Otomobil kadar ilaç ithal ediyoruz

20 Mayıs 2005

Geçen yılın ilk üç ayında 20.9 milyar dolarlık mal girdi. Bunun toplam ithalat içindeki büyüklüğü yüzde 12.0 idi.Bu yılın ilk üç ayında tüketim malı ithalatının toplam ithalat içindeki payı yüzde 10.4'e geriledi. Yılın ilk üç ayında 2.6 milyar dolarlık tüketim malı ithal ettik.2005 yılının ilk üç ayında genel olarak ithalata harcadığımız döviz yüzde 22.9 oranında artarken, tüketim malı ithalatına giden döviz sadece yüzde 5.1 oranında arttı. 2004 yılında Türkiye'ye yurtdışından 97.5 milyar dolarlık mal girdi. Bunun 12.1 milyar dolarlık bölümü, yüzde 12.4'ü tüketim malı idi. Döviz açığı gündeme geldiğinde biz genelde tüketim malı ithalatı üzerinde dururuz. "Halkımız ithal malı kullanıyor, bunun için döviz bitiyor" denilir. Halbuki bizim ithalatımızda esas ağırlığı üretimde kullanılan hammadde ve ara mallarıyla makine ve teçhizat teşkil ediyor.2004 yılının ilk üç ayında binek otomobili ithalatına 861 milyon dolar harcamıştık. Bu yıl aynı dönemde 599 milyon dolar değerinde binek otomobili ithal edildi. Geçen yıl toplam tüketim malı ithalatında binek otomobilinin payı yüzde 33 idi. Bu yıl yüzde 22'ye düştü. İthalatın yüzde 78'i 'ara mal' Tüketim malı olarak en fazla döviz harcadığımız

Yazının Devamı

19 Mayıs 'bayram'dı 'tatil' oldu

19 Mayıs 2005

19 Mayıs 1919 Mustafa Kemal'in Samsun'a ayak bastığı gün. 19 Mayıs'lar bir zamanlar bizim en coşkulu günlerimizden biriydi. Öğrenciler 19 Mayıs gösterilerine katılmak, yaşlılar gösterileri izlemek için heyecanla 19 Mayıs'ı beklerdi. N'oldu da 19 Mayıs'lar "bayram" iken, "tatil" oldu? Dün sabah üniversitede derse başlamadan öğrencilere sordum: "Yarın 19 Mayıs... Sizin için 19 Mayıs'ın anlamı nedir?" dedim. Bir kız öğrencim, "19 Mayıs bir zamanlar bayram imiş... Şimdi tatil oldu... Neyin bayramı olduğu da unutuldu" dedi. Bir başka kız öğrencim, "19 Mayıs, toplumda Sevgililer Günü, Anneler-Babalar Günü kadar bile önemsenmez oldu" diyerek söze karıştı. Bir erkek öğrencim, "Bayramın adı, Gençlik ve Spor Bayramı... Gençliğin durumu ortada. Spor denilince sadece futbol akla geliyor... Bu durumda neyi kutlayacağız?" diye sordu. Bir başka öğrencim, "Her şeye rağmen 19 Mayıs Atatürk'ü ve devrimleri hatırlamaya imkân veriyor" şeklinde iyimser konuştu. Okuyup öğrendiğime göre, 19 Mayıs, 3466 sayılı kanun ile 20 Haziran 1938'de (Atatürk'ün ölümünden beş ay önce) "Gençlik ve Spor Bayramı" olarak kabul edildi.19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramı olarak ilan edilmeden önceki yıllarda da mayıs

Yazının Devamı

Borç brüt 332, net 272 katrilyon TL

18 Mayıs 2005

Net borç rakamını Devlet Bakanımız "icat etti". Devlet Bakanımız, "bazı kötü niyetliler tarafından borçlarımızın olduğundan fazla gösterilmesinden" yakınıyor. Brüt değil, net borç rakamlarının kullanılmasını istiyor.Net borç rakamı denilen şey şu: "Her ne kadar bizim şu kadar iç, bu kadar dış borcumuz var ise de... Bizim burada şu kadar, burada bu kadar Türk lirası paramız ve dövizimiz var... Bu varlıklarımızı borç hesabından düşersek borcumuzun gerçek büyüklüğü ortaya çıkar" deniliyor.Daha basit anlatayım... Ayşe Hanım Teyzem bankadan "tüketici kredisi" olarak 100 lira aldı... Ayşe Hanım Teyzem diyor ki, "Ben bankadan 100 lira tüketici kredisi kullandım ama, benim kolumda 40 liralık bilezik var. Benim net borcum 60 liradır..." İşte Devlet Bakanımızın net borç anlatımı da böyle bir anlatım. Eskiden borç rakamı bir taneydi. Şimdi iki oldu. Bir "brüt borç" rakamı var, bir de "net borç" rakamı var. Devlet Bakanımız diyor ki, 2004 yılı sonu itibariyle,(1) Merkez Bankası'nın 27.9 katrilyon TL varlığı var.(2) Kamunun bankalarda 18.7 katrilyon TL mevduatı var.(3) İşsizlik Sigortası Fonu'nda birikmiş 13.3 katrilyon TL para var.Bunların toplamı 59.9 katrilyon TL eder.2004 yılı sonunda iç

