Etik / Tetik

4 Şubat 2006

Acaba öyle mi? Günah adresi bu mu?Unakıtan, Deniz Baykal'ın mal varlığı için AKP'li milletvekillerine -bilinen- konuşmayı yapmasaydı... Bu konuşma, AKP'ye daha yakın sayılan Yeni Şafak manşetinden yayımlanmasaydı... Deniz Baykal da Erdoğan'a mal varlığı için yüklenmeyecekti. Siyaset, böylesine kutuplaşarak buz kesmeyecekti.Yüzeysel bakışla bu yaklaşım doğru görünüyor.Ancak başka "doğrular" da var.........................Örneğin... Baykal'ın son grup toplantısında da söylediği gibi, Yeni Şafak manşeti bağlamında AKP doruklarından hiçbir açıklama yapılmayışı ilginçtir.Akşam saat 18.00'e kadar Baykal bir düzeltme, "bir üzüntü" açıklaması beklemiş. Bunların hiçbiri yapılmayınca o da Erdoğan'ı mal varlığını açıklamaya çağırmış. Zemberekler böyle boşanmış.Hadiseden çıkarılacak bir sonuç, "siyasette belirli inceliklerin korunması gereğidir..."Bakan Unakıtan'ın "Böyle bir şey söylemedim... Yanlış algılandı" söylemleri iyidir ama geç kalmıştır. "Çığ" dağlardan kopmuştur bir kez............................Bir diğer bakış açısı ise çağdaş, demokratik hukuk devletlerinde "neyin var, açıkla" çağrılarının olmayışıdır.Köklü demokrasilerde öyle bir hukuk dokusu vardır ki, bir cumhurbaşkanına,

Yazının Devamı

Diğer mal varlığı

3 Şubat 2006

Adnan Polat yönetiminin üzerine ölü toprağı serpilmiş gibi olan Galatasaray'ı ateşledi. GS'nin sahip olduğu potansiyelin üzerinde uyuklayanları sarstı. Silkeleye silkeleye uyandırdı.Laf değil, eylem üretti. Örnek oldu.Dahası... Umut oluşturdu......................Adnan Polat'ın televizyonda başlattığı bağış kampanyası ile toplanmasına öncülük ettiği 4 milyon doları aşan kaynağın düşündürdüğü budur.İlk adım... FIFA'da rezil olmamak.Hep birlikte bu kartopunu bir Galatasaray çığına dönüştürmeliyiz.Yeter ki, tüm Galatasaraylılar sahiplensin."Godo"yu bekler gibi bir "GS ağası" beklenmesin.Galatasaray'ın elbette önemli miktarlarla katkıda bulunan abileri/kardeşleri vardır. Fakat... Onları sadece birer "kasa" ya da "cüzdan" görmek yanlış olur.Onlar, yüreklerini de veren, bunun karşılığında hiçbir şey beklemeyebilen sarı-kırmızı renklerin hepimiz gibi dervişleridir. Zaten son krizin giderek yoğunlaştığı şu süreçte Galatasaray'ın büsbütün dibe vurmamasının nedenleri arasında, onların da katkıları önemlidir.Fakat her şeyin bir sınırı var.Onlar vermeye devam etseler de, birkaç kişinin omuzlarına yüklenerek nereye kadar gidilir?Galatasaray camiasının tümüyle harekete geçeceği bir ortak

Yazının Devamı

Pabucu ters giymek

1 Şubat 2006

100 milyonlarca hatta milyar dolarlık çok büyük işler veriliyor, imtiyazlar tanınıyor. Eğer bunlara imza atan yetkililer arasında "sütsüzler" varsa ve bu denli büyük işleri çevirebilecek "Şeytana pabucu ters giydirir" zekâya sahiplerse, edinimlerini banka hesabında mı gösterecekler?Elbette gizleyeceklerdir.Her ay Türkiye'ye, küresel dev bankalardan, off- shore bankalarından ziyaretçilerin geldiğini, pahalı otellerin özel salonlarında servet sahibi Türklerin paralarını çekmek ve saklamak için çeşitli önerilerde bulunduklarını dinleriz.Kısacası minarenin kılıfları, uluslararası finans/kapital ağ içinde model model bu müşterilere otel defilelerinde(!!) sunuluyor.Sonuç:Kimseyi suçlamak, kanıtsız iddialarda bulunmak istemem ama eğer birileri, artık çok büyüyen pastadan dilimler kesebiliyorsa, dilimleri servet beyanlarında aramak çoğu kez saflık olur.Dünkü yazısında Bekir Coşkun da bunu çok güzel yazmıştı.Fakat tartışmalar siyaset malzemesi olarak iş yapıyor."Anlat anlat, heyecanlı oluyor" denebilecek bir ilgi topluyor..........................Ancak...Yukarıdaki satırlarım "Böyle gelmiş, böyle gitsin" diye algılanmasın.Çünkü... Etkin bir hukukla düzenlenen denetim sistemi, en umarsız

Yazının Devamı

Neyin var?

