Bayrağın indirilmesi dokunulmazlık ihlali

23 Ekim 2009

AZERBAYCAN’da Türkiye Büyükelçiliği’ne bağlı Din Hizmetleri Müşavirliği Binası önündeki Türk bayrağının indirilmesi, “büyükelçilik dokunulmazlığı” hükmüne aykırıdır.
Devletler hukukuna, Devletler Hukuku Enstitüsü kararlarına ve küresel uygulamalara göre büyükelçiler ile büyükelçiliğe bağlı diplomatlar, ataşeler, turizm, kültür, maliye ve Din Hizmetleri Müşavirliği gibi büyükelçilik kapsamındaki çalışanlar ve onların bulundukları binalar ve konutlar da bu “dokunulmazlık” kapsamındadır. “Devletler hukuku”na göre “Türkiye toprağı”dırlar.
O kadar ki... Bu saydığım birimlerdeki görevliler, bulundukları ülkeden ayrılırken sınırdan çıkıncaya kadar da “dokunulmazlık” şemsiyesi altındadırlar.
O nedenle, büyükelçiliklerin bulunduğu binalara adi ya da siyasi suçlular sığındıkları takdirde bile polis kapıdan içeriye adım atamaz. Büyükelçilikte aylarca, yıllarca kalabilir.
Büyükelçiliğin kapısından çıktığı anda derhal tutuklanabilir.
Kurallar bu kadar açık ve kesin olmasına karşın, Bakü’deki Türkiye Büyükelçiliği’ne bağlı ve bu nedenle “diplomatik dokunulmazlık statüsünde” olan Din Hizmetleri Müşavirliği Binası önünde dalgalanan Türk bayrağının indirilmesi devletler hukuku ihlalidir.
Tür

Yazının Devamı

Asimetrik savaş Asimetrik hukuk Asimetrik psikoloji

22 Ekim 2009

PKK ile silahlı mücadele için “asimetrik savaş” deniyordu.
Şimdi...
Demokratik açılım sürecinde “asimetrik hukuk” söylemi gündeme geldi.
Birincisinden başlayalım...
Bir tarafta dünyanın en güçlüleri arasında yer alan Türk Silahlı Kuvvetleri ve 100 binin üzerinde polis, öte yanda “vurkaç eylemleri koyan” ve sayıları 10 bini bile bulmayan “silahlı PKK...”
Yani... Küresel deyimle “asimetrik savaş.”
Habur’da çizilen hukuk resmi ise bu kez “asimetrik hukuk” sorununu düşündürüyor.

Yazının Devamı

Haklı bir soru

21 Ekim 2009

ÖNCE “demokratik açılım” veya diğer adıyla “Kürt açılımı” sürecini desteklediğimi altını çizerek vurgulayayım...
Yazımın ilerleyen satırları, bu girişin ışığında okunmalıdır.
Bu sürecin tıkanmaması için Kandil ve Mahmur’dan gelenlerin hukuki işlemlerden sonra gözaltına alınmadan ve tutuklanmadan serbest bırakılmaları da aklın yoluydu.
Onların zaten “eyleme bulaşmamış” olanlar arasından özenle seçilmiş olmaları gerektiği, hatta güvenilir kanallarla Türkiye tarafına da isimlerinin önceden bildirildikleri, “temiz” yanıtı sonrası düğmeye basıldığı yolundaki düşüncelerimi dün yazmıştım.
Bu büyük bir planın ilk adımıdır.
Daha o ilk adımda açılımın tökezlemesi riski sıfırlanmalıydı.
Bu öngörülerin gerçekleştiği söylenebilir.

Yazının Devamı

Ajanda yazılmıştı

20 Ekim 2009

ÇOK üst düzeyden dinlediğimi paylaşayım: “Bir çalışma grubu Kürt açılımını koordine etmekle görevlendirildi.
Açılımı bütün boyutlarıyla planlıyor, uygulama ve zamanlamalı ajandayı belirliyor.”
Burada Washington, Brüksel, Bağdat, Şam, Erbil olan sınır ötesi diplomasi coğrafyası ile Türkiye’nin içindeki hukuk, siyaset, asker, kamuoyu coğrafyası da çalışma grubu kurmaylarının masası üzerine yatırılmış durumda.
Washington’da PKK liderlerini “uyuşturucu kaçakçısı” olarak kriminal sicile alındıklarının açıklanmasından, Abdullah Öcalan’ın Kandil’deki, Mahmur’daki PKK’lılara “gruplar halinde ve silahsız olarak Türkiye’ye gelmeleri” çağrısının da “plan dışı” olmadığını düşünüyorum.

