Romancı ve rektör olma çocuğum

16 Aralık 2005

Televizyonda özellikle gece saatlerinde izlenen söylemler ve görüntüler bilinçaltına kaydedilir. Televizyon izlemeyen birey, tüm yaşamı boyunca en fazla 60-70 kez doğal ya da kaza ölümleriyle karşılaşır.Oysa... TV izleyen birey, en az 1000 kez cinayetle karşılaşıyor.Bu görüntüler bilinçaltına kayda alınıyor.Bir süre sonra nedenini bilmediği kaygılar, korkular hissediyor.Gereksiz ve nedensiz psikolojik tepkileri oluşuyor. Bunu, paranoyak toplum teşhislerinde bireylerin travmalarının toplamı olarak da algılayabiliriz..................Televizyonları açıyorsunuz... Ekranda Türkiye'nin yaşayan en büyük iki romancısından biri olan Orhan Pamuk'un "3 yıla kadar hapis istemiyle yargılanacağı" haberleri... Suçlama konusu, "Türklüğe hakaret..."Kim? Daha 1 yıl önce "Nobel Ödülü için aday gösterilen Türk yazarı..."Kitapları, çeşitli dillerde çevirileriyle en çok satanlar listesinde... Acaba... TV'lerdeki "cinayet görüntüleri" gibi "düşünceye ve söyleme linç" görüntüleri de bilinçaltlarına kaydedilmiyor ve travma yaratmıyor sanılabilir mi? Düşünceye, özgürlüğe, demokrasiye, hoşgörüye, karşıt fikirlere karşı tepki veren toplumsal paranoya böyle travma birikimleriyle oluşmaz mı?Nedeni

Yazının Devamı

Pankart açmam

15 Aralık 2005

AKP için bu aşınma daha da etkindir.Çünkü... Parlamentonun yüzde 65'ine sahip olmanın görsel heybetiyle başı bulutlardadır.Oysa... Seçimlerde kullanılan oyların sadece yüzde 35'i, genel seçmen sayısının sadece yüzde 25'ini alabilmiştir.Seçim sisteminin çarpıklığı nedeniyle seçmenin yüzde 50'si parlamentoda temsil edilmiyor.Yani... AKP'nin yüzde 65'lik heybetli parlamento hacmini, yüzde 25'lik temeli taşıyamıyor.Demiri, çimentosu eksik binaları andırıyor.Ve... "Çeyrek" azınlıkla, topluma dayatmaları, bir yere varamıyor........................Alkole "kırmızı çizgili karantina bölgeleri" oluşturmak kalkışımı bunlardan biri...Kamuoyunda öyle tepki sarsıntıları oluştu ki, eksik demir ve çimentolu temel üzerine yükselen heybetli iradeyi iyice sarstı.Antalya'da ve İstanbul'da "karantina" girişimleri geriye çekildi.Görünüş kurtarıldı.Vitrinin gerisinde kalan, özellikle turistik olmayan Anadolu illerinde, kasabalarında "alkole karantina" uygulamasının sürmesi ve yaklaşan seçimler için radikal/muhafazakâr oylara yatırım yapılması zihniyeti gündemde tutulacaktı.Gerçekten bu "sessiz ve derinden" uygulama, küçük yerleşim bölgelerindeki belediyeler tarafından

Yazının Devamı

İki dava

14 Aralık 2005

Pamuk, mahkemeye çıkıyor. Onun yargılanması zaten Türkiye için bir sorun...Dünyanın gözü, Şişli'deki apartmandan bozma mahkeme salonunda.Küresel büyük imzalar, Pamuk'a destek bildirisi yayımladılar.Hadise, dünya medyasının gündeminde...Ermeni diasporası için bu, yıllardır arayıp da bulamadıkları "çifte kat kaymaklı ekmek kadayıfı" lezzeti...Ama...Dahası... Türkiye güvenlik güçlerinin çok dikkatli ve özenli olmaları gerek.Kendine "durumdan görev çıkarmak" misyonu vehmedenler, Pamuk'a -ağzımdan yel alsın- bir silahlı saldırıya kalkışabilirler.Zaten bu yolda tehditler var.Elbette Pamuk'unki dahil tüm insanlar için kutsal yaşam haklarının yanındayız.Ayrıca... "Düşünceyi ve söylemi yargılama" görüntüsü ötesinde, Türkiye üzerine "kan" gölgesi de düşmemeli.Sadece mahkemede değil, tüm yaşamıyla Orhan Pamuk ve Pamuk'lar devlet tarafından ciddi korumaya alınmalıdır.Pamuk'un bu düşüncelerini ve söylemlerini elbette paylaşıyor değilim.Ama... Keşke bütün bu olanlar Türkiye gündeminde hiç yer almasa.....................Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Rektörü Aşkın, nihayet mahkemeye çıkıyor.Bir rektör ki... Suçlamada "çete" iddiasıyla yargılanacak.Ama... İçeride sadece tek başına kendisi...Bu

