AKP'ye karşı / Duvara karşı

20 Aralık 2007

Bugün "Ben de giderim" diyenler kadar, "Niye gidiyorsun?.. Kalırız mücadele ederiz" bayrağını taşıyanlar var.Ve... "Hangi partiyle, hangi liderle mücadele?" sorusuna tosluyor konuşmalar."Duvara karşı" durumu.Sorular art arda geliyor:- "Baykal'la mı?.. Bu suyu çekilmiş, kurumuş CHP'yle mi?.."- "AKP'nin alternatifi, hiç sol bir parti olabilir mi? Türkiye toplumunun yüzde 70'i sağa kaymışken bunu kim aklından geçirebilir?"- "Alternatif MHP mi dediniz? Olacak şey mi bu? DYP'den ya da ANAP'tan diriliş bekliyorsan, senin aklına şaşmazlar mı?"Peki ne olacak? Fazıl Say'ın "Kızımı da alır giderim" söyleminden sonra "gerekirse basıp gitmek" tartışmaları yoğunlaştı. Dillerde "Yeni bir parti kurulur, sağduyulu çoğunluk orada yerini alır" söylemi dolaşıyor.Türkiye'de siyaset lider eksenlidir.O halde yeni parti kiminle?Eski siyasetçiler arasında, Mehmet Haberal'ın adını telaffuz ediliyor.Türkiye'ye umut projesinde şansı olacağını hiç sanmıyorum.Buna karşılık son bütçe görüşmelerindeki performansıyla dikkat çeken İlhan Kesici DYP ya da ANAP'ta kalsaydı, parmaklar onu gösterirdi. Öyle bir isim olmalı ki, bir örgütlü güçle örtüşsün, bu coğrafyanın kılcal damarlarına kadar adı dolaşımda

Yazının Devamı

Büyükelçi Wilson'un işareti

19 Aralık 2007

Bugün Doğrusu egomuzu okşayan bir istekti. Bunca televizyon kanalı ve yüzlerce program arasından Şeffaf Oda'nın seçilmiş olması güzeldi."Elbette" yanıtını verdik. Olaya önce televizyon şapkamın altında bakmıştım.Gazeteci şapkam altında baktığımda ise "5N" arasından "Neden" sorusu öne çıktı. "Neden"lerden biri, bizim programın özelliğiydi belki. Tartışma türü sert ve köşeli bir süreç olmayacaktı. ABD ile gergin bir dönem yaşanmıştı ve o tansiyonun ikonlarıydı büyükelçiler. Konukların insani yönlerinin konuşulduğu bu tarz söyleşide, Türkiye kamuoyuna Büyükelçi Wilson'un protokol maskesi arkasındaki yüzü gösterilecekti anlaşılan. Tansiyonun düşeceği dönemde ikon imajı da değişmeliydi herhalde. Bundan kısa süre önce ABD'nin Ankara Büyükelçiliği'nden bizim Şeffaf Oda yapımcısı arkadaşlara bir istek iletildi; "ABD Büyükelçisi Wilson programımıza konuk olabilir miydi?" Ankara'daki büyükelçiliğin saray yavrusu gibi konutunda Büyükelçi Wilson ve eşi gerçekten farklı bir görüntü verdiler.Büyükelçi, anne tarafından Kızılderili kökenliydi ve bununla gurur duyduğunu söylüyordu. ABD'nin ezilmiş hatta tüketilmiş bir ırkından gelmekte oluşu -programdan sonra izleyiciden aldığım seslere göre-

Yazının Devamı

Jetler içtimada vurmadı

18 Aralık 2007

Bugün Bir soru: "Neden hava harekâtı, sabahın ilk saatlerinde değil de gece yapıldı?" Genelkurmay Başkanı Org. Yaşar Büyükanıt, "PKK kamplarını artık BBG evleri gibi gözleyebiliyoruz" dediğine göre bu mümkündü.Genelkurmay, harekât odasındaki ekranlarda Kandil'deki ve diğer Kuzey Irak'taki tüm PKK kampları "canlı yayınla" izleniyor...O halde jetler ekranlara sabahın 6'sında "içtima" görüntüleri yansıdığı anda kampları vurabilirdi.Kurmay hesapları ya da teknik boyutlar bağlamında bir dizi bilemediğim neden olabilir...Ama kaç PKK'lı öldü hesabı yapanlara karşı gene de "iletişimci" şapkamın altında şöyle düşünüyorum :Farz ediniz ki jetler, PKK kamplarını sabah 6 içtimalarında eşzamanlı vurdu. Toplu halde çıplak arazide sıralanan binlerce PKK'lı aynı dakikalarda öldürüldü. (Bekaa Kampı'ndayken konuştuğum Öcalan'ın karabasanı da buydu.)Ertesi gün dünya kamuoyuna yansıyacak görüntüleri düşünüyorum.Birer futbol sahası büyüklüğündeki alanlarda yüzlerce, binlerce üst üste yığılmış ceset...Kimisi yanmış, çoğu kanlar içinde... Kopmuş kol ve bacaklar... Başsız bedenler, bedensiz başlar...Hâlâ dumanları tüten yanmış alandaki bu ceset yığınından fotoğrafların ve filmlerin dünya

