<#comment>#comment>Yoksa sorun Bülent Ecevit’in rakı içmemesi mi?
Gazeteci Stephen Kinzer şöyle yazıyor:
"Türkiye’de edindiğim ilk arkadaşlarım bana eğer gerçekten ülkelerini anlamayı istiyorsam bol miktarda rakı içmem gerektiğini söylediler. Bunu söyleyenler akıllı insanlardı, ben de tavsiyelerine uydum. Her yıl Türkiye’deki yıllık rakı tüketimi bir milyon litreden biraz daha fazla artmaktadır ve bu artışa benim katkım hiç de az olmadı.
Rakı şişedeyken tamamen saydamdır ama nadiren o haliyle içilir. Rakı suyla karıştırılır ve bu işlem rakıyı yarı şeffaf hale getirir. Bunu içmek insanın Türkiye’yi kavrayışı üzerinde de aynı etkiyi yapar. Bir ya da iki kadeh sonra ilk başta açık görünen şeyler belirsizleşir. Şişe boşaldığında ise her şey bulanık ve karmaşıktır. Ama yine de Türkiye hakkındaki gerçekler en iyi şekilde bu uyarıcı sis yoluyla anlaşılabilir."
Ecevitler ise, İngilizler’in "çay içmek" gelenek ve kültür coğrafyasındalar.
Bir süredir sırf kendileri nedeniyle Türkiye’yi efkar bastığından rakı tüketiminin arttığından habersiz görünüyorlar.
<#comment>#comment>Derviş’in siyasete semahı umut verdi.
Güven için işte son test. Derviş, Ecevit’e fark attı. Liderler zirvesinden sonra Ecevit "çekilmeyeceğim" mesajını verdi, ekonomi inişe geçti. Dün sabah Derviş, bankacılarla toplantı yaptı.
Siyasi çözüm için aktif olacağım. Siyaset beni çekiyor. 3 - 5 haftada siyasi çözüm oluşur" dedi. Dolar düştü, borsa yükselişe geçti.
Kim isteniyor?.. Kim daha güven verici?... Apaçık ortada.
Toplumda "yeniye" ve "yıpranmamışa" özlemi var.
<#comment>#comment>Gelişmelere "referans" olabilir. Tabii... Eğer Yılmaz, Çiller ve Erdoğan, DMG Frankfurt tesislerinin açılışındaki söylemlerinin arkasında dururlarsa...
Durmazlarsa, söylemleri kendilerine ve özellikle Çiller’e hatırlatmak için gene referanstır.
Doğan Medya Grubu’nun (DMG) Frankfurt’taki görkemli basım tesislerinin açılışı davetinde bir ara zaman tüneline daldım.
Yıl 1969... Almanya’da basılan ilk Türk gazetesi Akşam’dı.
Almanya’da gazete basmak girişimi "delirmiş mi bu adam" diye kuşkuyla sorgulanıyordu.
Akşam’ın ilk Almanya baskısını Milliyet’in uzun süre başyazarı olan üstadımız Altan Öymen yönetmişti.
<#comment>#comment>Siyasetin miladı "Yüksek Askeri Şûra..." O toplantıya Başbakan’ın katılması, tayin, terfi, emeklilik kararlarını imzalaması gerekiyor.
Genelkurmay Başkanı Orgeneral Kıvrıkoğlu’nun emekliliği gibi duyarlı kararlar gündemde.
Ecevit’in, "Başbakanlık koltuğunu son kullanma tarihi" bu olabilir.
O süreçte Ecevit’e verilen "yatak istirahati" de bitmekte. Doktorlarının yeni raporu belirleyici olacak.
Ve neyin olacağını görmek için nelerin olmayacağının görülmesi bağlamında gereken "zaman" yaşanacak.
<#comment>#comment>Türkiye’yi yataktan yönetmek mümkün mü?Atatürk bu sorunun cevabını şöyle vermiştir: "Fuat Paşa (Ali Fuat Cebesoy) bizde hiçbir şeyin yataktan yönetilemeyeceğini bilirsiniz.
