Bugün Aradan 15 yıl geçmiş... Nereden nereye gelinmiş........................Madımak Oteli alev alev...Çevresi, tekbir getiren 6 bin gözü dönmüş tarafından kuşatılmış.İçeride Pir Sultan Abdal şenlikleri için gelen aydınlar, sanatçılar...Bir kısmı boğularak, bir kısmı yanarak ölmüş.Yoğun dumanda boğulmak üzereyken son anda bir çağrı üzerine itfaiye merdiven uzatıyor.Aziz Nesin'i yarı baygın merdivene çıkarıyorlar.Kalabalık linç etmesin diye "Başkomiserimizdir, hemen hastaneye götürün" diye bağırıyorlar.Aziz Nesin, temiz havayla biraz kendine geliyor ki, suratında bir tokat patlıyor.İtfaiye görevlisi onu tanımıştır."Sen başkomiser değil, Aziz Nesin'sin. Kimi aldatıyorsunuz? Geber!" naralarıyla birkaç tokat daha indiriyor.Aziz Nesin, bu darbelerle dengesini yitiriyor, merdivenden boşluğa düşmek üzereyken parmaklıklara tutunuyor.Ve işte o anda bir komiser müdahale ediyor. Aziz Nesin'i itfaiye merdiveninden alarak ve diğer polisleriyle koruma çemberi içinde tutarak bir araçla hastaneye götürüyor.37 aydınımızın Madımak Oteli'nde yakılarak öldürülmelerinin arkasında hangi karanlık tezgâhların olduğunun göstergesidir Aziz Nesin'e yapılanlar...Yukarıdaki satırları, cuma gecesi Muammer
Bugün Beline sarılmış patlayıcılardan uzanan kablolar, avucunun içindeki bir düzeneğe bağlı. Düzenekte bir yay var. Avucunda sımsıkı tuttuğu bu yayı, parmaklarıyla çekmiş durumda hedefe yöneliyor.Sırtında palto ya da geniş bir giysi olduğu için kimse, ne patlayıcıları, ne de paltonun kol içinden avucundaki düzeneğe uzanan kabloları fark ediyor.Hedefe vardığında yapacağı tek şey, avucunu açmak. Parmağının baskısından kurtulan yay geriye hareket ettiğinde, "Buuuuum!"Yani... Pim çekmek, düğmeye basmak, tetiğe asılmak yok.Neden böyle?Çünkü... İntihar bombacısı, şu ya da bu nedenle son anda karar değiştirebilir. Düğmeye basmaz, pimi çekmez, tetiğe asılmaz. Eylem yatar.Oysa... "Yaylı" düzenekte böyle bir seçeneği yok. İntihar bombacısı yakın mesafede örgütünün iki keskin nişancısı tarafından gözleniyor. Eğer eylemden vazgeçerse, keskin nişancı onu vuruyor.Kurşunu yiyerek yere düşen intihar bombacısı, gücünü yitirdiği için artık düzeneğin yayını sımsıkı tutamıyor, parmakları gevşiyor, yay geriye hareketleniyor... "Buuuuuuuum!" İntihar bombacısı son anda pimi nasıl çeker? Bu sorunun cevabı için ilginç bir ayrıntı... Sinemalarda gösterimde olan "Yargısız İnfaz"da (Rendition) bu
Bugün Öyle bir Alevi iftarı düşününüz ki, 279 Alevi derneğinden 271'i tepki koyuyor ve katılmıyor.AKP milletvekili, iftara katılmayanlar için "şaklabanlar" diyor.Peygamber sülalesinden gelen Prof. İzzettin Doğan mı, Cem Vakfı mı, Alevi dedeleri mi şaklaban?Bu iftarı organize eden AKP' nin Alevi milletvekili Reha Çamuroğlu, Alevilik eksenli ciddi çalışmalara imza atmıştır ama Alevi -AKP yakınlaşması misyonu yara aldı.Din motifli siyaset gösterisine dönüştü.Aleviliğin saygın dedesi Prof. İzzettin Doğan'la bu konuyu konuştum.Başlangıçta "bir başbakanın, Aleviliğin önemli bir gününde bulunmasını sakıncalı görmediğini" söyledi ama bir "koşul" koyarak...Çamuroğlu'na "başbakanın, Alevilerin beklentisine cevap verecek hangi söylemde bulunacağını" sormuş. "Böyle bir söylemi olursa iftara katılabileceğini" bildirmiş. Başbakan Erdoğan'ın katılımıyla Alevi iftarı organizasyonu bence iyi bir projeydi, ancak hayata geçirilişi de "iyi" oldu denemez. Üsküdar cemevindeyim (1998) Beklentiler şöyle:1- Anayasa gereği din hizmetlerini sunmak üzere kurulmuş bulunan Diyanet İşleri Başkanlığı'na büyük bir bütçe ayrılmış durumda. 100 bin çalışanı var.Bu bütçeyle camiler yapılır ama bir tane bile
