GÜNCEL soru “1 numara kim?” Buna cevap iddiasıyla film yapıldı; “Il Divo.”
İtalya’da 6 kez Başbakan, çok kez bakanlık yapan, üst üste 7 kez parlamenter seçilen ve Cumhurbaşkanı Francesco Cossiga tarafından ömür boyu senatör yapılan Giulio Andreotti kuşkuların odağında. GLADİO’nun “1 numarası” DNA kodları onu gösteriyor.
Gladio, bizde Ergenekon büyük başlığı altındaki kökler, dallar ve budaklarla örtüşen “derin” örgüt.
Soğuk Savaş yıllarında komünist tehdidine karşı NATO öncülüğünde tüm üye ülkelerde kurdurulan paramiliter örgütler bunlar.
Sonraları iç siyasette kullanılarak mafya, ticaret, siyaset, din ve din adamlarıyla ilmik ilmik dokunan bir zehirli ağ...
Rol model
BU filmi dikkatle izlemek, Türkiye’den akıl almaz görüntü şifrelerini çözmekte yardımcı olabilir.
TOPKAPI Sarayı’nda, Sultan Abdülhamit’e Japon İmparatoru tarafından gönderilen bir Japon kılıcı sergileniyor.
Pırıl pırıl, lazer gibi keskin bir samurai kılıcı...
Bu hediyeden sonra Osmanlı-Japonya ilişkileri gelişiyor.
İşte bu tarihi olay, çizgi film olmakta.
Projenin altındaki imza Kerem Hünal...
Issız Adam filminin oyuncusu Cemal Hünal’ın kardeşi...
İngiltere’de Bounemouth Arts Institute animasyan bölümünden mezun.
DAVOS’ta yaşanan tam bir talihsizliktir. Önce Peres...
‘Konuşurken sesini yükseltmek, bunu yapanı daha haklı göstermez.
İsrail Cumhurbaşkanı Peres, -daha sonra yaptığı sudan açıklamalar bir yana- ortama ve kendisine yakışmayan yüksek volümde konuştu.
Buyurgan sesi ve beden dili ötesinde, söyleminin içeriği de provokatifti.
Cumhurbaşkanı Peres ile birkaç kez konuşmuştum.
Duyarlı, nazik, gün görmüş bir devlet adamı izlenimini almıştım.
Zaten Ortadoğu’da çözüm oluşturmak misyonu yüklenen “akil adamlar” grubundadır.
İSTANBUL Büyükşehir Belediye Başkanlığı döneminde Recep Tayyip Erdoğan’a karşı dava açan ve onun yakın çalışma arkadaşları için ağır cezalar isteyen savcı Rasim Işıkaltın’ın İstanbul Başsavcılığı emrine atanması çeşitli yorumlara neden oldu.
Gerçi “Rasim Işıkaltın’ın da dahil olduğu 3 savcının Ergenekon dosyalarında görevlendirilmeyeceği” yolunda bir açıklama var ama “Polemiklerle bulanan sular durulunca Ergenekon’da görevlendirilir mi?” kuşkuları sürüyor.
Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu Başkan Vekili Kadir Özbek ile konuştum.
Anlattıkları şöyle:
Kırmızı çizgimiz “yargının bağımsızlığı”dır. İnsan hakları ve adil yargılanma hakkı bunun esaslarıdır.
Elbette “yargı bağımsızlığı”nın yargıda “keyfiliğe dönüşmesine” de duyarlıyız. “Dönüştü” diyemeyiz. Bunun için bir kanıta sahip de değiliz. Oradaki arkadaşlar da görevlerini yapıyorlar. İstanbul Başsavcı Vekili’nin üç savcıyı saptarken onların daha önce kimin aleyhine dava açtıkları ve ağır cezalar istediği gibi bir değerlendirmemiz olmadı.
Kamuoyunu tedirgin eden “davanın siyasi boyutlara çekilmesi” tartışmalarına girmedik. Yoğun işgücü gereği nedeniyle yapılan atamalardır.
Hiç yorumsuz, birinci ağızdan durum işte böyle.
