Bugüne kadar YTL kredisi yerine döviz kredisi kullanan bankalar da, şirketler de kazançlı çıktı.Çünkü döviz kredisinin faizi yüzde 5 dolayında. Çünkü, döviz fiyatı üç yıldır sabitleşti. Enflasyon artsa da, içeride, dışarıda siyasi ve ekonomik konjonktür de dalgalansa, bizim döviz kuru dalgalanmıyor. Yukarı çıkmıyor, aşağıya iniyor. Özel sektör (hem bankalar hem de şirketler) döviz riskinden korkmaz oldu. Kredi kullanırken YTL kredisi yerine döviz kredisi kullanıyorlar. Döviz borcunun artmasından hiç mi hiç korkmuyorlar. Hiçbir şey yapamıyorsanız, alınız döviz kredisini yüzde 5 faizle. Satınız dövizi Merkez Bankası'na. Alınız YTL'yi. Yatırınız Hazine bonosuna. Alınız Hazine'den yıllık yüzde 10 net (reel) faizi. IMF destekli istikrar politikasına dua ediniz. Olsun, bitsin. Nasıl olsa o faiz farkını saf ve bakir Türk halkı, KDV, ÖTV diye size tıkır tıkır ödüyor.Tek tehlike döviz riski. Döviz riski denilen şey, döviz fiyatının artmasıdır. Doların fiyatı bir gün şu veya bu nedenle 1.32'den 1.58'e çıkarsa, döviz borcunun YTL karşılığı yüzde 20 artar. Dolar fiyatı 2.00 YTL olursa, döviz borcunun YTL karşılığı birden yüzde 50 artar. Bu olursa 100 YTL'lik borç, durduğu yerde 150 YTL olur.
Efendim işin aslı şudur: O zaman repoya, mevduata yüksek faiz ödeyenler battı. Batarken saf ve bakir halkımızın üç kuruşluk-beş kuruşluk tasarrufunu da batırdı. Faturayı önce devlet baba ödedi. Şimdi ise bir zamanlar yüksek repo faizi, mevduat faizi almış olsun olmasın, saf ve bakir halkımızın tamamından bu faturayı KDV ve ÖTV olarak tahsil ediyor.24 Ocak kararları, 1 Temmuz bankacılığı halkımızı "yüksek faiz"le tanıştırdı. Serbest piyasa ekonomisine, faiz serbestisine alışık olmayan bankalarımız, bankerlerimiz, daha fazla para toplamak için faiz yarışına girdi. Faizle yattık. Faizle kalktık. Al gülüm-ver gülüm işleyen saadet zinciri kopunca 1984 yılında bankerler ve bankalar batmaya başladı. Bir zamanlar üç kuruşluk-beş kuruşluk küçük tasarrufuna, bankalardan yüksek repo ve mevduat faizi alan saf ve bakir halkımız mutsuz... "Eskiden faiz geliri geçimimize katkı oluyordu. N'oldu da bizim gibilerin durumu bozuldu?" diyerek dertleniyor. Bundan ders almadık. Turgut Abimizin rüzgârına kapılan özel sektör firmaları büyüme yarışına girdi. Gelir-gider hesabı yapmadan bankalardan yüksek faizle borçlanmaya başladı. Ne yazık ki, özel sektörün net getirisi (hasılası), banka faizini ödemeye
Yabancı yatırımcıların yüzde yüz ihracata dönük üretimi hedeflerini belirten Aşut, "Özellikle Alman yatırımcıların bölgeye gelmek istediklerini tarıma dayalı sanayi yatırımlarına ilgi gösterdiklerini" söylüyor.Yabancı yatırımcıları ve özellikle tarıma dayalı üretimi düşünenleri Mersin'e çeken önce iklim, sonra da liman koşulları.İşte bu nedenledir ki, Mersinliler öncelikle (1) İkinci Organize Sanayi Bölgesi için arazi tahsisi ve altyapı çalışmalarının hızla tamamlanmasını, (2) Özelleştirilen Mersin Limanı'yla ilgili sorunların hızla çözüme kavuşturulmasını istiyor. Mersin-Tarsus Organize Sanayi Bölgesi (MTOSB) Yönetim Kurulu Başkanı Şerafettin Aşut, "Avrupa Birliği ülkelerinden 36 firma yatırım yapmak için yer istiyor. Yer yok. Daha önce yerli yatırımcıya tahsis edilen 7 parseli eski sahiplerinden alarak yabancılara verdik" diyor. Mersin-Tarsus Organize Sanayi Bölgesi'nde 51 firma üretim yapıyor. Yatırım aşamasında 32, proje aşamasında 13 yatırım var.Mersin Limanı, Türkiye'nin en büyük limanı, Avrupa'nın en büyük limanından biri. Akaryakıt, hububat taşıyan gemiler ve Ro-Ro gemileri için özel donanıma sahip. Yılda ortalama 6.5 milyon ton akaryakıt, 10.0 milyon ton (konteyner dahil)
