Devlet'in birbirini dengeleyen 3 eşit güçten oluştuğunu öğrenirler. 1- Yasama: Toplumun özgür oylarıyla seçilmişlerin meclisleridir. Temsilde adalet ve siyasette istikrar ekseninde düzenlenmiş seçimlere dayalı olmalıdırlar. Yasaları yaparlar, oylarlar.2- Yürütme: Yasama Meclisi'nin güvenoyuyla göreve getirilen ve aynı yolla görevden alınan Başbakan ve Bakanlar Kurulu'dur. Cumhurbaşkanı da yürütmenin üst katmanıdır. Tarafsız ve sorumsuz olması -kısmen- yürütme içinde olmak statüsünü değiştirmez.3- Yargı: Tüm savcı ve hâkimlerle, onların tayin-terfi-atama-emeklilik işlemlerini yürüten Yüksek Hâkimler ve Savcılar Kurulu, tüm mahkemeler, yüksek yargı organları ve Anayasa Mahkemesi bu kapsamdadır...........................Cumhurbaşkanları da, yarı başkanlık sistemine yaklaşan önemli yetkilerle donatılmıştır.Bu 3 erkin aralarındaki kuvvet dengesi üzerinde ağırlığı vardır. Örneğin...Yasama Meclisi'nin kabul ettiği yasaları, tamamen ya da kısmen veto etmek, Anayasa Mahkemesi'ne göndererek iptal davası açmak ve referandum gibi yasama erkinin olası yanlışlarını kırabilecek ciddi yetkilere sahiptir.Veya... Tek başına hükümet kuracak çoğunluğa sahip partilerin iktidar gücünde -taşma-
Boğaz'da, Haliç'te birbirinden güzel saraylar, okullar, kasırlar, camiler... Harikulade mimari yapıtlar...Gece Boğaz'da rakı masası etrafında günün izlenimleri konuşulur.Hepsi de hayranlıklarını dile getirirler.Özellikle de Sinan'a...Mimarlardan biri, Şakir Eczacıbaşı'na "Şakir, elbette Sinan tarihin en büyük mimarlarından biri, yapıtları karşısında nefesim tutuldu" der ve şöyle devam eder:"Ama... Müşterisi kim, bir de ona bak. Benim de müşterim Muhteşem (Kanuni) Süleyman olsun isterdim."Sonra... Konu, mimarların müşterileri eksenli bir tartışmaya kayar."Şakir, iyi hoş da, bu yapıtların hepsi Osmanlı dönemine ait. Peki Cumhuriyet nerede?" diye sorarlar.Gerçekten... İstanbul'da, Cumhuriyet dönemine ait -en azından o konuşmaların geçtiği yıllar- Türkiye'nin gurur duyacağı uluslararası bir mimari yapıt yükselmedi.Cumhuriyet'in mimari açıdan, sultanlar kadar iyi müşteriler olduğu -ne yazık ki- söylenemez..........................Bu bağlamda İstanbul Belediyesi'nin 22. Dünya Mimarlar Kongresi için düzenleyip dağıttığı İstanbul Kent Rehberi'nde yer alan "İstanbul'un tarihi statüsünün ve prestijinin bozulduğu" iddiası hiç değilse mimari açıdan gerçekdışı sayılmaz.Yüce Atatürk ve
Kim o?Adalet Bakanlığı'nda vücuduna sarılı C-4'leri patlatmak için fünyeyi çeken, çalışmayınca kaçarken vurularak ölen terörist canlı bomba...Bir katile, hem de kendisiyle birlikte günahsız insanları öldürmek için programlanmış bir katile "destek" sloganları ancak böyle açıklanabilir.Hapishanedeki tutuklulara ve onların ailelerine "insani yardım amaçlı" bir kuruluş, nasıl olur da "insanlık suçlusu" bir katili destekleyebilir?TAYAD'ın "tüzelkişiliğini ve onun kurumsal yapısını, bu cinnet hali görüntülerinin" temsil etmediğine inanmak istiyorum.Herhalde TAYAD'ın adını kullananların gösterisi olmalı bu.Onlar arasında yönetici konumunda bulunanlar varsa bile gene de -dileriz ki- kurumsal bir tavır oluşmaz.Yeter ki... TAYAD yetkili kurulları, bu tavrı paylaşıyor izlenimini verecek sessizlikte kalmasınlar.Yetkili kurullar bir bildiriyle, "canlı bombanın katliam girişimini onaylamadıklarını, kınadıklarını" açıklamalılar.Sessizliği sürdürmemeleri ya da TAYAD adını kullananların sloganları karşısında seyirci kalmamaları gerekir.Bu kuruluş, temsil ettiği kesimin yararlarını koruyabilmek için kamuoyunda ağırlıklı ve saygın kalmalıdır.Aksi halde hapishanelerde yaşanan dramlara karşı savaşım
