki tüm özürlü bölgelerin sırıtıp durmasından başkaca birşey değildi bizce...
Sarı-lacivertli ekibin sistemle alakası olmayan kaderciliğe endeksli oyun anlayışıyla önündeki dev maniaları aşması, zorun da ötesinde bir durumdur. Sivasspor’un çabuk-dengeli-kontr atağa dayalı ve de kendinden emin doksan dakikalık mücadelesi karşısındaki Fener’in yarışmadaki panik halindeki durumuna teşhis koymakta zorlanıyoruz dostlar... Emre Belözoğlu’nun bilmemkaç milyon euroluk transfer pahasına karşılık oynadığı futbola metelik verir miydiniz dünkü doksan dakika adına ? Güiza’nın kaçırdığı gol pozisyonlarına bakınca insanın tüyleri diken diken oluyor; bu oyuncu, yoksa ikinci bir Kezman vakası mıdır diyerekten... Yok çalışkanmış da, yok yalnız kalıyormuş da gibi üstadı koruyucu laflar kalabalığına hiç gerek yok. Çünkü bu oyuncunun pozisyonlara müthiş yavaş kalması, son hareketlerdeki gol sezgilerinin körlenmiş hali Fenerbahçe’nin gelecek maçları adına

Yazının Devamı

F.Bahçe nihayet

21 Eylül 2008

Fenerbahçe’nin, Gençlerbirliği önündeki net galibiyetine rağmen takımdaki işlerin pek de iyi gitmediğini açıkça yorumlamalıyız.
Önce sarı-lacivertli soyunma odasındaki sağlık sorumlularına bir sualimiz var: Bu takımdaki bir mangaya yakın oyuncu neden doğru bir zamanlamada iyileşmiyor diyerek... Anladık sağlıklı iyileşme çok da önemlidir. Ama günümüzün tıp teknolojisindeki dev adımları da görmezlikten gelemeyiz ki.
Fenerbahçe’nin defans anlayışı da, orta alan kurgusu da, gol yollarına çıkıştaki pas trafiği de öyle pek ahım şahım değildi hani... Önder Turacı gibi bir oyuncuyu Zico usta da oynatmıyordu geçmişte, şimdilerde Aragones hoca da çok zorda kalmadıkça pek bakmıyor yüzüne. İyi ama dün gece birlikte gördük ki adam sağlamcı ve adeta çelik gibiydi oynadığı bölgesinde.
Emre Belözoğlu formasına yavaş yavaş ısınır bir havadaydı dünkü yarışmada. İyi ama, Emre kardeş milli takım kaptanı. Yani onun da mı yabancılar gibi uyum devresi yaşamasını bekleyecek sarı-lacivertli renk tutkunları?

Yazının Devamı

Acı fatura

18 Eylül 2008

Şampiyonlar Ligi’ne böylesine özürlü bir defans kargaşası ile başlarsanız eğer, sonucun ne olacağı belli demektir.
Sahada kimseler neyin ne olacağını henüz pek de kestiremezken, 13 dakika içinde kalenizde iki gol görüyorsanız, o maçın sonrasında yediğiniz sayıların acılarını çıkarmakla uğraşır durursunuz... Porto önündeki Fenerbahçe işte böyle bir acı faturanın bedelini ödemekle uğraşmaktaydı maç boyunca.
İki şok golden sonra silkinip kendine gelen, Porto oyun alanına sıkça inen ve aradığı golü de bulan bir denge arayışındaki Fenerbahçe uğraşları da izlenmekteydi Porto’da. Gerçi goller sonrası ortada Lucho-Lisandro-Lopez-Gonzalez-Rodriguez gibi ustaların müthiş paslaşma fırtınaları hız kesmekteydi. İşte o anlardan sonra Fenerbahçe’nin oyunu sahiplendiği zaman dilimleri inmekteydi yarışmanın gündemine...
Belki de birkaç yıldır hataları, sevaplarıyla neredeyse bir savunma klasiği haline gelmiş olan Edu-Lugano ikilisinin yerine Can Arat-Yasin gibi yedek kulübe abonesi olan ikiliye mecburcu kalmıştı, sarı-lacivertli

Yazının Devamı

Karanlık gece

14 Eylül 2008

Fenerbahçe’nin bu yılki lig karnesini zengin notlarla donatmak yazar takımı için zor olacak anlaşılan...
Öyle ya, “Edu sakat - Lugano uçağı kaçırdı - Semih milli maçta sakatlandı - Emre Belözoğlu’nu Aragones kadroya almadı” gibi zorunlu mazeretler veya profesyonelliğe hiç uymayan laubalilikler sarı-lacivert formanın yakasına sezon boyunca yapışıp kalacaksa eğer o zaman bu yılki lig maratonunda sarı-lacivertli renk aşıklarını hüzünlü geceler bekliyor sanırım...
Hacettepe’nin genç ve dinamik kadrosu Alex’in golünden sonrası gelecek bir ikinci sayı ötesinde oyunun teslim bayrağını çekmeye doğru yol alırken Can Arat’ın yaptığı inanılmaz ters vuruş için ne diyebiliriz ki? Normal bir iş kazası mı, yoksa Lugano’nun uçağı kaçırma mazeretindeki “gülünç durum” olarak mı yorumlayacağız meseleyi?
Fenerbahçe’nin bu oyun formatı pozisyon ve gol sayısı üretmek üzere kurgulanmış gibi gelmiyor bizlere... Defans bloğu darmadağınık, orta saha hazırlık paslarını zorunlu olarak yanlara ve

