Nükleer omlet

10 Şubat 2010

İran’ın “nükleer bomba” üretim kuşkuları Ortadoğu’da “deja vu” olayını anımsatıyor.
İsrail küresel “nükleer bomba” kulübü üyelerinden biri.
Bir süredir İran’ın karşı karşıya olduğu baskılar, daha önce İsrail’e de uygulanmıştı.
İsrail de Tahran’ın “nükleer tiyatrosunu” oynamıştı.
Denetime karşı ilginç “maskeleme” senaryoları artık gerilerde kaldı.
Çünkü, tüm dünya biliyor ki İsrail, “nükleer bombalara sahip...”
İlginç bir anekdotu yansıtayım:

Yazının Devamı

Hukuk ve vicdan

9 Şubat 2010

Anayasa’nın 117. maddesine göre “Genelkurmay Başkanı, Başbakan’a bağlıdır.”
Bu durumda, Başbakan yazılı bir talimat vererek GATA’ya ve askeri kurum sayılan diğer askeri hastanelere, hatta orduevlerine “başörtülü ve türbanlıların” girişlerinin serbest olmasını isteyemez mi?
Hukuki durum nedir?
“Başörtü ve türbanlıların” askeri kurumlara girişlerini engelleyen bir yasa var mı?
Yoksa...
Sadece idari bir karar ve yönetmelik işlemdeyse, Başbakan bunun iptalini Genelkurmay Başkanı’na bildiremez mi?
Sadece “polemik” ekseninde dönmek yerine Anayasa Hukuku ve İdare Hukuku ışığında konuyu irdelemek gerekir.

Yazının Devamı

Diyarbakır’da Kürtçe müzikal...

7 Şubat 2010

Haldun Dormen ile bir davette karşılaştık. Nasıl da keyifli ve heyecanlıydı.
“Diyarbakır’da Kürtçe müzikal sahneye koyuyorum” dedi.
Her hafta Diyarbakır’a gidiyor ve hazırlıkları denetliyor, provaları yönetiyor.
Bunca yıldan sonra böylesine heyecan duyabilmek ancak “tutku” ile izah edilebilir.
Baştan başa Kürtçe sözlü olan müzikalin adı “BİR KIŞ ÖYKÜSÜ”, Cevat Fehmi Başkut’un “BUZLAR ÇÖZÜLMEDEN” adlı yapıtından uyarlanmış.
Daha önceleri Selçuk Yöntem, Emre Altuğ, Perihan Savaş ve Bülent Kayabaş gibi bir dizi ünlü ismin oynadıkları bu müzikal 50-60 kez perde açmıştı.
Müzikalin Kürtçe adı “ÇİROKEK ZİVİSTANE”

Yazının Devamı

Darbe gerekçesi

6 Şubat 2010

Bin bir gece masalları gibi “darbe” başlıklı anlatımlar sürüyor.
Askerin “darbe takıntılı” olduğu iddialarına kanıt olarak şu soru her defasında gündeme getirilmekte:
“11 Eylül’e kadar her gün onlarca insanımız terör saldırılarında öldürülüyordu.
Peki ne oldu da 12 Eylül 1980 ihtilalinin sabahından itibaren terör bıçakla kesilmişçesine durdu?”
Yani söylenmek istenen şey şu:
“Asker, darbe yapmak için terör cinayetleriyle toplumda dehşet psikolojisinin oluşmasını bekledi...”
12 Eylül 1980’e uzanan aylarda askerin tavrı için bu iddia bir yarısıyla büsbütün yanlış değildir.

