Bugünlere kadar bizde ekonomi döviz yokluğundan krize girerdi. Bu defa krize girmemize rağmen döviz kıtlığı yaşamadık.
Daha az döviz harcadığımız için değil. Döviz açığımızdan fazla döviz bulabildiğimiz için...
-Yazının altındaki tabloya bakınız. Cari açığın (döviz açığının) büyüklüğü sorunun önemini ortaya koyuyor. Yılın ilk 4 ayında açık 14.2 milyar dolar oldu.
(4 aylık ihracat geliri TÜİK’e göre 35.6 milyar dolar, MB’ye göre 36.1 milyar dolar. Görülüyor ki, ihracat gelirinin nerede ise yarısı kadar döviz açığı veriyoruz) Bu gidiş ile yıl sonuna kadar döviz açığı en az 45 milyar dolara ulaşacak.
- Geliniz görünüz ki, “gökden döviz yağıyor”. 4 ayda 14.2 milyar dolar açığa karşılık ülkeye 20.7 milyar dolar döviz girdi. Giren dövizin (net) 11.7 milyar doları döviz kredisi. 7.2 milyar doları (net) bono, hisse senedi satın almak için gelen döviz. 1.7 milyar doları genelde arsa, bina, şirket satın almak için yabancıların getirdikleri döviz.
- Dışarıdan ülkeye giren döviz, döviz açığını kapatmak için gelmiyor. Tersine, dışarıdan “oluk gibi döviz” girince,
(1) döviz ucuzluyor. (2) ucuz döviz ile ucuz ithalat yapılıyor. (3) döviz açığı kontroldan çıkıyor. Büyüyor.
Cengiz Kavşut çocuk yaşta Kars’tan İzmit’e gelmiş. Sokaklarda simit satarken kazandığı para ile eski PTT sokağında küçük bir simitçi fırını açmış. Bu fırın, simidinin lezzeti ile ün yapmış. Cengiz Kavşut simitten kazandığı para ile gayrimenkul zengini olmuş. Şimdi Pişkin Simit Fırını’nı Murat Yaşar yönetiyor. 18 kişi simit hazırlıyor, pişiriyor. Sokak mis gibi simit kokuyor. Günde 6 bin simit satıyorlar. Simitin özelliği unu, mayası, susamı ve pekmezi. İyi kızaran susamlar Özbek susamı. Simite renk veren, fırına atılırken üzerine sürülen incir pekmezi. Sabah saatlerinde fırından 75 kuruşa simit aldım. Kıtır kıtır, pek lezzetli idi.
Öğle vakti ise Köfteci Fettah’a uğradım. Rumeli muhaciri Fettah (Öven) köfteci dükkânını 1948 yılında açtı. İzmit’ten geçerken babam bana Fettah’ta köfte yedirirdi. Babam öldü. Şimdi benim yolum İzmit’e düştüğünde Fettah’a mutlaka uğrarım. Fettah’tan sonra oğlu Ferruh Öven dükkânı yaşattı... Şimdilerde sağlığı bozuk. Eski çalışanlar Dilaver Çalışkan usta ile Tamer Tan köfteleri hazırlıyor, piyazı masaya getiriyor. Köftenin (lastik köfte değil, tükürük köfte) porsiyonu 6.50 TL. Piyaz 3.00 TL. Ekmek parasız.
Altınlar bozduruluyor
Köfte yedikten
Mevlüt Macit 45 yaşında idi. 14, 17 ve 18 yaşlarındaki biri erkek ikisi kız üç çocuğu vardı. Altı yıl güvenlik görevlisi olarak çalışmış, daha sonra yakınlarıyla birlikte tavukçuluk yapmıştı. Tavukçuluk işi yürümeyince iş aramaya başlamıştı. Bundan 8 ay önce Ataşehir Belediyesi’nin temizlik işlerini üstlenen Atlaş Temizlik Şirketi’nde iş bulmuştu. Eline her ay 800 TL geçiyordu.
