Olayların içinden Mehmet Şimşek de herhalde AKP'ye katkı sağlayacaktır. AKP'nin ve ülkenin böyle iyi yetişmiş gençlerden yararlanması gerekir.Tabii ki o da devlet deneyimi sahibi olacaktır.Mehmet Şimşek "piyasacı". Uluslararası piyasalar üzerine çalışmış. "Satışı iyi" ama ilgi ve bilgi alanı sınırlı. Kalkınma ekonomisi, reel ekonomi, üretim, yönetim konularında deneyim sahibi değil. Babacan ise hem eğitimi hem de özel sektör ve kamu deneyimiyle reel ekonomi konusunda deneyim kazandı. Dışarıda, içeride isim yaptı. Önceliğimiz küresel piyasalar arasındaki ilişkiyi güçlendirmek, Türkiye'de daha fazla kredi ve sıcak para akışının sağlanması değil. Mehmet Şimşek geldi diyerek Ali Babacan'ı arkaya çekmek yanlış olur. Deneyimi ile Ali Babacan'a ihtiyacımız var. Önceliğimiz , üretime dayalı kalkınmanın hızlandırılması. İhracata dayalı üretim artışıyla hem istihdam sorununu hafifletmek, hem de refahı artırmak. Bu politikaları "piyasacılar" değil, "kalkınma iktisatçıları" geliştirir.Türkiye'nin yurtdışında iyi yetişmiş, genç "kalkınma iktisatçıları" da, "piyasacıları" da var. AKP, kalkınma iktisatçıları gençlere ilgi göstermedi. Piyasacılardan Şimşek'i seçti.Piyasacı Mehmet Şimşek'in hem
Olayların içinden R. T. Erdoğan, kısa sürede vaktini yeni dönemin politik yapılanması için kullanacak. Ekonomi, R. T. Erdoğan'ın ve dolayısıyla AKP tepe yönetiminin gündeminin başında yer almayacak.Kaldı ki, R. T. Erdoğan (seçim öncesi tereddütleri olsa da) seçim sonuçlarına bakarak, "Bugüne kadar uygulanan ekonomi politikalarında neden değişiklik yapalım? Bu politikalardan halk memnun ki, AKP'nin oyları arttı" diye düşünecek.AKP'nin alternatif bir programı olmadığına göre, ufak tefek değişikliklerle, bugüne kadar uygulanan programı devam ettirme durumunda.Ufak tefek de olsa değişiklikler konusunda da AKP aceleci davranmayacak. Çünkü yeni hükümetin oluşumu, yeni hükümetin bürokraside gerçekleştireceği yeni yapılanma, yeni hükümetin iç ve dış ekonomi çevreleriyle ilişki tazeleme döneminde, sonucu ne olacağı belirsiz radikal politika değişimleri gereksiz görülecek. Bu genel çerçevede ekonominin dış ve iç aktörleri, AKP'nin ikinci iktidar dönemine destek verecek. AKP tek başına hükümeti kuracağına göre, kısa sürede ekonomide değişiklik beklemeyelim. Dış aktörler, zaten bu seçimde AKP'ye oynamışlardı. AKP'nin ikinci dönem iktidarda olmasını, uygulanan politikaların sürekliliğinin
Olayların içinden Daha önceki seçim dönemlerinde ülkeyi ağır bir "Seçim Havası" kaplardı. Hem kamuda hem de özel kesimde işler duraklar, her şey seçim sonuna ertelenirdi. "Hele şu seçim sonuçları belli olsun" diyenler uzun süre "ipe un sererdi". Bu seçimler öncesi kamuda işler pek aksamadı. Özel kesimde üretim gerilemedi. Hatta, ihracata dönük üretim arttı. Özel kesimde sadece konut, otomotiv ürünleri, beyaz ve kahverengi eşya ile lüks tüketim maddeleri satışlarında yavaşlama görüldü.Piyasalar denilen, faiz, döviz ve borsa kesimi ile halkın çoğunun doğrudan ilgisi yok ama, ilgisi olsun olmasın halk sabahtan akşama (futbol maçlarının sonuçlarını izler gibi) piyasa göstergelerini izliyor. Bu seçim "iyi havada" yapılıyor. Hava günlük güneşlik (!)