Türkiyenin kozları

7 Şubat 2005

Bu ziyaret Dışişleri tarafından tanışma ve gündemi birlikte gözden geçirme ziyareti olarak niteleniyor.Rice, Ankarada yaptığı açıklamalarda, Türk kamuoyuna Washingtonun bilinen söylemi dışında yeni bir mesaj vermedi.Türkiyenin çok önemsediği Kerkük ve PKK konusunda Ankaranın kaygıları Ricea, Dışişleri Bakanı Abdullah Gül tarafından çok detaylı biçimde aktarıldı.ABD Dışişleri Bakanının bu iki konuda verdiği mesaj ise şöyle özetlenebilir:1- Kerkük: Irakın sorunudur. ABD bütünleşmiş bir Irak istiyor. Kerkükte bütün Iraklıların bir arada yaşayabilmesi gerekir. ABD tek bir Irak istiyor. Iraklıların yeni demokrasi içinde kendi kararlarını kendileri vermeleri gerekiyor.2- PKK: ABD, PKK/KONGRA-GELi terör örgütü olarak niteliyor. Bizler onlara karşı belirli adımlar atmaya çalışacağız. Onlara finansman sağlayanlara karşı gerekli tedbirleri alacağız. ABD ve Irak olarak birlikte ikili bir mekanizma oluşturmaya çalışıyoruz.Riceın bu mesajları, ABDnin Kerkük ve hatta PKK sorununu Irakın çözmesi gereken sorunlar olarak gördüğünü ortaya koyuyor. Türkiyeyi özellikle Kerkük konusunda bir taraf gibi görmedikleri açık. Bundan çıkan anlam ise, ABDnin Kerkük seçim sonuçlarını Kürt grupların gördüğü

Yazının Devamı

Rice dönemi

6 Şubat 2005

ABD yönetiminin şahin kanadından olduğu bilinen Rice, selefi Powella göre daha fazla sertlik yanlısı olarak tanınıyor. Powellın yerine Riceın tercih edilmesinin nedeni de bu...Rice döneminde ABDnin Ortadoğu politikası nasıl olacak?Bunun izlerini Başkan Bushun konuşmasında görmek mümkün. Irakta henüz istikrar sağlayamayan Bush, sonraki hedeflerini de gösterdi:İran ve Suriye...Rice, İranın, bölgedeki değişimin dışında kalamayacağını ifade etti. Bu söylemde, Irakta yaşananların arzu edilen değişim ve gelişim olduğu havası var. Ancak, gerçek öyle değil. Irakta ne olduğu ve ne olacağı henüz belirsiz. Bu koşullarda yapılan yarım yamalak seçimlere bakarak, Iraka demokrasinin ve özgürlüğün geldiğini söylemek elbette mümkün değil. Irak bir sorun fıçısı biçiminde duruyor. Ne yöne patlayacağını kestirmek de zor.ABD Başkanı Bushun İran halkına yaptığı, "isyan edin" çağrısı, Beyaz Sarayın -şimdilik- İranı Irak gibi işgal etmeye girişmeyeceğini gösteriyor. Koşulların farklılığı ve ağırlığını Beyaz Saray da görüyor olsa gerek. Bu nedenle ilk aşamada ayaklanma çağrısına yöneldi. Böyle bir iç hareket yaratarak, yönetimi zayıf düşürmeyi ilk hedef olarak seçtikleri belli. Tabii, bu yine ABDnin İrana

Yazının Devamı

Türkiye sıkışıyor

5 Şubat 2005

AB ile müzakere masasına oturma karşılığında Kıbrıs özel koşulunu her aşamada kabul eden Türkiye yoklanıyor:- Güney Kıbrısı kapsayacak şekilde protokolü imzalayacaksınız değil mi?Ankara yanıtlıyor:- 3 Ekim 2005e kadar imzalayacağız. Hukukçularımız çalışıyor.Türkiye bu imzayı atmak zorunda. Bu konuda ABye hem sözlü hem yazılı taahhütte bulundu. Bu imzayı atmazsa masaya oturamayacağını biliyor.O halde bu imza atılacak...Bunu hükümet de biliyor, AB de, Güney Kıbrıs da...17 Aralıktan beri bu imzanın atılacağı belli. Ankara, sık sık bu imza Güney Kıbrısı tanımak anlamına gelmez diyerek, yerini yapıyor.Ola ki, 3 Ekim 2005e kadar Kıbrısta bir çözüm bulunur da, Türkiye, Güney Kıbrısı değil, Birleşik Kıbrısı tanır. Umut bu.Buna karşın koşullar ve gelişmeler Güney Kıbrısın çözüme yanaşmasını gerektirmiyor. Türkiye, çözüm için bastıracak. Kendine göre bastırıyor ama Güney Kıbrısın evet demesi için ortada bir neden kalmış değil. Yine ola ki, ABD ve İngiltere, Rum yönetimine ağır baskı uygulasınlar da çözüm için ikna etsinler.Bunun için bir neden var mı?Onu da bilen yok. ABD ve İngiltere, Türkiye için ağırlıklarını koyarlar mı? Koyarlarsa ne karşılığında koyarlar? Bu umut bağlanacak bir