BAŞBAKAN Erdoğan için dava açmış bir savcının Ergenekon yargı sürecinde “savcı yardımcısı” olarak atanması çok ilginçtir.
Ya Erdoğan’ın kurmaylarının gerçekten zekice düşünülmüş bir iletişim stratejisi var ortada... Ya da yargının meşru müdafaa hamlesi... Bu da bir zekâ pırıltısı...
Önce birincisi...
Atamada iktidarın parmak izi varsa, “Helal olsun. Kendisi hakkında dava açmış bir savcıyı bu en önem verdiği Ergenekon sürecinde görevlendiriyor. İktidarın ağırlığıyla soruşturmanın ve davanın yönlendirildiği, siyasallaştırıldığı nasıl iddia edilebilir artık” diye düşünülecektir.
İkinci olasılığa gelince... İstanbul Cumhuriyet Başsavcı Vekilinin “Acil ihtiyacım var” mesajıyla istediği 3 savcı yardımcısı, Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu tarafından değerlendirilmiştir. 3 savcı vekili saptanmıştır.
Bunlardan biri de Başbakan Erdoğan için İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı döneminde dava açmış olan ve Erdoğan’ın yakın çalışma arkadaşları için de ağır cezalar istemiş bulunan savcı Rasim Işıkaltın...
Böylece yargı Ergenekon sürecinde özellikle iddianameler nedeniyle kuşku eksenli tartışmalara yargının meşru savunmasını dayatmış olduğu yorumu da yapılabilir. Yani... Savcı Rasim
ATİLLA Olgaç, televizyonda, “10 Rumu öldürdüm. Bunlardan ilki 19 yaşında bir esir askerdi. Elleri bağlıydı. Yüzüme tükürdü. Komutan ‘vur’ dedi ve yürüdü gitti. Alnından vurdum” söylemiyle kendi ayağına kurşun sıktı. Seken kurşun Türkiye’yi de vurdu.
Bir rastlantı... Canlı yayında o programı izliyordum.
Daha doğrusu, kanallar arasında sörf yaparken ekranda Atilla Olgaç’ı görünce takıldım ve kaldım.
Ona -zaman zaman izlediğim- Kurtlar Vadisi dizisinden aşinalığım var.
Mafya babalarından biri rolünde sanki gerçek bir mafyozo idi.
Özellikle gözbebeklerinin seri hareketleriyle, deniz feneri gibi çakarak, bulunduğu mekânı en ufak titreşime kadar tarayışı, diğer mafyozoları tarassut altında tutuşu gerçekten etkileyiciydi.
Psikopat mafya babasını son derece başarılı oynuyordu.
KEMAL Kılıçdaroğlu’nun Büyükşehir belediye başkan adaylığı bağlamında, Mehmet Tezkan, Vatan’da durumu çok net ortaya koymuş:
Daha önceki seçimlerde verdiği oy için “Mecburen CHP’ye” diyenler, bu kez “Seve seve CHP’ye” diyecekler.
Yani...
Kılıçdaroğlu’nun adaylığı sol kanatta sandığa katılımda fireyi önleyecektir.
Bu önemlidir.
Soldaki bir diğer partiyi destekleyenlerin çoğunluğu için de Kılıçdaroğlu “çekim alanı” oluşturuyor.
Bir önceki seçimlerde CHP İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan adayı olan Sefa Sirmen bile yüzde 30’a yakın oy alabildiğine göre, Kılıçdaroğlu bu oranı hayli yukarı çeker.
ÜNLÜ müzisyen Nat King Cole’un kızı Grammy ödüllü Natalie Cole, geçen hafta İstanbul’daydı.
“Kadife sesli” diye anılan “babası” gibi, o da dinleyenleri büyülüyor.
Ancak...
Çok zorlu bir dram yaşamakta olmasına karşın gene de bunu konserde hissettirmedi.
Bir gece sonra DRUM’ın kurucusu Zeynep Dereli ile yemeğe çıkmışlardı.
Davetli olduğum halde gidemediğim o gece özel konularını paylaşmış.
Zeynep Dereli’nin notlarına göre, Natalie Cole, ölümcül Hepatit C kapmış.