Netameli referandum

3 Mart 2010

Referandum tekin değildir. İktidarların üzüleceği “HAYIR” oyları daha fazla çıkabilir.
Top yuvarlak, sandık köşeli ama ikisinin de ne yapacağı belli olmaz.
Merhum Turgut Özal, seçim tarihi için referanduma gitmişti, sonuç onu hayli üzmüştü.
Aslında...
Yapılan kamuoyu araştırmalarına göre “halk çoğunluğu Anavatan’ın tek parti iktidarının devamını istiyordu.”
Ama...
Özal’ın, seçimi sadece 3 ay geri çekmek için tüm Türkiye’de sandıklar kurdurması -“şımarıklık” diyerek, saygısızlık etmeyeyim de- “kapris” olarak görülmüştü.

Yazının Devamı

2 x sandık sancısı

2 Mart 2010

Türkiye ekonomisinin “şu kriz sürecinde bir erken seçimi taşımakta çok zorlanacağı” görüşü doğrudur.
Siyaset ancak sandıkların kurulmasıyla çözülecek bir sorunlar yumağına dönüşmedikçe seçimlerin zamanında yapılması aklın yoludur.
Krizin tahribatını “seçim ekonomisi” ikiye katlar.
Fakat bu kaygılara “tavan yaptıracak” bir “referanduma” ne demeli?
Öyle görünüyor ki iktidar, “yargı reformu” adını verdiği anayasa değişiklik paketini Meclis’ten geçirmekte kararlı.
367 oyu bulması olasılığı -neredeyse- yok.
“Referanduma gitmeye kararlı olduklarını” Başbakan Erdoğan ve takımı açıkladılar.

Yazının Devamı

Elif ve Mazhar’la kum saati

28 Şubat 2010



KUM saatini yan yatırmak “zamanı durdurmak” anlamına geliyor. Çünkü... Kum artık akmıyor.
Bazen öyle zamanlar yaşanır ki içinizden “Keşke dursa” denir.
Ve... Keşke yan yatmış kum saati simgesel değil de gerçekten zamanı durduracak büyüye sahip olsa.
Elif Şafak ve Mazhar Alanson’la ŞEFFAF ODA söyleşimiz yan yatırılmış kum saati zaman paranteziydi.
İkisinin de yeni yayımlanan kitapları ekseninde konuştuk.

Yazının Devamı

“Or”lar toplantısı ritüeli...

27 Şubat 2010

İlginç bir “asker ritüeli...” “Orgeneraller-oramiraller toplantısının anlamını” yansıtıyor.
En yüksek kademeye kadar yükselmiş eski bir “Or” dostumdan dinledim.
Generaller toplandığında konu “gizlilik dereceli” bir evrilme yaparsa önce emir subayları dışarı çıkarılır.
“Gizlilik derecesi” yükseldikçe, önce “Tuğ”, sonra “Tüm” ve en son “Kor”lar ayrılırmış.
Sadece “Or”lar kaldığında, o zaman “aşağıya...”
Yani karargâhın en alt katındaki yalıtılmış özel odaya...
Savaş durumunda yerin altında çalışılacak kumanda merkezini göstermişlerdi.

Yazının Devamı

Başka ışıklar...

26 Şubat 2010

Genelkurmay’ın ışıklarını gözlemeye ve anlam üretmeye ara verip başka ışıkları yansıtıyorum.
İhsan Doğramacı da artık “görünmezler” arasında...
Onun adını daha önceleri, çocuk yaşlarımda duyardım.
Çiçeği burnunda gazeteci çağımda, “Hacettepe Üniversitesi kurulabilir mi?” tartışmaları yapılıyordu.
AKİS dergisinde çalışıyordum.
Genel Yayın Yönetmenim Kurtul Altuğ “bu konuyu araştırıp yazmamı” söyledi.
Günlerce çalıştım, Milli Eğitim Bakanı, Ankara Üniversitesi Rektörü, Üniversite Senatosu üyesi profesörlerle, Ankara Tıp Fakültesi Dekanı’yla konuştum.

Yazının Devamı

Komutanın istifası...

25 Şubat 2010

Türkiye’nin gündemine gülle gibi düşen kuşku “komutanların toplu istifası...”
Em. Amiral bu olasılığı Ruhat Mengi’nin “Her Açıdan” adlı televizyon programında ilk kez dile getirdiği zaman “fantezi” gibi algılanmıştı.
Ama...
Çok geçmedi, siyaset kulislerinin ciddi konusuna dönüştü.
Genelkurmay Başkanı ve üç kuvvet komutanıyla Jandarma Genel Komutanı’nın “protesto” yüklenmiş toplu istifaları hiç kuşkusuz Türkiye’nin taşımakta büyük zorluk çekeceği bir tavır olur.
Ancak...
Yakın siyaset tarihindeki “asker rollerinden” kesin farklı oluşu “mağdur iktidar” oyununa perde açmaya alışanlar için “ezber bozar.”

Yazının Devamı

Genelkurmay’ın ışıkları

24 Şubat 2010

Ankara’da hava dumanlandığı zamanlar, gazeteciler ‘’Genel-kurmay’ın ışıklarını’’ gözler.
Dün gece de öyleydi.
Ayrıca...
TSK’nın tüm Orgeneral ve Oramirallerinin Genelkurmay’daki toplantısını da çözmeye odaklandılar.
Toplantı sonrası yayımlanan bildirideki ‘’durum ciddi’’ kilit mesajdı.
Dolaşımdaki fısıltılar hiç de ‘’iç açıcı’’ değildi. Hava kurşun gibi ağırdı.
‘’Demokrasi içinde çözüm tükenmez’’ ilkesi umudumuz.

Yazının Devamı

Fütürist film gibi

23 Şubat 2010

Deprem Beşiktaş adliyesinden vurdu. Tsunami dalgası yükseliyor.
Aralarında iki eski kuvvet komutanı emekli orgeneralin, “kor”ların, “tüm”lerin, “tuğ”ların olduğu 40’ın üzerinde üst düzey subayın gözaltına alınmaları “deprem” büyüklüğünün “sismik” göstergesi.
Artık “zembereklerin boşandığı, frenlerin patladığı” söylenebilir.
Daha önce sözde kalan “nereye uzanırsa uzansın, gittiği yere kadar” jargonu artık uygulamada.
Zirvede ipler kopmuş, köprüler atılmış gibi algılanabilecek bir durum seziliyor.
O kadar ki...
Gözaltına alınan komutanların, sorgulanmak üzere götürüldükleri Beşiktaş adliyesi çevresinde binalar aranıyor, araçlar durduruluyor, tepede emniyet helikopterleri dolaşıyor, sahil güvenlik Beşiktaş kıyılarında dolaştırılıyor...

Yazının Devamı