Yazının Devamı

Latife Hanımın sırdaşları

3 Şubat 2005

Ancak, Atatürkle Latife Hanımın yazışmalarını da içeren belgelerin açıklanmaması veya bir bilim heyeti tarafından ayıklanarak açıklanmasının daha doğru olacağına ilişkin görüşler var. Belgelerin Atatürk aleyhine istismar edilebileceği kaygısı da dile getiriliyor.Belgeler Türk Tarih Kurumunda. Türk Tarih Kurumu Başkanı Prof. Dr. Yusuf Halaçoğluna yönelik eleştiriler de yapılıyor. Prof. Dr. Halaçoğlunun belgeleri açıklama eğiliminde olduğu, bu eğilimin Atatürke karşı istismara olanak tanımak anlamına geleceği, mühürlü torbaları açıp belgelere bakmasının yetkisini aşan bir durum olduğu gibi eleştiriler söz konusu...Prof. Dr. Halaçoğlu ise eleştirileri de, kaygıları da yersiz buluyor. Özellikle kendisinin Atatürke ve laikliğe karşı bazı eğilimlere, akımlara yakınmış gibi gösterilmeye çalışılmasına isyan ediyor, "1993te Sayın Demirel tarafından göreve atandım. O günden beri görevdeyim" diyor. Türk Tarih Kurumunun bu belgeleri 25 yıldır güvenli biçimde sakladığını, son 11.5 yıldır başkan olarak bu konuda sorumluluk taşıdığını, Atatürkü kendisinden ve Türk Tarih Kurumu gibi bir kurumdan daha fazla koruyacak, sakınacak bir kişi veya kurumun bulunamayacağını vurguluyor. Bu nedenle de hem

Yazının Devamı

Erdoğanın çıkışı

2 Şubat 2005

Daha önce Dışişleri Bakanı Abdullah Gül ve Genelkurmay İkinci Başkanı Orgeneral İlker Başbuğun gündeme getirdiği kaygıları, bir "uyarı" üslubu içinde Başbakan Erdoğan da kararlı bir ifadeyle açıkladı.Erdoğanın, ABDye yönelik olarak, "Irakta düzeni tesis etmekle yükümlü güçler, yine üzülerek belirtmek istiyorum ki, milletimizin büyük teessürle karşıladığı bazı gelişmelere karşı gerekli duyarlılığı göstermemiştir" demesi, yoruma ihtiyaç duymayacak bir tepkidir.Erdoğan, ABDye karşı, belki de ilk kez bu kadar sert ve net bir çıkış yaptı.PKK konusunda ABDnin tutumundan zaten rahatsız olan Ankara, başbakan düzeyinde, Kerkük konusundaki rahatsızlığını açığa vurdu.Başbakan Erdoğan, Türkiyenin tutumunu açıklarken de şöyle dedi:"Şunu herkes bilmelidir ki, Türkiye sadece tarihi bağlarla değil, akrabalık bağlarıyla da bağlı olduğu bu coğrafyanın uzun yıllar devam edecek bir kargaşaya sevk edilmesine izin vermeyecektir. Türkiyenin hukuku dikkate alınmadan atılan her adım bölgede yangının büyümesi dışında bir sonuç üretmeyecektir."Bu sözler Ankara açısından bir kararlılık ifade ediyor. Gül ve Org. Başbuğun açıklamalarıyla birlikte ele alınınca, Türkiyenin Kerkükte muhtemel gelişmelere karşı çok

