Olayların içinden Ziya Müezzinoğlu Devlet Planlama Teşkilatı (DPT) eski müsteşarı. Maliye Bakanlığı yaptı. Atilla Karaosmanoğlu DPT'nin kuruluşunda, Birinci Beş Yıllık Kalkınma Planı'nı hazırlayan iktisatçılardan biri. Daha sonra Dünya Bankası Başkan Yardımcılığı'nda bulundu.Eski DPT çalışanlarından İstanbul'da yaşayanlar (ben de onlardan biriyim) ayda bir toplanır. Kendi aralarında sohbet eder. Açık anlatımıyla, kendi kendilerine "Vatanı kurtarır (!)"Dün yapılan plancılar toplantısında Ziya Müezzinoğlu ile Atilla Karaosmanoğlu'nu bulmuşken, sordum: "Ekonomi uçuşa geçti... Bundan iyisi can sağlığı... Eski plancı olarak bu parlak rakamları nasıl değerlendiriyorsunuz?" Beş yıldır ekonomi kesintisiz büyüyor. Yatırımlar, üretim artıyor. Enflasyon kontrol altında. Döviz bol ve ucuz. İhracat tırmanışta... Bundan iyisi can sağlığı... Ama bazıları hâlâ "işsizlik var, tarım çöktü, cari açık büyüyor, gelir dağılımı bozuk, Anadolu'da işler kötü-kriz çıkabilir" diyerek bu tatlı gelişmelerin üstüne "ekşi limon" sıkmaya çalışıyor.(!) Anlattılar: 1960'larda plancıların hedefleri (1) Büyümek (2) Dışa bağımlılığı azaltmak (3) Gelir dağılımındaki çarpıklığı düzeltmek (3) Memlekette bölgeler arası
Olayların içinden Tabii ki bu oranlar ekonomide olup biteni değerlendirecekler için önemlidir ama, fiyat artışı denilince halkımız TÜİK'in rakamlarına değil, cebinden çıkan paraya bakar...Halkımızı en çok rahatsız eden de gıda harcamasıdır. Devlet İstatistik Enstitüsü tarafından belirlenen ve Türk insanının harcamalarının dağılımını gösteren tabloya göre, gıda, alkolsüz ve alkolü içki ile tütün harcamalarının toplam tüketim harcamaları içindeki payı yüzde 33.53 oranında. Halkımızın tüketime harcadığı her 100 liranın 28.47 lirası gıda ve alkolsüz içkiye gidiyor. (Toplam harcamalarda ağırlığı olan diğer harcama kalemleri yüzde 16.62 ile konut, 11.60 ile ulaştırma, 786 ile giyim ve ayakkabı, 7.22 ile ev eşyası, 2.15 ile eğitim) TÜİK (Türkiye İstatistik Kurumu) mart ayında tüketici fiyatlarının yüzde 0.92 oranında, üretici fiyatlarının yüzde 0.97 oranında arttığını açıkladı. Martta tüketici fiyatları genel olarak yüzde 0.92 arttı denilince halkımız bundan bir şey anlamıyor. Halkımız soruyor: "Yılbaşından bu yana gıda fiyatları ne kadar arttı? Son bir yılda gıda fiyatlarındaki artış yüzde kaç?"Yılbaşından mart sonuna kadar 3 ayda tüketici fiyatlarındaki genel artış yüzde 2.36 oranında
Olayların içinden Farklı yıllara ait, enflasyondan arındırılmış (sabit fiyata dönüştürülmüş) milli gelir rakamları arasındaki fark ekonominin büyüme, ülkenin kalkınma hızını ortaya koyar.2007 yılında gayri safi yurt içi hasılamız (GSYİH) 576 milyar YTL oldu. Demek ki biz bütün yıl çalışarak (2006 yılı fiyatlarıyla) bu kadar mal ve hizmet üretebildik. Katma değer yarattık. Bu üretimin karşılığı olarak da (bu kadar katma değer yaratabildiğimiz için de) toplam gelirimiz (kira+ücret+faiz+kâr) 576 milyar YTL oldu.Açık anlatımıyla, her şeyin başı üretimdir. Ne kadar mal ve hizmet üretebilirsek (katma değer yaratabilirsek) o kadar gelirimiz oluyor. Eğer gelirimizi yetersiz buluyorsak, daha fazla üretme zorundayız. Milli gelir belli bir sürede üretilen mal ve hizmetlerin parasal (katma) değerini gösterir. Enflasyondan arındırılmış (sabit) fiyatlarla yapılan karşılaştırmalar gösteriyor ki 2007 yılında üretimimiz ve üretim karşılığı toplam gelirimiz (GSYİH) bir yılda yüzde 6.1 oranında büyümüş. Yurtiçinde yabancıların yaptığı üretim karşılığı yurtdışına çıkan katma değer ile yurtdışındaki Türklerin Türkiye'ye getirdikleri katma değerin neti yurt içi üretim rakamına eklenir/çıkarılırsa,
