İSTANBUL’DA bir büfenin önüne attıkları masanın etrafındayız.
İlkbahar güneşi altında kahvelerimizi yudumluyoruz.
Yandaki masadan bir genç kadın kalkıp yanımıza geldi.
Muntazam ama aksanlı Türkçe konuşuyordu.
Rus, Ukraynalı, Moldovyalı olabilirdi.
“Beni TV’den tanıdığını, bir sorusu olduğunu” söyledi.
Sorusu şuydu:
FRANSA başkanlık seçimlerinde Sarkozy ya da Hollande...
İkisi de bir zamanların Osmanlı bankası reklamı gibi; “yok birbirinden farkı...”
Fransız medyası durumu şöyle yansıtıyor:
“Merkozy idi. Artık Merhollande olur...”
Yani...
“Bugüne kadar Almanya Şansölyesi Merker’in dümen suyundaydı Sarkozy, ikinci turda seçilirse Hollande da Almanya’nın çizdiği rotada dümen tutacaklar.”
Sarkozy, Merker’e bağımlı olması nedeniyle iki ismin birleşimi ile üretilen “Merkozy” diye anılıyordu.
Eskişehir'de bir ilkokul da vals yapan çocuklar... Yıl 1925
YIL 1921... Genç adam, ABD İstanbul Büyükelçiliği’nde üçüncü kâtiptir.
Mustafa Kemal’i ve Ankara’daki milli hareketi merak etmektedir.
İstanbul’dan Samsun’a geçer.
Çok zorlu bir yolculuk yaparak Ankara’ya gelir.
Mustafa Kemal ile mülakat yapan ilk gazetecilerden biridir.
BAŞUCU kitabı gibi başucu albümleri de vardır. Mahzen onlardan biri...
Selami Şahin, 45 yıl sonra şarkı mahzenine girdi ve unutulmaz şarkılarını sevenlerine yudumlatıyor.
Şeffaf Oda’ya Selami Şahin’in eşine yazdığı “Özledim” şarkısıyla başlıyoruz.
Müzikle taklit yeteneğini harmanlıyor...
“Ben şarkılarımı sanatçıları taklit ederek veriyorum. Zeki Müren’e verirken onun gibi okuyordum, Tanju Okan’a verirken Tanju, İbrahim Tatlıses’e verirken Tatlıses gibi okuyordum. Şarkıyı daha rahat algılamaları için bu çok önemli” diye anlatıyor.
Umutsuz Ev Kadınları’nın Zeliş’i Evrim Solmaz, konservatuarda caz eğitimi almış.
Suriye Başkanı Beşar Esad’ın suyu işte şimdi kaynama noktasına vardı.
Suriye baharı sürecinin başladığından bu yana sessiz kalan ve -tavır diliyle- “Beşar’ın kalmasını istediği” izlenimini veren İsrail ilk kez bilet kesti.
İsrail Savunma Bakanı Barak “Beşar Esad artık gitmeli” açıklamasını yaptı.
Annan’ın mekik diplomasisi “ateşkes” gibi -nispeten- umut veren bir sonuca ulaşmışken ve çatışmalarda çıta aşağı çekilmişken Barak’ın bu söylemi dikkat çekici mesajdır.
Bu söylemle ABD Dışişleri’nin bir başka söyleminin kesişmesi “tesadüf” olamaz; “Türkiye’nin sınırlarına Suriye’den silahlı müdahale var. Türkiye’nin isteği doğrultusunda NATO anlaşmasının 4 ve 5’inci maddelerini görüşeceğiz.”
Maddeler “üyelerinden birine yönelen tehdit veya saldırı karşısında diğer üyelerin katılımıyla bu durumun giderileceğini” öngörmekte.
Başbakan Erdoğan’ın son günlerde “NATO anlaşmasının 4 ve 5’inci maddeleri bağlamında diğer üye ülkelere çağrıda bulunması” havada kalmamış.
PKK’nın yumuşak karnı -aslında kendi varlık sebebini oluşturan- “şiddet.”
Kürt kökenlilerin yoğun olduğu illerde yapılan kamuoyu araştırmasında sonuç dikkat çekici.
“Kürtler özerk yönetim veya ayrılarak bağımsız devlet” istemiyor.
Başka önemli nedenlerin yanı sıra bir gerekçeleri de şöyle:
“Şiddete dayalı baskıcı totaliter bir yönetim altına girecekleri kaygısı/korkusu...”
Koyun ilerideki “özerk yönetim ya da bağımsız devleti” bir yana şimdi bile bölge halkı hatta yerel yönetimleri ve politikacıları bile şiddete dayalı baskı altında.
Bunun son dramatik örneği bir “itirafçı avukatın” anlattıklarıdır:
DÜŞÜNDÜRÜCÜ bir soruyu okudum: “Geçen yıl Türkiye’ye 30 bin turist gelmişti...
Suriye nedeniyle bölgede bir sıcak savaş olursa, Türkiye’nin turizmi ne hale gelir?”
Suriye’de 100 bin Çerkez varmış.
Bunlar Rusya’ya başvurmuşlar.
Kendilerini güvende hissetmedikleri için Kuzey Kafkasya’ya geri dönmek için Rusya’ya başvurmuşlar.
Bu başvuru “olasılığı büyüyen depremin” ön işareti mi? (*)
BAŞBAKAN Erdoğan dün grup toplantısında şöyle dedi:
‘Size 21 Nisan 1920’de Gazi Mustafa Kemal’in TBMM’nin açılması çalışmaları nedeniyle attığı telgrafı paylaşmak istiyorum:
“Gayet acildir.
Allah’ın yardımıyla Nisan’ın 23’ünde Cuma günü, Cuma namazı müteakip TBMM açılacaktır.
Vatanın istikbali gibi en önemli hayati vazifeleri yerine getirecek olan Meclis’in açılışını Cuma’ya rastlatmak vesilesiyle bu günün bereketinden güç kazanılacaktır.”’
Okuduğu telgraf aslında daha uzun.
O telgrafta “Hacı Bayram Camiinde kılınacak namazdan sonra TBMM binası önünde kurbanlar kesileceği” de yazılıydı.