Yazının Devamı

Kerkük alarmı

27 Ocak 2005

Org. Başbuğun çok hassas konularda verdiği mesajların kamuoyuna doğrudan yansıması açısından bu yöntem yararlı oldu.Genelkurmay İkinci Başkanının iki saate yakın süren basın toplantısında verdiği en önemli sinyal Kerkük konusundaydı. Org. Başbuğun bu konudaki sözlerini "Kerkük alarmı" diye nitelemek mümkün. Genelkurmay ilk kez basını bilgilendirme toplantısında canlı yayına izin verdi. Genelkurmay İkinci Başkanı Orgeneral İlker Başbuğun açıklamaları televizyonlardan naklen verildi. Irak seçimlerine çok az bir süre kala Org. Başbuğ, Kerkükte iç çatışmalar yaşanabileceğini, böyle bir gelişmenin Irakta bir iç savaşı tetikleyebileceğine dikkat çekti.Org. Başbuğ, bu olasılığı gündeme getirirken, ABD ve Irak ve Kuzey Irak yönetimine dönük bazı uyarı ve değerlendirmelerine dayandı.Irak seçimlerinin bütün gruplarca tanınması halinde sorun çıkmayacağını, ancak, bazı gruplarca tanınması halinde çatışma dahil sorunlar doğacağına işaret etti. Kerkük üzerinde özellikle durarak, Kerkük seçim sonuçlarının bütün gruplarca kabul edilmemesi halinde, iç çatışma ve bunun Iraka yayılması gibi gelişmeler yaşanabileceğini söyledi. Kerkükte demografik yapıyı değiştirecek Kürt göçü gözlendiğini, sayının

Yazının Devamı

Elekdağın MGK eleştirisi

25 Ocak 2005

Şükrü Elekdağ, bir siyasetçiden çok deneyimli bir diplomat kimliğiyle yaptığı bu eleştiriyi, bayramdan önceki görüşmemizde aktarmıştı. Elekdağ, bu konudaki düşüncelerini Cumhuriyet gazetesindeki makalesinde ve Nokta dergisindeki söyleşisinde de yansıttı.Elekdağın eleştirdiği MGK bildirisindeki ifade şu:"Türkiyenin Avrupa Birliği üyelik müzakerelerine başlaması için tarih belirlenmiş olması olumlu karşılanmış olmakla birlikte; üyeliği hedefleyen müzakere sürecinin, doruk kararlarındaki kimi olumsuz öğelerin ortadan kaldırılarak, Türkiye aleyhinde ayrımcı olmayan ve koşul içermeyen, sürdürülebilir bir zeminde yürütülmesinin önemi vurgulanmıştır."Şükrü Elekdağ, Milli Güvenlik Kurulunun yapacağı değerlendirmenin yansız ve gerçekçi olacağı umudu ve beklentisinin yüksek olduğunu ve bu nedenle Türk kamuoyu tarafından önem taşıdığını vurguladıktan sonra şöyle diyor:"17 Aralık kararlarının, Türkiyenin gelecek on yıllarını siyasi, ekonomik ve stratejik olarak derinden etkileyecek olması açısından yaşamsal bir belge niteliği taşıdığını belirtmeliyim. Bu nedenle, bu belge hakkında objektif ve dürüst değerlendirmeye büyük ihtiyaç vardı. Çünkü ancak böyle sağlıklı bir değerlendirme ışığında

Yazının Devamı

Livanelinin adaylığı

24 Ocak 2005

Livaneli, Sedat Ergin ve Murat Yetkinle birlikte yönelttiğimiz soruları yanıtladı.Livaneli, "CHP genel başkanı olmak gibi bir ihtirasım yok" diyerek, aday adayı olmasının temel nedenini, "Bir çarpışmayı, parçalanmayı, bölünmeyi önlemek" olarak açıkladı. Baykal ve Sarıgül yanlılarının kurultayda çok sert bir çarpışmaya doğru hızla yol aldıklarını vurguladı ve bunu önlemek amacıyla ve arkadaşlarının ısrarıyla ortaya çıktığını söyledi.Livanelinin, CHP lideri Baykal ve CHPye yönelttiği eleştiriler daha çok yönetim anlayışı, liderin çevresi ve tüzüğün antidemokratik niteliği üzerinde yoğunlaşıyor.CHPnin duruşuna ilişkin eleştirisinin özünü ise partinin "bir devlet partisi" durumuna gerilemesi ve halktan kopması oluşturuyor. Livaneli bunu, CHPnin l940lı yıllardaki tek parti konumuna benzetiyor. CHPlilerin bu dönemi genlerinden silmesi gerektiğini savunuyor.Baykalın tüzük değişikliği sözü vermesi ve bunu yerine getirerek partiyi daha demokratik hale getirmesi, halkla bütünleşmeyi sağlayacak adımlar atması ve dar çevre anlayışını terk etmesi halinde sorunun kalmayacağını belirtiyor.CHPnin AB karşısındaki eleştirileri ve Kıbrıs konusundaki tutumuyla ilgili olarak ise fazla bir eleştirisi

Yazının Devamı