Torunlar/çocuklar/amcalar

24 Nisan 2008

23 Nisan’da simgesel olarak çocuklar Meclis Başkanı’nın koltuğuna otururlar. Millet Meclisi’nde kürsüye çıkarlar.
Onların hiçbirinin “öfkenin belagat şehvetine” kapılıp, bağıra çağıra konuştuklarına tanık oldunuz mu?  Ya diğer çocukların kürsüye saldırdıklarına, aralarında yumruklaştıklarına?
Çocukların yapmadıklarını koca koca “amcaları” yapıyorlar.
Düşünün. “Büyükler mi küçüklere örnek oluyor, yoksa çocuklar mı büyüklere?”
Bir başka tablo daha...
Bir 23 Nisan televizyon programını Ankara’daki eski TBMM binasında yapmıştık. Hani o en fazla 40-50 kişi alan tarihi taş binanın salonundaydık. Polatlı’ya kadar yaklaşan düşmanın top sesleri duyulurken, milletvekilleri o sıralarda kıllar kıpırdamadan görev yapıyorlardı.
Programımda Emel Sayın, Atatürk’ün sevdiği şarkıları söylemişti. Sıralarda ise ilk Meclis’in önde gelen isimlerinin torunları oturuyorlardı. Aralarında Amerika’dan, Avrupa ülkelerinden gelmiş iyi eğitimli

Yazının Devamı

Gözlerimi duman aldı

23 Nisan 2008

Milliyet’in “BABA BENİ OKULA GÖNDER” kampanyası sonucu 22 kız öğrenci yurdu kurulmuş, 7000 öğrenciye burs verilmiş. Onlar arasında şiir, yazı ve resim yarışması düzenlendi.
Ödül törenindeydim.
Dağ başlarından gelen bu kızlarımızdan seçmelerle gözlerimi duman aldı.
23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı bağlamında işte onlardan yansımalar...
..........................
BABA BENİ OKULA GÖNDER - İlköğretim 1.si - Zeynep Şahin/Ardahan
Bir gün ben de başarırım /Karanlığa ışık tutarım /İnsanları kurtarırım /Baba, beni okula gönder?

KİTAP - İlköğretim 2.si - Özlem Kul/İzmir

Yazının Devamı

Şu bizim Midilli

22 Nisan 2008

Çocukluğumda okumayı en çok sevdiğim kitaplar, Barbaros Hayrettin romanlarıydı.
Barbaros, Midilli Adası’nda doğmuş.
Hafta sonu Milliyet’in düzenlediği vapur gezisiyle Midilli Adası’ndaydık.
Barbaros’un doğduğu Pilimar köyünü görmek istedim.
Ne yazık ki, güzergâhımıza çok ters düşüyormuş. Gidemedik.
Ancak... O köyde Barbaros’un bir anıtının yaptırılması gerektiği inancındayım...
Üzgünüm ki -bana anlatıldığına göre- yok.

Yazının Devamı

Dört gülden Gülnihal

20 Nisan 2008

Pazar kahvesi

Dede Efendi’nin Gülnihal’i, dört güzel tarafından bu kadar mı güzel icra edilir!.. İkisi keman, diğer ikisi viyola ve viyolonsel çalan dört genç kadın.
Dördü de konservatuvar mezunu...
Batı müzik konseptiyle Gülnihal’i yorumladılar. Valse from Der Lebemann’dan girip Denizde Akşam ve Selahattin İçli’nin üç temasında dolaşıp Şehnaz Longa’yla çıktılar.
Onlar “Müz Yaylı Çalgılar Dörtlüsü”  diye anılıyorlar. Aydın Doğan Vakfı’nın her yıl bir sanat dalında verilen ödül gecesi 20 dakikalık bu konserle başladı. Gerçekten iyi bir seçimdi.
Medya dünyasında böyle bizden motiflerin de yansıtıldığı Batı konseptli çalışmalar onlara devlet bürokrasisinde kapıları açıyor.