Şimdilerde "Paradan para kazanma dönemi kapandı" da, bu bankalar bu kadar parayı nasıl kazanıyor? Neden yabancı bankalar para kazanmak için Türkiye'ye akın ediyor? Türk bankalarını satın almak için kuyruğa giriyor?Çünkü Türkiye'de bugün gün, paradan özellikle de "döviz"den para kazanma günüdür.Paradan para kazanmak için Türkiye'deki para piyasasını bilmek gerekir. Para piyasasında bir paradan öbürüne, bir faizden öbürüne atlamak gerekir.Paradan para kazanmak demek, paranın net getirisinin yüksek olması demektir. Paranın net getirisi, faizin, enflasyondan arındırılmış şeklidir. Faizden enflasyonun payı düşüldüğünde kalan orana reel faiz denilir. Bundan beş-altı yıl önce "Paradan para kazanılıyordu" da, kamu ve özel sektör bankalarının yirmisi neden gümbür gümbür battı? Neden diğerleri batmaktan zor kurtuldu? Neden o günlerde Türk bankalarının alıcısı yoktu? Basit olarak anlatayım: Türkiye'de önümüzdeki bir yıllık dönemde ortalama enflasyon beklentisinin yüzde 5 olduğunu varsayalım. Eğer Merkez Bankası veya Hazine paraya yüzde 15 dolayında faiz ödüyor ise, paranın net getirisi (reel faiz) yüzde 9-10 dolayında demektir.Günümüzde dünya para piyasalarında reel faiz sıfır ile yüzde 1-3
Tayfun Talipoğlu'nun konuştuğu çocukların tamamı "okumak istediklerini" söyledi. Okumanın önemini vurguladı.Ama çocukların sorulara verdiği cevaplar tüyler ürpertici, göz yaşartıcı idi... İlkokul dördüncü sınıf öğrencisi Cumhuriyet'in ne olduğunu bilmiyordu. "Öğretmenimiz bize bu konuyu bugüne kadar anlatmadı" diyordu. 23 Nisan "Çocuk Bayramı" öncesi dün sabah NTV'de yayımlanan bir programda, Tayfun Talipoğlu'nun ülkenin değişik yörelerinde, genelde köylerde, ilkokul öğrencileriyle yaptığı söyleşileri izledim. Çocuklarımız için düzenlenen müzik kursunda çocuklara darbuka çalmak öğretiliyordu. Tayfun Talipoğlu, darbuka çalan çocuğumuza soruyordu: "İleride ne olmak istiyorsun?" Çocuğumuz cevap veriyordu: "Ebru Gündeş'in akasında darbuka çalacağım."Tayfun Talipoğlu'nun söyleşi yaptığı çocuklarımızın TV programlarından nasıl olumsuz etkilendikleri açıklıkla anlaşılıyordu. Bir çocuğumuz futbol maçında kavgaya gireceği arkadaşının kafasını patlatabileceğini, bir başkası "Kurtlar Vadisi"ndeki gibi silah kullanabileceğini anlatıyordu. Ebru Gündeş'in 'akasında' darbukacı Bugün 23 Nisan.Biz 23 Nisan'ları "Çocuk Bayramı" olarak kutluyoruz... İyi de, ne için bayram yapıyoruz? Çocuklarımızı
