Fethullah Gülen olayı asıl şimdi başlıyor. Daha neler ortaya çıkacak, daha neler yazılacak, daha neler söylenecek?.. Gülen kasetlerinin yarattığı şok dalgaları, herkesi başka türlü etkiliyor. Bugüne kadar tarikata destek veren ya da sıcak bakanlar biraz şaşkın. Açık açık desteklemeye devam mı etsinler, günah mı çıkarsınlar bilemiyorlar. İki tarafı da küstürmemeye çalışmak bir başka yol. Son üç gündür kafalar karışık.
En ilginç sözlerden biri, sanırım, ANAP Genel Başkanı Sayın Mesut Yılmaz'a ait. Yılmaz'ın, kasetlere rağmen Fethullah Gülen olayına bakışı şöyle: "Gülen olayının sosyolojik yönünün gözden kaçırılmaması gerekir. Ben de toplumun büyük kesimi gibi Türk toplumunun ihtiyaçlarına cevap veren bir figür oluşturduğu düşüncesindeyim." "Gerek medyada, gerekse kamuoyu ve geniş kitlelerde büyük itibar kazanmıştır. Sosyal yönüne baktığımızda devletle, laik Cumhuriyet'le barışık, her kesimle diyalog içinde, bağnazlıktan uzak, hoşgörüden yana mesajlar vermiştir."Yılmaz, bu konuşmanın devamında, Fethullah Gülen'in devletin anayasal ilkelerini değiştirmek amacıyla hareket ettiği kuşkusunun bulunduğunu, bunu da yargının çözeceğini söylüyor.
Uğursuzlukların iki ana kaynağı var: Ya art niyet ya bilgisizlik. Ekonomide, siyasette, iç politikada, dış politikada, dinde, imanda.. İyiniyet ve bilgi kaybolunca yerini art niyet veya boşluk alıyor. Sonuç kötülük, sonuç kavram kargaşası, sonuç gerçeğin silikleşip gözden uzaklaşması..
'İslami çevrelere yakın araştırmacı yazar' İsmail Nacar, Fethullahçılar için demiş ki: 'Bunların dinle alakası yok. Bunlar, takiyeyi siyasete sokan, Selçuklu imparatorluğunu içerden yıkmaya, devleti ele geçirmeye çalışan, önderliğini Hasan Sabbah'ın yaptığı Batınilerin devamıdır.'
Bazı yazarlar da İsmail Nacar'dan alıntı yapmış: "İsmail Nacar... Fethullah Hoca olayının... tarihte devleti içerden ele geçirmek için başlatılan Batıni hareketinin günümüzdeki devamı olduğunu iddia ediyor. Ve bu olaya Neo -Batınilik diyor" (Güngör Mengi, Sabah, 21 Haziran 1999).
Yaptığımız bu alıntılardan şu çıkıyor: İsmail Nacar'ın çarpıtmalarına Güngör Mengi'nin bilerek bilmeyerek yer vermesi. Oysa biraz araştırılırsa görülecektir ki, ne Hasan Sabbah ile Batınilik hareketini birebir eşitlemek mümkündür ne de Fethullah Hoca olayını Batınilik ya da Neo -Batınilik olarak
Kapatılan RP'nin yasaklı lideri Necmettin Erbakan ile FP'li Meclis Başkan Vekili Yasin Hatiboğlu arasındaki telefon görüşmesinin, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Vural Savaş tarafından deşifre edilmiş halini dün duyurmuştuk.
Başsavcı Savaş tarafından FP'nin kapatılması davasına delil olarak sunulan bant çözümüyle ilgili olarak Yasin Hatiboğlu'yla görüştük.
Hatiboğlu, Erbakan Hoca'yla böyle bir konuşma yaptığını ancak detaylarını anımsamadığını söylüyor.
Hatiboğlu'nun üstünde durduğu bir konu da, Erbakan Hoca'nın isteği.
Hoca'nın seçimlerin ertelenmesinden çok, Türk Ceza Yasası'nın 312. maddesinin değiştirilmesi temennisinde bulunduğunu belirtiyor.
