Müthiş sonuç

16 Haziran 2008

Millilerimiz Cenevre’de hem Türkiye’nin, hem şampiyonayı seyreden tüm futbolseverlerin hayretler içinde kaldığı bir 90 dakikayı onurla sahiplendiler.
Futboldaki derin tarihçeleri çok gerilere kadar uzanan Çekler disiplinli, teknik seviyeleri yüksek ve de Koller gibi bir ustanın attığı şık gol, üstüne üstlük arkasından gelen ikinci sayıyla maçın bittiğini zannetmenin gafletine düştüler. Çekler’in ne yapıp, ne yapmadığı bizim hiç de umurumuzda değil tabii... Milli Takım’ın oldukça kontaklı geçen Portekiz ve İsviçre müsabakalarından sonra dün gecenin ikinci yarısındaki inanılmaz çıkışları şampiyonanın flaş yarışması haline getiriyordu dünkü 90 dakikayı...
Maçın teknik içeriğine dönük uzun uzun düşünce zincirleri var beynimizde ancak Arda’nın ay-yıldızlı formayı giymesiyle başlayan milli kadrodaki derlenip toparlanmanın Çekler’e karşı bir patlama noktası yaratmasıyla zirve yaptı doğrusu...
Tabii Nihat’ın geçmiş maçlardaki suskunluğundan sıyrılıp,

Yazının Devamı

Korkudan sevince

12 Haziran 2008

Sonucu mutlulukla biten dramatik bir gece yaşanmaktaydı Basel’de... Ağır sahanın bu denli yoğunlaşacağı meteoroloji uzmanlarınca on gün öncesinden ısrarla vurgulanmaktaydı. Belki de bu denli net bir bilgiye rağmen milli maç tecrübesi son derece az ve Milli Takım’da oynamaları gerçekten de sürpriz olan Tümer ve Gökdeniz’i ilk onbirde sahaya sürmek nedendi ki ?..
Tuncay, Portekiz maçında da, dünkü gecede de bütün iyi niyetine rağmen oyun kimyası son derece ters düşen doksan dakikalar yaşamaktaydı. Bu futbolcunun da kötü günleri olabilir. Ancak futbolda şaşmaz  bir kural vardır. Şansını iyi kullanamayan futbolcu çıkar, yerine yenisi girer... Dün ayrıca ikinci yarıda oyuna giren Semih, sadece maçın değil, Milli Takım’ın gruptaki kaderini de değiştirebilecek olan golü atarak ay - yıldızlı formayı ateşlerken, acaba Terim hoca kulübede nerede yanlış yaptığını düşünmekte miydi ?..
İsviçre’nin, bir kasaba tarzı takımından pek de farklı olmayan futbol yaratıcılığı ve futbol lezzetiyle mücadele veren Milli

Yazının Devamı

Göz göre göre

8 Haziran 2008

Avrupa Şampiyonası’nın büyük umutlar bağladığımız ilk maçında Fatih Terim’in tüm hesapları beraberlik üzerineydi.
Bu mantıkla Portekiz önünde tutunmaya çalışan Millilerimiz’de özellikle Servet-Gökhan Zan ikilisinin ilk yarıda verdikleri kademe açıkları, Terim hocayı hayli korkutmuştu anlaşılan.
İkinci yarıya Mevlüt’ü dışarı alıp savunmayı Sabri ile takviye etmesi, hocamız adına doğruydu belki. Ancak hemen arkasından Gökhan Zan’ı alıp yerine Emre’yi oyuna sürmesi, tedbirden öte açık bir korkunun ifadesiydi, teknik kulübemiz adına...
İşte tam da bu değişiklik sonrası defansımızdaki çatlaklar daha da derinleşiyor ve oyunun başından beri hem Portekiz hücumlarına sinsice katılan, hem de bizim çıkışlarımızdaki birçok pozisyonu ustaca eriten Pepe, ani bir verkaçla Türkiye’ye kederlere kilitleyen sonucu yaratıyordu.
Emre-Nihat-Tuncay niçin hep sol kulvarı kullanarak hücum şanslarımızı hovardaca harcama enayiliğinde ısrarcı kalıyorlardı. Halbuki sağ iç koridorunda maç boyu top

Yazının Devamı

Zor gece

7 Haziran 2008

Bu gece Cenevre’de ÇILGIN TÜRKLER çıkışının yeni bir farklı versiyonu mu yaşanacak yoksa doksan dakikanın sonrasında merhaba hüzün filminin kahırlı kareleri mi yerleşecek hafızalarımıza ?
Tabii kazanmak ve gruptaki yerimizi sağlama almak için tüm gücümüzle savaşacağız Portekiz’le... Futbolda başlamamış oyunun adını önceden koyamazsınız. Terim ve ay-yıldızlı çocuklarımızın kazanmak adına en ince teknik hesapları yaparak hazırlandıklarını çok da iyi bilmekteyiz. Ancak korkumuz odur ki, futbolumuzdan bir türlü söküp atamadığımız hızlı düşünme ve çabuk oynama yetersizliğimiz bir umacı gibi ayaklanıp bizi yine yakalamasın, büyük umutlarla hazırlandığımız açılış gecesinde...
Rakibi karşılarken ağır kalmak, topu kaptığımız an, oyuna sokma konusundaki kararsızlığımız yıllardır değişemiyor bir türlü... Defansif kavramda, özellikle de göbekte hiç hatasız oynamaya mecburuz ilk gecede... Kanatlardan çıkıştaki maharetleri iyi bilinen Portekiz’in özellikle Cristiano Ronaldo’nun kulvarını akıllıca kontrol

Yazının Devamı

Olmaz-olmaz deme!

