"Sonuncu" olmasın...

2 Haziran 2006

O fotoğraf, bugünün siyasi parti liderlerine bir "mesaj" olmalıdır.Onların... Hepimizin sonu budur.Şöhret, iktidar, olanaklar hiç kimseye "sonsuza" kadar eşlik etmeyecek.Hırsın, ihtirasın, öfkenin, doyumsuzluğun, kibrin, büyüklük hastalıklarının tükendiği ve tüm anlamını yitirdiği bir "son" hiç kimse için kaçınılmaz değil.Son ana kadar hep var olacak ve sonrasında da kalacak tek şey, "hoş seda..."Bu fotoğraf, "yayımlanmalı" ya da "yayımlanmamalı" tartışmaları "insanlık felsefesi derinliklerine götüren" bu işlevin merceğiyle de görülmeli.................................Ecevit de -görebilseydi- o fotoğrafının yayımlanmasını, verdiği bu mesaj nedeniyle onaylardı.Estetiğin gerisindeki anlamı algılamak gerek.................................Ecevit'i 40 yılı aşkın süredir tanıyorum.Onun belirgin özelliği, hızlı adımlarla yürüyüşü, mavi gömleği, güvercinler uçuran barışçı yapısı, kırlarda yürüyüş tutkusunu hissettiren yaşam sevinciydi.Kürsüye koşarak yürür, sıçrayarak çıkardı.40 yaşına gelmişti ama halk arasında adı Karaoğlan'dı. Delikanlı izlenimi verirdi.Bütçe görüşmelerine, onu dinlemek için giderdik.Siyaset konuşmalarını şiir yüklü bir üslup zenginliğiyle harmanlardı.Köşe yazıları,

Yazının Devamı

Tuz biber

1 Haziran 2006

Şimdi de Ankara'da siyaset sularını, bu "tartışma" bulandırdı. Belgeye "laiklik" ifadesinin konulması zorunluğu yoktu.Dıştan ya da içten bir dayatma yok.Ancak...Müzakereleri yürütecek olanlar bir süredir AB'de oluşan "Türkiye laik sistemden uzaklaşıyor mu?" kuşkularına karşı bir "önlem" düşünmüşler.12 Haziran'da açılacak olan "EĞİTİM" başlıklı bölüm müzakereleri için belgeye "Türkiye'de eğitim laiktir" alt başlığını koymayı önermişler.Öneri, Başmüzakereci Ali Babacan'dan "gereksiz gerekçesiyle" geri dönmüş.Babacan, "gereksiz" buluşunun gerekçesini, "Belge zaten Anayasa'ya gönderme yapıyor, Anayasa'nın değişmez ilkelerinden biri de laiklik" görüşüne dayandırmış.O da haklı..................................İşin ilginç tarafı "gülümseten" bir söylem."Eğer belgeye bu başlık konsaymış ayrıca onay gerekirmiş. İş uzarmış (!!..)"Nerede onaylanacak?Cevap:"Bakanlar Kurulu'nda..."Böyle bir durumda kurye dolaştırılarak bakan imzaları en geç 1-2 saatte alınıyor.Hangi gecikme?İşte asıl "kuşku veren" açıklama budur.Gerek yoktu... "Türkiye, Anayasa'sının değişmez hükmü gereği zaten laik devlettir. Eğitimi de elbette laiktir. Bunu ayrıca başlık koyarak vurgulamak bir şeyler kanıtlamak kompleksi

Yazının Devamı

Siyaset sanatı

31 Mayıs 2006

Yani ekranlarda göründüklerinde izleyenler uzaktan kumanda aletine başparmaklarını basıp zaplıyorlar mı?.. Yoksa kanallar arasında zap yaparak gezinirken onları görünce duruyorlar ve izlemeye mi başlıyorlar?...................................TV'lerin izlenme ölçümleri her gün öğle saatlerinde gelir. İlk 100 program izlenme payları orada sıralanır. Ayrıca prime-time denilen 20.00-23.00 arası saatlerdeki ilk 10 program da diğer listede yer alır.Başbakanların "Ulusa Sesleniş"leri o ilk 10 programın arasına hiç yükselmemiştir.Diğer siyaset programlarına konuşan liderlerin de izlenme payları çok düşük.Neden?Toplum siyasete mi ilgisiz?Hayır.İki kişi bir araya geldiğinde ya siyaset ya futbol konuşur... "Türkiye insanı en iyi futbol teknik direktörü, hakemi, siyaset lideridir (!!..)"Peki... İzlenme ölçümlerindeki bu "çıta düşmesi" neden?...................................Sanıyorum... "Üslup lezzeti, derinlik, felsefe, anlatım zenginliği" yetersiz kalıyor.Topluma "heyecan" veremiyorlar.Gerçi...İçerik, rakamlar, bilgi, teknik boyut var ama sıkıcı bir üniversite kürsüsü konuşması ya da neredeyse bilimsel siyaset makalesi gibi...Kuru ve öğretme iddialı.Kelimelerin yanlış yerlerinde vurgular

