“Altın kadar iyi para” doların başı dertte

14 Ekim 2009

Bizim halkımız eskiden beri birikimlerini “altın”a bağlamaktan hoşlanır. Almanya’ya işçi kardeşlerimiz gidince “Alman Markı”nı öğrendi. Derken “dolar”ı sevdi. Çünkü markı, doları saklamak ve gereğinde nakde çevirmek, altından kolay. Enflasyonun yüksek olduğu dönemde, halkımız faizi/getiriyi unutarak, anaparanın erimemesi için dolara yöneldi.
Dolar fiyatı nasıl olsa arttığı için halkımız da rahat uyuyordu. Derken beklenmedik bir tablo ortaya çıktı. Şimdilerde dolar fiyatı ucuzluyor. Dolar değer kaybediyor. Dün 1.70 TL’den dolar satın alan bugün 1.46 TL’den dolarını satamıyor. Doların fiyatının daha da düşeceği, 1.20 TL’ye ineceğini duyanlar ne yapacağını şaşırıyor.

Tam değil, az kaçış
ABD’nin dolar basarak dünya piyasalarına sürmesi uluslararası finans otoritelerinin kafasını nasıl karıştırıyorsa bizim saf ve bakir halkımızın da kafasını karıştırıyor.
Halkımız bu durumda ne yapmalı? Acaba bundan sonra dövize para yatıracaklar dolar yerine euro mu almalı? Doları olanlar euro’ya mı geçmeli?
Sadece insanların kafası karışmıyor. ABD dışındaki ülkelerin merkez bankalarının da kafası karışıyor.

Yazının Devamı

Et fiyatları çıldırdı

13 Ekim 2009

Et fiyatları çıldırdı. İtimat Kasabı’ndan Erhan Karabulut, “İki hafta önce Karabiga danası etinin kilosunu 24 TL’den satardık. Şimdi 28 TL Gönen kuzusunun etini 23 TL’den satardık. Şimdi 28 TL diyor.”
Kayseri Ticaret Borsası Başkanı Şaban Ünlü et fiyatlarındaki artışın devam edeceğini söylüyor. Şaban Ünlü’ye göre fiyat artışının ana nedeni talebin (et tüketiminin) azalmasına rağmen, et arzının (hayvan üretiminin) giderek gerilemesi.
Şaban Ünlü diyor ki, “Hem büyükbaş hem küçükbaş hayvan üretimi geriledi. Geriliyor. Bizde hayvancılık genelde mera hayvancılığıdır. Şimdilerde büyükbaş besi çiftlikleri kuruldu ama bu çiftliklerdeki üretim, mera hayvancılığındaki gerilemeyi karşılamıyor. Eskiden merada yetişen koyunlar şimdi sanayi yemi yiyor.”

Üretim geriliyor
Şaban Ünlü bizim geleneksel hayvancılığımızın nasıl öldüğünü anlatıyor. Diyor ki, ”(1) Köyden şehre göç artınca, meralar terör nedeniyle kullanılamayınca, küçük yetiştiriciler devreden çıktı. (2) Süt para etmeyince, küçük üretici için hayvancılığın cazibesi kaçtı. (3) İneğin ömrü 15-17 yıldır. Koyunun 10 yıldır. Bu sürede inek de koyun da 10 yavru verir. Hayvan varlığı artar. Şimdilerde değişik nedenlerle köylü ineği ve

Yazının Devamı

ATM (Bankamatik)de kendi bankasınınkini kullanan para ödemiyor

12 Ekim 2009

Bankamatik (ATM) kullanımı yaşamımızda büyük kolaylık sağlıyor. Her bankanın bankamatiği sadece kendi müşterilerine hizmet veriyordu. Üç beş banka birleşerek ortak kullanım yolunu açtı. Bu ayın başından itibaren her bankanın bankamatiği her bankanın müşterisine hizmet verir hale geldi.
Ancak kendi bankasının bankamatiği yerine başkasının bankamatiğini kullananlar belli bir ücret ödüyor.
Burada önemli bir nokta gözden kaçıyor. Kendi bankasının bankamatiğini kullananlar için bir ek ödeme sorunu yok.
Eskiden işlemlerini nasıl yapıyorlar ise aynı şekilde devam edecekler. Ek ödeme sorunu kendi bankalarının bankamatiği yerine bir başka bankamatiği kullanmaları durumunda ortaya çıkıyor.