31 Ocak 2006

Her ikisinde de abartılmış "kuş gribi" yayınlarının etkisi var. Kendi ayağımıza kurşun sıktık.Bu ortamın "kriz yönetimi" yöntemiyle aşılması gerek.Çok yazık olabilir.Tavukçuluk sektörü çökmekte. İhracat, sadece pazarını değil, üretim sektörünü de yitiriyor. "Türkiye'nin nesi" var?Ve Türkiye'nin gündemi de ansızın bir "neyin var"a kaydı.Bu bağlamda birkaç satır........................Malvarlığı tartışması da "dokunulmazlıkların" tartışmasıyla aynı platforma kayacak gibi görünüyor.Yani...AKP, "Dokunulmazlık, sadece parlamenterler, bakanlar, başbakanlar değil, tüm dokunulmazlık ayrıcalığı olanlardan da kalkmalı" demiyor mu?Yani, "Parlamentonun yanı sıra, üst düzey bürokratlar, asker ve yargıyı da kapsayan genel bir uygulamaya dönüşmeli" görüşünde.AKP iktidardır.Görüşü buysa -ki öyle görünüyor- çıkarır yasayı ve uygular.Kimseye de laf düşmez. Tabii buna iş hayatını da katmalıdır. Yani özel kesimi..........................Aynı yaklaşımla...Yasanın "mal beyanı" istediği kesimler için de bir yasa var. Bu yasa, -maaşlı olanlarla, emekliler ve dışarıdan telifle yazanlar farklılığı nedeniyle kapsamı net olmasa da- aralarında medya da bulunan siyasetçi, asker, bürokrat gibi bir dizi

Yazının Devamı

Yaşamın sihirli kelimesi

29 Ocak 2006

Çam ağaçları gölgesinde sadece 3 masa vardı. Balık, roka ve enfes Ege mezeleri... Mehmet Kemal'in deyimiyle "keyifli bir öğlen rakılaması" yapıyorduk. Arkamızdaki masada bir İtalyan çift vardı. Birkaç kadehten sonra masalar arası laflamalar da başladı. Venedik'ten gelmişler. 10 gündür Göçek ve Fethiye koylarında doğayla sevişiyorlarmış. Kadın uzunca boylu, ravioli dolgunuydu. Mavi gözleri "güzel" bakıyordu. Arada bir hafifçe şarkılar mırıldanıyordu. Seslendim: "Biraz daha yüksek sesle söyleyin. Bizler de dinleyelim." Gülümsedi. Sordu: "Neyi istersiniz?" Sevdiğim bir İtalyanca şarkıdan dizeyi mırıldandım: "Tu sei per me la piu bella del mondo." (Benim için dünyanın en güzelisiniz.) Bir kahkaha attı. "Teşekkür ederim. Bugün sizin için söyleyeceğim" dedi. Ayağa kalktı. Masalar arasında sahne adımlarıyla sekerek yürürken istediğim şarkıyla başladı.Sonra operadan seçmelere geçti. Kristal gibi ses... Bir hamakta şekerleme yapan müziğin ve sahnelerin efendisi Mustafa Oğuz doğrulmuş soran gözlerle bakıyordu. Az sonra rakı kadehiyle o da aramızdaydı. Açıkhava Tiyatrosu konserleri için yeni bir ses keşfetmiş gibiydi......................Bu kez önümüzdeki kalabalık masadan Ankara'dan

Yazının Devamı

Notalarla uçmak...