Yazının Devamı

35 ve 43

5 Şubat 2010

Yıllardır “yoğun” olarak “darbe” tartışılıyor. Darbenin “yasal” dayanağı var mı? ‘’Hukuki darbenin de dayanağı mı olurmuş’’ demeyin, yazının devamını okuyun.
TSK’nın İç Hizmet Yasası 35. maddesi askere “cumhuriyeti korumak ve kollamak” görevini vermekte.
“Darbe hazırlığı” olarak yorumlanan bir dizi plan, bu maddenin ışığında “durumdan vazife çıkartmak” zihniyetine doğru açılıyor.
Peki bu 35.madde gerçekten “darbelere” hukuki dayanak oluşturur mu?
Doğan Akın yönetimindeki T24 internet gazetesinden iyi bir araştırmacı gazetecilik örneğini işaret etmek isterim.
“Gai tefsir metodu” bu duyarlı sorunun cevabı için yasanın kaynaklarına ulaşmamız gerek.
Yani kanun koyucu 35. maddeyi hangi gaye ile yazmıştır? TSK İç Hizmet Kanunu’na hangi amaçla koymuştur?

Yazının Devamı

Demokrasinin müziği

4 Şubat 2010

Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın, TBMM Başkanvekili Güldal Mumcu’nun odasına girerek hiç de nazik ve saygılı olmayan tavrı ve konuşması “rahatsız” ediciydi.
Bu olaydan daha bir gün önce Başbakan Erdoğan’ın eşi Sayın Emine Erdoğan’a GATA’dan tavrın “nasıl da kaba ve yanlış olduğuna” işaret eden bir yazı yazmıştım.
9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in yıllar önce bana söylemini bir kez daha anımsatmıştım:
“Kimsenin hanımefendisini hedef alan siyaset yapmayacaksın. Kaide budur...”
Özellikle “karısı, eşi” sözcüklerini kullanmadığına, “hanımefendisi” kelimesini seçerek saygı yüklediğine işaret etmiştim.
Erdoğan ya da bir başka başbakan, kim olursa olsun bir başbakan eşinin, insani hizmetlerden en yücesinin verildiği bir tıp kurumuna, sırf “başı örtülü olduğu için sokulmaması” yanlışlığını vurgulamıştım.
Şimdi...

Yazının Devamı

İlahlar istemez

3 Şubat 2010

Bu Anayasa, çağdaş bir demokrasi için dar. Modası geçmiş... Yıpranmış... Değişmesi lazım.
Bu kesin bir gerçek.
Ancak bu Anayasa’yla, yeni Anayasa ya da Anayasa değişiklikleri mümkün değil.
Bu da bir başka gerçek.
İktidar partisinin Meclis’teki çoğunluğu tek başına yeni Anayasa ya da Anayasa maddelerinde değişiklik yapacak “nitelikli çoğunluğa” sahip değil.
Gene de yeni Anayasa ya da Anayasa maddelerinde değişiklikleri Meclis’ten geçirebilir fakat “referanduma” götürmek zorundadır.
Referandum sandıkları kuruluncaya kadar Anayasa Mahkemesi “iptal giyotinini” çalıştırır.

Yazının Devamı

Taşlarda yeşeren çiçekler

2 Şubat 2010

BJK Kongresi’nde 3. kez Başkan seçilen Yıldırım Demirören “Eşimin yanında küfrettiler” dedi.
Acısı yüz hatlarına, sesine yansımıştı.
Yıldırım Demirören belki bu kongrede başkanlığa adaylığını koymayabilirdi ama “eşinin yanında küfür” onun onuruna dokunmuş ve hırs yapmasını tetiklemiş olabilir.
Aynı gece televizyon programı tekrarında Başbakan Erdoğan gazetecilerle sohbetinde “eşi Emine Erdoğan’ın hasta ziyareti için bile GATA’ya gidemediğini” söyledi.
Olaydan çok incindiği, yüz ifadesinden olduğu kadar sesinden de anlaşılıyordu.
Eşinin, kendi ülkesinde devlet hastanesine girememesi sadece Erdoğan’a değil hangi başbakan olursa olsun ağır tavırdır.
1970’li yıllarda dönemin Başbakanı Süleyman Demirel’in bir sözünü hatırlıyorum.

Yazının Devamı