Yazının Devamı

K. Irak / Bask

13 Aralık 2005

Ya sonra?..Aradan sınır geçen ve yan yana iki "ayrı" devlet coğrafyasında kalan "aynı" etnisitelerin günümüz siyasetine yansıttıkları bir örnek var... İspanya'nın Bask bölgesindeki Basklarla, Fransa'nın Basklarını, Fransa-İspanya arasındaki sınır birbirlerinden ayırır.Elbette kan çeker. Birbirlerine sempati duyarlar.Aynı ve çok zor olan Bask dilini konuşurlar. Müzikleri, kültürleri, gelenekleri aynıdır.Ama... Bağımsız bir Bask ülkesinde birleşmek hedefleri hiç olmamıştır..................Bunun nedenlerinden ilki "ekonomiktir."Bask bölgesi, fert başına milli gelirin tavan yaptığı coğrafyalar arasındadır.Basklar, İspanyol yönetimine karşı sürekli başkaldırı halindedir. Bağımsızlık isteyen siyasal örgütleri vardır.Fakat... Ekonomik durumları kendilerine oranla hayli geride olan Fransa Basklarıyla birleşme projesi yapmazlar. Çünkü zenginliklerini paylaşmak ve neredeyse yarı yarıya yoksullaşmak istemezler.Tabii Fransa'dan da bir kopmanın sağlanamayacağı gerçeğini algılayacak kadar da Avrupa siyasetinin bilincindeler.Fransa'nın Basklarına gelince... Onlar burunlarından kıl aldırmazlar.Öylesine özerktirler ki, II. Dünya Savaşı'nın Alman işgali yıllarında Alman silahlı kuvvetleri,

Yazının Devamı

Saki ve kırmızı çizgiler

11 Aralık 2005

Homoseksüellerin kilise tarafından tanınmak istemelerinin ve evlenme talebinde bulunan rahiplerin beni kızdırdığını itiraf etmeliyim.Bir camiye girmeden önce ayakkabılarımı çıkarırım.Eğer ayakkabılarımı çıkarmamak istiyorsam, başka bir yere giderim." ....................Umberto Eco, 20 yaşına kadar, Katolik eğitimi etkisindeymiş. Sonra "agnostik (Tanrı'nın varlığından kuşkulu)" olmuş. Umberto Eco ile İtalya'nın aydın din adamlarından biri olarak bilinen Cardinal Martini, birbirlerine mektuplar yazarak belirli konuları soruyor ve yanıt veriyorlar.Bu soru ve yanıtları içeren "İNANÇ ya da İNANÇSIZLIK" kitabını, bir solukta ve keyifle okudum.Kitapta bir agnostik ile bir din büyüğünün yansıttıkları şu dünyanın "birlikte ve insanca yaşanır olması" formülü, hem üsluplarında, hem de fikir özlerinin buluştuğu ortak paydada algılanıyor. "Laisizm" kavramının içini dolduruyorlar.Formül son derece yalın:"Karşılıklı gerçek sevgi ve saygı..."İnançlılar ve inançsızlar arasındaki ortak alan dayatmayı, saygısızlığı dışlayan laisizm.....................Eco'nun en duyarlı soruları bile diyalog sorunu yaratmıyor.Örneğin... "İsa Peygamber, bir tesadüf Japonya'da doğsaydı ve Hıristiyanlık Japonya'da

Yazının Devamı

Derviş BM'nin başına mı?