Yazının Devamı

Fırtına fotoğrafı

25 Mayıs 2006

Özetle sunuyorum... (*)................................... Türkiye ekonomisinin yapısı sağlam değildi ki. Ekonomiye kış geliyordu ama biz baharı yaşamaya devam ediyorduk. Biz aslında son üç yıldır rüzgârın arkamızdan estiği çok güzel bir bahar havası yaşadık. Global şartlar inanılmaz iyiydi. Ama biz bu iyilik halinin kendimizden kaynaklandığını sandık. Dünyada bol miktarda çok ucuz para vardı. Ama şimdi yok.................................... Üç kez üst üste "Avrupa'da yılın en iyi yatırım uzmanı" seçilen yabancı fon danışmanı Afa Boran, son ekonomik fırtınayı şöyle yorumluyor. Macaristan ile biz, cari açığı en yüksek iki ülkeyiz. Her ikisinin de paraları çok değerli. Yabancıların, hangi piyasa riskli, hangisinden çıkayım diye sorduğu noktada, Türkiye ve Macaristan cari açıklarıyla hemen öne çıkıyorlar. Ama bizim Macaristan'a kıyasla ilave risklerimiz var. Onun borç riski bizimki kadar büyük değil. Çünkü borcunun vadesi bizimki kadar kısa değil. Dış piyasalardaki değişiklikten Macaristan'dan daha çok etkileniyoruz biz o yüzden.................................... CARİ AÇIK REKORTMENİ: Bu, geçici bir dalga değil. Biz üç yıllık baharda büyük fırsatlar varken ne çok daha fazla

Yazının Devamı

Mavi büyü

24 Mayıs 2006

Yunan pilot için de üzgünüm... Ama... Nedir bu "gereksiz" gerginlik?..Ölümle yaşam arasındaki ince çizgideki Bülent Ecevit'ten "TÜRK-YUNAN ŞİİRİ"ni yansıtalım....................................Sıla derdine düşünce anlarsınyunanlıyla kardeş olduğunubir Rum şarkısı duyunca görgurbet elde İstanbul çocuğunuTürkçe'nin ferah gönlünce küfretmişizolmuşuz kanlı bıçaklıyine de bir sevgidir içimizdeböyle barış günlerine saklıbir soyun kanı olmasın varsındamarlarımızda akaniçimizde şu deli rüzgarbir havadanbu yağmurla cömertbu güneşle sıcakgönlümüzden bahar dolusu kopaniyilikler kucak kucakbu sudan tattandır ikimizde de günahbütün içkiler gibi zararı kadar lezizbir iklimin meyvesinden sızdırılmışbir içkidir kötülüklerimizaramızda bir mavi büyübir sıcak denizkıyılarında birbirinden güzeliki milletizbizimle dirilecek bir günEge'nin altın çağıyanıp yarının ateşindeneskinin ocağıbir kahkaha çalınır kulağınasonra Rum şiveli Türkçelero Boğazdan söz edersen rakıyı hatırlarsınYunanlıyla kardeş olduğunusıla derdine düşünce anlarsınLondra1974.....................................Ege semalarındaki olayın nasıl geliştiği, şu satırlar yazılırken bilinmiyordu.Ama...Bilinen şey, bu tür görüntülerin