Bugün Laik Türkiye'nin hiç hak etmediği bir kimlik kartı oluşuyor.Önce... Hıristiyan dünyasının en büyük din adamı Papa, bir Türk tarafından kurşunlandı.Türkiye'nin üzerine bir soru işareti çizildi.Son yıllarda bir papaz öldürüldü. Bir papaz kaçırıldı. Bir papaz bıçaklandı. Bir papazı öldürme girişimi son anda engellendi.Bütün bu çirkinlikler, dünya medyasına yansımakta.11 Eylül'den sonra "İslam-terör" örtüşmesi iddiasını bir önyargı halinde yansıtanlara arayıp da bulamadıkları malzeme sunulmaktadır.Ne hazindir ki, bu birkaç olay, doğrudan Hıristiyan din adamlarına odaklandığı için Arap, Pakistan, Afganistan, İran kökenli "anonim" terör saldırılarından daha fazla önemsenmekte, vitrine konmakta.Prof. Samuel Huntington'un "Uygarlıklar Çatışması" başlığıyla, Hıristiyanlar ve Müslümanları karşı karşıya getiren teorisi için sanki "kanıt dosyası" bu saldırılar... Samsun Protestan Agape Kilisesi Pastörü Orhan Pıçaklar'a saldırılar, tehditler... Onun kaçırılışı, çocuğunun kaçırılma girişimi, evinin taşlanması... Ne yazık ki, güvenliğinin sağlanamaması, ayrıntılarıyla Milliyet'te yayımlanan bir dehşet dizisi. Oysa... Yerkürenin aydınları, "dinin önemini" vurgulayarak, "terörün, 3 semavi
Bugün "Tanrı tarafından görevlendirildiğimi hissediyorum."Bu ifade "patolojik vaka" alarmını verse de önemlidir.Çünkü...Bush kendi iradesine, özellikle Kuzey Irak politikasına uyum göstermeyenleri -gene Albright'ın yorumuyla- "Tanrı'nın isteklerine karşı koyanlar" olarak görüyordu.Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün Beyaz Saray ziyareti böyle bir sicilin silinmesi anlamını da taşıyor.1 Mart tezkeresi sürecinde Abdullah Gül başbakandı.ABD'nin Türkiye üzerinden Irak savaşını yürütebileceği yolunda yeşil ışıklar yakılmıştı.ABD, bu amaçla Mersin Limanı'nı büyük gemilerden boşaltma yapılacak şekilde yeniden yapılandırmıştı.Diyarbakır'da ve Güneydoğu'da lojistik yığınak için binalar ve araziler kiralanmıştı.Mersin açıklarında ABD gemileri boşaltma yapmak üzere tezkerenin geçmesi için haftalarca bekletildiler. ABD'nin Clinton dönemindeki eski Dışişleri Bakanı Madeleine Albright, "TANRI VE GÜÇLÜ" adlı kitabında Başkan Bush'un şu söylemini yansıtır: V e... 1 Mart tezkeresi TBMM'de takıldı. Beyaz Saray'da büyük hayal kırıklığı ve öfke patlamaları medyaya yansıdı. Bush ateş püskürüyordu.Kendini aldatılmış hissediyordu.Albright'ın kitabından sonra anlıyoruz ki, "1 Mart tezkeresinin