Masraf paylaşımı var
Çünkü bankaların bankamatikleri ortak kullanıma açıldı ama, mülkiyet, işletme ve sorumluluk bankamatiğin sahibi olan bankalarda.
Üzerine isimlerini yazdıkları bankamatikleri her banka kendi satın alıyor. O bankamatiğin yeri için kira ödüyor. Bakımını yapıyor. İçini para ile dolduruyor. Sorumluluğunu taşıyor. Bütün bunların bir maliyeti var. O bankamatiği bir başka bankanın müşterisi kullandığında da doğal olarak başka bankanın müşterisine verdiği hizmetin karşılığını tahsil ediyor.

Yazının Devamı

Korsan taksiye hayır

11 Ekim 2009

Bugün İstanbul’da Çağlayan Meydanı’nda “Korsan Taksiye Hayır” mitingi var. Taksi sahipleri ve taksilerde çalışanlar giderek sayıları artan korsan taksilerin çalışmalarının engellenmesi için emniyet güçlerinin kontrollerini artırmalarını istiyor.
Korsan taksi, kayıt içi taksi sahipleri ve taksilerin çalışanları için haksız rekabet ortamı yaratıyor. Taksi müşterileri için de “emniyet/güven” riski ortaya çıkarıyor.
Bu sadece İstanbul’un, Türkiye’nin sorunu değil. Medeni ülkelerde, medeni şehirlerde şehir yönetimlerinin ve emniyet güçlerinin önem verdikleri konunun başında şehirlerdeki taksilerin “emniyetli/güvenli” olmasıdır. Bu nedenle taksiler kayıt altına alınır. Denetlenir. Kullanıcıların (şoförlerin) sicili tutulur. Hangi aracı hangi şoförün kullandığı kayıt altına alınır. Taksileri kullanacak şoförlere özel hüviyet verilir. Şoför aracı kullanırken bu resimli hüviyeti (lisansı) taksinin içinde müşterinin göreceği yere asar.
İşte bu sıkı denetim düzeninin icabı olarak taksi plakaları (lisansları) bir çok ülkede sınırlandırılır. İşte bunun için her isteyen aracını taksi olarak işletemez.
Bizde plaka sayısı sınırlandırılıyor. Ama bizde kullanıcılar (taksi sahipleri,

Yazının Devamı

Altın ve petrolde fiyat oyunları gene başladı

9 Ekim 2009

Altın ve petrol fiyatları hızla yükseliyor. Bayram değil seyran değil, ne oluyor? Olan şu: Paraya takla attırarak paradan para kazanmak isteyenler gene harekete geçti.
Anadolu’da bir deyim vardır: ”Huylu huyundan vazgeçmez” derler. İşte o biçim.
Paraya takla attırarak, varlık fiyatlarına balon yaptırarak küresel krize yol açanlar, gene harekete geçti.
Bir malın fiyatının artması için arzının azalması, talebinin büyümesi gerekir. Altının da petrolün de arzında azalma yok. Ekonomilerdeki yavaşlama nedeniyle petrol talebi artmıyor. Fakirleşme nedeniyle kuyumcuların, altını işleyerek satanların talebi daraldı.
Ama özellikle bu iki malda fiyat patlaması var.
Bu iki maldaki fiyat hareketleri daha çok kâğıt üzerinde, “aldım-sattım” türü hareketlerdir.
Petrolü alanların saklaması mümkün değildir. Altının özelliği ve farkı ise satın alanın talep etmesi halinde fiziki teslim imkânının ve fiziki (altın olarak) saklama imkânının olmasıdır.