Hatiboğlu, Başsavcı Vural'ın söz konusu kaset deşifresini delil olarak sunmasıyla ilgili olarak üç noktaya dikkat çekiyor:
Adı Hikmet Çetinkaya. Mesleği gazeteci. Nasıl gazeteci? Adam gibi gazeteci. Şu günlerde dünyanın en mutlu insanı herhalde Hikmet Çetinkaya olmalı. Dile kolay, 25 yıldır Fethullahçılar hakkında gerçekleri yazdıktan sonra haklı çıkma duygusu, kendisinin bile kolay açıklayamayacağı bir şey olsa gerek. O gün bugündür dinci örgütlenme, devlete sızma, ete kemiğe bürünme devam etti, o gün bugündür Hikmet Çetinkaya yazdı. Somut bilgiler, deliller, belgeler ortaya koydu. Ama dinletemedi. Çünkü kimse dinlemiyordu. Dinlemek istemiyordu. Çünkü laik Cumhuriyet'i hedef alan örgütlenmeler korunuyor, kollanıyordu. Gün geldi koruma, desteğe dönüştü. Cemaat ve lideri Fethullah Gülen, neredeyse peygamber mertebesine yükseltildi. "Uzlaşma", "hoşgörü" gibi sloganlar altında Türkiye'nin geleceği, Hoca'nın vaazlarına teslim edildi. Siyasetçiler, tarikat oylarını alabilmek için Hoca'nın önünde kuyruğa girdiler.
Ya onlar? Hani o, eli kalem tutan, aydın olduğu iddia edilen, kendilerini halkı bilinçlendirmek ve kamuoyu oluşturmakla görevli sayan medyacılar? Nerelerde ve kimler tarafından hazırlandığı belli olmayan senaryoları ilk sahneye koyan matbuat erbabı? Hoca'ların
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Vural Savaş'ın FP'nin kapatılma davasında delil olarak sunduğu "Erbakan - Hatipoğlu" telefon görüşmesinin tam çözümünü haber sayfalarımızda okuyacaksınız.
Başsavcı Vural Savaş, "birisi tarafından getirildi" dediği kaseti bizzat el yazısıyla deşifre etmiş.
Savaş'ın böyle davranmasının nedeni "haberleşmenin gizliliğini ihlal etmemek."
Nitekim bant çözümünün altına yine el yazısıyla bu kaydı da düşmüş.
Bandın çözümünden, yasaklı Erbakan Hoca'nın Hatipoğlu'nu Meclis'i yönetmeye zorladığı anlaşılıyor.
Hatipoğlu'nun sırası olmadığı halde, Hikmet Çetin'in Cumhurbaşkanı'na vekalet ettiği 22 Mart günü, Erbakan kendisinin de Meclis Başkanı'na vekalet eden kişi olarak kürsüye oturmasını istiyor.
Fazilet Partisi'nin kapatılmasına ilişkin dava Anayasa Mahkemesi'nde sürüyor.
Anayasa Mahkemesi bir ara kararla Başsavcı Vural Savaş'tan bazı iddialarına ilişkin deliller istemişti.
Anayasa Mahkemesi'nin ara kararında dikkat çeken bir yön var.
Yüksek Mahkeme, Başsavcı'nın kapatma davasına ilişkin dava dilekçesinde kullandığı bazı kavramları ara kararında kullanmaktan özenle kaçınmış görünüyor.
Örneğin Başsavcı Vural'ın dava dilekçesinde Fazilet Partililer için kullandığı, "kandan başka bir şeyle beslenmeyen vampirler gibi" ifadesi Anayasa Mahkemesi'nin ara kararının bu bölümü atıfta bulunan paragrafından ayıklanmış ve yerine (......) işareti konulmuş.
Bu, Yüksek Mahkeme'nin Başsavcı'nın kullandığı ifadeyi pek "hukuki" bulmadığı biçiminde yorumlanıyor.
Memur seçme sınavının merkezi sistemle ve ÖSYM tarafından yapılması konusunda Başbakan Ecevit'in geri adım atması söz konusu değil.
Meclis'teki makamında ziyaret ettiğimiz Ecevit'e MHP'nin "ÖSYM sınavı"na tepkisini soruyoruz:
- Memur seçme sınavının ÖSYM tarafından yapılmasına ilişin karar değişebilir mi?
- Hayır. Söz konusu olamaz. Böyle bir değişikliği içimize sindiremeyiz. Artık düğmeye basıldı. Sınavı ilan edildiği gibi ÖSYM yapacak.
Başbakan Ecevit, memur sınavı için başvuruların 21 Haziran'da başlayıp, 5 Temmuz'da biteceğini ve sınavın 17 Ekim'de yapılacağını anımsatıyor.
Sınavın ÖSYM tarafından yapılmasının amacı "kayırmacılığın" önlenmesi. Memur seçiminin nesnel ölçülere dayandırılması.
Kamu maliyemiz "PPB" sistemine oturur.
Planlama, Programlama, Bütçeleme...
Bu sistemde, bütçelerin, 5 yıllık kalkınma planları ile yıllık programların nasıl yaşama geçirileceğini ve finanse edileceğini gösteren mali belgeler olması gerekir.
Plan ve program yapılacak işi, bütçe de bu işin gerektirdiği kaynağı gösterir.
"Program bütçe" sisteminin özeti budur.
Türkiye kağıt üstünde bu sistemi uygular.