Kişi başı 4218 dolarla 1998i yakalayacağız

14 Eylül 2004

Yıl ortalaması dolar kurunun 1.450.000 TL olacağını varsayar ve 439 katrilyon lirayı bu rakama bölersek, 302 milyar dolarlık bir milli gelir rakamıyla karşılaşacağız.302 milyar doları da yıl ortalaması nüfus olan 71.7 milyona bölünce, 2004 yılı için kişi başına 4218 dolar milli gelir rakamı ortaya çıkacak. 2003 yılı sonunda milli gelirimiz dolar olarak 239 milyar dolardı... 2004te ekonomi yüzde 10 büyüyecek. Nasıl olacak da, dolar olarak milli gelirimiz 239 milyar dolardan 302 milyar dolara çıkacak? Yani yüzde 26.3 oranında büyüyecek. Kişi başı gelir 2003 yılında 3382 dolardı. Ekonomi yüzde 10 büyüyecek ise, nasıl olacak da, kişi başı gelir 4218 dolara yükselecek? Yani, kişi başı gelir dolar olarak yüzde 24.7 oranında artacak.Sayın okuyucularım, görülüyor ki, bu dolar ile milli gelir hesabında bir çarpıklık var. Çarpıklığın nedeni, döviz kurlarının "azizliği"dir.Milli gelir, milli parayla (Türk Lirası) ölçülür. Enflasyonun etkisini yok etmek için, her yılın fiyat artışları oranında düzeltme yapılır. Buna "sabit fiyatla milli gelir" denilir. Sabit fiyat hesabında da seçilen herhangi bir yıl esas alınarak (biz de DİE, 1987 yılını esas alıyor) her yılın milli gelir rakamı o yılın

Yazının Devamı

Önemli olan büyümeyi sürdürmek

12 Eylül 2004

Devlet Bakanı Babacanla Maliye Bakanı Unakıtanın söyledikleri doğru çıkıyor. 2003ün 356 katrilyon lira olan milli geliri yüzde 10 büyümeyle (ve de enflasyon etkisiyle) cari fiyatlarla 439 katrilyona ulaşacak. Bölünüz bunu 1.450.000 TL dolar fiyatına. Alınız size 302 milyar dolar milli gelir. Bölünüz onu da 72 milyon nüfusa. İşte size kişi başına ortalama 4.218 dolar milli gelir. Bu anlatım, olan bitenin "pembe" anlatımıdır. Bir de arka yüzü var. Büyüme büyüme diyordunuz. İşte büyüdük! 2004 yılının ilk 6 ayında (GSYİH) yurtiçinde üretilen mal ve hizmetlerin parasal değeri (bir önceki yılın aynı dönemine göre ve de enflasyondan arındırılmış sabit fiyatlarla) yüzde 11.9 oranında arttı. Buna yurtdışından gelen/giden üretim trafiğinin netini de eklersek (GSMH) büyüme yüzde 13.5 oranına ulaşıyor. Bu gidiş ile 2004 yılını en az yüzde 10 büyüme ile kapatırız. Ekonominin büyümesini isteyenler, büyüsün ki, insanların "iş ve aş" imkânı artsın derler.2004te ekonomi büyüdü ama (1) Ekonomi yüzde 13.5 büyürken çalışanların sayısı azaldı. (2) Ekonomi 13.5 büyürken halkımızın gıda harcamaları sadece ve sadece yüzde 0.6 (yüzde 1 bile değil, binde 6) oranında arttı.Büyüme üretim artışına bağlı gelir

Yazının Devamı

Bu rüzgar (en az) yıl sonuna kadar devam eder

11 Eylül 2004

Dün açıklanan milli gelir rakamlarına göre büyümenin dinamiği "sanayi üretimi"dir. Sanayi üretimi yılın ilk 3 ayında yüzde 10.3, ikinci üç ayında yüzde 14.9 artmıştı. Yılın ilk yarısında sanayideki yüzde 12.7 oranındaki büyümeyi "ithalat" besledi.İthalat artınca, piyasa canlandı. Piyasa canlanınca, ticaret sektörü yüzde 17.8 oranında, ulaştırma sektörü yüzde 7.5 oranında, serbest meslek ve hizmetler kesimi yüzde 10.7 oranında büyüdü.Büyüme demek, yurtiçinde mal ve hizmet üretimindeki artış demektir. Mal ve hizmet üretimindeki artış, "gelirde artış" demektir. İthalat rüzgârı (en az) yıl sonuna kadar devam eder. Bu ithalata dayalı ekonomik canlılık (en az) yıl sonuna kadar sürer. Yılın birinci yarısında tarımda görülen gerilemenin yerini, ikinci yarıda tarım ürünlerinin piyasaya dökülmesiyle "artış" alır. Böylece biz bu yıl ekonominin en az yüzde 10 dolayında "büyüdüğünü" görürüz. Yurtiçi mal ve hizmet üretimi (gayri safi yurtiçi hasıla) ilk 6 ayda yüzde 11.9 oranında arttı. Buna yurtdışına giden ve yurtdışından gelen faktör gelirlerinin neti eklendiğinde toplam gelir (gayri safi milli gelir) artışı yüzde 13.5 oranına ulaşıyor. Bu büyüme oranları sadece bizim için değil, başka