Yazının Devamı

IMF, 'Ucuz işçilikle büyüyün' diyor

17 Mayıs 2005

IMF ve Dünya Bankası temsilcileri talimat vermeye, yol göstermeye başladı bile: "Asgari ücret ve ortalama ücret yüksek... İş güvencesi işçi çıkarmayı önlediğinden işveren kayıt dışı istihdama yöneliyor. İşçiyi işten çıkarma konusunda kolaylık getirilmeli..." deniliyor.2000 - 2001 krizi sonrası 2001 yılından itibaren uygulanan "Güçlü Ekonomiye Geçiş Programı", ekonominin "dış talebe dayalı olarak büyümesini" hedef almıştı.Dış talebi artırmanın yolu ucuz mal satmak, ucuz mal satmanın yolu da "verimliliği artırmak" idi. IMF istedi. Hükümet kabul etti. İmza verdi. Ücret ve istihdam yapısında yeni düzenlemeler yapılacak. Açık anlatımıyla asgari ücret, iş güvencesi ve kıdem tazminatı tehlikede. İmalat sanayiinde 1997 yılında 100.0 olan üretim, 2001 yılında 92.6'ya düşmüştü. Üretim 2004 yılında 123.4'e tırmandı.Ama 2001 yılında 113.9 olan verimlilik 144.6 oldu.Bütün bunlara karşı 2001 yılında 95.9 olan reel ücret 2004 yılında 90.2 olarak gerçekleşti.Açık anlatımıyla 2001 yılından bu yana (1) Reel işçi ücreti geriledi, (2) Üretim arttı, (3) Verimlilik artışı üretimin çok üzerinde artış gösterdi.Verimlilik artışı sonucu Türkiye imalat sanayiinde maliyetleri aşağıda tutmayı ve ucuz ihracatı

Yazının Devamı

Otomotiv ihracatı 10.8, ithalatı 14.7 milyar dolar

16 Mayıs 2005

Bu haberin bir bölümü... Acaba aynı yıl, Türkiye otomotiv sanayi ürünleriiçin ne kadar ithalat yaptı? İthalat rakamlarına bakıyoruz, ithalat 14.7 milyar dolar. Demek ki, ihracat geliri ithalatı karşılayamamış. Üstelik otomotiv ürünleri ve parçalarına 3.8 milyar dolar daha fazla ödeme yapmışız. Dövizin ucuz olmasının ithalatın artmasında büyük rolü var. Ucuz döviz, yerlisini kullanmak yerine dışarıdan satın almayı cazip kılıyor. Sadece otomobil ithalatı cazip olmuyor, yerli yan sanayicinin yaptığı kapı kolu, döşeme çamurluk, tampon da ucuz oluyor. Yerli yan sanayii, dükkan kapıyor. Parçalar yurt dışından geliyor. Biz genelde ihracat rakamlarına bakarak seviniyoruz. Örneğin 2004 yılında otomotiv sanayiimizin ihracatı 10.8 milyar dolar oldu... Türkiye'de otomotiv sanayiinin gelişeceğini, ihracat yapacağını ve de ihracatın bu boyuta ulaşacağını kim düşünürdü?.. Buraya kadar açıklanan rakamlara ve de bilgilere dayalı olarak "Biz otomotiv sanayiinin ekonomiye katkı sağladığını sanıyorduk... Halbuki ithalatı artırmaktan başka işe yaramıyormuş" denileblir."Kara gözlükler" takarak gelişmelerin sadece olumsuz yanlarını sergilemek istemediğimde dostum Ege Cansen'i ararım. O bana rakamları ve

