DIŞİŞLERİ Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun Başbakan olacağı anlaşılınca, onunla ilgili yayınlara da bakmak “farz” oldu.
Bunlardan biri de “HOCA...” (*)
Davutoğlu’nun lakabı “Hoca...”
Kitabın alt başlığı “Türk Dış Politikası’nda Davutoğlu etkisi. 2002-2010.”
....................
Sayfalarda yıllardır tartışılan ve dönemin Başbakanı Bülent Ecevit’in de “Amerikalılar Abdullah Öcalan’ı bize neden teslim ettiler” diye dile getirdiği sorunun cevabı da var.
PKK sorunu hâlâ güncel olduğu için kitaptan satırları yansıtıyorum.
Ak Parti’nin yeni Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu...
Büyük Kongre’deki oylama artık formalite...
Milletvekili seçildikten sadece üç yıl sonra iktidar partisinin Genel Başkan’ı ve Başbakan’ı olabilmek büyük siyaset başarısı.
Hayırlı olsun.
Böylece...
Seçilmiş Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Çankaya’dan yönetiminde “çekirdek kadro” şöyle olacak görünüyor:
SİYASET jargonuna “şık” sözcüğünü kazandıran isim Dışişleri’nin en iyi bakanlarından olan merhum İhsan Sabri Çağlayangil’dir.
9’uncu Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’den dinlemiştim.
Demirel, göğüs cebinde küçük ebatlı bir Anayasa taşırdı.
Anayasa’yı uzun süre cebinde bulundurduğu “mühendis cetveli” gibi kullanırdı.
Hesap yaparcasına, siyasette de Anayasa’ya uygun mu, değil mi diye bakarak karar verirdi.
Bir defasında önemli bir karara varmak üzereyken Çağlayangil’e danışmış.
“Hukuka uygun ama gene de içim tam rahat değil. Siz ne düşünürsünüz İhsan Sabri Bey” diye sormuş.
Türkiye “3’üncü Cumhuriyet” dönemine mi giriyor?
İktidara yakın gazetelerden Yeni Şafak’ta Atilla Yayla dünkü yazısında bu soruyu ortaya attı.
Hemen ve önceden altını çizerek belirteyim ki bu cumhuriyet sıralamasının Prof. Mehmet Altan başta olmak üzere “2’inci Cumhuriyetçilerle” bir ilgisi yok.
.....................
Yayla’ya göre “1’inci Cumhuriyet 29 Ekim 1923’te kurulmuştu.”
Ancak...
İddiası bunun bir “demokratik cumhuriyet” olmadığı.
28 Ağustos sonrasına uzanan tahminlere bir de “ihtimal” ekleyelim; “Kasım’da baskın erken seçim.”
Mantık dokusu şöyle:
.....................
- Herhalde Davutoğlu Başbakan olacak gibi görünüyor.
Bir seçim kampanyasını taşıyacak iç siyaset deneyim birikimi, miting kürsülerinde “belagati”, partinin tümünü etrafına toplayarak aktive edecek yüksek çalışma randımanı sağlayacak “performans” testinden geçmiş değil.
2015 baharına kadar geçecek süre de bu birikim için çok kısa.
O halde Erdoğan’ın Cumhurbaşkanı seçimlerindeki rüzgârıyla AK Parti Kasım’da bir “baskın erken seçim” yaparsa riski azaltmış hatta artıya çevirecek olabilir.
BODRUM’LA Yunan adası Mikanos’un hikâyeleri paraleldir.
İkisi de son dünya savaşı ertesinde entelektüellerin kendilerini sürgün ettikleri adalardır.
Köy irisi yerleşme alanları.
Bol balık, temiz deniz suyu, rutubeti alıp götüren sürekli esinti, mütevazı profilli yerel halk, ucuz ama kaliteli yaşam, ılıman iklim.
Ve...
Kadim Yunan’a dayanan medeniyet...
Yıllar önce Demirel 9’uncu Cumhurbaşkanı olarak Çankaya’ya çıktığında başbakanın kim olacağı tartışılıyordu.
DYP’de henüz yeni sayılabilecek bir bakan olan Tansu Çiller’in adı öne çıkmaktaydı.
Ama...
Eski tüfekler buna karşı çıkıyorlardı.
Fakat...
Gene de gidişat hissediliyordu.
Ertuğrul Özkök Hürriyet’te güzel bir başlık atmıştı:
9’uncu Cumhurbaşkanı Demirel’in “Derinliğini bilmediğin suya iki ayağınla girme” sözünü hatırlamanın tam zamanı.
“Belirsizlik” siyasette derinliği bilinmeyen sudur.
Siyaset dedikodularını bir yana itelim.
Hükümet kurulurken “kimin ne olacağından” çok “kimin ne olması gerekiri” konuşalım.
.......................
Türkiye’nin karşı karşıya bulunduğu en önemli konu “ekonomidir.”
İşaretler pek de “ferahlık” verici değil.