Sadece şu görüntüler bile Mama Shelter keyfini yansıtmakta.
BEYOĞLU’nda iki küresel imza... Trigano ve Philip Stark... Trigano, dünyayı saran Club Med’lerin kurucusu.
İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra hastalığı yeni atlatmış dünya ekonomisinin nekahet döneminde yepyeni bir “eğlenceli tatil” konseptini başlattı.
İlk girişimi çadırlardan oluşan bir tatil köyüydü.
Oda konforu yerine eğlenmeyi öne almıştı.
Müşteriler GM diye anılıyordu.
İMRALI tutanakları “kaleidoskop”tan gözlenen görüntüler gibi.
“Kaleidoskop”u çevirdikçe merceğe yansımaları farklı görüntüler oluşturuyor.
Örneğin...
Ankara’dan “çözüm sürecinin” nasıl algılandığı önemlidir.
Daha açık ifade edeyim.
“Kandil’dekiler, Ankara’dan nasıl görülüyor?”
Başbakan Erdoğan’ın “Baş Danışmanı (Ankara milletvekili)” Yalçın Akdoğan’ın satırlarında bu sorunun cevabı şöyle:
BUGÜN Dünya Kadınlar Günü. Bitişik mahallenin sokaklarından bir gezinti yansıtayım.
Simge olarak “AYSHA” adlı dergiden sayfalar, satırlar, fotoğraflar...
“AYSHA” kalın kuşe kağıda pırıl pırıl renkli baskılı kitap gibi kalın şık bir dergi.
VOGUE, ELLE, MARİE CLAİRE kalitesinde bir ürün.
Kapağında başörtülü, genç bir kadın.
İri yeşil gözlü ve güzel.
Örtüsünü oluşturan renkler seçici gusto sahiplerine bile “burun kıvırma” rolünü vermeyecek kadar hoş.
İMRALI tutanaklarında yer alan “Abdullah Öcalan’ın, cemaat hedefli bazı söylemleri” de yankı yaptı.
Türkiye’nin tümüyle “çözüm süreci” arkasında bütünleşmesi için cemaatin de -tam olarak- kazanılması gerek.
Yeni Şafak’ta Hilal Kaplan soruna parmak basıyor:
Geldiğimiz noktadaysa, Gülen Cemaati’ne kötücül bir gözle bakan, bir Öcalan var.
Bu tablo karşısında, cemaate yakın kalemler, haklı olarak öfke dozu yüksek yazılar yazdılar.
Ancak aynı zamanda, sürece karşı olumsuz bakışlarına geri döndüklerini de gözlemlemek mümkün.
Bu açıdan, sızdırılan notların toplumsal destek bağlamında özellikle Gülen Cemaati’ni menfi yönde etkilediğini söylesek yeridir.
BİR kez daha “çözüm sürecinin kopmayacağı” görüldü. Bu önemli bir “artı” olarak kaydedilmeli.
Sürecin devamı için cesaret ve umut vericidir.
Yol arızalarının onarılmaz olmadığı kanıtlanmıştır.
Çözüm “demokratik çizgide yürüyeceğine göre asıl önemlisi toplum psikolojisini de her yeni adıma kazandırmaktır.”
Bunun da yöntemi, öncelikle, kolektif hafızadaki izlerini tespit etmektir.
Şöyle ki...
Türkiye’deki “acaba bölünür müyüz” tedirginliği geçmişte yaşananların “travmasıyla” da yorumlanabilir.
MİLLİYET‘te, Müslüm Gürses’in vefatı ile ilgili başlık yanında Mehmet Tez’in yazısı...
Haber ve yorumlarda gördüğüm en güzel başlık:
“Bize has bir Sinatra’ydı...”
Bu kadar mı her şeyi kapsayan bir Müslüm Baba tanımı olur.
Sadece sesi, ünü, karizması, müziği ile değil yaşamdaki yeri, algılanan imajı ile de örtüşüyor.
Ezilmişten, yiğitlik üreten, meydan okuyana evrim geçiren, sıcak yürek, eğilmeyen baş...
“Kocaman adam.”
VEHBİ Koç’u yakından tanımış olmanın güzelliğini yaşamışlardan biriyim.
Onun sohbetleri, yaşamın doğruyu gösteren pusulasıydı.
Örneğin...
Soru cevaplı Aristo mantığıyla şu “yaşam aritmetiği”:
1’den 10’a kadar servetine bir not ver.
Cevabı aldıktan sonra devam...
EFSANE siyasi dergi “AKİS”in kurucusu ve başyazarı Metin Toker “gazetecilik dünyanın en güzel mesleğidir. Ama... Adam gibi yapılırsa...”
Arkadaşımız Namık Durukan İmralı’da “Abdullah Öcalan ile BDP’li 3 milletvekilinin konuşma notlarını” ele geçirerek ve Milliyet de bunu objektif gazetecilik kuralları ve sorumluluk bilinciyle yansıtarak “adam gibi gazetecilik” yaptı.
Yayımlanan tutanak için kimse “gerçekle örtüşmüyor” diye bir iddiada bulunmuyor/bulunamıyor.
Çünkü ne bir tahrifat var ne bir ilave...
Görüşmelerde alınan notlar ne ise o...
Milliyet’te haberin yayımlanmasıyla birlikte gündemin tepesine bu tutanaklar yerleşti.
Türkiye’deki bütün gazeteler ve TV’ler Milliyet’in yayınına odaklanmış durumda.