Bugün 2010 Avrupa Kültür Başkenti yarışmasını kazanan ve bu etkinliklere hazırlanan İstanbul'da mayolu-bikinili kadın afişlerine "yasak" zihniyeti anlaşılır şey değil.Posta'nın manşetinde yer alan habere göre, ünlü mayo-bikini üretici firmaları önce bina duvarları için "İstanbul Belediyesi Kentsel Tasarım Müdürlüğü'nden bu afişler için izin istemişler, ancak geri çevrilmişler."Gerekçe?.."Bu afişler, ahlak kurallarına aykırı görüntüler oluşturur. Tahrik unsuru olur. Trafik kazalarına sebebiyet verir(!!)"Mayo üreticileri, bu kez afişleri, billboardlara asmak girişiminde bulunmuşlar.Billboardları, belediyeden ihaleyle alan ve firmalara kiraya veren ajanslar da mayoculara; "Sizin reklamlarınızı asmamıza belediye izin vermez" demişler.Bu mayo firmalarından birinin patronuna "Ahlaka aykırı fotoğraflar asıyorsunuz" suçlamasında bulunmuşlar.Bu haber, gazetelerde bir gün önce, yani Başbakan Erdoğan'ın IPI üyelerinin sorularını cevaplandırdığı salı sabahı yayımlansaydı Erdoğan'ı herhalde epey zorlardı."4 buçuk yıldır iktidardayız, laiklik ve çağdaşlığa karşı ne yaptığımız söylenebilir ki" diyen Erdoğan'a, bu "mayolu-bikinili kadın afişlerine uygulanan sansür" ter döktüren soru
Bugün DYP ve ANAP'ın birleşmesiyle oluşan "YDP (Yeni Demokrat Parti)"nin "Y" serüveniyle başlayayım...Hafta sonunda -en iyimser söylemle- "ihmal", pazartesi DP adının "siyasi kapkaç" sonucu uçmasına neden oldu.DP'nin önüne "Y" koymak zorunluğu doğdu."Kimin ihmali(!!)" ve "nasıl" sorusunun cevabına "Rufailer" karışır.Ağar da, Mumcu da "Diyemezsin ki diyesin" diye tanımlanabilecek gülümseyişle sır vermiyorlar.Ancak...Bu isim "hacker" olayı bile birleşmenin oluşturacağı sinerjiden birilerinin kaygı duyduğunu gösteriyor.Gerçi özellikle ANAP oyları son seçimde hayli düşüktü ama bu parti, Erkan Mumcu ile nereden nereye geldi...- "Yok" hükmündeyken Meclis'te grup kurdu.- Son aylardaki siyasetin "anahtar" partisi konumuna geldi.- Cumhurbaşkanı seçimini kilitledi. Ankara'da Mehmet Ağar ve Erkan Mumcu'nun birlikte katıldıkları akşam yemeğinden izlenimler yansıtayım... - 5+5 formülüyle cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesi için Anayasa değişikliği oylaması bu partinin desteğiyle gerçekleşti.Erdoğan, Erkan Mumcu'yu hafife almakla nasıl da hata ettiğini anlamış olmalı.Bundan sonrası da var...ANAP'ın DYP ile birleşmesi ve YDP'nin Meclis'e girme olasılığını hayli yükseltmesi, AKP'ye
Bugün Buna karşılık... AKP'nin seçim kampanyasını da Erdoğan, Erzurum'dan başlattı.Atatürk, "bağımsızlık ve milletin hâkimiyeti" sürecini Erzurum Kongresi'nde başlatmıştı.Hem İzmir'de, hem Erzurum'da dalgalanan kırmızı bayraklar denizi, Atatürk'ün hâlâ nasıl da köklü bir "ulusal referans" olduğunun kanıtıdır.Evet... "İlk kurşun ve ilk kongre..."22 Temmuz genel seçimlerine uzanan kampanyanın omurgası "Atatürkçülük" mü olacak?Keşke tüm siyasi partiler bu ortak paydada bütünleşseler...Bakınız... "Atatürk'ün artık bu çağın gerçekleriyle örtüşmediği" yolundaki keramet(!!.) sahiplerinin teorileri nasıl da çöktü.Erdoğan, Atatürk'ün "yol haritasında" seçim kampanyasını Erzurum'dan başlattı.Sonraki AKP mitingleri Sivas ve Amasya'da mı?Ancak... Burada son zamanların "sözde değil özde" ve "tüm uygulamalara yansıyan" ölçütleri öne çıkıyor.Atatürk değerlerinin Anayasa'ya da yansıyan "laiklik" ilkesi bu ölçüttür. Düşmana ilk kurşun İzmir'de atılmıştı. İzmir mitingi, Atatürk ve bağımsızlık ruhunun simgesiydi. IPI (International Press Institute) üyelerine "hoş geldin daveti" için Dolmabahçe Sarayı'na gidiyordum. Kapıda orta yaşlarda bir adam yolumu kesti.Elinden tuttuğu erkek çocuğunu gösterdi ve
