EXPO ve rol çalma

20 Nisan 2012

Bugünlerde İzmir olarak EXPO ile yatıyoruz, EXPO ile kalkıyoruz. Kaybedersek sanki dünyanın sonu gelecek.

Bu kadar yayın yapılmasına, yazılar yazılmasına rağmen İzmirli EXPO’nun ne olduğunu tam bilmiyormuş. Görevimiz İzmirliyi bilinçlendirmek ama bir önceki EXPO mağlubiyetinden dersler çıkarıp 2020 için aynı hataları yapmamak.

2015 EXPO’sunu Türkçesiyle “birbirimizi yediğimiz için” kaybettik. Tam koordine olmadık; dedelerimizin ruhları şad olsun, Ege Zeybeği oynayıp finali göremedik.

İzmir Ticaret Odası Yönetim Kurulu Başkanı Ekrem Demirtaş ayrı hava çaldı, Dışişleri farklı oynadı, Büyükşehir Belediyesi Başkanı Aziz Kocaoğlu biraz dışlandı, Valimiz toparlamaya çalıştı ama sonunda İtalya ipi göğüsledi.

Şimdi sıra yazının başlığına geldi.

Kim, nerede, nasıl, ne çalıyor diyebilirsiniz. Kimsenin kimseden bir şey çaldığı yok, bu bir deyim. Tiyatroda oyun ve konuşma sırası başka bir oyuncudayken seyircinin dikkatini kendi üzerine çekmeye rol çalma denir.

Bu konuda İzmir’de kimse Ekrem Demirtaş’ın eline su dökemez. Geleceği o kadar güzel okur, ona göre pozisyon alır ki diğer kanaat önderleri (varsa) Demirtaş’ın ilk gördüğünü algıladıkları zaman İTO başkanımız Üsküdar’ı çoktan geçmiş olur.

EXPO 2

Yazının Devamı

Temel Kotil bu sese kulak vermeli

13 Nisan 2012

Biraz geç oldu ama ben de rahatladım. 20 gün önce Amerika’daki dostlara söz vermiştim, bir yazı ile isteklerini Türk Hava Yolları yönetimine iletecektim. Döndüğümüz günden buyana gündemim çok yoğun geçti. Haftada bir gün yazınca kısmet bu cumaymış.
THY Genel Müdürü Temel Kotil’e Teksas Houston’dan selam ile birlikte Türk ve Amerikalıların ortak bir mesajını getirdim.
İzmirli bir gurup gazeteci arkadaşımla Houston’da 4 gün geçirdik. Turquise Comminity Center’ın (Turkuvaz Kültür Merkezi) daveti ile gerçekleşen gezide bize Yamanlar Koleji Genel Müdürü Sabahattin Kasap, Körfez Dershaneleri Genel Koordinatörü Murat Safa eşlik ettiler.
Sağ olsun Amerika’da yaşayan dostlar bize dört gün için öyle bir program yapmışlar ki “dört dörtlük” tabiri tam uygun bir deyim oldu.
Sabah 8’de başlayan toplantılar dizisi ancak 23.00-24.00’de sona erdi. Sabah yataktan kalkıp tekrar başımızı yastığa koyana kadar geçen 18 saatin 3 saati üç öğün yemek, 5 saati yollarda, 10 saati de Amerikalı veya Türk iş adamlarıyla toplantılarda geçti
Houston’daki dostlarımız sakın alınmasın Türk misafirperverliğinin en güzel örneklerini, yurdumuzdan binlerce kilometre uzakta bize yaşattılar.
Bir

Yazının Devamı

Gazeteciler Cemiyeti’nden istifa ettim

6 Nisan 2012

Tam tamına 32 ( yazı ile otuz iki) yıldır üyesi olduğum Gazeteciler Cemiyeti’nden istifa ettim . İzmir Gazeteciler Cemiyeti Yönetim Kurulu’na gönderdiğim istifa dilekçesine “Gördüğüm lüzum üzerine” diye basit bir cümle yazdım. Aşağıda gerekçesini açıklayacağım cümleleri onlara yazma gereği hissetmedim bile. Çok güzel bir atasözümüz var “Sev beni seveyim seni, say beni sayayım seni.”

