Guinnes Rekorlar Kitabı'na geçen, Shear Madness adlı komedi "Şen Makas" adıyla İstanbul'da.
Boston'da 18, Chicago'da 16, Washington'da 11 yıldır sürekli ve kapalı gişe oynanan bu tiyatro yapıtından, Ankara'da hükümet arayışlarına bir önemli ders ve mesaj var.
Önce...
Oyundan söz edeyim...
Yıllar önce, İsviçreli bir yazara ait olan bu polisiye tiyatro oyunu, ABD'de gösterime girmiş ve hiç de ilgi çekmemiş.
Artık, öylesine boşvermişlikle oynanıyormuş ki... Oyuncular, zaman zaman salondaki izleyicilere laf atmaya başlamışlar.
Sonra...
Bülent Ecevit'in, Baykal'a götürdüğü hükümet önerisi bağlamında, etkenlerden en belirleyici olanı - herhalde - "psikoloji." Birincisi... Toplum psikolojisi. İkincisi... Aralarındaki ilişkinin kişisel psikoloji boyutu. Her iki konuda da yeterli hazırlığın yapıldığı, uygun ortamın sağlandığı söylenemez. Ecevit, Baykal ile konuşmaya giderken, kamuoyunu "kuracağı azınlık hükümeti için" yüksek voltajda elektriklendirmiş değildi. Baykal'ın üzerinde direnemeyeceği bir toplumsal baskı oluşmamıştı. Kendini, karşı koyamayacağı, köşeye sıkışmış konumda görmüyordu. Tersine... Ecevit'in önerisine karşı formül dahi hazırlamıştı. Ecevit ile kurmayları, hesaplarını "Baykal, sol bir hükümete destek
"Demokrasi, okurken güzel, oynanırken kötüdür; bazı yazarların oyunları gibi..."
Bernard Shaw'a ait bu söylem, son zamanların siyaset manzaraları için geçerli bir yorumdur.
Demokrasi, eser olarak iyi... Başroldekiler bekleneni veremiyor.
Oyunu bazen seyredilmez hale getiriyorlar.
Ama...
Perdeleri, bu yüzden indirecek değiliz.
Sahnelerin ünlü deyimiyle, "Gösteri sürmelidir. (The show must go on)" Ankara'da hükümet kurma sürecinden sahneler, böyle değerlendirilmeli. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel tarafından, Parlamento'nun 4. büyük partisinin lideri, eğer hükümeti kurmakla görevlendirilmişse... Zaten, geleneklere aykırı bir uygulama apaçık ortadaysa... O zaman, Türkiye'de, geniş tabanlı ve çoğunluğa dayalı bir hükümet kurulacak yerde, azınlık hükümeti girişimi de fazla
Lösemiyi yenerek yeniden doğan büyük tenor Jose Carreras'ı dinlerken, zaman zaman onun ve orkestranın görüntüleri silikleşiyordu. Anılarımdaki Aytaç'ın yuvarlak güleç yüzü, sahneyi dolduruyordu.
Aytaç'ı, lösemili bir çocuk olarak tanımıştım.
Şu mektupla:
"KART HAMİLİ YAKINIM DEĞİLDİR.
Bu nedenle, ne kadar haklı ve samimi olsa da, yayın yoluyla yardımcı olmanıza gerek yoktur.
Çünkü, 3,5 yıldan beri lösemi hastası olan 14 yaşındaki AYTAÇ'a, bir üniversite hastanesi ve İstanbul Bizim Lösemili Çocuklar Vakfı 'Yurtdışına gitmesi gerekir' diye bir heyet raporu verse, bu rapor, Türkiye'nin tek hakem hastanesi olan Ankara Numune Hastanesi Sağlık Kurulu'nca, 'kendi imkanlarıyla yurtdışına gitmesi gerek' şeklinde teyit edilse, Sağlık Bakanlığı'nca onansa ve İçişleri Bakanlığı yardım kampanyasına izin verilse de, sizin yardımcı olamanıza gerek yoktur. Zira, devletin dahi sahip çıkmadığı ve en az 50
1973 Genel Seçimleri'nin bir gün öncesiydi.
Devrin İstanbul Sanayi Odası Başkanı Ertuğrul Soysal, - üvey - oğlu Cen Ajans'ın sahibi Nail Keçili ile birlikteydik.
Soysal, "Bu seçimi Ecevit alacak. Yeni şeyler söylüyor. Oyumu da ona vereceğim" dedi.
Ertesi gün, sandıklar açılıp CHP'nin en yüksek oyu aldığı açıklanmadan saatler önce, sermayenin prensi sayılabilecek Soysal, Ankara'ya, Ecevit'e bir telgraf çekmişti:
"Başarınızı şimdiden kutluyorum" mesajını göndermişti.
İlk kez, Demokrat Sol iktidara adım atıyordu.
Gece, CHP'liler şenlik yaparken, Ecevit te "Gerçekten üretim yapan sanayi bile bizi kutluyor" diye açıklama yapıyordu.
Bülent Ecevit,'in başbakan adaylığı, TÜSİAD tarafından destekleniyor.
Ne ilginç...
Ecevit, ilk kuruluş yıllarında, TÜSİAD kongrelerine gelmemişti.
Çünkü... Dönemin siyaseti gereği...
Demokratik Sol hareketin umudu, zenginler kulübünün toplantısında görünemezdi.
Sanıyorum, 1974 yılıydı.
TÜSİAD Genel Kurulu, Tarabya Oteli'nde toplanmıştı.
Juventus - Galatasaray maçından, medyaya yansımamış birkaç görüntü yansıtayım...
Maç öncesi, emniyet güçleri, tekerlekli bir kötürüm sandalyesine el koyuyorlar.
Sandalyenin lastikleri, patlayıcı madde dolu.
Juventus'un bulunduğu otobüs geçerken, bu tekerlekli sandalye, önüne itilip patlatılacakmış.
Gene, emniyet birimleri, iki intihar eylemine de el koyuyor.
PKK'lı İki genç kız, vücutlarına bomba sarılı olarak, otobüsün önünde ve arkasında patlamalar yaparak, hem kendilerini hem otobüsteki 35 Juventuslu'yu havaya uçurmayı planlamışlar.
Eylem, otobüs Ali Sami Yen Stadı'na geldiğinde olacakmış.
Bir uzmanın şu saptaması çok önemli:
"1994 krizi, mali kesimde başlamıştı... Sanayi ve ticareti etkileyerek krize sokmuştu.
Şimdi ise...
Kriz, ticaret ve sanayii vurdu.
Mali krize dönüşmekte.
Bundan önceki krizde, ekonominin reel kesimi sağlam olduğu için, finansal önlemlerle ve fedakarlıkla aşabilmiştik.
Bir antibiyotik yeterli olmuştu.