Bugün Lokantanın adı ilginç: "İNAT KUÇA..." Boşnakçada "İNAT" sözcüğü ile bizim Türkçede kullandığımız "İNAT" kelimesi aynı anlama geliyor."KUÇA" ise Boşnakça "EV" demek. Yani... "İNAT EVİ..."Öyküsü şöyle...Osmanlı'dan sonra Bosna'yı işgal eden Avusturya, çok görkemli bir kütüphane inşa etmeye karar verir. Merkezde elverişli bir yerde semt eşrafından birinin evi vardır.Ona evinin yıkılacağı ve yerine kütüphane binası yapılacağı, kendisine de evin değerinden çok fazla bir bedelle ödeme yapılacağı bildirilir.Ama... Evin sahibi öneriye karşı direnir.Çok uzun süren dayatmalardan sonra evin sahibi, öneriyi bir şartla kabul edebileceğini söyler:"Karşıda, nehrin kenarındaki geniş arsa ona verilecektir. Oturduğu ev, taş taş, tuğla tuğla tüm ahşap malzemeleriyle o arsaya taşınacak ve aynen inşa edilecektir."Avusturyalılar bunu kabul ederler.Şimdi görkemli kütüphaneyle "İNAT EVİ" karşı karşıyalar.Nesiller sonra "İNAT EVİ" Saraybosna'nın en iyi restoranlarından biri olmuş.İçine 23 Nisan'ı da alan 3 günlük tatilde Bosna'ya gittim. Anne tarafım Boşnaktır. Öyle olunca da Bosna'ya ve Boşnaklara kalbimin daha bir sıcak olması doğal.İlk gece yemeğimi de "İNAT KUÇA"da yedim.Sırpların kıyımına ve
Bugün Böylece, başkanlık ya da yarı başkanlık sistemine göre, işlev ve yetkileri düzenlenmemiş olduğu halde "cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesi" değişikliğine adeta "Rüyanızda görüp de mi yaptınız?" mesajını veriyor.Cumhurbaşkanının 2 turlu seçimle halk tarafından seçilmesi, bu sistemi uygulayan Fransa'da bile sorgulanıyor.Profesör Duverger'nin söylemiyle, "seçilmiş kral" yetkileri eleştiriliyor.Örneğin... Fransa'da cumhurbaşkanı meclisi feshederek ülkeyi seçime götürebilir. 6 ay süreyle meclisi dışlayarak devleti kanun çıkarmadan sadece kararnameler yayımlayarak yönetebilir.Bir süre sonra bu toprakların siyasetinde pek yaygın olan "İstim sonradan gelsin" zihniyetiyle, halk tarafından seçilen cumhurbaşkanına "Efendim, demokrasinin beşiği Fransa'da da böyle" denilerek Çankaya'ya bu -DEVLET BENİM- yetkilerinin sunulmayacağının güvencesini kim verebilir?Bu satırların yazarı da cumhurbaşkanının 2 turda halk tarafından seçilmesini savunmuştur. Ancak buna paralel olarak Meclis'in ve oluşturulacak senatonun da gene 2 turlu seçimlerle görev yapması koşulunu öne sürmüştür. İyi niyetli bir hukukçu, "Cumhurbaşkanı seçim kampanyasında adaylar halkın karşısına çıkıp da 'Daha iyi rektör
