<#comment>#comment>İsmail Cem’e istifa sayısının "60’ı bulduğu" söylendiğinde bir soru: İstifalar sürecek mi? Cevabı: "Öyle görünüyor" oldu."Siyaset kulislerinde yüksek sayılardan sözediliyor...
Size göre?"
Cem "Vallahi bir sorayım. Arkadaşlarda ne bilgi var" diyor.
Ona birbirinden farklı sayılar söyleniyor.
Cem beraber çalıştığı liderlerden hiç ders (!) almamış mı?
Böyle Meclis aritmetiğinin çok önemli olduğu, hele bir siyasi parti doğumunun yaşandığı duyarlı süreçlerde, liderlerin önünde çarpı, artı, eksi, çek işareti olan milletvekili listeleri vardır.
<#comment>#comment>Shakespeare "rakamları ipinden tut istediğin yere götür" demiş. Hükümetin kilitlendiği 276 sayısı ipinden çekilerek farklı yorumlarla farklı yönlere sürükleniyor.
Önce birincisi... DSP’den sadece 5 istifa daha... Hükümetin destek sayısı, böylece 276’nın altına düşer. Hükümet biter.
Eli kulağında.
Ve ikinci görüş... Hükümetin göreve devamında 276 destek oyu zaten koşul değil. Asıl hükümeti düşürmekte 276 "hayır" oyu gerek. O sayının bulunması için de DSP’den 5 istifanın yanı sıra 13 oy daha gerek. Yani toplam 17 "hayır oyu..." Ecevit ve Bahçeli’nin "bulsunlar 276’yı düşürsünler" söylemi ve "seçimlere kadar bu hükümetle devam" duruşu bu ikinci 276 yorumuna dayanmakta.
17’yi bulmak zor olabilir.
Hükümet ayağını sürüye sürüye... Hiçbir şey yapamadan ve "Hasta Adam" etiketini Türkiye üzerine iyice yapıştırarak seçimlere ulaşmaya çalışır.
<#comment>#comment>İsmail Cem’e anket sonuçları geliyor. Örneğin... milliyet.com.tr anketinde "Cem - Özkan - Derviş üçlüsünün kuracağı partiye oy verir misiniz?" sorusuna katılımcıların yüzde 56.2’si "evet" cevabını vermiş.
Hayır" diyenlerin oranı yüzde 30...
turk.net’in de bir anketi var.
Soru: "İsmail Cem’in açıklamalarını yeterli buldunuz mu?"
Katılımcıların yüzde 52’si "Konuya çok hakim. Dediklerini yapacağına inanıyorum" cevabını tıklamış.
Yüzde 25’si ise sarı ışıkta bekliyor; "Tavrı olumlu ama, icraatını görmek gerek."
<#comment>#comment>İsmail Cem, cumartesi ve pazar günlerini "partinin kuruluş çalışmasını" yaparak geçirecek. "Pazartesi de düğmeye basarız" dedi. Yani hızlı gidiyor. "Erken" hatta bir "yıldırım" seçime, yeni partinin hazır olması gerek.
Cem, 1970’li yılların başında yayınladığı kitabının önsözüne şu söylemi yazmıştı: "Dünle beraber gitti cancağızım, ne kadar laf varsa düne ait."
Cem, liderliğini açıkladığı basın toplantısında gene Mevlana’nın bu söylemini dile getirdi.
Yani... Cem siyaset yolculuğunu 30 yıl önce başlatmıştı.
Cem’i yılacak ve geri çekilmeye zorlanacak siyaset fantezisi sanmamalı kimse.
<#comment>#comment>Başbakan Ecevit dün Kemal Derviş’e "Hem yeni bir siyasi oluşumun içindesiniz, hem bu hükümette bakansınız. İkisi bir arada yürümez" mesajını veriyor.
Bunun üzerine Derviş, yeni oluşumun lideri İsmail Cem ile konuştuktan sonra istifa mektubunu yazıyor ve Ecevit’e gönderiyor.
