Ancak Rum lider Papadopulos'un katı tutumu Ankara ve Lefkoşa'da umudu azaltmış durumda. İngiltere, Rum yönetiminde hiçbir esneme göremediği için dönem başkanlığı içinde çözüme dönük yeni bir girişimde bulunamayabilir. Adanın Rum Kesimi'nde bu tür girişimlere uygun bir zemin olmadığı, hem Londra, hem Ankara tarafından saptanmış durumda. Türk tarafı Kıbrıs sorununun çözüme bağlanması konusunda İngiltere'nin Avrupa Birliği Dönem Başkanlığı'ndan umutluydu. Gerek Türkiye, gerek KKTC, Kıbrıs sorununun taraflarından biri olması ve Annan Planı'nın mutfağında da çalışması nedeniyle İngiltere'nin dönem başkanlığı süresi içinde, "nihai çözüm" yönünde açılımlar yapabileceği düşünülüyordu. Türk Dışişleri, Kıbrıs konusunda bugün gelinen noktayı, "Pozisyonlar yer değiştirdi" biçiminde nitelendiriyor. Annan Planı'na KKTC'de 'evet', Rum Kesimi'nde 'hayır' çıkmasından sonra uluslararası alanda Türk ve Rum taraflarının pozisyonlarının değiştiğini vurgulayan Dışişleri uzmanları, artık çözüme yanaşmayan tarafın Rum Kesimi olduğunun bütün dünyaca anlaşıldığına vurgu yapıyorlar. Papadopulos'un katı tutumuyla, Batı dünyasında giderek izole edildiğini de belirten Dışişleri kaynaklarına göre, bu durum Türk
Avrupa Birliği (AB) Dönem Başkanı olarak İngiltere Başbakanı Tony Blair ile Erdoğan arasındaki görüşmede de deklarasyon önemli yer tuttu.25 AB ülkesini Türkiye konusunda ortak bir çizgide tutmaya çalışan İngiltere, "orta yolu bulmak" gayreti içinde olumlu bir liderlik yapmaya özen gösteriyor. Bu bağlamda, Türkiye'nin deklarasyon metninin müzakere edilmesi ve 25 ülke açısından sorunsuz bir çerçeveye oturtulması talebi Londra'da Türk tarafına iletildi. Ancak, Erdoğan ve Türk heyeti deklarasyonu müzakere etmeyi kabul etmediler. Deklarasyonun, Türkiye'nin tek taraflı bir tasarrufu olduğunu, müzakere konusu yapılacak bir belge olmadığını belirtmekle birlikte, süreci tıkayacak bir içeriğe sahip olmayacağını, aksine Türkiye'nin yapıcı yaklaşımını yansıtacağını da kaydettiler. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın Londra'da ziyaretinin kilit konularından biri Türkiye'nin Ek Protokol'ü imzaladıktan sonra yapacağı deklarasyonun içeriğiydi. Erdoğan, Blair'e, deklarasyon metnini vermedi ancak, havası hakkında genel bilgileri sözlü olarak aktarmakla yetindi.Türkiye'nin ek protokolü imzaladıktan sonra bu belgeye ekleyeceği deklarasyonun havasını şöyle özetlemek mümkün:1- Türkiye, Birleşmiş
Londra'ya giderken uçağında yaptığımız sohbette, Tülay Tuğcu'nun Anayasa Mahkemesi başkanlığına seçilmesinin Türk kadını açısından anlamını sorduğumda şu yanıtı verdi:"Bundan dolayı özellikle kutluyorum. Her şeyden önce Türkiye'de kadınların bu mevkilere gelebileceğinin görülmesi bakımından da bana göre çok önemli bir ispattır. Türk kadını için çok anlamlı bir şey. (Yanımızda oturan Ali Babacan'ı işaret ederek) Bu, Ali Bey'in Avrupa'da çok iyi takdim edebileceği, anlatabileceği konudur. Bak böyle böyle diyorsun ama görünüşte, Türkiye'deki en önemli yargı kurumunun başına da bir bayan getirilmiştir. Hem de seçimle gelmiştir, hem de erkeklerin oylarıyla seçilmiştir. Heyette iki bayan vardı. Diğerlerinin tamamı erkekti. O geldi, başkan oldu. Bundan dolayı da biz gayet memnunuz. Kendisini tebrik ediyoruz. İnşallah başarılı bir 2 yıl temenni ediyoruz." Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Anayasa Mahkemesi başkanlığına bir kadının seçilmesinin en fazla AB müzakerecisi, Devlet Bakanı Ali Babacan'ın işine yarayacağını düşünüyor. Erdoğan, Kuzey Irak'a sınır ötesi harekât-sıcak takip konusunda, hükümetin böyle bir ihtiyaç içinde olmadığı beyanlarını anımsattığımda, hükümeti bağlayan böyle bir
