Halkımızın harcanabilir gelirinin yüzde 37’si kadar borcu var

4 Haziran 2010

Halkımızın (1) “Finansal” ve de (2) “Finansal Olmayan “varlığı var.
“Finansal Varlık” bankalardaki mevduat hesapları, hisse senedi, tahvil, bono mevcudu, yatırım fonlarına bağlanan para, piyasada dolanan nakit para gibi değerlerdir.
“Finansal Olmayan Varlık” bina, arsa gibi gayrimenkuller, evdeki, mağazalardaki eşyalar, makineler, fabrikalar, bilezikler, mücevherler gibi değerlerdir.
Finansal olmayan varlıkların envanteri yapılamadığından, halkın finansal olmayan varlığının büyüklüğü bilinemiyor. Tahmin de edilemiyor.
Buna karşılık finansal varlık stokunu ve stoktaki değişimi izlemek mümkün.
Merkez Bankası’nın geçen hafta sonu yayımlanan son Finansal İstikrar Raporu’na göre,
- Halkımızın toplam finansal varlığı, 2009 yılı sonunda 419 milyar TL’dir.

Yazının Devamı

Parası olanlar krizden zarar görmedi

3 Haziran 2010

Türkiye’de parası olanların bu son krizden zarar görmedikleri anlaşılıyor. Kriz döneminde halkın ve firmaların finansal varlıkları azalmamış, hatta artmış. Birikimlerini borsada değerlendirenler büyük ölçüde kayba uğramamış. Halkın harcanabilir geliri artmış. Gayrimenkul fiyatlarında da büyük ölçüde gerileme olmadığına göre de... Parası olanlara “kriz teğet geçmiş” denilebilir.
Bunları Merkez Bankası’nın yayımladığı finansal istikrar raporunda yer alan rakamlardan anlıyoruz.
- Halkımızın 2008 yılı sonunda toplam finansal varlığı 368 milyar TL iken, 2009 yılında azalmamış artmış. 419 milyar TL olmuş. 2010 Mart ayında 429 milyar TL’ye yükselmiş.
- Halkımızın (gerçek kişilerin) borsadaki birikimleri kriz rüzgârında 2008 sonunda 10 milyara TL’ye kadar gerilemiş ama, 2009 sonunda 24 milyar TL olmuş. 2010 Mart ayı sonunda 24 milyar TL’ye yükselmiş.
- Firmalarımızın döviz varlıklarında krizde bir azalma olmamış.
- Firmalarımızın banka borçları kriz nedeniyle patlamamış, çatlamamış. Büyük artış göstermemiş.
Sakın ola ki, “Ne var bunda ?” demeyiniz... Böyle bir tablo birçok ülkede yok. Hele Amerikalılar için inanılamayacak bir tablo.

Yazının Devamı

İsrail ve PKK terörü iyiye gidişi frenlemesin

2 Haziran 2010

Gazze’ye yardım götürme çabasında hayatlarını kaybedenler için üzgünüz. Onlar İsrail terörünün kurbanı. Onların yanında PKK terörünün kurbanları var. PKK terörünün kurbanlarının sayıları daha çok. Hem de bu terör, İsrail terörü gibi dış terör değil... İç terör.
İsrail ve PKK terörünün iyiye gidişi frenleme tehlikesi var.
İsrail terörü şimdilik finans piyasalarını olumsuz etkilemedi. İsrail ile ticari ilişkilerin boyutu önemli değil. 2008 yılında ihracatımız 1.9 milyar dolar, 2009 yılında 1.4 milyar dolar. Resmi ithalatımız 2008 yılında 1.4 milyar dolar, 2009 yılında 1.0 milyar dolar. Dış ticaretteki tıkanıklıktan daha çok İsrail zarar görür. Çünkü bizim resmi ithalat rakamlarına yansımayan savunma siparişlerimiz var. Pilotsuz hava aracı ve tank yenileme projeleri ve askeri malzeme alımları ile İsrail sanayine büyük ölçüde para akıtıyoruz.
İsrail’den 2008 yılında 558 bin, 2009 yılında 311 bin turist geldi. İsrail ile ticari ilişkilerin bozulmasını, İsrail’den daha az turist gelmesini istemeyiz ama, bunlar olur ise de krize girmeyiz. Ekonomimiz sarsılmaz.