11 Mayıs 2008

Avni Aker’de kaderine isyan edip ligin son haftasında da olsa cefakar seyircisi için oynayacak bir Fenerbahçe mükemmelliği bekleyen gözler tam aksine Trabzonspor ve Yattara’nın futbol gösterileriyle yüz yüze kalmak üzüntüsüylü boğuşuyorlardı.
Gerçi tribünlerdeki kendini bilmezler sahada mertçe ve de onuru için oynayan Trabzon’dan çok farklı bir şekilde kin ve nefret duygularıyla dolu sloganlarıyla haykırıp duruyorlardı 90 dakika boyunca... Peki de neden?
Çünkü bilmem ne tarihindeki sezonun son maçında şampiyonluğu Fener’e kaptırmışlar da ondan... Meseleye böyle bakanlar kendi enayilikleri için lig tarihi boyunca rakibini hedef alarak bu slogan yanlışlığının çukuruna düşenler iyi bilmelidirler ki, “bir zaman gelir, bugün küfür - küfran ile yenip yolladığınız o takımın merhametine siz de muhtaç kalabilirsiniz...”
Evet, Fenerbahçe saman alevi gibi cılız bir iki atak sonrası adeta kontak kapatıp maçın kaderini Trabzon’un oyun temposuna ve Yattara’nın

Yazının Devamı

Hazin son

5 Mayıs 2008

Fenerbahçe, Gençlerbirliği önünde şampiyonluk kovalayan lider tavırlı bir zirve ekibini mi oynuyordu yoksa şu lig bitse de evlerimize gitsek duyarsızlığı ve angaryacılığını oyunun birçok anlarında resimleyen bir karşılaşmayı mı taşımaktaydı?
Mehmet Nas-Mehmet Çakır-Engin-Kahe gibi çabuk ayaklar ilk yarıda orta sahayı allak bullak ederek ve sahanın her yerinde çarçabuk çoğalarak Fenerbahçe’yi darmadağın ederlerken, Fenerbahçe’nin soylu ve pahalı ayakları! neden koşmakla yürümek arasındaki bir yorgunluk görüntüleri içindeydiler ki?.. Tribünler ve TV’lerde iki kanala kilitlenmiş insanların Fenerbahçeli olanları, Galatasaray’ın peş peşe gelen gollerinden çok Fenerbahçe’nin bu duyarsızlığı adına çileden çıkmaktaydılar.
Ali Bilgin’in, Fenerbahçe adına bir yanlış transfer olduğu daha sezon başlamadan belliydi. Peki de bu oyuncuyu Fener’in şampiyonluk arayışındaki son 90 dakikasında kurtarıcı olarak sahaya sürmeyi bir Zico marifeti olarak mı yorumlayacağız yoksa kadro kurmakta aciz

Yazının Devamı

Sezar’ın hakkı Sezar’a!

28 Nisan 2008

Ali Sami Yen’de hafta boyu devam eden beyanat ve de yorum curcunasına Cim - Bomlu ayakların tokat gibi cevapları vardı, dünkü Galatasaray baskınının yarışma gündeminde...
Futbolda masal anlatımı abartılı öykülerle, gerçekçi ve de olağanüstü disiplinli ayrıca da ruhsal benliğiyle de yarışan gençliğin değer ölçekleri asla benzerlik taşıyamaz... Dünkü müthiş derbide ve de şampiyonluğun düğüm maçında, sarı - kırmızılı ayaklar bu hakikatları haykırıyorlardı sanki sarı - lacivertli meslektaşlarına... Düdükle birlikte oyuna saldıran Cim-Bomlu oyuncular sadece ayakları ve beyinleriyle değil de vücutlarının her zeresiyle sahayı didik didik ediyorlardı Ali Sami Yen‘de... Fenerbahçe düşünürken - Galatasaray oynuyordu işin özünde... Hücum-pres - orta alandaki fiziksel çarpışmalar - karşı kaleye çıkışlardaki çabuk oynama meziyetleri gibi kavramlarda Fenerbahçe’ye ders verircesine büyük bir futbol gösterisini sergiliyordu sarı - kırmızılılar.
Evet de, Fenerbahçe niçin

Yazının Devamı

Sizler bulunuz

25 Nisan 2008

Ülkemizde derbiler, dillere destan futbol öyküleri olarak hafızalarda saklanır da, Fenerbahçe ile Galatasaray arasında olanları ise beyinlere kazınır adeta...
Nedeni çok açıktır aslında... İki dev ekip de hem birbirlerine böbürlenir, dururlar, hem de korkudan ayakları titrer hafta boyu ve yarışmanın sonuna kadar... Eh; dile kolaydır, Galatasaray veya Fenerbahçe renklerine sevdalanıp hayat boyu bu aşkla yaşamak... Hele de yüz yıllık rekabetin getirdiği yenme-yenilme anılarının içinde düşünsel kulaçlar atacak yaşlarda iseniz, o zaman değmeyin işin keyfine...
Kim kazanır-nasıl kazanır düşüncelerine üstüne tüm Fenerbahçe ve Galatasaraylılar’ın kafaları fokur fokur kaynıyor şimdilerde... İş yerlerinde, yolculuk yarenliğinde, evlerdeki gündüz veya akşam sohbetlerinde hep pazar gecesinin kazanma ve şampiyonluk muhabbetleri gündemi sarıp sarmalamakta... Şimdi biz de işin içine girip şu oynarsa-şöyle oynarsa-sonucu alır götürür gibi uyduruk muhabbete soyunmayacağız. Ancak futbolda yarışmanın temel ögelerinden birkaç

Yazının Devamı