Daha önce Ataşehir Mustafa Kemal Mahallesi’nde bir gecekonduda ayda 100 TL kira ile otururlarken yakınlarda Maltepe Fındıklı’da aylık kirası 400 TL olan bir eve taşınmışlardı.
Ev kirası çıktıktan sonra kalan para ile 5 kişilik aile yaşam savaşı veriyordu. 446 TL’lik elektrik borçlarını ödeyemediklerinden elektrikleri bir aydır kesik durumda idi.
Kurbağalıdere’ye düşerek sel sularına kapılıp giden temizlik işçisi Mevlüt Macit, İstanbul’da yaşam savaşı veren çok sayıdaki insandan biri idi. Mahmut Macit’in ailesinin içinde bulunduğu şartlar, İstanbul’da ve Türkiye’nin değişik bölgelerinde çok kişinin, çok ailenin yaşam şartlarından farklı değil... Türkiye sadece Ankara ve İstanbul’dan ibaret değil. Ankara sadece Çankaya’dan, İstanbul sadece Bebek ve Nişantaşı’ndan ibaret değil.
TÜİK’in açıkladığı son
Ernst&Young’un (EY) COO’su (Chief Operation Officer) John Ferraro, “Dünyada ve Avrupa’da olan bitenlere bakılırsa Türkiye şanslı ülkedir denilebilir... Önce, bankacılık sistemi güçlü olduğundan çalkantılardan daha az etkileniyor, sonra da krizden çıkışta gelişen ekonomilerin önemi artıyor. Önemi artan, gelişen ekonomiler listesinin başında da Türkiye var” diyor.
EY tarafından düzenlenen ve geçen hafta sonu Monte Carlo’da yapılan “Yılın Girişimcisi“ yarışması töreninde, EY’in Türkiye Başkanı Osman Dinçbaş’ın da bulunduğu bir sohbet toplantısında John Ferraro’ya, “N’olacak bu dünyanın ve de Türkiye’nin hali” sorusunu yönelttim.
Kuruluşu 1849 yılına kadar giden, halen 140 ülkede 144 bin çalışanı ile faaliyet gösteren, bankaları, şirketleri denetleyen, şirketlerin alım satımına, birleşmesine aracılık eden bu danışmanlık kuruluşunun COO’sunun değerlemeleri ve de “Türkiye şanslı ülke” demesi önemli. Çünkü her ülkedeki kendi ofisleri aracılığıyla olan biteni rakamlara dayalı olarak izleyebiliyor.
Ferraro diyor ki, “Önce sorunun tek kaynağının Amerika’daki konut kredilerine dayalı toksit kâğıtlar olduğu sanılıyordu. Bu bankaları sarstı. Bankalar toparlanırken, Avrupa ülkelerinin aşırı
Mavi Marmara baskını bedeniyle Yahudileri eleştirdiği için 90 yaşındaki Beyaz Saray muhabiri Helen işinden oldu.
Helen son 9 ABD Başkanı’nın en yakın dostu idi. Geçen yıl 9 Ağustos’ta yaşgününü kutlamak için Başkan Obama Beyaz Saray’da parti düzenlemiş, onun için şarkılar söylemişti.
Halbuki Yahudi lobisi tarafından “aforoz“ edildiği için bundan böyle Beyaz Saray’a giremeyecek. Bu,“ahir ömründe” Helen’e indirilebilecek en büyük darbedir.
Helen’in kim olduğunu hatırlatayım:
4 Ağustos 1920 tarihinde, Hıristiyan Lübnanlı bir göçmen ailenin çocuğu olarak doğdu. 1943 yılında UPI (United Press International) isimli haber ajansında çalışmaya başladı. Washington’a taşındı.
O yıllarda medyada kadın gazetecilere değer verilmediği için meslekteki ilk yılları zorluklarla geçti. 1950’lerde Washington’da olayların içindeki insanları anlatan ve büyük ilgi gören “Names in the news” yazılarıyla ünlendi. 1961 yılında çalıştığı ajans tarafından Beyaz Saray muhabiri olarak atandı.
Ayşe Hanım Teyzem önceleri sadece kocasının durumu ile ailesinin sağlığı ile ilgilenir, üzülse üzülse de İran Şahı’nın karısı Süreyya’nın durumuna üzülürdü.