... Her ne kadar seçim öncesi parti liderleri "tencere dibin kara, seninki benden kara" diyerek miting meydanlarında "bağırdı çağırdı", tansiyonu yükseltmeye çalıştıysa da liderlerin "hırçınlığı ve meydan kavgası" halka yansımadı. Halk sadece izledi, dinledi. Bugün sandığa giderek "gönlündeki aslanın isminin üzerine mührü basacak". Herkes saat başı dolar fiyatını soruyor. Sanırsınız ki herkes, gün boyu dolar alıp satıyor. Herkesin kulağı
Olayların içinden AKP, MHP, DP ve CHP'nin KOBİ'ler konusunda özel vaatleri var. CHP, "Esnaf ve KOBİ Bakanlığı" kuracak. DP "1 milyon yeni KOBİ'nin kuruluşunu sağlayarak 5 milyon insana iş imkânı yaratacak". AKP "KOBİ'lere 1.5 milyar YTL girişim sermayesi" verecek. MHP, "Temel direğini KOBİ'lerin oluşturduğu bir ekonomi programı izleyerek tekelciliği KOBİ'lerle önleyecek."KOBİ (küçük ve orta ölçekli işletme) konusunda bizde pek çok tanım var. Klasik tanım, çalışan işçi sayısına dayanıyor. Çalıştırdığı işçi 1-49 arasındaki işletmeler küçük, 50-199 arasındakiler orta ve 200'den fazla olanlar büyük işletme sayılıyor. Siyasi partilerin seçim dönemindeki açıklamalarına bakılırsa, hemen her parti KOBİ'leri destekleyecek. Çünkü hemen her parti ülke ekonomisinin kaderini KOBİ'lere bağlı görüyor. Partilere göre, KOBİ sayısı arttıkça, KOBİ'ler geliştikçe hem istihdam sorunu çözülecek, hem de ekonomi büyüyecek. Bu tanıma göre Türkiye'deki işletmelerin yüzde 98'i KOBİ ama KOBİ'ler toplam katma değerin sadece yüzde 18 dolayındaki kısmını yaratabiliyor.Toplam katma değerde büyük işletmelerin payı yüzde 82 olarak hesaplanıyor.Avrupa'da bankaların kredileme kriterlerinin dayanağı olan Basel II
Olayların içinden 1982 yılında 500 büyük kuruluş listesinde 69 kamu kuruluşu vardı. Üretimden satışları toplam satışların yüzde 49'unu oluşturuyordu.2006 yılında 500 büyük kuruluşun 140'ı yabancı sermayeli kuruluşlar. Yabancı sermayeli kuruluşların üretimden satışlar içindeki payı yüzde 33 oranında. 500 büyüklerin toplam ihracatının yüzde 46'sını yabancı sermayeli kuruluşlar gerçekleştiriyor. 500 büyüklerin toplam kârının yüzde 40'ı yabancı sermayeli kuruluşların kârı.500 büyük kuruluş Türk ekonomisinin dinamiğini teşkil ediyor. Türkiye sanayi sektöründe yaratılan toplam katma değerin yüzde 51.2'sini, imalat sanayiindeki katma değerin yüzde 59.6'sını yaratıyor. 2006 yılında Türkiye'nin 500 büyük kuruluşu sıralamasına sadece 13 kamu kuruluşu girebildi. 500 büyük kuruluşun toplam satışları içinde bunların payı sadece yüzde 7.4 oranında. 2006 yılında 500 büyüklerin toplam satışları reel olarak (enflasyondan arındırılmış rakamlarla) yüzde 11.5 arttı. Yarattıkları net katma değer yüzde 10.9 büyüdü. 500 büyüklerin vergi öncesi kâr rakamları cari fiyatla bir yıl önceye göre yüzde 23.9 oranında azalmıştı. 2005 yılındaki bu gerilemenin yarattığı etki sonucu 2006 yılı kârlılık oranı büyüdü.