Ecevit istifa mektubuyla birlikte Çankaya’ya, Sezer’e çıkıyor.
Sezer, herhalde sağduyulu ve duyarlı bazı çevrelerle zaten ilişkidedir. "Ekonominin şu duyarlı sürecinde Derviş’in görevde kalmasının yararlı olduğunu" söylüyor.
Ecevit’e, "İsterseniz bunları Sayın Derviş’e de söyleyebilirim" diyor. Ardından Sezer, telefonda Kemal Derviş’e bu söyleminin arkasında duruyor; "Vatanın size ihtiyacı var."
Derviş’in "Şu sıra görevde kalmam gerektiğini düşünüyorum ama istifam istendi" cevabı üzerine Sezer gene de onun hükümette kalmasını rica ediyor.
<#comment>#comment>CEM istifadan önce Ecevit’e giderek "Başkanlığa aday olabileceğini, ancak kendisini Ecevit’in aday göstermesi halinde kabul edebileceğini" hâlâ söyleyebilir mi? İki seçeneğin de odağındaki Cem, dün Derviş’le birlikte Özkan’ın koordinasyon yeteneğini de yanına aldı.
Ecevit’in bugünkü vahim hatasını Demirel 1971’de yapmıştı. Yıllar önce ona sormuştum:
"Siyaset yaşamınızın en büyük yanlışı nedir?"
Cevabı şöyle olmuştu:
"Demokratik partinin kurulmasına ve partimizin bölünmesine neden olan istifaları önlememek en büyük yanlışımdı. Onlar benim kader arkadaşlarımdı. İstifalarını durdurabilirdim. Gittiler... Bir daha hiçbir zaman başında bulunduğum parti tek başına iktidar olamadı. 12 Eylül 1980 ihtilaline böyle zayıf ve yamalı bohça hükümetlerle sürüklendik."
Ecevit, Özkan ve arkadaşlarını adeta istifaya iterek, Cem’i durdurmakta geç kalarak o vahim hatayı tekrarlıyor.
<#comment>#comment>İSMAİL Cem, ayrılırsa onunla birlikte DSP'den bir çığ kopar. Bu gelişme için geriye sayım başladı. İşlevini bitirmiş DSP yerine, ikinci DSP oluşumu başlamalı. Ama Özkan'la ayrılanlar "Merkez partisi" iddiasında bulunurlarsa buruşturulup çöpe atılırlar. Boşluk, merkezde, merkezin sağında değil, solunda.
Tansu Çiller, dün Ecevit’e soruyor:
"- Çekilmeyi düşünüyor musunuz?"
Cevap:
"- Hayır..."
<#comment>#comment>Özkan’ın elbette bir "B" planı vardı. Kendisinin ve çorap söküğü gibi gelen istifalarının bir amacı olmadığı düşünülebilir mi?
Derviş de bankacılara "Cumhurbaşkanı ve Genelkurmay’la konuştum.
Siyaset beni çekiyor. Aktif siyasete girerek siyasi belirsizliğe çözüm oluşturmaya çalışacağım. Birkaç hafta içinde sonuca ulaşılır" derken elbette boş konuşmuyordu. Bildiği olmalıydı.
Cumhurbaşkanı neden "tatile çıkmayacağını ve Ankara’da kalacağını" açıkladı? Düğmeye basma zamanının geldiğininin bir işareti... Liderler toplantısında, Derviş boşuna mı "Ecevit’e sağlığınızdan kaynaklanan siyasi belirsizlik nedeniyle ekonomi kötüye gidiyor" demişti? Rüzgara karşı adım attığını bilmediğini kim düşünebilir?
Ve Yılmaz, "Sizin doktorlarınızın gizli raporuyla olmuyor, topluma bir sağlık kurulunun raporu açıklanmalıdır" derken o raporun "Ecevit başbakanlık yapamaz" mesajını vereceğini tahmin etmiyor muydu?
Sonra... Bahçeli neler hisseti de "erken seçim" dedi?