Bizim şehir yaşamımızda "esnaf" önemli, hem de çok önemlidir. Mahallenin "esnafı", mahallenin rengini belirler. Bakkal, kasap, manav, berber, kundura tamircisi, pazarcı, taksici mahalleyi mahalle yapan insanlardır.Yeniköy, İstanbul'un eski Rum mahallelerinden biridir. Rauf Baba (Rauf Yön) Yeniköy'e 1954 yılında, 25 yaşındayken Boğazın öte yakasından, Paşabahçe'den gelmiş. Üç arkadaşıyla (Bedri, Niyazi Kurt, Aksaraylı Sabahattin'le) Yeniköy'de vapur iskelesinin sokağında taksiciliğe başlamış. Babasının Şafak vapurunun çarkçıbaşı olduğunu, Yeniköy'e göç etmeden Paşabahçe'de oturduklarını, taksiciliğe başlamadan şişe cam fabrikasında çalıştığını söylerdi.O yıllar Yeniköy'de çok sayıda Rum yaşarmış. Mavrokordotisi Todori, Evyanidis, Hristakis zengin Rum ailelermiş. Yazmacı Koço, Yazmacı Vahan, Yazmacı İsmail, Benli Ahmet, Yahya Bey, Sotori Nikolodis, Kasap Yani, Berber Pedro mahallenin önde gelen esnafıymış. Rauf Baba, "Yeniköy Taksi"nin kurucusuydu. Geçen hafta öldü. Yeniköy'ün eski esnafının en renklilerinden biriydi. Ailesi iki yüz elli yıldır Yeniköy'de yaşayan Aleko (Aleksandros Nikolaidis) ölmeden önce bana anlatmıştı. 6-7 Eylül olaylarından önce Yeniköy'de 3 Rum lokantası, 1
Garanti Yatırım'dan Serdar Pazı bana bir yıllık fiyat değişimi hakkında bilgi verdi.- Bir yıl önce Cumhuriyet altınının alım fiyatı 125, satış fiyatı 130 YTL imiş. Bir yılda fiyat artışı yüzde 44 oranında.- Bir ay önce Cumhuriyet altını 157 YTL'den alınıp 162 YTL'den satılıyormuş. Bir ayda fiyat artışı yüzde 15 oranında.Dünyada altın fiyatları dolar/ons olarak izlenir. Bir ons 31.99 gr'dır. (1 kg 32.15 onstur). Türkler altın piyasasını Cumhuriyet altını fiyatına bakarak izler. Dün İstanbul'da Cumhuriyet altını 180 YTL'den alınıp 186 YTL'den satılıyordu. Bir ons altının dünya borsalarında ortalama fiyatı 2003 yılında 357 dolar, 2004 yılında 408 dolar, 2005 yılında 441 dolar, 2006 yılının ocak ayında 538 dolar idi. Mart ayında 554 dolara yükseldi. Nisan ayında fiyatlar tırmanışa geçti. Dün 645 dolara kadar yükseldi.İstanbul Kuyumcular Odası Başkanı Alaattin Kameroğlu, bana Cumhuriyet altınının fiyatının nasıl hesaplandığını anlattı.Sayın okuyucularıma öğrendiklerimi aktarayım: Ben Alaattin Kameroğlu ile konuşurken dünya piyasalarında altının onsu 638 dolardı. Bir ons 31.99 gr olduğuna göre bu rakamı 31.99'a bölerek altının 1 gramının dolar fiyatını buluyoruz. Dolar 1.33 YTL'den
Bir Merkez Bankası Başkanı ne yapar? Bu yeni başkan ne yapar?Önce bir merkez bankası başkanı ne yapar sorusuna cevap vereyim:Merkez Bankası'nın ekonomiyi etkileyecek iki önemli aracı var: (1) Piyasadaki para miktarını ayarlar. (Piyasaya YTL sürer, para miktarını çoğaltır. Veya piyasadan YTL toplar, para miktarını azaltır.) (2) Faiz oranını belirler. (Faizi indirir, faize bindirir.)İyi de, günümüzde bu iki aracı "etkin" biçimde (kesin sonuç/kati netice) kullanma şansı kalmadı. (1) Yurtdışından oluk oluk döviz geliyor. YTL bulamayan döviz buluyor. Döviz miktarını ayarlamak Merkez Bankası'nın elinde değil. Sadece YTL miktarını belirleyerek piyasada likiditeyi ayarlamak mümkün olamıyor. (2) Ülkede YTL yanında bir de döviz faizi oluştu. YTL faizi yüzde 15'lerde, döviz faizi yüzde 5'lerde dolanıyor. Merkez Bankası faizi indirse bir dert, yükseltse bir dert. Öyle bir hava yaratıldı ki, Merkez Bankası başkansız kalırsa Türkiye batar... Merkez Bankası'na iyi bir başkan gelirse, işler düzelir (!) Demek ki. Bir merkez bankası başkanının yapabileceği çok şey yok. Önceki Başkan da işte bu nedenle sadece faizi yüksek tutarak, enflasyonu aşağıya çekmeyi hedef aldı. Enflasyonu aşağıya çekti.