Yazının Devamı

Say: Kızımı alır giderim

15 Aralık 2007

Bugün Almanya medyası için çeşitli konular üzerinde sörf yapılan bir söyleşi bu.Röportajı yapan gazeteci "Türkiye'de AKP iktidarının sanata bakışını" soruyor.Fazıl Say zaten dolmuş.Çankaya'ya kimler kimler çağrılırken, Türkiye'nin yüz akı Fazıl Say ıskalanmayı içine sindirememiş.Aslında... Daha 2002 yılında AKP'nin henüz iktidar olduğu süreçte İstanbul/Harbiye Açıkhava Tiyatrosu'nda, Fazıl Say'ın Sivas katliamının 10. yıl etkinlikleri çerçevesinde yitirilen 37 aydın anısına bestelediği "Metin Altıok oratoryosu" sahnelenmekte.Metin Altıok yakılarak ölen diğer 36 aydın içinde bir simge. Zaten eserin sonunda perdenin de 37 metronom vuruşuyla inmesi planlanmış.İstanbul Kültür ve Sanat Vakfı tarafından düzenlenen gecede, müziğe Devlet Çoksesli Korosu eşlik edecektir.Sahne fonunda ise, barkovizyonla, Can Dündar'ın hazırladığı, Sivas katliamından görüntülerin yer alması öngörülmüştür.Bakanlığın isteği üzerine görüntüler Ankara'ya gönderilir.Sorun çıkmazSansürAncak... Tam perdenin açılacağı gün Fazıl Say'a; ilk AKP hükümetinin Kültür ve Turizm Bakanı Erkan Mumcu'nun "önce ceset görüntülerine, sonra tümüyle yangın görüntülerine karşı çıktığı" bildirilir.Bunlar çıkarsa geriye sadece 12

Yazının Devamı

Lokumu da kaptırdık

14 Aralık 2007

Bugün Ne ilginçtir ki... Bu hafta bir yemekte davet sahibi olan İtalyan dostumuz, benzer bir durumu dile getirmişti. Ülkesinden getirttiği pembe şampanya kıvamında ve lezzetinde köpüren şaraplarla başlattı lezzet safarisini...Ancak... "Bazı Fransız şampanyalarından bile daha kaliteli olduğu halde şişe etiketinde, reklamlarda şampanya sözcüğünü kullanamıyoruz" diye yakındı. Gerçekten şampanya, Fransa'da bir bölgenin adıdır. (Champagne)Sadece orada üretilenler şampanya adını kullanabilir. Yunanistan, "Lokumun isim hakkını, kendi adına uluslararası patent siciline yazdırdı." İtalya ve Avusturya da, bu kalitede köpüren şaraplar ürettikleri halde "şampanya" sözcüğünü kullanamazlar, onların adı "köpüklü şarap"tır. Konyak (Cognac) da Fransa'nın bir bölgesidir. Uluslararası patent sicilindeki kayıt nedeniyle sadece orada üretilen brandy türü içkiler, konyak etiketiyle satılabilir. Aynı şekilde sadece Fransa'nın Camambert (Kamamber) adlı bölgesinde üretilen krem peynirler bu adı taşıyabilir. Portekiz'den bir örnek Porto'da üretilen ve genelde peynirle ya da yemek sonrası hazım için içilen Porto şaraplarıdır.Türkiye'nin de böyle özel lezzetleri var. Örneğin... Lokum.Nedendir bilinmez,