Başbakan Erdoğan açısından ise Avrupa Birliği (AB) Dönem Başkanı İngiltere'ye yapılan ziyaretin temel konusu Türkiye'nin AB süreci. 3 Ekim'de başlaması beklenen müzakereler öncesinde karşılıklı beklentilerin yerine getirilmesi, pürüzlü konuların halledilmesi, en azından bu amaçla somut adımlar atılması. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın ziyareti, İngiltere'nin terör şokunda olduğu günlere denk geldi. Bu nedenle Başbakan Blair açısından baktığınızda, Erdoğan'ın ziyaretinde "terörle mücadelede işbirliği" konusunun ön planda olacağı tahmini yapılabilir. Türkiye açısından bu ziyaretin önemi, İngiltere'nin AB Dönem Başkanı olması ve müzakerelerin bu dönemde başlayacak olmasından kaynaklanıyor. Ankara, AB konusunda İngiltere'den gördüğü desteğin bu dönemde somut adımlara dönüşeceği beklentisi içinde. Özellikle, Kıbrıs konusunda, taraf ülkelerden biri olması nedeniyle İngiltere'nin girişimlerini önemsiyor.Başbakan Erdoğan, bu ziyarete verdiği önemi, Londra'ya, Dışişleri Bakanı Abdullah Gül ve Devlet Bakanı, Başmüzakereci Ali Babacan'la birlikte gelerek göstermiş oldu. Ziyaretin önemi Başbakan Erdoğan'ın Londra gündeminde, 3 Ekim ve müzakere çerçevesi, Kıbrıs ve ek protokol, terör ve
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Dışişleri Bakanı Abdullah Gül ve Genelkurmay İkinci Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ'un -Irak gerekeni yapmazsa- "Türkiye'nin sınır ötesi harekât- sıcak takip hakkı'nın doğacağı"na ilişkin açıklamaları Bağdat'ta soğuk karşılandı. Irak Dışişleri Bakanı Hoşyar Zebari, Türk askerinin Kuzey Irak'a girmesinin istikrarsızlığa neden olacağını, buna onay vermeyeceklerini vurguladı.Zebari'nin tepkisi, Ankara'nın Bağdat'tan beklediği kararların çıkmayacağını gösterdi.Türkiye bu koşullarda ne yapacak? PKK terörünün tırmanışa geçmesiyle gündeme gelen 'sınır ötesi operasyon' tartışmaları, Irak hükümeti tarafından tepkiyle karşılandı. CHP lideri Deniz Baykal, dünkü görüşmemizde, "Türkiye'nin ne yapacağını" belirlemek üzere, Erdoğan'a bir çağrıda bulundu. Baykal, Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'in veya Erdoğan'ın girişimiyle bir "terör zirvesi" toplanmasını önerdi. Bu zirvede, terörün ulaştığı yeni aşamanın detaylı biçimde analiz edilmesi ve alınacak önlemlerin bir ulusal politika şeklinde belirlenmesi gerektiğini savunuyor. Terörle mücadelenin bir iç politika malzemesi olmaması gerektiğine vurgu yapıyor ve Türkiye'nin ulusal güvenliği ve geleceğiyle ilgili gereken
