Yalım Erez'in hükümet kurma girişimi ile 1970'li yıllarda Orgeneral Faruk Gürler'in Cumhurbaşkanı seçilmek umuduyla, Genelkurmay Başkanlığı'ndan istifa etmesi arasında paraleller kuruluyor.
Merhum Gürler, günümüzün deyimiyle, gaza getirilmişti.
Her gün, onlarca milletvekili Gürler'e gidiyor ve onun Cumhurbaşkanlığı için oy kullanacaklarını söylüyorlardı.
Gürler de bu yalan rüzgarına kendini kaptırmıştı.
Sonunda...
Cumhurbaşkanlığı seçimi için oylama yapılırken, Parlamento üzerinde jetler bile uçtu.
Ama...
Anavatan kurmayları, Ecevit'in azınlık hükümeti kurma olasılığını şöyle değerlendiriyorlar:
"1- Sayın Mesut Yılmaz'ın, 'Yalım Bey'in girişimini desteklediğimizi bildirmiştik. Alacağı sonucu bekleyeceğiz. O, çalışmalarını ve temaslarını sürdürürken, Ecevit'in girişimini de desteklediğimizi söylemek, nezaketsizlik olur' söylemini benimsiyoruz. Ancak, çarşamba son gündür. Çünkü... 'Hükümet listesini, Demirel'in onayına çarşamba günü sunarım' diyen Erez'in kendisiydi. Sunamazsa, görevi iade eder. 2- Ecevit'in kurabileceği azınlık hükümetini destekleyeceğimizi, daha Ecevit bu formülü telafuz ettiği zaman açıklamıştık. Angajeyiz. 3- CHP yöneticileri, DSP'ye ve bize öylesine ağır ifadeler kullandı ki, içimize sindirmemiz çok zor." Bütün bu sözler, artık Yalım Erez girişiminin
Mesut Yılmaz, Çankaya'ya çıkarak, Demirel'e, "Ecevit başbakanlığında CHP azınlık hükümeti" önerisini iletmiş.
Gözlemlerini, doğrudan Başbakanlığa gelerek, Bülent Ecevit'e yansıtmıştı.
Anavatan, DYP, DSP'nin 300 oyunu arkasına alan bu formül için Demirel'in havası neydi?
Ecevit, Yılmaz'dan aldığı izlenimleri, konuşmamızda şöyle yansıttı:
"Yalım Erez'in nasıl değerlendireceğine bağlıdır.
Sayın Demirel, hükümet kurma görevini ona vermiş.
Görev hala onda.
Siyaset yazmada, açtığımız parantezi sürdürelim.
Yeni yıl sabahına, bir yılbaşı anısı yansıtalım.
Çocukluktan, delikanlılığa geçiş yıllarımızın hayalini Paris süslerdi.
Şairlerin, büyük yazarların, ressamların ve de demokrasinin esin şehri Paris... Bir yılbaşı gecesini, Paris'te geçirmek şansı oluştu.
100 yılı aşkın tarihi olan, kubbe şeklindeki tavanı harikulade işlemeli, bir tarihi bistroda...
Turistik değildi.
Gelenleri, Paris'in aydınları denebilecek sanatçılar, gazeteciler, politikacılar, televizyoncular, sinemacılar, tiyatrocular, operacılar. Giyindik, tam zamanında kapıdan içeri girdik. Ama... Üst üste öyle yanlışlarla karşılaştık ki, geceye orada devam etmek mümkün değil.
Şimdi Irak toprakların olan eski Babil'de, yeni yıl kutlamaları kralın soyunmasıyla başlardı.
"Kral çıplak" söylemi, bu adetten kalmış olsa gerek.
Babil'de yeni yıl ilkbaharda başlardı.
Festival günü, kral giysilerini çıkartırdı.
Birkaç gün, herkes istediği gibi eğlenirdi.
Sonra...
Görkemli bir gösteri alayı düzenlenirdi.
Manşetimizde yer alan Anayasa değişikliği tasarısı, gerçekten iyi bir gazetecilik olayı.
Acaba, Türkiye için de iyi mi?
Taha Akyol'un yazısından anlıyoruz ki, Köşk'ten fakslanan bir yığın evrak arasında, bu Anayasa değişikliği metni, DYP'ye de geçmiş.
Kasetlerden sonra, bu da faks patlaması...
Örnekleri sıralayalım:
"Yasama yetkisi, Türk milleti adına, TBMM ve Cumhurbaşkanı'na aittir."
Eski Yunan şiiri ustalarından Hesiodos şöyle der:
"Çömlekçi çömlekçinin, şair şairin, dilenci dilencinin düşmanıdır."
Bu kurala, genelde başka meslekleri ve özellikle politikacıları da neden katmayalım?
Ancak...
Politikada ebedi düşmanlıklar yoktur.
Ortak yararlar vardır.
Bu ortak yararlar, politikacıları ve siyasi partileri birleştirir ya da uzaklaştırır.
İsa, oturmuş.
Çıplak ayakları, sevgilisi Marie de Magdelena tarafından yıkanıyor.
Ama...
Suyla değil, Magdelena'nın bir tas dolusu gözyaşıyla...
Tabloda, İsa'nın ayakları önünde diz çökmüş Magdelena'nın gözyaşları yanaklarından süzülerek, tasa damlamakta.
Etkilendiğim resimlerden biriydi...
Saint Petersbourg'da, Eremitage Sarayı'nda görmüştüm.