Yazının Devamı

Anlaşılan, biz borçlanmadan ayakta duramayacağız

8 Ekim 2009

İki finans dergisi tarafından “Dünyanın En Başarılı Merkez Bankası Başkanı” seçilen Durmuş Yılmaz, NTV/CNBC-e ortak yayınında soruları yanıtladı. Dedi ki, “IMF anlaşmasının olup olmayacağı konusunda muhatap Ali Babacan’dır. Türkiye’nin dış finansman ihtiyacı giderek azalıyor. Cari açık için çok fazla bir paraya ihtiyacımız yok. Genç bir nüfusumuz var. Bu nüfusa iş bulmak için yatırım yapılmalı. Tasarruflarımız yeterli değil. İşini kaybedenlere iş bulmak ve emek piyasasına yeni girenlere iş bulmak için yatırım gerekli. Bunun için kaynağı ihtiyaç var. Yüzde 3 büyüme yeter diyorsak böyle bir anlaşmaya ihtiyaç olmayabilir. İhtiyacımız olan ucuz kaynağın nereden temin edileceği siyasi karar. IMF konusunda belirsizlik ne kadar erken biterse, hazırlık yapmamız için o kadar iyi olur.“
Merkez Bankası Başkanı açık açık diyor ki, “Biz dışarıdan para gelmeden bu çarkı çeviremeyiz... IMF’den para gelecekse gelsin. Gelmeyecekse, biz başka yerlerden para bulmaya çalışalım.”

Osmanlı’dan miras
Merkez Bankası Başkanı’nın “ipine sarıldığı politika”, 1860 yılından bu yana süren, Osmanlı’dan miras aldığımız, “Borçlanmadan yaşayamayız” politikasıdır. Bizim paramız bize yetmez... Mutlaka bir

Yazının Devamı

IMF’den 45 milyar dolar gelirse, yaşar mıyız, yanar mıyız?

7 Ekim 2009

Düne kadar IMF ile işimiz kalmadı diyorduk. Bugün IMF’den 45 milyar dolar bekler olduk.
İyi de... IMF’den 45 milyar dolar gelirse, iyi mi olur, kötü mü olur?
1) IMF’den 45 milyar dolar gelebilir mi?
Referans gazetesinde Erdal Sağlam müjdeledi: IMF Türkiye’ye 45 milyar dolar kredi imkânı sağlayacakmış.
Acaba IMF bu kadar büyük kredi desteği verebilir mi? Bunu, daha önce Hazine Genel Müdürlüğü sorumluluğunu taşıyan, IMF uygulamalarını bilen ve izleyen Mahfi Eğilmez’e sordum.
Mahfi Eğilmez’den öğrendiğime göre, bizim IMF’deki kotamız 1 milyar 191 milyon IMF hesap birimi. IMF hesap birimine SDR (Special Drawing Right-Özel Çekme Hakkı) deniliyor.
Şimdilerde 1 SDR’ın karşılığı 1.47 dolar. Demek ki bizim kotamız dolar olarak 1 milyar 750 milyon dolar. IMF üye ülkelere eskiden kotalarının 3 katı kadar kredi imkânı tanıyordu. Şimdilerde 6 katı kredi verebiliyor. Demek ki normal şartlarda biz IMF’den 10 milyar dolar kadar kredi kullanma imkânına sahibiz.

Yazının Devamı

Sadece IMF yok, Dünya Bankası da var

6 Ekim 2009

Son bir haftadır IMF ile yatıp kalkıyoruz. Yazılı, sözlü ve görsel medyada tek konu var: IMF... IMF Türkiye’ye para verecek mi? Büyük Türk Büyükleri ne dedi? Büyük Yabancı Büyükler ne dedi?
Kibar ifadeyle, “IMF konusuna kâfinin ötesinde kafayı taktık.” Anadolu deyimiyle, “Gına geldi”
Besim Hoca’dan (Prof. Dr. Besim Üstünel’den) bir hikâyeyle yazıya devam edeyim: Adam ilk defa Gaziantep’e gitmiş. Bir Antepli dostu evine davet etmiş. Sohbet fıstık üzerine başlamış. Fıstıktan başka bir şey konuşulmamış. Derken yemeğe geçilmiş. Yemekte de fıstık sohbeti devam ederken, Antepliler misafire ikramda bulunmuş: Fıstık çorbası... Fıstıklı sebze, fıstıklı kebap, fıstıklı baklava... Adama fıstıktan gına gelmiş. Sofradan kalkarken, “Acaba bir bardak soğuk su rica edebilir miyim?” demiş. Gülerek de eklemiş: ”Lütfen fıstıksız olsun!” Bir bardak soğuk su getirmişler. Adam kana kana içmiş. Ohhh... derken, ev sahibi “Nasıl ama?“ diye sormuş. “Fıstık gibi su, değil mi?”

Resmin bütünü başka
İşte o biçim. Tek konumuz IMF. Tek konumuz IMF olunca da resmin bütününü göremiyoruz. Resmin bütünü sudur:
- İstanbul’a gelenler sadece IMF toplantısı için gelmedi. IMF toplantısıyla birlikte Dünya

Yazının Devamı