28 Ocak 2006

Rüzgârı ağla yakalamak isterKadınlar bana kızmasın. Bu dizeler müzik dâhisi Mozart'ın. "Bütün Kadınlar Böyle Yapar" adlı operasından yansıttım.Anlatayım...Ama... "Mozart etkisi" için bir giriş yapmalıyım.5 küçük serada, kadife çiçeği ve petunya yetiştiriliyor. Seraların hepsi aynı büyüklükteler.Aynı ışığı ve suyu alıyorlar. Toprakları da aynı.Birinci seradaki bitki grubuna Bach, ikincisine Hint klasik müziği, üçüncüsüne yüksek sesli Rock, dördüncüsüne de Country-Western dinletiliyor. Beşinci seradaki bitki grubuna hiç müzik dinletilmiyor. Sonuç... Bach ve Hint müziğinin bitkilerin büyümesini büyük ölçüde artırdığı görülüyor. Çiçekleri daha bollaşıyor.Rock çalınan serada ise bitkiler büyümeye direniyor gibiler.Country-Western çalınan seradaki bitkilerle hiç müzik çalınmayan beşinci seradaki bitkiler, neredeyse benzer bir gelişim gösteriyorlar.Müzik -görülüyor ki- doğayı bile etkiliyor.Bu deneyi yapan Dorothy Retallack, önce çiçekleri uzun süre incelemiş. Gözeneklerinin en fazla sabahın ilk saatlerinde, doğa, kuş sesleriyle canlanırken açıldığını, o saatlerde çiçeklerin canlandığını, boylarının büyüdüğünü saptamış.Aldığı esinle seralara müzik yayınına yönelmiş. Müzik, insanları da

Yazının Devamı

Başı açık namaz...

27 Ocak 2006

Ve ilk kadın vaizdir. Başbakan Erdoğan'ın basın danışmanlarından Cüneyd Zapsu'nun eşi ekseninde başlatılan "Başı açık ve kadın-erkek karma namaz kılınır mı?" tartışması bağlamında onun görüşleri şöyle:"Başörtüsü, namazın şartlarından biri değildir. Bu olay sansasyon yaratmak için değilse, kendi zihniyetindeki insanlarla bunu yapıyorlar, başka insanları rahatsız etmiyorlarsa bir şey denemez. Ancak toplumun tepkisini çekmemek, huzuru bozmamak için cemaatle namaz kılınırken baş örtülmesi alışkanlıktır. Bu cemaat kuralıdır, namaz cemaatle kılınıyorsa bu kurala uymak lazım. Cemaate saygı, itilmemek, itmemek meselesi. Ama kendileri , yani cemaat başı açık namaz kılmayı makul görüyorsa kimse bunu bozmaya yeltenmemeli. Ben cemaatle namaz kıldığımda başımı örterim, ancak yalnız kıldığımda başımı açtığım olmuştur.".........................Özetle...1- Başörtüsü, namazın şartlarından biri değildir.2- Beyza Bilgin hocanın da yalnız namaz kılarken başını örtmediği oluyormuş.3- Cemaat halinde namaz kılınırken başı örtmek bir gelenek ve saygı kuralı.4- Kendi aralarında ayrı bir cemaat oluşturanlar ayrı bir mekânda hep birlikte namaz kılıyorlarsa ve başı açık olmak diğerlerine saygısızlık

Yazının Devamı

Yumruk gibi

26 Ocak 2006

Açayım.......................Türkiye, AB ülkeleriyle ilgili müktesebatı yeni 10 üye ülkeye de yayan "Ek Protokol"ü imzalayarak Güney Kıbrıs'a, limanlarını, havaalanlarını açma taahhüdünde zaten bulunmuştu.Şimdi..."Biz limanlarımızı, havaalanlarımızı Güney Kıbrıs gemilerine ve uçaklarına açarız ama şu şu şu şartlarla..." diyerek bir dizi koşul sıralamanın pratikte bir yararı olabilir mi?Yani... "Kuzey Kıbrıs'a ekonomik ambargo kalkarsa... Kuzey Kıbrıs'a uçakların inmesine, Güney Kıbrıs karşı çıkmazsa... Kuzey Kıbrıs'ın AB ile ticareti Güney Kıbrıs tarafından engellenmezse" gibi bir dizi koşulun "kıymet-i harbiyesi" ne?Türkiye, kendi Dışişleri Bakanı'nın imzasıyla limanlarını ve havaalanlarını AB ülkelerine açtığı gibi yeni 10 ülkeye de açmayı Ek Protokol'le taahhüt etmiş değil mi?Etmiş. Güney Kıbrıs da bu 10 ülkeden biri değil mi? Evet... Peki... O halde zaten alıp cebine koyduğu bir hak karşılığı olarak Güney Kıbrıs neden bir dizi koşula evet desin?.. Bu diplomasi geometrisinde, Rum tarafını sıkıştıracak bir köşe, bir açı bulamıyorum.........................Türkiye, öyle bir strateji çizmeli ki ya da çizmeliydi ki, bu son açıklama, stratejiyle amaçlanan hedefin yol haritasında

Yazının Devamı