Yazının Devamı

Mor ve kırmızı

19 Nisan 2008

Taraflar -görünüşte- yargının bağımsızlığına saygılı. Görülmekte olan davaya -doğrudan-  müdahale yok.
Ama... Masa altından -göstermeden- vuruluyor.
Örneğin... Bir süredir AKP Anayasa Mahkemesi’ne ve Yargıtay Başsavcısı’na “salvo” atıştan vazgeçmiş izlenimini verme çabasındaydı.
Yapılan açıklamalarda “Savunmamızı hazırlıyoruz. Çıkacağız, aslanlar gibi savunmamızı yapacağız” diyorlardı.
Ancak... AKPM (Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi) Başkanı De Puig’in NTV muhabiriyle röportajında, “AKP’ye kapatma davası için ortak bildiri hazırlayacağız ama biliniz ki, bunu sizden milletvekillerinin isteği üzerine yapıyoruz” yolundaki görüntülü söylemi ortalığı karıştırdı.
Tabii... Bu durumda kuşkular sadece AKPM bildirisiyle sınırlı kalmayacak.
Eğer... AKP’nin siyasetçileri, kendi ülkelerinin yüksek yargısını ihbar etmişlerse, işte masanın altından vurmanın tanımı budur.

Yazının Devamı

AB sopası, AK lobisi

18 Nisan 2008

12 Eylül’den sonra AKPM’de (Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi) Türkiye’deki askeri rejim sorgulanıyordu.
Türkiye’nin üyeliğinin dondurulması ya da düşmesi tartışılmaktaydı.
Daha önce albaylar cuntası yönetimindeki Fransa da böyle sorgulanmıştı.
Yunanistan üyelikten ayrılmak zorunda kalmıştı.
Gene 12 Eylül sonrasına dönelim...
Türkiye’nin üyelik durumu sorgulanırken, oldukça kalabalık bir grup, AKPM’ye “lobi” yapmak üzere gitti. Ben de bu girişimi gazetem adına izliyordum.
Üyeliğin dondurulması ya da düşmesi gibi olasılıkları engellemeye çalışacaklardı. Aralarında kapatılan siyasi partilerin milletvekilleri ve senatörleri de vardı.

Yazının Devamı

Yargıya AB sopası mı?

17 Nisan 2008

AKP’nin kapatılması için açılan dava bağlamında “duyarlı çevrelerden”, yani daha önceki yılların söylemiyle, “zinde güçler” diye anılan “iyi saatte olsunlardan” hiç ses yok.
Ama... “Yargı darbesi” iddialarının “ima” yoluyla adresi belli.
Buna karşılık... AKP de ilk günlerin öfke patlamalarında frene bastı.
“Savunmamızı yapacağız” diyerek hukuk coğrafyasında araziye uydu.
Öte yandan...
AKP’nin sözcülüğünü AB üstlenmiş durumda.
Kimin bileği bükülecek?

Yazının Devamı

Niyet alfabesi

16 Nisan 2008

Çözüm o kadar yakın ki... Hep uzaklara, ufka bakıldığı için görülmüyor. Sorun büyüyor.
Oysa... Konu, son derece yalın ve net.
AKP için “kapatma davası” neden açıldı?
Yargıtay Başsavcısı’nın iddiasına göre, “AKP, laiklik karşıtı odak haline gelmiş.”
Bu iddiayı tetikleyen neden, başörtüsüyle ilgili söylemler ve anayasa değişikliği... Peki... “Niyet okumaysa” bu yapılacak şey nedir? Anayasa’yı değiştirmek, parti kapatmayı zorlaştıracak maddeler koymak mı? Bunlar da Anayasa Mahkemesi’nde bir şekilde iptal edilebilir.
Üstelik... Gerilimi daha da tırmandırır.
Oysa... AKP öyle bir tavır koyabilir ki...

Yazının Devamı