Seçilmişler
DAHASI... “Barış grupları” diye adlandırılan ve Türkiye’ye gönderilen Kandil PKK’lılarının, Mahmur’dan gelenlerin “hiçbir silahlı çatışmaya girmemiş, eylemlerde yer almamış, suça katılmamış olanların özenle seçilmediklerini” düşünmek için “saf” olmak gerekir.

Yazının Devamı

YARIŞMA FİLMLERİ

18 Ekim 2009

Robert Mitchum’un “popo şovu...” “Oyunculuk kurslarına para için, ahırlarda at pisliği küredim...”

ALTIN Portakal Film Festivali’nde Antalya’nın ilgi odağı konuğu Theresa Russell. Kara Dul (Black Widow), The Last Tycoon ve Insignifiance gibi iddialı filmlerde Robert Mitchum, Jeremey Irons, Robert De Niro, Jack Nicholson’la oynadı.
Elia Kazan, Bob Rafelson gibi diğer bazı ünlü yönetmenlerle çalıştı.
Büyük bilim adamı Einstein ile Marilyn Monroe aşkına gönderme yapan filmde başından geçen eğlenceli olayı anlattı.
Marilyn Monroe’nun beyaz elbisesinin eteklerinin, yol ızgarasından gelen hava akımlarıyla havalandığı, bacaklarını iki yana açmış sahnesini tekrarlıyormuş.
Yol ızgarasının altındaki boşluktan vantilatörle eteklerini havalandıracak rüzgâr gönderen delikanlıya arkadaşları sesleniyorlarmış:

Yazının Devamı

No stres

17 Ekim 2009

MUSEVİ cemaatinin saygın ismi Jak Kamhi işadamlığının ötesinde uluslararası politikada “bilge adam” ağırlığına sahiptir.
Küresel Musevi lobileriyle güvene dayalı ilişkileri vardır.
Daha 1960’lı yılların başlarından itibaren her partiden Başbakan, Türkiye’nin darboğaza girdiği zorlu dış politika sorunlarında Jak Kamhi’den yararlanır.
Özellikle ABD ve Fransa’da daha da etkindir.
Zaman zaman gerektiğinde İsrail başbakanı ya da cumhurbaşkanlarını devreye sokarak güçlü Musevi lobilerini Türkiye yanında tavır koymaya yönelten “kapalı kapılar arkası diplomasi” uygular.
Söz gelişi...
Ermenilerin her yıl kongreden geçirmeye çalıştığı “Ermeni soykırımı kararının” engellenmesinde onun izleri vardır.

Yazının Devamı

Erdal İnönü’ye ‘Kürt soruşturması’

16 Ekim 2009

YIL 1989... Merhum Erdal İnönü, SHP’nin Genel Başkanı. Deniz Baykal ise Genel Sekreter.
Erdal İnönü, “Kürt açılımı” için kesin kararlı.
Bu çalışmayı yapmak üzere 5 kişi görevlendiriliyor.
Genel Sekreter olması nedeniyle grubun Başkanı Deniz Baykal...
Ancak... Bu sadece bir “şekil” unsuru...
Baykal her toplantıya katılmıyor.
Diğer 4 üye ise, Hikmet Çetin, Eşref Erdem, Diyarbakır Milletvekili Fuat Atalay ve Van’da öldürülen Cumhur Keskin...

Yazının Devamı

Türkeş ve Bahçeli

15 Ekim 2009

Samson Özararat için Türkiye-Ermenistan yakınlaşmasının “proje mimarı” denebilir.
Eyüp Can, Hürriyet’te, onun 1993’te “Türkeş-Petrosyan görüşmesi”ni nasıl sağladığını yazdı.
Özararat, ODTÜ mezunu. Sol örgütlerde saf tutmuş, eylem koymuş. Bir süredir Erivan ve Paris’te yaşıyor. Türkiye’ye de sık sık geliyor.
Gayri resmi sıfatı “Ermenistan cumhurbaşkanları danışmanı...” Yani Ermenistan’da cumhurbaşkanları değişir, Samson Ararat’ın danışmanlığı kalıcıdır.
Gül ile Sarkisyan’ı buluşturan da o...
Özararat’a göre iki ülkede de geçmişte olduğu gibi şimdi de yakınlaşmaya karşı keskin odaklar var.
Ancak, koşullar, ulusların psikolojisi, büyük devletlerin bakışı ve zamanın ruhu normalleşme sürecini dayatıyor.

Yazının Devamı