İkinci Dünya Savaşı beni yataktan kımıldayamayacak bir durumda yakalayacak olursa memleketin hali ne olacaktır? Ben devlet işlerine müdahale edecek bir duruma gelmeliyim. Mutlaka işin başına geçmem gerek." (Avrupa Birliği’nin neresindeyiz? Metin Aydoğan, Kum Saati Yayınları sf. 89 ve "British Policy and Turkish Reforme Movement" F. E. BAİLEY, Cambridge 1942, ak, Stefanos Yerasimos, Belge yay. 7. Baskı, 2001 sf.55)
Atatürk kendisinin bile Türkiye’yi yataktan yönetemeyeceği görüşünde...
Yani, İstiklal Savaşı Başkomutanı, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu...
Hilafeti kaldıran güç...
Ebedi şef..
<#comment>#comment>Rüzgar tanrıçası onların ayaklarına birer öpücük kondurur. Futbol yıldızı işte ayaklarında bu öpücüklerle doğar. Top, onlara parlayarak ve gülücükler dağıtarak gelir.
Futbol yıldızlarıyla dans eder. Yukarıdaki anlatım Eduardo Galeano’dan. Türkiye’ye onur armağanı sunan millilerimiz de, rüzgâr tanrıçasının ayaklarına öpücükler kondurarak yeryüzüne yolcu ettiği yıldızlardır.
Liderler zirvesini yazacakken Galeano’nun "Gölgede ve Güneşte FUTBOL" kitabı öylesine güzelliklere çekti ki, hâlâ dünya üçüncülüğü büyüsü içinde olduğumu hissettim. Kopamadım.
O halde kitabın sayfalarında keyifli yolculuğa devam.
Futbolcu topa âşıktır. Çoğu çapkındır. Uçarıdır.
<#comment>#comment>Diplomasi sihirbazı Richard Holbrooke’den öğle yemeğinde "onun gözüyle Türkiye"yi dinliyorduk... Saat 14.00’te "Şu anda hayat duruyor. Sadece futbol var. Ben de susuyorum" dedi. Odadaki TV açıldı. Ve Hakan’ın golü...
İnanılır gibi değildi. Aramızdan biri golü "İşte Holbrooke’nin anlatmak istediği şey" diye yorumladı.
Holbrooke, yemek boyunca Türkiye’nin stratejik önemini anlatmıştı.
Holbrooke’ye göre, "Soğuk savaş döneminde Batı için Almanya ne idiyse, şimdi de Türkiye o... Uluslararası ilişkileri kuvvet belirler. Türkiye’nin elindeki kartlar çok kuvvetli. Ancak yönetimler iyi oynayamıyor."
Neden?
Holbrooke’nin açıklaması şöyle:
<#comment>#comment>Başbakanlık Müsteşarı Ahmet Şağar dün bu köşede yayımlanan iddiayı doğruladı. Başbakan Ecevit’in sağlık durumu için hem ilk ve hem de dünkü son rapor, Başbakanlık Müsteşarlığı’na verilmiş.
Müsteşar Ahmet Şağar "Ancak İstanbul’da olduğum için bu sonuncusunu henüz okuyamadım" dedi.
Yani, Ecevit’in sağlığı için Başkent Üniversitesi Hastanesi raporu, devlet arşivine girmiş bulunmakta.
Ecevit’ in hekimleri, Hipokrat yemini güvencesindeki "gizlilik ilkesi" ile "Ulusal Güvenlik" gereği "toplumun bilme hakkı ve tıbbın bilgilendirme zorunluluğu" arasındaki ince çizgideler.
Başbakanlık Müsteşarı Şağar’ın gösterdiği duyarlılığa teşekkür ederim. Bürokrasiye örnek olmalı.
Devletin zirveleri raporu istettiler mi?