Bugün Sivilleri de hedef alan böyle bir eylemi "biz planlayarak gerçekleştirdik" diyemezdi."Kontrol dışı kalmış bir eylem birimi" üzerine yıkmak, "ne içindeyiz ne de dışında" gibi bir tavırdır. Yıllar önce PKK'nın Bekaa Kampı'nda aynı "kaygan" söylemi Abdullah Öcalan'dan da dinlemiştim.Yuvalı köyünde 7'si bebek 9 kişinin, Peçenek köyünde 9'u bebek 16 kişinin öldürüldüğü eylemin insanlık suçu sorgulamasını dile getirdiğimde Öcalan, "Kontrol edemediğimiz bir gerilla grubumuz kendi inisiyatifleriyle yapmışlar. Onları sonra cezalandırdık" demişti.Yani...Bu bir "klişe" söylem. Diyarbakır'da çocukların ve sivillerin de öldürüldüğü son katliamı, PKK, "Eylem güçlerimize bağlı bir birimin kendi inisiyatifi ile gerçekleştirilmiş olma ihtimali mevcut" açıklamasıyla üstlendi. Çünkü... Daha önce de bu köşede yazdım. Uluslararası hukuk uygulamasında bazı odaklar "terör örgütü" tanımında esnek noktalar, hatta boşluklar bırakıyor."Bir halkın millet ve devlet olmak iradesiyle silaha sarılmasını terörizm olarak" görmeyen veya en azından bunu tartışan görüşler var. PKK da bu esneklik arasında kendine bir meşruiyet yeri edinme çabasında. "O tür yorumların parantezi içinde yer alabilmek için sadece
Bugün Petra, dünyanın "yeni 7 harikasından biri..."Meraklısı internete girip ayrıntılı bilgiyi bulur.Ben, "Petra'da yılbaşı"nı anlatayım.Binlerce insan gece karanlığını aydınlatan 10 binin üzerinde mum arasından bir vadide akıyor.3-4 metre genişliğindeki vadinin iki tarafında 600 milyon yılda oluşmuş dimdik yükselen kayalar... Titrek sarı-kızıl ışık oyunlarıyla harika bir güzellik.Konuşmak yasak. Bu güzelliği bozacak hiçbir ses istenmiyor. Bu yılbaşı Ürdün'de çöl ve kültür safarisine çıktık. Bir grup arkadaş, antik kent Petra'daydık. Sadece özenle ve gürültü yapmadan atılan adımların hafif hışırtısının müziği...Kıvrıla kıvrıla 2 kilometre böyle geçiliyor.Vadinin sonu, büyükçe bir meydana açılıyor. Efes'in kütüphanesine benzeyen ve dağa oyulmuş olan "hazineye" varılıyor.Meydan da binlerce mumla aydınlanmış.Kelimelerimin yetmediğini düşünürseniz fotoğrafını sunuyorum. Gene çıt yok. Herkes hazırlanmış sıralara oturuyor. Derin sessizlik içinde keman ve flütle muhteşem bir konser...Ne şampanya, ne kahkaha, ne yeni yılı kutlama öpüşmeleri... Sadece derin sessizlikte bu müzik.Sonra... Gene aynı mumlarla aydınlatılmış vadide 2 kilometrelik tırmanış... Adımların hışırtısından başka ses
Bugün Yani... Sicil defterine kayıt düşürdü.Daha önce değil miydi?Elbette.Ancak... Küresel hukukta "terörist" tanımı tartışmalıdır.Örneğin kimilerine göre, bir ülkede azınlık durumunda olanların -ayrılıkçılık dahil- etnik hakları için askere ve polise karşı direnişi ya da eylemleri terörist tanımının dışında kalabiliyor.Bu yaklaşımın türevi olan bir dizi tanım daha var fakat hangi tanım olursa olsun, sivillere karşı şiddet eylemi, terörist kavramının ortak paydasıdır.Hedefin doğrudan siviller olması bu ortak yargıyı değiştirmez.PKK'nın "Ordu mensuplarını taşıyan aracı hedef alarak patlamayı yaptık... Bu arada siviller, dolaylı olarak yaşamlarını yitirmişler ve yaralanmışlardır" gibi bir savunma yapması kabul edilemez.Tabiidir ki, doğrudan güvenlik güçlerimizi hedef alan, örneğin çevrede sivillerin bulunmadığı bir eylemi de onaylamam mümkün değil. Ama... Konuyu bizler gibi algılamayan sınırların ötesindeki küresel bazı odaklar, yukarıda değindiğim gibi, sivillere dolaylı da olsa zarar vermeyen, şiddet sirayeti olmayan, doğrudan güvenlik güçlerini hedef alan şiddet eylemlerini daha farklı yorumlayabiliyor.PKK'nın -bazı Batılı devlet hesapları ve tezgâhları dışında- başka