Olayların içinden İran komşumuz. İran ile karşılıklı çıkar dengesine dayalı ekonomik ilişkileri geliştirmekte yarar var. Ancak geçmişte İran bizi çok defa oyuna getirdi.1962 Şah döneminde ABD bizi İran ile ve Pakistan ile işbirliğine zorlamak için RCD (Regional Cooperation for Development/Kalkınma için Bölgesel İşbirliği) teşkilatı diye bir örgütlenme icat etti. Bu örgüt şemsiyesi altında Türkiye İran'a devamlı ödün verdi. İran ise petrol, doğalgaz, karayolu, demiryolu projeleri konusunda verdiği sözlerin hiçbirini yerine getirmedi.Erbakan, Başbakan olunca ilk gezisini İran'a yaptı. İran Cumhurbaşkanı Rafsancani ile bir doğalgaz anlaşması imzaladı. Anlaşma uzun süre uygulanamadı. 2001 yılında İran'dan gaz alımına başlayabildik. 2003 yılından bu yana ekonomik ölçülerde gaz alıyoruz. İran ile iş yapacağız diye oyuna gelmeyelim. Oyuna gelerek zaten ABD ile ve Rusya ile sıcak olmayan ilişkileri büsbütün soğutmayalım. Geçen yıl Botaş yurtdışından 30.8 milyar metreküp gaz aldı. Bunun 19.6 milyar metre küpünü Rusya'dan, 5.6 milyar metre küpünü İran'dan aldık. Gaz alımında güvenirlik önemlidir. Kamuoyu da artık öğrendi. İran durup dururken en soğuk veya en kritik günlerde doğalgaz
Olayların içinden Bu tür soruları sormak yasaktır. AKP iktidarı döneminde çıkan bir kanunla, kimseye, "Onu bunu nereden buldun" diyerek Devlet Baba bile sorgu sual edemez...Bir ara Zekeriya Temizel "Nereden Buldun?" kanunu çıkardı. Kıyamet koptu. Kanun iptal edildi... Ama Gelir Vergisi Kanunu ile Vergi Usul Kanunu, maliyecilere "vergileme açısından" nereden buldun'a benzer bir "sorgu sual" imkânı veriyordu. Bu kapı da 2003 yılı başında bir kanunla kapatıldı.1) Gelir Vergisi Kanunu'muzun 82/2'nci maddesi vardı.Bu maddeye göre bir kişinin harcamaları veya birikimleri, vergi beyannamesinde gösterilen gelirlerin çok üzerinde ise, bunlar beyan edilen gelir rakamına eklenerek vergilendiriliyordu. Örneğin, geliri olmayan bir kişi durup dururken bir gemi satın almışsa, bir fabrika sahibi olmuşsa, bir lüks otomobille geziyorsa, bunlar rayiç bedelle değerlendirilerek, sahiplerinden cezalı olarak vergi alınıyordu.2) Vergi Usul Kanunu'nun 30/7'nci maddesi vardı.Maliye müfettişleri, hesap uzmanları ve gelirler kontrolörlerince yapılacak incelemelerde kişiler belli harcamalarının (satın aldıkları sahip oldukları malları) veya birikimlerinin kaynağını belgelemek zorundaydı.Bunu
Olayların içinden Bir haftadır soruyor : Dolar 1.2 YTL olacakmış. Hatta 1.0 YTL olur diyenler var. Dolarları satayım mı?Borsa seçimden sonra coşacakmış. Bütün paramı borsaya yatırayım mı?Bankadaki paralarımın tamamını çekerek altın mı satın alsam?Konut fiyatları gerilemiş. Bankalar da ucuz konut kredisi veriyormuş. Acaba paramı bankadan çeksem. Üzerine borçlanarak küçük bir daire alsam, seçim sonrası konut fiyatları patlayınca satar kâr eder miyim? Bankalardaki mevduatın, borsadaki yatırımların, altının son bir yılda, son altı ayda ne getirisi olduğunu gösteren tabloyu Ayşe Hanım Teyzem'in önüne koydum. (Bu tabloyu yazının altında bulacaksınız)Tablodaki rakamları açıkladım. YTL mevduatın enflasyondan arındırılmış, reel getirisi son bir yılda yüzde 7.74, son 6 ayda yüzde 4.37 olmuş. Dolar son bir yılda yüzde 24.03, son 6 ayda yüzde 11.03 kaybettirmiş. Altına yatırım yapanlar da kaybetmiş. Borsa genelde kazandırmış ama, hisse senedine göre kazanç farklı. Ayşe Hanım Teyzem şu günlerde gene beni sık sık arar oldu: Devamlı soruyor "Ne yapayım?" Sanırsınız ki dünya kadar parası pulu var da ne yapacağını bilemiyor. Üç kuruş parası var. Dolar fiyatı inip çıktıkça, borsa dalgalandıkça