Derken efendim Ayşe Hanım Teyzem’in ilgi sahası genişledikçe genişledi. Mahalle, kasaba, ülke derken... Küreselleşme denilen ve de sınırları yok eden gelişmeler Ayşe Hanım Teyzem’i dert sahibi yaptı.
Şimdilerde İngiliz bankalarının durumuna, euro’nun değer kaybetmesine, Macaristan’ın borçlarını ödeyemeyecek hale gelmesine üzülüp duruyor.
Neden bu böyle oldu? Çünkü küreselleşme denilen hareket ile dünya tek bir mahalle haline geldi.
Amerika’da konut krizi nedeniyle ev satışları durunca, Türkiye’de seramik fabrikalarında, mermer ocaklarında çalışanlar işsiz kalıyor. Yunanistan borçlarını ödeyemeyince, Alman bankaları zor duruma düşüyor. Almanlar tüketimi kısınca, Merter’de ihracat için gömlek diken kızlarımıza ücretleri ödenemiyor.
İşte bunun içindir ki Ayşe Hanım Teyzem‘in geleceği (1) euro’nun (2) dünya’nın (3) bunlardan etkilenen Türk ekonomisinin durumuna bağlı.
İyi de n’olacak euro’nun, dünyanın ve de Türkiye’nin hali?
Merkez Bankası tarafından yayınlanan 2010 Mayıs ayı Finansal İstikrar Raporu’na göre, reel sektörün (firmaların) Mart 2010’da finansal (banka) borçları (TL, döviz borçları toplamı) 358 milyar TL.
Firmalarımızın toplam borçlarının yapısı şöyle:
- Yurtiçinden kullandıkları krediler 222 milyar TL. Yurtdışından krediler 135 milyar TL. Karşılığı döviz kredisi.
- Yurtiçinden kullanılan 222 milyar TL’nin, 142 milyar TL’si Türk Parası, 80 milyar TL’si ise döviz cinsi kredi.
- Özet ile firmalarımızın toplam 358 milyar TL kredilerinin 142 milyar TL’lik bölümü Türk Parası, yüzde 60’ını oluşturan 215 milyar TL’lik kısmı döviz kredisi. Başka anlatım ile firmaların toplam borçlarının yüzde 60’ı döviz borcu.
- Yurtiçinden ve yurtdışından kullanılan döviz kredilerin karşılığı 141 milyar dolar.
- Bu 141 milyar döviz kredisinin 84 milyar dolarlık bölümünü Türk bankaları (yurtiçindeki ve dışındaki şubelerinden) firmalara kullandırmış. Toplam döviz borcunun 57 milyar dolarlık bölümünü yabancı bankalar sağlamış.
MONTE CARLO
Canan Çelebioğlu Tokgöz ile erkek kardeşi Can Çelebioğlu, her yıl Monte Carlo’da yapılan, dünyanın elli ülkesinden seçilen örnek girişimciler arasındaki yarışmada Türkiye’yi temsil etti.
Uluslararası danışmanlık kuruluşu Ernst&Young faaliyet gösterdiği ülkelerde her yıl, yılın örnek girişimcisinin belirlenmesi için bir yarışma düzenliyor. Bu girişimciler her yıl mayıs ayı sonunda-haziran ayı başında Monte Carlo’da bir araya geliyor. Uluslararası bir jüri ülkelerde belirlenen örnek girişimcilerden birini dünyada yılın örnek girişimcisi olarak seçiyor.
Milliyet gazetesi bu uluslararası yarışmada Türkiye’yi temsil edecek örnek girişimcisinin belirlenmesi için altı yıldır Ernst&Young’un Türkiye bölümü ile işbirliği yapıyor.
Bu yıl Çelebi Holding’i uluslararası bir grup haline getiren Canan (1966) ve Can (1963) Çelebioğlu kardeşler örnek girişimciler olarak, Türkiye adına Monte Carlo’daki yarışmaya katıldılar.
28 yıldır işleri 2 kardeş yürütüyor