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Adalet Bakanı Cemil Çiçek, genel affa karşı olduklarını ve hükümetin gündeminde böyle bir konunun bulanmadığını açıkladılar. Genelkurmay İkinci Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ da genel affa karşı olduklarını belirtti. Ancak Org. Başbuğ, PKK'ya 1999'dan sonra katılanların, örgüt kadrolarının yüzde 40'ını oluşturduğunu ve bunlar arasında eylem suçu olmayanlar için bir hukuki düzenleme yapılıp yapılamayacağının düşünülebileceğini belirtti. Bu ifade, örgütün yüzde 40'ını oluşturan bu grupların PKK'dan koparılması, dağdan indirilmesi amacıyla kısmi af çıkarılabileceği biçiminde algılandı. Hatta hükümete bu yönde bazı hazırlıklar yapıldığına ilişkin yazılar da yazıldı. PKK terörünün yeniden tırmanmasıyla gündemle gelen çözüm önerilerinden biri de af çıkarmaktı. PKK ve o çizgide hareket eden siyasi parti ve diğer örgütlerin gündemde tuttukları af talebiyle, resmi makamların çerçevesini çizdikleri af veya benzeri bir düzenlemenin örtüşmesi elbette mümkün değil.PKK ve siyasi yandaşlarının talep ettikleri genel affın asıl amacı Abdullah Öcalan'ın bu affın kapsamına alınması ve siyasi haklarının iade edilmesiyle Türkiye'de siyaset yapmasına olanak
Lozan'da yürüyüş, Türkiye'nin çeşitli illerinde paneller, konferanslar yapılacak. CHP'nin Ankara İl Başkanlığı'nın girişimiyle başkentte değişik etkinlikler gerçekleştirilecek.Lozan'ın son yıllarda gündemin ilk sıralarına yerleşmesi kuşkusuz, Türkiye'nin yaşadığı süreçle ilgili. Son dönemlerde, Lozan-Sevr tartışmaları alevlendi. PKK ve siyasi yansımaları ile birlikte ele alındığında yaklaşık 25 yıldır yaşanan süreç, "ulus-devlet" , "üniter yapı", "ulusun birliği", "Türk üst kimliği", "Kürt sorunu", "etnik temelli talepler", "anayasal vatandaşlık", "Türkiyelilik" giderek "federasyon" tartışmalarını ve bu tartışmaları eksen alan siyasi kamplaşmaları hep ön planda tuttu...Aynı sürece Irak'ta meydana gelen gelişmeler, Kuzey Irak'ta bir Kürt federe devletinin kurulmuş olması, ABD ve İngiltere'nin Irak'ı işgaliyle başlayan kaos da eklenince Lozan daha da önem kazandı... Türkiye Cumhuriyeti'nin temel dayanağını oluşturan belge niteliğindeki Lozan Antlaşması'nın 82. yıldönümü değişik etkinliklerle kutlanacak. Kuşku yok ki, Lozan'ın üzerinde önemle durulmasının nedeni bu süreçte Türkiye'nin ulus ve ülke olarak parçalanma kaygısıdır. Sürecin Türkiye'yi dağılmaya götürdüğünü düşünenler,
Son günlerde terörle mücadele bağlamında genel af çıkarılmasına yönelik talep ve önerilerden söz açılınca Ecevitlerin fikrini sordum.Her ikisi de "af" sözcüğünü duyunca "Aman" dediler, "Af deyince geriliyoruz..."Nedenini önce Bülent Ecevit aktardı:"Af konusunda Rahşan'la benim başımıza gelmedik kalmadı. Kader kurbanlarına, garibanlara bir şans daha verelim dedik, iş nerelere kadar uzandı, biliyorsunuz." Bülent Ecevit'le yaptığımız ve zaman zaman Rahşan Ecevit'in katıldığı sohbetin konularından biri de aftı. Rahşan Hanım araya girip devam etti:"Af konusu hep bana mal edildi. Oysa ekonomik ve sosyal dengesizlikler nedeniyle kader kurbanı olmuş kişiler için bir düşünce ortaya atmıştım. Sonra olay birçok aşamadan geçti. Komisyonlardan geçti ve nerelere vardı. Kader kurbanları için düşünülen bir iş katillerin bırakılmasına kadar vardırıldı. Benim düşüncemle ortaya çıkan kanunun hiç alakası yoktu. Bu konu her zaman istismar ediliyor. Şimdi de Madımak olayını yaratanlar serbest bırakılıyor."PKK'lıların dağdan indirilmesi, terörle mücadelede etkili olunması bağlamında genel veya kısmi bir affın yararlı olacağını savunanlara Bülent Ecevit, katılmıyor. Ecevit, PKK konusunda, "aftan çok