IŞİD “düğümü” çözdükçe dolaşan “kördüğüm...”
Tıpkı Hümeyra’nın şarkısı gibi.
Türkiye sınırları durup dururken mi “yolgeçen hanına” dönüştü?
Türkiye istediği için mi “elek” oldu?
..........................
Adamın biri denize düşmüş.
Yüzme bilmiyor.
Çarşı’ya “darbe girişimi” iddiasıyla açılan dava içlere sindi mi?
Çok tartışma götürür.
Şu hukuk analizini sunuyorum:
.........................
DARBE ALETLERİ
HAFTA SONUNU yeni konuklarımız “Ezidileri” tanımak için onları anlatan kitaplarla geçirdim.
....................
Kızdığımızda vay “adi” deriz.
Bu “adi” sözcüğü nereden geliyor?
Başbakan Ahmet Davutoğlu “epistomoloji” kelimesini kullandı.
O yoldan gideyim:
“Adi”nin “etimolojisi” nedir?
Göçmen kültürlerin birleşmiş renkleri.
YO-YO MA ve orkestrası “fikir ve kültür göçmenlerinden” oluşuyor.
Tarihi İpek Yolu üzerindeki ülkelerin ırklarını, renklerini, inançlarını temsil eden müzik insanları ve enstrümanları ile kulaklarımıza ve gözlerimize gökkuşağı gibi bir yelpaze açtılar.
Onlara bakarken umudum yükselişe geçti.
Şöyle düşündüm:
“Bunca ülkeyi, inancı, kültürü, ırkı bir araya getirmişler. Bu orkestra ahengini kendi sınırlarımız içindeki renklerden biz de harika bir mozaik neden oluşturmayalım?
KEMAL Kılıçdaroğlu Genel Başkan seçildi.
2015 seçimlerine CHP’nin “artık iç sorunlarını geride bırakarak girmesini” diliyoruz.
CHP kurultayına “partinin sol çizgisinde sağa doğru kırılma” tartışması damgasını vurdu.
Peki, “CHP nasıl sol parti” oldu?
Bu tartışmayı yapanların çoğu henüz partili değilken de bu konu hararetle tartışılıyordu.
Hatta...
Sırf o nedenle CHP kurultayı sürerken salonu terk edenler “Güven Partisi’ni (GP)” kurmuşlardı.
Önce şu inancımın altını çizeyim:
“Yargının tüm kademelerindeki hâkim ve savcıların büyük çoğunluğunun namuslu, şerefli ve tarafsız olduğu kanısındayım.
Onların şahsında yargıya olan saygımı sürdürüyorum.
Yargıdaki manzara bu büyük çoğunluğu oluşturan hâkim ve savcıları da endişelendiriyor.
Şimdi...
Yaklaşan HSYK seçimleri için büyük siyasi mücadeleyi yazmaya geçebiliriz.
...........................
YAZIYA öteki mahalle penceresinden bakarak şöyle başlayayım:
“Erdoğan’ın Çankaya’ya çıkmasını istemiyordunuz, o da AOÇ’ye gidiyor, niye/neye bu itiraz?”
.........................
Recep Tayyip Erdoğan’ın cumhurbaşkanı seçilmesiyle birlikte, “Erdoğan’a endeksli değişim/gelenekler” tarihten bazı çağrışımlar yaptırdı.
General Napolyon’a kadar Fransa krallar tarafından yönetiliyordu. Çok güçlüydüler.
Hatta “Güneş Kral” diye anılan XIV. Louis’in “Devlet benim (L’Etat, c’est moi)” sözü ünlüdür.
Napolyon ihtilal sonrası tahta geçince dedikodular alıp yürümüştü.
Başbakan Ahmet Davut-oğlu’nu dinlerken şu bilgece söylemi hatırladım.
“Söz var kestire başı
Söz var kese savaşı
Söz ola avlu aşı
Bal, yağ ede bir söz...”
Davutoğlu “üslubuyla” tansiyonu düşürebileceğinin işaretlerini veriyor.
Bağırıp çağırmadan, sakin, ses tonu rahatlatıcı.