Yazının Devamı

DP küllerinden doğmalı

13 Aralık 2007

Bugün "Atatürk Cumhuriyeti'nin fetret süreci mi?.." Osmanlı'nın sonunu getiren "fetret" sürecine çağrışım yapan bir kaygı bu.Peki o kadar kolay mı?Parlamenter demokrasi içinde bir "savunma hattı" yok mu?Ya demokrasinin ve Atatürk ilkelerine dayalı cumhuriyetin kendini savunma "antikorları?"Geleneksel kolaycılıkla gözler "askere" odaklanıyor. Bu sadece aymazlık değil, tembelliktir de."Demokratik kafa yapısının umutsuz avuntusu ise CHP..."Ancak... CHP'nin kurucularından İsmet Paşa'nın söylemi , oyunu -her şeye rağmen- CHP'ye vermiş olan benim gibilerin sıkıntısını işaretliyor: "Bugüne kadar ne yaptılarsa, bundan sonra yapacakları da odur." Medyada YÖK ve Türk-İş'e yeni başkanlardan sonra "Son kaleler de düştü" yorumlarını okurken düşünüyorum... Oysa... Başka açıdan da bakalım... AKP'nin oy tabanında büyük parsel ılımlı sağdan alınan oylardır. Bir bakıma emanettir.Daha önce o parselin egemen partisi ANAP'tı. Şimdi sizlere ömür.Buna karşılık... Serbest Fırka, Menderes ve Bayar'lı DP'nin uzantısı olan Demirel'in DYP'si "asıl damar"dır. O nedenle... AKP'nin siyasetteki fiyakasını sadece "sol CHP'nin" bozabileceğini sananlar, geleneksel sosyal demokrat oy oranının sadece yüzde 28-30

Yazının Devamı

Beyoğlu şövalyesi Bay Vitali

12 Aralık 2007

Bugün Yıllar önce komşu ve dost Raika-Yılmaz Akar'ların yalısında küçük bir grup toplandı."Vitali'yi dinleyeceğiz" diye çağırmışlardı.Vitali Hakko, kendine özgü Türkçe telaffuzuyla kısa ve net cümleler kurarak bir sunuş yaptı:İstanbul'un Osmanlı'dan başlayarak en pırıltılı semti olan Beyoğlu ve onun vitrini İstiklal Caddesi batakhaneye dönüşüyor.İtin uğursuzun doluştuğu Beyoğlu'na, havanın kararmaya başladığı saatlerden itibaren artık kendini bilen doğru dürüst insanlar adım atmaya korkuyor.Gündüz gözüyle gelebilenlerin sayısı da azalmakta.Beyoğlu'nu kaybetmek üzereyiz.Gelin Beyoğlu'nu kurtaralım, yeniden kültür başta olmak üzere eski ışıltılı yıllarını kazandıralım.Kelimeler farklı olabilir ama nispeten uzun bir konuşmanın özet mesajı buydu.Akar'larda toplanmış olan o küçük grup, Vitali Hakko'nun öncülüğünde "Beyoğlu'nu kurtarmak" misyonunu adım adım gerçekleştirdi.Vitali Hakko, inanılmaz bir sempati ve karizmaya sahipti.İstanbul Büyükşehir Belediyesi'yle, Beyoğlu Belediyesi'yle, Emniyet Müdürlüğü'yle, Valilik'le, Beyoğlu Kaymakamlığı'yla dantela örercesine ilişkiler kurdu.Özellikle O zaman İstanbul'da görev yapan Mehmet Ağar Beyoğlu'nu, çetelerden, itten uğursuzdan büyük çapta

Yazının Devamı

Kapıyı çalacaklar

11 Aralık 2007

Bugün Çünkü ileride hiç mi hiç önemi kalmayacak.Onlar için çok daha büyük ve insanlığın kaderini oluşturacak sorumluluğumuz var.Tiyatro ustası Norveçli yazar Henrik İbsen, "Gelecek benim kapımı çalacaktır" demiş.Nobel Barış Ödülü'nü alırken eski ABD Başkan Yardımcısı Al Gore dün "Gençlik bizim kapımızı çalacak" diyordu.Al Gore, aslında Bush'a karşı kazanmış olduğu başkanlık seçimini, sandık hileleriyle kaybetmiş sayıldı.Siyaseti bırakarak kendini çevre sorunlarına adadı.Ama... Sanıldığı gibi "siyasette aradığını bulamadığı" için değil... Oğlunun geçirdiği bir trafik kazası sonrası yoğun bakımdayken "gençliğin, kendisi dahil bu neslin sorumlularının kapılarını çalacağını, hesap soracağını yüreğinde hissettiği" için...Çocuğunun şahsında gençlerin, gelecek nesillerin, torunların sorumluluğunu omuzlarında hissediyor.Birincil sorumluluğun geriye "yaşanabilir bir dünya olduğunu" düşünüyor. O artık "yaşanabilir dünya" hareketinin baş aktörüdür. Gelecek nesiller kapımızı çaldığında "başörtüsü takıntısını" sorgulamayacak. Al Gore'a Nobel Barış Ödülü getiren "gençlere, gelecek nesillere yaşanabilir dünya" hareketinde "Uygunsuz Gerçek" adlı belgesel kilometre taşıdır.Filmi görmüştüm ve bu

Yazının Devamı