Türk Telekom'un yüzde 55'i, 6 milyar 550 milyon dolara satıldı."Özelleştirmede rekor büyüklük..."Toplam değeri 12 milyar dolar dolaylarında.Bundan 5 yıl önceki değeri 33 milyar dolardı.Yani... Bugünkü değerinin 3 katı. O zaman küresel Telekom fiyatları çok yüksekti.Bu sütunda daha önce robot resmini yansıttığım "o kafa", satışı engellemişti.Türkiye'ye, sadece Telekom nedeniyle 21 milyar dolar zarar vermiştir.Nasrettin Hoca'nın, kaybolan eşeğini bulduğu zamanki sevincini yaşıyoruz.........................."O kafa", eğer bu ihaleyi alanlar arasında "Başbakan Erdoğan'ın yakın dostu Berlusconi'nin koruması altındaki İtalyan TİM" (Telecom İtaliano Mobile) olmasaydı, acaba ne yapıp edip gene tekere çomak sokmaz mıydı? "O kafa"yı Aria'nın eski Genel Müdürü ve şimdi TİM adına mücadele eden Türkiye dostu Giuseppe Farina iyi bilir.........................."O kafa" neleri engellemedi ki!..Özelleştirme büyüklüğünde bir önceki rekoru elinde tutan TAV, Atatürk Havalimanı'nı 18 ayda bitirdi ama ihaleye çıkmak için "o kafa", ihale dosyasını, bakanlık kasalarında, makam odası raflarında 5 yıl bekletti. "O kafa", zaten her iyi ve güzele karşıdır.Önce televizyona karşı çıktı, sonra Boğaziçi
Mustafa Kemal'i toprak kabul etmedi de betona gömdüler.' O sırada 8. sınıfa geçmiş olan bir öğrenci bu sözleri sorguladı, benimle paylaştı ve ailesinin ısrarlarına rağmen artık kurslara gitmek istemediğini söyledi...".........................Yukarıdaki satırları, Ruhat Mengi'nin Vatan'daki köşesinden aldım.Çocukların beynini yıkamak için, bu kadar iğrenç bir yalan düşünülemezdi.Bu topraklardaki varlığını borçlu olduğu Atatürk için "O'nu toprak kabul etmedi de, onun için betona gömdüler. Anıtkabir'de yatıyor" söylemi, Türkiye'de kurulmuş olan karanlık tezgâhın yarasa beyinlerinin suçüstü belgesi gibi...Türkiye insanının yüce Ata'ya büyük sevgi ve saygısının simgesi olan Anıtkabir'i, böylesine zehirli yalanlarla aşağılamaya kalkışmak, elbette sadece körpecik beyinlerde sonuç alabilir. (*)Kuran kurslarının neden illa küçük yaşlardaki çocukları kapsaması yolundaki ısrarın nedenlerini "siyah-beyaz fotoğraf" netliğinde ortaya koyuyor..........................Düşünün ki bu olay, devletin Kuran kurslarında gerçekleşmiş. Devletin maaşlı memuru tarafından, bu zehirli söylem kusulmuş.Bir de mahalle aralarındaki kaçak Kuran kurslarını düşününüz... Küçücük beyinlere hangi zehirlerin