Olayların içinden Veya "zengin" diye bildikleri, listede yer alsa da bekledikleri sırada değil de farklı sıralarda yer alır.Bunun nedeni, zenginliğin sadece gelirden kaynaklanmaması, gelirin tamamının da gelir vergisine tabi olmamasıdır.Gerçek zenginliğin kaynağı servet artışıdır. Servet artışının bir kısmı gelirden gelir. Gelirin de bir kısmı vergilendirilir. Servet (zenginlik) birikimdir. Gelir bir yıllık akımdır.Gelir denilen şeyin kaynağı ise, (1) Doğanın geliri rant/kira (2) Emeğin geliri ücret, (3) Sermayenin/tasarrufun geliri faiz, (4) Müteşebbisin geliri kârdır.Günümüzde servet artışında "rant"ın katkısı giderek artmaktadır. Şehirleşmeye ve gayrimenkule talebin artmasına bağlı olarak, gayrimenkullerin değeri hızlı şekilde yükselmektedir. Rant artışı, serveti büyütmektedir. Ama rant artışının servete katkısı gelir vergisine yansımamaktadır. Mart ayı sonunda her ilin vergi şampiyonlarının listesi yayımlanır. Bu listeleri inceleyenler çok kere "zengin" diye bilinenlerin isimlerini listede göremez. Günümüzde birikimlerin/tasarrufun büyük kısmı "menkul değerlere" yönelmektedir. Menkul değerler, tahvildir, bonodur, hisse senedidir. Menkul değerlerden sağlanan gelirin önemli
Olayların içinden Ocak ayında TÜSİAD'ın yönetim kurulu başkanlığına bir kadının getirildiği günlerde, üniversitede hoca derse başlarken tahtaya TÜSİAD kelimesini yazmış. Türk öğrencilere bu kelimenin ne ifade ettiğini sormuş. Bizimkiler "Bayram değil,seyran değil... Bu da nereden çıktı?" endişesiyle seslerini çıkarmamış. Hoca ise hem onlara hem de diğer öğrencilere, "Türkiye'de çok önemli bir gelişmenin gerçekleştiğini, MEDEF'in benzeri örgüte MEDEF'teki gibi bir kadının başkan seçilmesinin, Türkiye'nin gelişme düzeyini gösterdiğini, Fransa'daki Türkiye karşıtlarına, Türkiye'nin çağdaşlık çizgisini sergilediğini" anlatmış. Paris'te yaşayan dostum Füsun Tüfekçi Tarhan'ın bana aktardığı bir hikâyeyle yazıya başlayayım. O da bu hikâyeyi, Paris'deki Amerikan Üniversitesi'nde pazarlama dersine giren Türk öğrencilerden dinlemiş. Geçen perşembe günü Hürriyet'te yayımlanan söyleşisinde TÜSİAD Başkanı Arzuhan Doğan Yalçındağ, MEDEF Başkanı Laurent Parisot ile sohbetinden söz etmişti.Parisot sohbet sırasında, "Fransız halkı, Türkiye'deki işadamları örgütünün başında Müslüman, modern bir Türk iş kadını olduğunu görsün. Bu, Türkiye hakkındaki olumsuz değerlemeleri büyük ölçüde değiştirir"