Yazının Devamı

Futbol zor oyundur

11 Eylül 2008

Ermenistan galibiyetiyle Dünya Kupası Elemeleri’ne bereketli bir başlangıç yapan ay-yıldızlı ekip Belçika önündeki kapışmada ise oldukça çekişmeli ve zorlu bir gece yaşamaktaydı.
Belçika’nın gelecek yıllar adına kurduğu anlaşılan genç ve dinamik oyuncularıyla grupta neler yapıp neleri yapmayacağı tartışılabilir. Ancak gerçek olan odur ki, Belçika gruptan çıkamasa da zirveye oturacak takımları belirleyici bir ekip olacağı açıktır. Milli Takım yapımızın temposu yüksek volümlerle maç kazanmak üstüne kurgulu bir ekip olmadığı bellidir. Bizim Emre - Arda - Semih - Tuncay - Aurelio gibi isimlerin yaratıcılıkları üstüne montajlı bir fırsatçılık anlayışını kullanarak maçlar kazandığımız son Avrupa Şampiyonası yarışmalarında çok net olarak görünmüştür. İşte dün geceki çok önemli üç puan yarışmasında da izledik ki “sürekli tempo bindiren ve çabuk açılıp kapanan” rakiplere karşı zorlanmaktayız.
Ancak eleme maçlarının yeni başladığını da unutmamak

Yazının Devamı

Dostluk ve mutluluk!

7 Eylül 2008

Dün gece başlayan 2010 Dünya Kupası eleme maçlarında Terim’in en zorlanacağı bölge defans kurgusu olacaktır

Tarihte ilk kez karşılaşmış olsalar da oyun olarak futbolun bilinen kalıplarını aşma yeteneğinden uzak kalıyordu sonuçta komşumuz Ermenistan...
Dünya futbolundaki başarı çizgisi bilinen Ermenistan’ın defansta kapanıp orta alanda sıkı pres ve tatlı-sert oynayarak Türkiye’yi önce durdurmak sonra da kontrataklarla gol şansı yakalamak düşünce ve taktiğiyle oynayacağı isteğinden daha doğal ne olabirdi ki? Ancak bizim takımın ilk yarıda rakibine uyarcasına aynı anlayışa takılı kalması kanat bindirmeleri ve de çabuk paslarla Ermenistan savunmasını dağıtmaya çalışması beklenirken “donuk ve maksatsız” bir ilk 45 dakikaya sıkışıp kalmamız gerçekten can sıkıcıydı...
Evet, “her horoz kendi evinde öter” düşüncesindeki kasaba takımları mantığında oynayabilen bir takım önünde çok pahalı ayaklarla yarışanların sakatlıktan kaçınmaları biraz doğal olabilir. Ancak orta alanda adeta “ense enseye markaj” bindirmeleriyle

Yazının Devamı

Erken alkışlar

31 Ağustos 2008

Fenerbahçe geçen sezon 5 puan kaybettiği Belediyespor’a karşı dünkü oyunun ilk yarısında yine ecel terleri dökmekteydi üç puanı kazanmak adına.
Sarı-lacivertli 11’in fizik güç ve yarışma istekleri açılarından hazırlıksız olduğunu ve derlenip, toparlanmasının da pek kolay görünmediğinin altını çizmek zorundayız... Geçen hafta Gaziantepspor’a yenilen ve ligin gelecek zamanlardaki akışı içinde belki de, ‘altın’dan da kıymetli hale gelecek üç puan kaybından acaba hangi dersleri çıkarmış görünmekteydi sarı-lacivertli ekip?
Topla buluşma, topu kullanma çabukluğu ve de hücum çıkışlarındaki planlı pas grafiklerinde Fenerbahçe niçin rakibinden geri kalma başarısızlığıyla boğuşmaktaydı ki? Sağdan Gökhan, sol kulvardan Uğur Boral’ın yaptığı hücum çıkışlarını dikkatle takip edip, takıma gol kapıları açacak koşuları kimler yapacak? Rakip iki oyuncu eksilene kadar Güiza’nın ileride yalnız kaldığı ortadaydı. Semih’in ikinci santrfor tiplemesinden çok orta saha

Yazının Devamı

Merhaba Avrupa!

28 Ağustos 2008

Fenerbahçe’de ilk onbirde Semih varsa kazanma konusunda mesele yok demektir. Çünkü rakibiniz hangi kalitelerde olursa olsun, yarışmada ilk gol, kazanma kavramının tartışılmaz anahtarıdır.
Bu konuda Daum belki günahsız sayılabilir. Ama tüm Fenerliler’in yürekten sevdiği Zico ustanın Semih konusundaki inanılması zor yanlışlarını nasıl unutulabilir ki?
Şimdilerde Aragones’in Semih’e bakış ölçeklerini dikkatle izlemeliyiz. Dün geceyi gördünüz. Geçmiş sezonda Kezman’ın son hareketlerdeki inanılması zor, berbat davranışlarıyla koskoca bir şampiyonluğu kaybetti Fenerbahçe. Bu sezon ise Güiza dert olmaz umarız sarı - lacivertli formaya. Ondan ligin gol krallığını filan bekleyen olmayabilir. Hatta ters kulvarlara attığı kontra deparların ve de orta alandan yardım aldığı zamanlardaki pozisyon değerlendirmelerinin Partizan maçı içindeki artıları gönüllere su serpmiş de olabilir. Fakat biline ki, eldeki kadroya göre Semih ve Güiza ikilisi ilk on birde devamlı bir taktik anlayışı olarak kullanılmazsa geleceğin Fenerbahçe’sinde

Yazının Devamı