10 Aralık 2005

ABD Dışişleri Bakanlığı eski Müsteşar Yardımcısı ve Bosna'da barışı sağlayan Dayton Anlaşması'nın mimarı, Kıbrıs işleri eski sorumlusu Richard Holbrooke, 4 gazetecinin de katıldığı Rahmi ve Mustafa Koç'un öğle yemeğinde, "Derviş'in adaylığının olasılığına" işaret etti.Holbrooke'un görüşü şöyle:"Türkiye, Avrupa ülkeleri grubunda... Avrupa'da başka bir İslam ülkesi yok. ABD de Derviş'in adaylığını destekleyebilir. Ancak... Asya grubundan da bir İslam adayı çıkabilir. Çin eğer Asyalı bir Müslüman aday için ısrarlı olmazsa, Derviş'in Genel Sekreter seçilme olasılığı büyür.Avrupalı aday ise, Fransa'nın tavrı ile yakından ilgili.Fransa, Genel Sekreter'in iyi Fransızca bilmesini şart koşuyor.Derviş'in Almanca ve İngilizcenin yanı sıra Fransızcayı da çok iyi konuşması, eğitiminin bir bölümünü Fransa'da yapmış olması da artı etken."...................Holbrooke, daha önce Koç yöneticilerine yaptığı konuşmada ise, Türkiye'nin "vazgeçilmez" olduğunu vurguladı.Ardından "ABD-Türkiye ilişkilerinin son 4 yılda yaralandığını, yıprandığını" söyledi.Şöyle dedi: "2003'teki TBMM kararı, ABD'de çok farklı yorumlandı. Benim de Türkiye için yararlı olabilirdi diye düşündüğüm -ABD birliklerinin Kuzey

Yazının Devamı

Kopan teller

9 Aralık 2005

"Uyumsuz" sesler yükseliyor.İktidar partilerinde 'Kışla disiplini' nefes aldırmaz hale geldiğinde, böyle "itaat suçları" işlenir.Bunlardan bazıları siyasetin kilometre taşlarını oluşturabilir.Örneğin... Demokrat Parti Samsun Milletvekili Naci Berkman, Demokrat Parti Grubu'nda "gidişatın iyi olmadığının" işaretlerini veren bir konuşma yapmıştı.Keşke yanılmış olsaydı...Ama... "Hazin" gelişmeler onu haklı çıkardı.27 Mayıs Askeri İhtilali, Demokrat Parti iktidarını noktaladı.Cumhurbaşkanı Bayar, Başbakan Menderes, bakanlar, milletvekilleri "dehşetengiz" Yassıada Mahkemesi'nde yargılandılar. Bir başbakan ve iki bakan idam edildi.Bunlar asla onaylanamaz şeyler... Fakat... Gidişleri hiç de iyi değildi.Bunu hisseden ve grup kürsüsünde arkadaşlarını uyaran Berkman da, Yassıada'da diğerleriyle birlikte yargılanıyordu.Başsavcı Egesel, duruşmada, Naci Berkman'ın grupta yaptığı sağduyulu konuşma nedeniyle "onun yargılanma dışı tutulmasını ve tutukluluk halinin sona ermesini, salıverilmesini" istedi.O akşam, duruşmaları izleyen gazeteciler, sanık yakınları ve ailesiyle birlikte, Naci Berkman, Yassıada'dan Dolmabahçe'ye hareket eden vapurdaydı. ..................Ancak Berkman, özgürlüğün tadını

Yazının Devamı

Referans: 'Kaygı'

8 Aralık 2005

Bir söyleşimizde şöyle demişti:"Ulus devlet olmayı başaramadık. Kabul edelim ki hakikat bu. O zaman Türkiye'yi bütün halinde tutmak için Müslümanlık elimizdeki tek referans..."Bunları söylediğinde PKK'nın yeniden saldırıları tırmandırdığı, tam azgınlaştığı süreçti.Özal, henüz "Güneydoğu'da soruna siyasal çözüm" ya da "Federalizmi de konuşmalıyız" gibi nabız yoklamalarına başlamış değildi. Ortak payda gördüğü "İslam referansına" odaklanmıştı.....................Ancak... "İslam" şemsiyesinin ayrılıkçı terörün sert rüzgârlarına dayanmayacağını, yırtıldığını görmüş olmalı ki, masa altından, çaktırmadan dirsek temasları arayarak çıkar yol arayışlarına geçti.....................Aradan 20 yıla yakın süre geçtikten sonra ne ilginçtir ki, Başbakan Erdoğan da ülke bütünlüğü için, toplumun ortak paydası olarak gördüğü "İslam" referansına yönelmiş bulunuyor.Sorgulanması gerekir.- Türkiye, anlaşılan 20 yılda hâlâ başbakanın önüne bu devletin ülkesi ve ulusuyla bir ve bütün halinde tutulacağı tutarlı formül koyabilmiş değil... Ya da tam tersi... Özal'dan 20 yıl sonra göreve gelen Başbakan bile 20 yıl öncesinin yetersizliği test edilmiş referansından başka formül üretemiyor.Türkiye'ye 20 yıldır

Yazının Devamı