Bugün "Anayasa değiştirmek" gibi "sistemi kökünden değiştirebilecek hukuk ve siyaset düzenlemeleri yapamaz."Hiçbir Batı demokrasisinde bunun örneği yok.Bunun adı, "Ben yaptım, oldu" zihniyetidir.Tüm demokrasi geleneklerine karşı dayatmadır.AKP, "5+5 ve cumhurbaşkanını halkın seçmesi" Anayasa değişikliğinde tam gaz gidiyor.Sonucu ne olur?Büyük olasılık, bunun da önceki dayatmalar gibi gene bir yerlere takılmalarıdır. Bu iktidar, Batı demokrasilerinde "care taker" denilen bir hükümettir. Yani... "Göz kulak olmak" hükümetidir. Genel seçimler sürecine girmiş meclisler ve hükümetler ancak "gündelik" ve "sıradan" işleri sürdürebilirler. AKP, altın tepside sunulan, "kendinden bir cumhurbaşkanı seçmek" şansını ıskalamıştır.CHP'nin "Gelin uzlaşalım. Bizim de olumlu bakacağımız AKP'li bir adaya oy verebiliriz" çağrısına kulak tıkamıştır."Neden uzlaşalım? Biz göstereceğimiz adayı seçebilmek için yeterli çoğunluğa sahibiz" diyerek burnunun dikine gitmiştir.Şimdi ıskaladığı topa yetişme çabasındadır.Önünde aylar, hatta yıllar varken lafını bile etmediği "cumhurbaşkanını halka seçtirmek" formülüyle "Çankaya'ya bir AKP'liyi göndermek" şansını son anda Anayasa değişikliğiyle yeniden yakalamak
Bugün Artık kamuoyu araştırmaları gündemde.Dün 2 araştırma tartışılıyordu. 16 devlet üniversitesinden 17 öğretim üyesinin katılımıyla 16 bölgede yapılan araştırmaya göre, AKP ve CHP arasındaki açı daralmış.CHP'nin sıçramalar yapması nedeniyle değil, AKP'nin oy yitirmesi nedeniyle... AKP, 2002 genel seçimlerinde oyların yüzde 34.3 oy almıştı, CHP ise yüzde 19.4.Mülkiyeliler Birliği'nin yaptığı araştırmaya göre, AKP'nin oyları yüzde 27.7'ye düşmüş, CHP'nin oyları ise yüzde 18.1'de... Yanılma payları dikkate alınırsa, CHP oyları aynı kalmış. AKP'nin kaybı ise yüzde 9.6.2004 "İl Genel Meclisi" seçimleri baz alınırsa, AKP'nin oy kaybı daha da büyük. Yüzde 42'den yüzde 27.7'ye düşmek, yüzde 15 dolaylarında oy kaybını işaretliyor.AKP'nin gerginliği ve Anayasa değiştirme çabaları bu araştırmayla yorumlanmamalı. Çankaya sorunu artık "ötelendi." Türkiye, 22 Temmuz sandıklarına odaklandı. Tıp alanında doktor teşhisleri için "2. görüş" (second opinion) almak önemlidir.SONAR'ın araştırması da Mülkiyeliler Birliği'nin AKP için yansıttığı oranla -neredeyse- örtüşmekte: "29.4."Daha önce Kanal D için yaptırdığımız araştırma da AKP'nin ilk seçimde alacağı oyu "yüzde 30" dolaylarında
Bugün DTP'nin 2002 seçimlerinde yüzde 10 Türkiye barajının altında kalmasına karşın, doğu illerinde sandıklardan yüzde 70'e varan oranlarda oy çıkarmış olması bir ölçüttür.Yüzde 10 barajına takılmadan bu oranlarla 20-30 milletvekilini "Bağımsız" olarak seçtirebilir, sonra da onlarla DTP grubu kurulur.Doğudan çıkardığı milletvekilleri sayısı dikkate alınırsa, AKP'yi en fazla DTP vuracaktır.Seçim analizlerine göre Meclis'te 3 partinin olması, "AKP'nin tek başına iktidar" şansını hayli zorlar."Tek başına iktidar" imkânsız değil ama gene de tehlikeli.Fakat... Bir de MHP Meclis'e girerse, artık AKP'nin iktidarı "matematik olarak" mümkün değil.DYP ve ANAP'ın birleşmesiyle olası sinerji DP'yi de yüzde 10 barajının üstüne taşırsa, siyasetin daha da karışacağını düşünenler olsa da -belki- tam tersi... AKP'nin büyük ortak olacağı koalisyon hükümetinin DP "küçük ortak" işlevini üstlenir.Daha büyük olasılıkla -bir uzlaşma sağlanarak- tarafsız, laik, demokrat ve bütün toplumu kucaklayacak bir cumhurbaşkanını yeni Meclis seçer. 22 Temmuz sonrası TBMM'nin en az 3 partiden oluşacağı görünmekte. AKP ve CHP'nin yanı sıra DTP de 20-30 milletvekiliyle Meclis'e girecek. DTP'nin Genişletilmiş Danışma