Bugünden itibaren 32 yıldır üyesi olduğum İzmir Gazeteciler Cemiyeti yönetimine başta başkanları Atilla Sertel olmak üzere bir sevgim ve saygım kalmamıştır. Bir gazeteci için bu satırları yazmak hiç kolay değil. Hele sizi temsil ettiğini düşündüğünüz meslek örgütünüze. Ben yazılarımda ve televizyon da yaptığım programlarda İzmir’in sivil toplum örgütleri ve odalar anlamında şanssızlığından bahsederken meğerse kendi meslek kuruluşum olan Gazeteciler Cemiyeti de vurdumduymaz, koltuktan kuvvet almak isteyenler tarafından yönetiliyormuş da bizim haberimiz yokmuş.

Şimdi gelelim gerekçeye:

Bu bizi cemiyette temsil edenlerin ilk hatası değil. Bundan 4 yıl önce de o günün başkanı olan zat bizi kamuoyu önünde savunmamıştı. Bir partinin il başkanı televizyondaki yayınlarımızı beğenmediği için, beni, Yönetim Kurulu

Yazının Devamı

Denizlerin aç gözlüleri

30 Mart 2012

Dünya denizleri içinde en şansız ve talihsiz denizlere biz Türkler sahibiz mi demeliyiz.
Yoksa bu cümleyi şöyle mi kurmalıyız: Türklerin sahip olduğu denizler dünyanın en talihsiz ve şansız sularıdır. Tabii suları şansız ve talihsiz olarak belirtirken içinde yaşayan canlıları ön plana çıkarmak istiyorum.
Televizyonda görev yaptığım yıllar dahil uzun bir süredir balık çiftliklerinin denizlerimizi nasıl yok ettiklerini belgeleri ve görüntüleriyle görmek istemeyen gözlerin içine sokarak bu kirleticiler ile uğraştım. Bugün bu çiftlikler kıyılarımızdan biraz uzaklara taşındılarsa ve güzel koylarımız az da olsa rahat nefes aldıysa bunda benim payım da küçümsenemez.
Ama ne yazık ki denizlerimizi talan etmek isteyen bazı aç gözlü insanlar, bu suları içindeki canlıları ile birlikte yok etmeye karar vermişler. Ne zaman içindeki son canlıda ölecek, o gün bu arsız, utanmaz ve kafasız insanlar rahat edecek.
Dünyada her halde bir tek Türkiye kara sularında, dinamitle, tüple, zehirli yemle, gece fenerle, iç sularda trol ve gırgırlarla av yapıldığına şahit olursunuz. Böylesine kıyım, yok edici avın yapıldığı başka bir ülke yeryüzünde yoktur. Ne yazık ki başta Sahil Güvenlik olmak üzere

Yazının Devamı

Aliağa ve termik yalanlar

16 Mart 2012

Ben bu filmi gördüm diye bir söz vardır ya, aynen öyle İzmir bu filmin yıllar önce başka bir versiyonunu seyretti: o filmin konusu “Bergama Altın Madeni” idi.
90’lı yıllarının ortasında İzmir’de yine bir gurup bugün termik santralda olduğu gibi ortaya çıktı ve “biz bu madeni istemiyoruz” dedi.
Yine aynen bugün termik santralda olduğu, gibi altın madeniyle ilgili yalan yanlış olumsuz demeçler havada uçarken, hiç unutmam anlı şanlı bir profesörümüz “Bergama’dan yayılacak siyanür buharıyla İzmir ve çevresinde milyonlarca insan ölecek” demişti.
Aynı şekilde bir takım çevreciler “Avrupa’da bir tek altın madeni yok. Bu işler gelişmiş ülkelerde olmaz, Türk insanının değeri Avrupalı bir insandan daha mı az” diyerek yalanlarıyla Türk toplumunu kandırıp madeni çalıştırmamak üzere senaryoları art arda sıraladılar. Hele bunların Korte isminde bir yabancı bilim adamı vardı ki palavralarını hala unutamam.
Sonra bir baktık ki İspanya, Fransa ve İsveç’te altın madenleri şakır şakır çalışıyor hem de siyanürlü metotlarla.
Türkiye’ye bu konuda en büyük darbeyi de komşumuz Yunanistan vurmaya çalışıyordu. Hatırlarsanız o dönemde Yunanistan bizi Avrupa Birliği Çevre Komisyonlarına şikayet