Yazının Devamı

Koç ve Kocatopçu Ereğli'yi anlatıyor

15 Mayıs 2005

Demir çelik fabrikaları kurmakta uzmanlaşmış olan Amerikan firmalarından Koppers, işi almak için Westinghouse ile birlikte bir grup olarak anlaşıyor. Amerikan hükümetinden kredinin alınmasında büyük çalışmalar oluyor. Sonunda kredi sağlanıyor, etütler yapılıyor, fabrikanın Karadeniz Ereğlisi'nde kurulmasına karar veriliyor. Sıra şirketin kuruluşuna ve idare meclisinin seçimine geliyor.Koppers ve Amerikan hükümeti, bu şirketin tümüyle bir özel kuruluş olmasını şart koşuyorlar. Bunun için bir de kanun çıkıyor. İdare meclisine bir Türk işadamının alınması kararlaştırılıyor. Amerikalılar tarafından benim adım hükümete teklif ediliyor. Fatin Rüştü Zorlu, beni kabul etmek istemiyor, iş Adnan Menderes'e duyuruluyor. Bu şekilde idare meclisine giriyorum. İş Bankası binasında 7 Aralık 1959 tarihinde yapılan ve Adnan Menderes'in de bulunduğu kokteyl ile işe başlıyoruz."Vehbi Koç'un yazdıklarını okuduktan sonra, Ereğli'nin kuruluş anlaşmasını imzalayan Dr. Şahap Kocatopçu ile konuştum. Dr. Şahap Kocatopçu bana şunları anlattı:"27 Mayıs 1960'tan sonra oluşturulan devrim hükümetinde Sanayi Bakanlığı'na getirildim. Bakan olduğum gün ABD büyükelçisi ziyaretime geldi. 'Türkiye'nin sanayileşmesini

Yazının Devamı

"İnsansız ekonomi" olmaz olamaz

14 Mayıs 2005

Ama bu mektupta "insan" yok. Bu mektupta "halk" yok... Halbuki ekonomi politikalarının hedefi, "insanları mutlu etmektir". İnsanları mutlu etmek demek, insanlara iş ve aş imkânı yaratmak demektir.İnsanlara iş ve aş imkânı yaratmayan bir ekonomi politikasının iyiliğinden, bunları hedef almayan bir hükümetin iyi niyetinden veya başarısından söz edilemez.Bu halk üç yıl bu IMF mektubunda yer alan "emir ve kumanda düzeninde" yönetilecek hükümet, elini kolunu bağlayan bu niyet mektubunun sınırlayacağı icraat ile milletvekili seçimine gidecek. IMF'ye verilen niyet mektubuyla bu hükümet üç yıl elini kolunu bağladı. Bu hükümet üç yıl bu mektupta yazılanları yapmak zorunda kaldı. Mektupta, bütçe var. Vergilerin azaltılamayacağı,tersine artırılacağı var. İç ve dış borç faizini aksatmamak için hükümetin harcamaları daha da kısacağı var. Enflasyonu daha da aşağıya çekmek için Merkez Bankası'nın sıkı para politikası, hükümetin sıkı maliye politikası uygulayacağı var. Bu ülkenin yılların birikimiyle ortaya çıkardığı elde kalmış son KİT'lerin haraç mezat satılacağı var. Esnafa kredi veren Halk Bankası'nın, çiftçiye kredi veren Ziraat Bankası'nın kapılarına kilit vurulacağı var.Ama işçi, çiftçi,

Yazının Devamı

'IMF'ye selam' kemer sıkmaya devam

13 Mayıs 2005

Bizde "istikrar" demek, "kemer sıkmak" demek oldu...Ekonomi politikaları tek bir hedefe odaklanır hale geldi: "Halkın kemerini sıkmak... Daha fazla sıkmak..."Bir ekonomi güç duruma düştüğünde, düze çıkmak için halktan bir süre kemer sıkması istenir. Ama dikkat buyurunuz, "bir süre" istenir. Bizde "kemer sıkmanın süresi" diye bir şey yok. Yıllardır her hükümet kemer sıktırıyor. Eski anlatımıyla "kemerlerde delik", halkımızda derman kalmadı.Yeni niyet mektubunda hükümetimizin ve de IMF'nin "niyeti kötü"... Halkın kemerini daha fazla sıkacaklar... Hükümetin IMF'ye verdiği, IMF'nin de onayladığı "niyet mektubu"nda "açıklanan niyet", kemer sıkmaktan ibaret. İyi de... Ne zamana kadar? Allah için bir ümit veren, bir tarih veren yok... Acaba kemer ne zaman gevşetilmeye başlanacak? Üç yıl sonra mı? Beş yıl sonra mı? Bu ülke ekonomisi ne zaman düze çıkacak?Niyet mektubu denilen mektupta neler yazılı? Hükümet sıkı maliye politikası uygulayacak. Memura, işçiye zam yok. Yatırım yok. Okula, hastaneye, yola, limana para yok. Faiz dışı fazla adı altında vergi gelirlerinin büyük bölümü borç faizine aktarılacak. Halkımızın gelirinin büyük kısmı faiz ödemelerini aksatmamak için kullanılacak.

Yazının Devamı