Dış ilişkiler ekonomiyi etkiler
Fakat Gazze ve Filistin sorununu Türkiye’nin tek başına sahiplenmesi ve taşıması, bu

Yazının Devamı

60 yılda değişen çok şey yok

1 Haziran 2010

Milliyet’in 60’ıncı yılı nedeniyle, dün okuyucularımıza 3 Mayıs 1950 tarihinde yayımlanan birinci sayının tıpkı basımı dağıtıldı.
Altmış yıl önceki Milliyet’in birinci sayfanın manşeti emniyet teşkilatının ortaya çıkardığı “Komünist Şebeke” ve de Ankara, Adana ve Erzurum’da yapılan “tevkifler” idi. İstanbul’da tutulanlar Ankara’ya gönderilmiş. Evlerde yapılan aramalarda birtakım evrak ve kitaplar ele geçirilmişti.
Altmış yıl sonra, günümüzde emniyet teşkilatı “Komünist Şebeke” üyeleri yerine “Ergenekon Suç Örgütü” üyelerini yakalıyor. Evlerinde yapılan aramalarda gene birtakım evrak ve kitapları ele geçiriyor.
Birinci sayfada ekonomi ile ilgili haber yok. Çünkü siyasi haberler bu ülkede her zaman ekonomiden daha önemlidir.
Seçim var... Birinci sayfadaki habere göre seçim yaklaştıkça baskı iddiaları artıyor. Haksız nakiller var. Gazeteler kapanıyor.

İrtica 60 yıllık gerçek

Yazının Devamı

Perakendede % 15 istihdam artışı

31 Mayıs 2010

Türkiye’de perakende sektörünün yıllık iş hacmi 200 milyar dolardır. Bunu organize olmayan ve organize perakendeciler paylaşıyor. Organize olmayanlar›n başında bakkallar geliyor. Bunların sayıları 130 bin olarak tahmin ediliyor. Organize perakendesi sayısı 500 dolayında ama bunların büyük şehirlerde 25 bin mağazası var.
200 milyar dolarlık iş hacmında organize perakendecilerin payı 90 milyar dolar. Açık anlatımıyla organize olmayanların sektördeki ağırlığı devam ediyor. Organize olan olmayan gıda perakendecilerinin 200 milyar dolarlık toplam iş hacmindeki payı 80 milyar dolar. Türk perakendecilik sektörü iş büyüklüğü bakımından Avrupa’da 7’inci, dünyada ise 10’uncu sırada.
AMPD (Alışveriş Merkezleri ve Perakendeciler Derneği) Başkanı Sayın Mehmet Nane’den öğrendiğime göre organize perakende sektörü 450 bin kişiye iş imkânı sağlıyor.
AC Nielsen’in AMPD için yaptığı aylık araştırmalalara göre bu yıl nisan ayı sonu itibariyle, organize perakendecilerin (ortalama 450 bin olan) çalışan sayılarında geçen yılın Nisan ayına göre (yıllık olarak) yüzde 15 oranında, Mart ayına göre (aylık) yüzde 1 oranında artış oldu. Gıda sektöründeki organize perakendecılerde yıllık istihdam artışı

Yazının Devamı

Saanen keçilerinin sütü ile beyaz peynir yapılıyor

30 Mayıs 2010

Şerafettin Erbayram, ziraat mühendisi. Almanya’da eğitim görmüş. Yurda dönünce 1980 yılında Bolu’da bir yem fabrikası kurmuş. Hindi üretmeye başlamış. 2000 yılında İsviçre’den 8 dişi 2 erkek “Saanen” keçisi getirmiş. Şimdilerde kendi çiftliğinde ve çevredeki 40 çiftlikte bin beş yüz kadar saf kan Saanen keçisi besliyor, besletiyor. Her gün 10 ton keçi sütü topluyor. Keçilerin sütünü pastörize ederek satıyor, kalanı ile beyaz ve kaşar peynir yapıyor. Yakında yüzde yüz keçi sütü ile dondurma üretmeye başlayacak.
Saanen keçisini halkımız bir zamanlar TV’nin en beğenilen çizgi filmi olan “Heidi’nin beyaz keçisi” olarak bilir. Saanen keçisi yılda 280 gün sağılır. Yılda 500-800 kg süt verir.
Bizim yerli kıl keçimizin sağılma süresi 180 - 235 gün, yıllık süt verimi ise 100-130 kg'dır.
Keçi sütü dünyanın her ülkesinde makbul ve aranan bir süttür. Bu sütten yapılan peynirlerin talebi büyüktür.