Olayların içinden AB ülkelerinin ihracatında ortanın üstü ve yüksek teknolojiye dayalı ürünlerin payı yüzde 63.4 oranında iken, bizim ihracatımızda bu tür ürünlerin payı sadece 34.5.Türkiye Bilişim Vakfı Başkanı Faruk Eczacıbaşı diyor ki, "Türkiye'nin dünya üzerindeki rekabetçilik, çağdaşlık, üretim, verimlilik, etkinlik ölçütlerine göre durumu hiç de olması gereken düzeyde değil.AB'yi çağdaşlaşma çapası olarak kabul ettik. Ama AB'ye uyum sadece siyasi boyutlarıyla öne çıkıyor. 301'inci madde, Kıbrıs ve Ermeni sorunları çözülünce uyumun gerçekleşeceği sanılıyor.Bizim siyasi sorunlardan öte, ciddi sorunlarımız var:- Makroekonomik bakımdan dünya ülkeleri arasında 111'inci, altyapı kalitesi bakımından 63'üncü, sağlıkta çocuk ölümleri bakımından 79'uncu, temel eğitim alan nüfus oranı bakımından 80'inci, teknolojiye hazır olma bakımından 52'nci, yeni teknolojiye uyum bakımından 25'inci sıradayız. Devlet Planlama Teşkilatı'nın tespitlerine göre yüksek teknolojiye dayalı ürünlerin toplam üretimimizdeki payı yüzde 6.3, ihracatımızdaki payı yüzde 6. Bundan kırk yıl önce bizden geri olan birçok ülke gibi başarılı çözümlere yönelik stratejiler uygulayabilseydik, AB'ye tam üyelik konusunda
Olayların içinden 2005 yılında 52.372 binaya kullanma izini verilmiş 249.335 aile yeni dairelere taşınmıştı.Demek ki, Türkiye'de "konut patlaması"ndan söz ettiğimizde biz, "ruhsatlı olarak" her yıl içinde yaşanabilecek hale gelen 60 bin dolayındaki binadan ve bu binalardaki 250 bin dolayındaki daireden söz ediyoruz.TÜİK (Türkiye İstatistik Kurumu) ülkede bina yapımı için verilen ruhsatları ve yapımı biten binalar için verilen yapı kullanma belgeleri izliyor. Bunlarla ilgili bilgileri yayımlıyor.Böylece her yıl (ruhsatlı olarak) ne kadar bina, daire yapıldığı, bunların büyüklüğü, maliyeti, hakkında bilgi sahibi oluyoruz. Yıllar itibariyle değişimleri izliyoruz. 2006 yılında ruhsatlı olarak inşa edilen ikamet amaçlı/oturma amaçlı 55.155 binaya, "Yapı Kullanma İzni" verildi. Bu binalardaki 266.151 daireye yeni sahipleri veya kiracıları taşındı. 2006 yılında yapı kullanma izni verilen binaların metrekare maliyetlerinin bir yıl önceye göre önemli ölçüde arttığı anlaşılıyor. İnşaatların her metrekaresinin maliyeti evlerde yüzde 14.7 oranında, apartmanlarda yüzde 19.2 oranında artmış durumda. Bu oranlar, sadece inşaat maliyeti nedeniyle (arsa hariç) ev ve apartman satış fiyatlarının bir
Olayların içinden Milliyet gazetesinde yıkılan villaların bulunduğu bölgenin hava fotoğrafları yayımlandı. Bu fotoğraflardan birinin küçük bir bölümünü bu yazının altında bulacaksınız. Önce fotoğrafları çeken Yalçın Çınar'ı alkışlayayım. Yalçın Çınar hava fotoğraflarıyla Türk basınında çok önemli bir sayfa açtı. Her fotoğrafı tek başına "yazısız bir haber" değeri taşıyor. Kanunun kestiği parmak acımazmış. Mahkeme karar verdi. Sarıyer'de 22 yıl önce ruhsat alınarak yapımına başlanan, daha sonra ruhsatın dayanağı olan İmar Yasası'nın 47'nci maddesinin Anayasa Mahkemesi tarafından iptali nedeniyle tamamlanamayan binaların bazıları yıkıldı. Fotoğrafa bakınız. Önde yıkılmakta olan binalar görülüyor. Binalar iki katlı. Birbirinden uzak, mimari bakımdan çevreye uyum gösterecek ve güzellik katacak biçimde yapılmış. Bölgenin yeşillendirilmesi için boş alanlar geniş tutulmuş.Yıkılacak binaların hemen arkasında, bir cami çevresinde yoğun bir yapılaşma var. Binalar binaların üzerine binmiş. Gücü yeten kat üstüne kat çıkmış. Yeşile yer kalmamış. Bunların yıkılması söz konusu değil. Çünkü bunlar ruhsat alınmadan yapılan binalar. Bizim yukarıda yayımlanan fotoğraftan hareket ederek tartışmamız