Yazının Devamı

Garanti Bankası Halkla İlişkiler birimi sınıfta kaldı

9 Mart 2012

Geçen hafta Garanti Bankası “Anadolu Sohbetleri” programında “Dünya Kenti Olma Yolunda İzmir” konulu bir toplantı düzenledi.
Toplantıyı tesadüfen haberi olup izleyen Turizm Bakanlığı Eski Müsteşarı Güman Kızıltan’dan dinleyince kendim dahil bu kentin bir çok dinamiğinin (yön verenler hariç) neler kaçırdığını anladım.
Garanti Bankası Genel Müdürü Ergun Özer’e bankasının halkla ilişkiler birimini, İzmir’deki Bölge Müdürlüğü çalışanlarını sorgulamasını talep ediyorum. Bu kadar güzel bir konu başlığı ve konuklardan İzmir basının, ilçe belediye başkanlarının, mimarların, şehir planlamacıların, peyzaj mimarlarının deyim yerindeyse izlemesi gereken gerçek konukların salonda olmaması tamamen kendi çalışanlarının beceriksizliğidir.
Şimdi diyeceksiniz ki Erol Yaraş, konu nedir ve neden bu kadar gerginsin. Konu, “Sürekli gelişen bir kent olarak Barselona, İzmir için model önerisi”. Bu konu başlığı ile ilgili olarak İspanya’dan gelen konuşmacı Joseph Anton Acebillo.
Bu Bey’in unvanı ne derseniz; Barselona Kentsel Projeler Direktörü, konusu “Sürekli gelişen bir kent olarak Barselona ve İzmir için model önerisi”. İkinci konuşmacı yine Barselona’dan Pedro Fontana Garcia, konusu

Yazının Devamı

İzmir’de dünya kupası olmaz

2 Mart 2012

Haber Türk’te Osman Gençer ve ekibi günlerdir çok güzel bir kampanya yürütüyorlar. “2013’de Türkiye’de yapılacak olan U-20 Dünya Kupası’nda İzmir ve Manisa neden yok?” Adeta iki şehri yönetenlere hesap soruyorlar.
Gençer, bir aydır işin peşini bırakmıyor. Tüm olanaklarını seferber etmiş İzmir’in ve Manisa’nın hakkını arıyor.
Dünya Kupası zevkini Antalya, Bursa, Gaziantep, Kayseri, Rize, Trabzon ve İstanbul’da yaşayan futbol severler çıkaracak biz televizyonlardan seyredeceğiz.
Şampiyonanın yapılacağı illerde başta oteller olmak üzere restoranlar, taksiciler özetle tüm esnaf bu organizasyonun nimetlerinden yararlanacak biz buralarda o şehirlerin ekonomilerine katkı haberlerini okuyacağız.
Osman Gençer bu konu ile ilgili olarak tüm kent dinamikleri konuşturmuş.
Başta İzmir ve Manisa milletvekilleri olmak üzere iki şehrin Valisi, Belediye Başkanları, Ticaret ve Sanayi Odası Başkanları, işadamları mangalda kül bırakmamışlar. “Kimseye hakkımızı yedirmeyiz” diye.
Beyler, İzmir’in ve Manisa’nın hakkı yendi ve bitti bile. Atı alan değil Üsküdar’ı, Edirne’yi geçti.

Yazının Devamı

Kışla tartışmasına giriyorum

24 Şubat 2012

Yazmazsam ben rahat etmeyeceğim. Yazınca da bazı “ak saçlılar” ve “yön verenler” rahatsız oluyor. Ben huzursuz olacağıma onlar biraz daha düşünerek konuşmayı öğrensinler diyerek konuya daldım.
Habertürk’ten Nihat Delibaş, şehir içinde kalan askeriyeye ait araziler ile ilgili bir haber yaptı. Bu arazilerin Şehircilik Bakanlığına geçecek olmasıyla birlikte yeni oluşacak planlamaları İzmir’in bazı kanat önderleri ve sivil toplum kuruluşu yöneticilerine sormuş genellikle kent önderlerimiz bu arazilerin Şehircilik Bakanlığına geçmesine olumlu bakmışlar.
Benim derdim askerin şehir içinde kalıp kalmaması değil, Şehircilik Bakanlığı’nın, TOKİ kanalıyla İzmir’in yeşil kalmış bu değerli alanlarını beton yığınına çevirip çevirmeyecek olması.
Delibaş’ın konuştuğu başkanlar arasında en doğru yanıtı TMMOB’dan Ferdan Çiftçi vermiş ve “TOKİ mantığı ile planlamaya hayır” demiş. Onun dışında Ekrem Demirtaş, Ender Yorgancılar, Hüseyin Porsuk, Bülent Akgerman, Cengiz Yavaş, Bakan Bayraktar’ın bu çalışmasına olumlu bakarlarken, Işınsu Kestelli, “Boşalacak alanların kentin kültür ve toplam yaşam kalitesini arttırıcı nitelikte olmasını” istemiş.
Yani anlayacağınız kent önderlerimiz,

Yazının Devamı