Keçi sütü farklı süt
Keçi sütünün özelliği yağ moleküllerinin daha ufak olması, proteininin daha yumuşak pıhtılaşması, bu nedenle de diğer sütlere göre daha kolay hazmedilebilmesidir. Yüksek fosfat, daha az mikro organizma içerir. Kokusuzdur. Süt alerjisi olanların içebileceği bir süttür. Bu

Yazının Devamı

Sosyal demokrasi ‘muza benzer’ ne niyet ile yerseniz o tadı verir

28 Mayıs 2010

Çocukluğum Düzce’de, Tekirdağ’da, Bartın’da geçti. Eskiden bu gibi şehirlerde yaşayanlar birçok meyveyi bilemezdi. “Muz” diye bir meyve olduğunu kitaplarda okuduğumda büyükanneme, “Muz nasıl bir meyvedir?” diye sordum. Büyükannem, muzu nasıl tarif etsin ki; “Muz öyle bir meyvedir ki, ne niyet ile yersen ağzında o tadı bırakır” demişti.
İşte bizim politikacılarımız için “sosyal demokrasi” tarifi de bu muz tarifine benziyor. Politikacısına göre “Ne niyet ile söylenir ise, o tadı veriyor.”
CHP’de başkan değiştikten sonra CHP’liler birden “sosyal demokrasi”yi hatırladılar. CHP’nin “sosyal demokrat” bir parti olduğundan söz etmeye başladılar.
Demokrasi halkın kendi kendini yönetmesidir. İlk uygulama “doğrudan demokrasi”dir. Milyonlarca insan bir araya gelerek kendi kendini yönetemeyince, doğrudan demokrasiden ”temsili demokrasi”ye geçildi; temsili demokraside, halk temsilcilerini seçer. Temsilcileri vasıtasıyla kendi kendini yönetir.
“Sosyal demokrasi” ise kapitalist sistem ile marksist/komünist/solcu sistem arasında yer alan bir değerler bütünüdür. Kapitalist sistemin adaletsizliğini ve acımasızlığını, marksist/komünist sistemin otoriter yapısını törpülemeyi, ortalamayı hedef alır.

Yazının Devamı

Deniz Bey’in gitmesi Kemal Bey’in gelmesi Ayşe Hanım’a ne getirecek?

27 Mayıs 2010

Ayşe Hanım Teyzem soruyor: “Deniz Bey gitti. Kemal Bey geldi... Çok kişi bayram ediyor... Ben CHP’li değilim. AKP’li de değilim. Aklım kime yatar ise seçimlerde ona rey veririm... Deniz Bey’in gitmesi Kemal Bey’in gelmesiyle ne değişecek? Mesela benim durumumda bir iyileşme olacak mı? Anlatın da ben de sevineyim...” Başladım anlatmaya:
“Ayşe Hanım Teyzeciğim” dedim, iktidarsız devlet olmaz. Her ülkede iktidar vardır. Ama yasal (meşru) muhalefet sadece demokratik, parlamenter ülkelerde vardır. Yasal muhalefet, demokratik, parlamenter rejimin teminatıdır. Yasal muhalefet ülkenin yönetim kalitesini yükseltir. Muhalefet iktidarı etkiler. Dikte edemez ama yönlendirir.”

İktidarı yönlendirebilir
Ayşe Hanım Teyzem, “Şimdi sen Kemal Bey’in bundan sonra, Recep Bey’i yönlendireceğini mi söylüyorsun?” diyerek söze girdi. Ayşe Hanım Teyzem’e Ege Cansen kardeşimin karı-koca ilişkisi örneğini anlattım. “Bazı ailelerde kocanın, bazılarında da kadının sözü geçer. Ama sözü geçmeyen, sözü geçeni şu veya bu şekilde, şu veya bu ölçüde etkiler. Sözü geçen erkek de olsa, kadın da olsa eşinin söylediklerini, uyarılarını, tavsiyelerini dikkate alır. Çünkü uyarıyı yapan onun düşmanı değildir. Esas

Yazının Devamı