İSTANBUL Büyükşehir Belediye başkan adayı Kemal Kılıçdaroğlu geçen pazar ŞEFFAF ODA’da konuğumdu.
Televizyon dilinde “kamera arkası” gazetecilikte “kulis” söylemiyle örtüşür. Kameranın yansıttıkları anlamına gelir.
Böyle “kamera arkası” izlenimleri yansıtayım...
Sait Halim Paşa Yalısı’nın birinci katında, denize bakan salonlardan birindeyiz... Osmanlı’nın 1. Dünya Savaşı’na girişine neden olan o konuşma bu yalıda gerçekleşmişti.
Belki de bulunduğumuz salonda...
Kemal Kılıçdaroğlu’nun CHP’den İstanbul Büyükşehir belediye başkan adaylığı konusunu konuşuyorduk.
Her zamanki tevazuu, parti disiplini bilinciyle cevaplar veriyordu.
Ergenekon’da 11. dalga bir televizyon, bir sendika başkanı ve bir gazeteciyle, asker ve polislerden oluşan grubu yuttu.
Ergenekon işinin başından beri “darbe” iddialarına inanamadım. Devam etmekte olan bir davanın özü için yorum yapmak istemiyorum ama emekli paşalar, emekli subay ve polis şefleri ile birkaç özel harekâtçının 21. yüzyıl Türkiye’sinde darbe yapabilmeleri hikâyedir.
Belki aralarından bazıları böyle bir şeyi hayal etmiş olabilirse de “darbe” bir yana, “darbe girişimi” bile yapamazlar.
Ölüm timleri
Öte yandan, sızan bilgiler arasında, -ne kadarı doğru bilemem- “suikast timleri” iddiası vahimdir.
ÇANKAYA‘daki yemek -etiketi “yeni yıl yemeği” olsa da- aslında “yürütme-yargı zirvesidir...”
Cumhurbaşkanı Gül’ün zamanlaması ve mesajı doğru bir “Çankaya inisiyatifidir.”
Ancak...
Masa “dikdörtgen” değil “yuvarlak” olmalıydı diye düşünüyorum.
Çankaya konukları, Anayasa’nın “kuvvetler ayrılığı” ilkesi gereği eşit statülerde düzenlediği kurumların başkanlarıdır. Aralarında hiyerarşik irtifa farkı yoktur.
Otomobil plakalarındaki numaralar “anayasal” değil, “protokolerdir.”
Dikdörtgen masada onların, bazıları zorunlu olarak kenarlarda kaldı.Yerine yuvarlak masada eşit konumda oturmaları tercih edilebilirdi.
KİM ne derse desin, kim ne yazarsa yazsın, kim övünürse övünsün, Gazze’de ateşkes; “Obama’ya armağandır...”
ABD’nin yeni Başkan’ı göreve başlamadan sadece 1 gün önce İsrail ile Hamas arasında ateşkesin sağlanmasını arabulucularla, mekik diplomasisiyle izah etmek ve buna inanmak “saflık” olur.
Obama’nın Beyaz Saray’a ilk adımını atarken, çocukların, bebeklerin öldürüldüğü bir kirli savaşa göz yuman devlet başkanı görüntüsü vermemesi gerekiyordu.
İşte “süper büyük” budur.
Dünyanın başka hiçbir ülkesinin başkanı böyle bir şansa sahip olamaz.
Yemin töreni öncesi Gazze’de ateşkes olacağı -neredeyse- kesinlikle görülüyordu, biliniyordu.
O nedenle bir süredir Ortadoğu’da süren ateşkes trafiği, “konu mankenliği” diye yorumlanabilir.
ABD‘nin başkenti Washington’da hiçbir yapı Parlamento Binası’ndan (Congress House) daha yüksek olamaz. Onu perdeleyemez.
Washington’un neresinden bakarsanız bakın, en yüksekte Capitol Hill’deki Kongre Binası’nı görürsünüz.
Binanın bir diğer özelliği de “siyah köleler çalıştırılarak yapılmış olması...”
Siyah kölelerin kıtasından ABD’nin ilk siyah Başkan’ı, “demokrasinin en yüksek” değerini şehir mimarisine de yansıtan bu binada yemin edecek.
.......................
ABD bende hep “elma” çağrışımı yapar.
CHP Grup Başkanvekili Kemal Kılıçdaroğlu “siyasette arka sokaklar” dizisinin başrolünde. Halk arasındaki bu tanımı o da benimsiyor.
Ensesinden yakaladığı politikacı bir daha iflah olmuyor.
Gökçek’in bile Ankara Belediye Başkan adaylığı uzun süre havada kaldı.
“İflah” olup olmayacağı Yerel Seçimlerde görülecek.
Onun “terminator (yokedici)” özelliği AKP’liler tarafından bile kabullenilmekte.
Parlamento kulislerinde bu görüşlerini içtenlikle dile getiriyorlarmış.
Örneğin, AKP’li bir eski bakanla Meclis koridorunda karşılaşmışlar. Bakan, cep telefonuyla konuştuğu kişiye “bir saniye” demiş ve Kemal Kılıçdaroğlu’na seslenmiş:
Ergenekon süreci bağlamında Genelkurmay’ın açıklaması “altı çizilerek” okunacak önemdedir.
Bu açıklama “askerin siyasete ve yargıya müdahalesi” mi ekseninde - sanıyorum- tartışılacaktır.
Ancak...
“Kimin söylediği” ötesinde “ne söylendiği” de yorumlanmalı.
Yani...
- Suçlu olduğu mahkeme kararıyla saptanıncaya kadar kişinin masum sayılacağı yolundaki ceza hukukunun temel ilkesi...
- Soruşturmanın gizliliği...
BİR süredir ekran karşısında daha fazla kalıyorum.
“Ergenekon” çoğumuzda “bağımlılık” yaptı.
Çarşamba günü ve gecesi TV ekranı karşısına demir atmış durumdaydım.
Bir yandan da gözlemlerimi not aldım.
Önce artık herkes tanıdığı için tanımını, sıfatını yazmaya gerek olmayan Tuncay Güney’in yıllar önce polise verdiği ifadenin canlı yayınından notlar...
Yayını saatlerce süren Tuncay Güney’in polisteki sorgulaması ve ifadesi bana yabancı gelmedi. Gazetedeki Yazı İşleri’nden arkadaşlarla konuştum; “Ergenekon iddianamesinde satır satır, kelimesi kelimesine var” dediler.