Yazının Devamı

Asal sayı

23 Mayıs 2006

Deprem, bir doğa olayı... Önlenemez.Ama... Tahribatı, sağlam binalarda az, zayıf binalarda büyük olur...............................Gerçekten... Gelişmekte olan ekonomiler aleyhine bir fırtına esiyor.ABD Merkez Bankası'nın faizi yükselteceği beklentisi nedeniyle gelişmekte olan ülkelerden global likidite çıkıyor.Türkiye'nin de içinde bulunduğu Endonezya, Hindistan, Arjantin, Brezilya ve Meksika ekonomilerini bu fırtına vurdu.Hepsinde hasar var.Fakat... "En büyüğü Türkiye'de..."Örneğin... Son iki haftada YTL, dolar karşısında yüzde 18 dolaylarında değer yitirdi. Buna karşılık Endonezya parasının değer kaybı sadece yüzde 7.7...Diğer ülkeler için de durum aynı.Türkiye, fırtınadan en fazla etkilenen ekonomi... O halde... Elbette Türkiye sınırlarının dışında bir ekonomik meteoroloji olayı var ama Türkiye ekonomisi ve siyaseti sağlam durabilseydi, kriz yönetiminde hatalar yaşanmasaydı, tüm ulusun ödeyeceği fatura, bu kadar "tuzlu" olmayabilirdi................................Türkiye'nin "kırılgan" yapısı, bu ilk fırtınada test edildi.Ekonominin aktörlerinden aldığım izlenimleri aktarayım:- MERKEZ BANKASI SÜRECİ: MB'ye başkan seçimi içeride ve dışarıda ekonomi karargâhına güveni sarsacak

Yazının Devamı

Sandal

21 Mayıs 2006

Oliver Roi, "İslami Siyasetin Çöküşü" kitabında bu saptamasının nedenini "hiçbir yenilik üretilememiş olmakla" açıklar. Gerçekten "İslami siyaset" Batı'nın ekonomik/teknolojik üstünlüğüne karşı psikolojik eziklik ve öfke gibi tepkiler veren Müslüman toplumlara "umut" olarak görünmüştü.Muhalefetteyken bu iddialar onlara sandıklarda prim yaptı.Ancak...İktidara geldiklerinde görülmüştür ki, çağın Batı toplumlarına alternatif ve yeni bir "ekonomik model" koyamıyorlar.Bunun en belirgin örneği İran'dır.Diğerlerindeki "İslami yönetimlere" gelince...Avrupa/ABD parasına, Avrupa/ABD bankalarına ve faize dayalı küresel ekonominin parçası olmuşlardır.Batı'nın uçaklarını, otomobillerini, bilgisayarlarını, yazılımlarını, standartlarını, bilimini kullanıyor. Paralarını Batı bankalarında tutuyor. Çocuklarını ABD'de, Avrupa'da okutuyor. Batı'nın güvenli kentlerinde konutlar alıyor.Bütün bunların hangisi "İslami siyaset?"Bu gerçeklerin üstüne gözlerden belki saklanabilir umuduyla "başörtüsü" örtülüyor.İslam toplumlarının dikkatleri "başörtüsü"ne saptırılıyor.Oliver Roi'nin anlatımlarından çıkan mesaj şu:"İslami siyaset" hayatta kalabilmek için "başörtüsü"nü tahlisiye sandalı gibi görmekte. Elbette

Yazının Devamı

Ecevit albümü

20 Mayıs 2006

Ben de çiçeği burnunda yeni gazeteci ve hukuk fakültesi öğrencisiydim. Dışişleri Bakanı'ndan akşamın geç saatlerinde görüşmek üzere bir randevu koparmıştım.Tam içeri gireceğim, kapıda ansızın Çalışma Bakanı Bülent Ecevit göründü. Tanışıyorduk.O bilinen nezaketiyle elimi sıktı. Hatır sordu. Ardından "Randevusuz geldim, özür dilerim ama Sayın Bakan'la çok acele görüşmem mümkün mü?" diye sordu.Özel Kalem Müdürü, "Şimdi Güneri Bey'i alıyorduk ama önce siz buyurun. Müsait" cevabını verdi.Bülent Bey'in, bir genç gazetecinin yüreğini kazanan söylemi şöyleydi:"Hayır, hayır. Ben sıramı beklerim."Bakan'ın Özel Kalem Müdürü de, ben de Ecevit'e "beklemesine gerek olmadığını, önce kendisinin konuşabileceğini" söyledik. Israr ettik.Kabul etmedi.Bakan'ın odasına önce ben girmek zorunda kaldım. Daha o günden başlayarak Ecevit'in nezaketinin ve tevazuunun "gerçek" olduğunun pek çok kanıtını yaşadım.Ecevit'in söylemleri, politikaları, kararları, vefası eleştirilebilir.Ancak...İki özelliği olan "dürüstlüğü" ve "nezaketi" dokularına kadar sinmiş "kendisidir."...............................Ecevit'e, o yıllarda sola açılan renklerden her genç gibi ben de sevgi ve saygı duyuyordum.Ecevit, "Grev, Lokavt

Yazının Devamı