Her yıl düzenlenen sanat festivalleri gibi çok zor uluslararası büyük organizasyonları Türkiye başarıyla yapıyor. Şimdi de iddialı bir etkinlik olan Dünya Mimarlar Kongresi düzenlenmekte. Turizmde müthiş bir ivme kazandı. İhracatını katlayarak büyütüyor. Bir orkestra yönetimini ve düzenini gerektiren, AB ülkelerinin de üstesinden gelmekte zorlanabilecekleri evrensel olaylara imza atmaktan söz ediyoruz...Ama...Aynı Türkiye, AB için yaptıklarını, gerçekleştirdiği önemli reformları, uyum sürecinin çetin aşamalarını anlatan bir belgesel film disketi, bir broşür bile hazırlayabilmiş değil. AB toplumları sizi tanımıyor. Siz de tanıtmak için parmağınızı oynatmıyorsunuz..........................Yukarıdaki görüşleri, AB'deki Türkiye dostlarından yansıttım.Sürdürüyorum.Maastricht Kriterleri gereği, Türkiye'nin enflasyonunu yüzde 10'un altına çektiği... Dünyada Çin'i dahi aşan en büyük büyüme hızını yakaladığı... Dış ticaret hacminin 100 milyar doları aşarak, 150 milyar dolara doğru tırmanmakta olduğu bilinmiyor.Yoksul ve geri kalmış bir Ortadoğu ülkesinin ekonomik salgın hastalığıyla Türkiye'nin Avrupa'yı tehdit edebileceği korkusu var.Hasta Adam'ın yoğun bakım odası olmak istemiyor AB
"Hani müzakereler en az 10 yıl sürecekti? 2005'ten 2014'e 9 yıl... Hatta 8 buçuk yıl... Müzakerelerin 1 yıl önce bitmesi gelenek olduğuna göre 7 buçuk yıl... Yani, Türkiye ile müzakereler 7 buçuk yıla çekilmiş bulunmakta. Bir kere müzakereler açılırsa, mutlaka sonu gelir. 7 buçuk yıl sonra Türkiye'nin tam üye olması garantilenir, 8 buçuk yıl bittiğinde de resmileşir, geriye formalitesi kalır. Kabul töreni, Avrupa Birliği Marşı'nın çalınması vs...".........................Bizim sınırların ötesindeki karşıtlarımız, dün açıklanan "Çerçeve Belgesi"ni işte böyle yorumladılar.Türkiye'nin sınırları içinde, "Çerçeve Belge"ye tavırlar, bu göstergede dikkate alınarak konulmalı.Düşmanın yorumu, bazen asıl doğrunun ne olduğunu gösterir..........................Elbette, AB'ye tam üyelik "Çantada keklik... Tam üyelik 7 buçuk yılda tamam" demek değil.Ama... Türkiye AB üyelik hedefinde pusulayı şaşırmaz, yolundan sapmaz, kendi üzerine düşenleri yaparsa, sonunda hem de çok uzak olmayan bir tarihte, 1958'de başlayan yolculuğunu tamamlayabilir.........................."Çerçeve Belge" en önemli iki vurgulamayı yapmış bulunuyor:1- Üyelik müzakereleri 3 Ekim'de başlayacaktır.2- Hedef, tam
.........................Önce belirtelim ki banka hortumcuları köşeye sıkıştırıldıkça borç ödemeye başladılar. Böylece halkın cebinden alınanlar geri gelmekte... Toplum vicdanı yelpazelenmekte.Siyaset ve bürokraside kararlı çizgi, hiç sapma yapmadan sürdürülmelidir.Bu sonuçlara, yasalar değiştirilerek, boşluklar doldurularak hukuk yoluyla ulaşılmıştır. O halde "hukuk çizgisi" de hiç sapma yapmadan sürdürülmelidir.Ancak... 9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, "hukuk çizgisi"nin, kardeşi Şevket Demirel için "kırıldığı" mesajını veriyor ve "hukuk herkese lazım" diyor.Bu konuda birkaç satır... Süleyman Demirel, kardeşi Şevket Demirel'in "işadamlığından" hep övgüyle söz etmiştir: "Bizim Şevket, basiretli tüccardır. Hesabı düzgündür. Açılıp saçılmaz."Bunun kanıtı olarak bir anısını dinlemiştim. Süleyman Demirel, AP Genel Başkanı seçilmeden önce ABD'nin ünlü Morison firmasının Türkiye temsilcisi olarak devlete inşaat işleri yapıyordu. Kendini kongre hazırlıklarına kaptırdığı 1964'te Şevket Demirel'den de işlere gözkulak olmasını istemiş.Sonrasını şöyle anlatmıştı:"Şevket geldi. Canı sıkkındı. 'Ağbi sen batıyorsun. Bu işleri hemen tasfiye edelim' dedi. Bizim taahhüt ettiğimiz işlere,