Yazının Devamı

"TC" veremiyor "AB" versin

9 Eylül 2004

İstanbullu hemen elini cebine atmış. İki milyar lirayı çıkarmış. Masanın üzerine atmış. Sonra arkadaşlarına fark ettirmemeye çalışarak meleğin eline 100 dolar sıkıştırmış. "Aman bana iyi yer ayır" demiş.Kayserili, "Melek Hanım, bizim ülkede ekonomik durum çok kötüydü... Benim bankamı batırdılar... Şirketlerime el koydular... Sen bana bir kolaylık göster... Bir milyar lira vereyim. İdare et..." diyerek "ağlamış, sızlamış"... Melek, "Tamam, tamam... Uzatma, ne vereceksen ver!" deyince de, İstanbulluya göz kırpmış. "Naberr... Burada da işim iş..." demiş.Sıra gelmiş Diyarbakırlıya... Diyarbakırlı masanın önüne gelmiş. Elini masaya vurmuş... "Ben neden iki milyar verecekmişim ki... Devlet versin" demiş. Yürümüş. Gitmiş.Bu hikayeyi dostum Ege Cansen anlatmıştı. Şimdi gelelim yazacağımız yazıya...Milliyet dün Avrupa Birliği (AB) Komiseri Verheugenin Diyarbakırda "Kürt kökenli Türk vatandaşlarımızla bütünleşme gezisi"yle ilgi olarak Utku Çakırözün izlenimleri yayımlanmıştı.Verheugen, Lice ilçesine bağlı Tuzla köyünde "teftiş"lerini sürdürmüş.Muhtar Tahsin Yıldıza köyde hayatın nasıl olduğunu, TC devletinden yardım alıp almadıklarını sorunca da, muhtar yakınmış: "Meydanda kadın ve

Yazının Devamı

Dış kaynak iç kaynak kadar olamaz

7 Eylül 2004

Avrupa Birliğinden üyelik için tarih aldığımızda yabancı sermaye girişinde "patlama" olacağını, bu sayede de Türkiyenin gelişmiş ülkelerle arasındaki uçurumun kendiliğinden kapanacağına inanıyoruz.Konuyu tartışırken ne kadar büyüklükte bir yabancı sermaye yatırımının bizim "kaderimizi değiştirebileceği" gündeme gelmiyor... Biz ne kadar yabancı sermaye bekliyoruz? Yılda kaç milyar dolar yabancı sermaye gelir ise biz "köşeyi döneceğiz?"Bizim 2004 milli gelir tahminimiz 280 milyar dolar. Bu gelirin yüzde 80ini tüketeceğiz. Kalanını tasarruf edip yatırıma ayıracağız. 2004 programına göre tasarrufla gerçekleştirebileceğimiz sabit sermaye yatırımı 50 milyar dolar kadar. Bu harcamanın 10 milyarını devletin yapması bekleniyor. Özel sektörün 2004te yatırıma yönlendireceği kaynak 40 milyar dolar dolayında.Açık anlatımıyla özel sektörümüz, ekonominin bu güç döneminde kriz sonrası dönemi, yılda 40 milyar dolar dolayında parayı yatırıma yönlendirebilme imkânına sahip... Ve de bu tabloda biz, özel sektörümüzün bu kaynağını ve kaynağın büyüklüğünü görmezden gelerek "Ah yabancı sermaye gelse..." diye hayıflanıyoruz. Gelse gelse yılda ne kadar yabancı sermaye gelir ve de yatırım yapar? 5 milyon

Yazının Devamı

Döviz hesaplarında düzeltme yapıldı

6 Eylül 2004

Merkez Bankası bu konuda açıklama yapmayınca kafalar karışıyor... Prof. Dr. Asaf Savaş Akad gibi Merkez Bankası çevreleri ile iyi ilişkileri olan iktisatçılar ve de Ege Cansen gibi, "Serin düşünen" gözlemciler, bunun "Dışarıya döviz kaçışından değil", Merkez Bankasının "Hesap düzeltmesi"nden kaynaklandığını vurguluyor.Bu yıl turizmde yabancı akımı var deniliyordu. Yabancılar Türkiyeye hücum etti, arsa ve ev alıyorlar deniliyordu. Bu hareketin sonucu ülkeye girmesi gereken döviz, "Ödemeler Bilançosu"na (döviz durumunu sergileyen rakamlara yeterince yansımıyordu.Merkez Bankasının, daha önce "Nereden geldiği bilinmeyen döviz" torbasından bir miktar dövizi çıkararak, turizm gelirleri rakamları ile yabancıların gayrimenkul ödemeleri rakamlarını büyüttüğü belirtiliyor. Bu anlatıma göre, yurt dışına döviz çıkışı (dövizin kaçması) söz konusu değildir. Nereden geldiği bilinmeyen dövizin bir bölümünün nereden geldiği tespit (veya tahmin) edildiği için, "hesap düzeltmesi" söz konusudur. Merkez Bankasının açıkladığı döviz rakamlarına göre, temmuz ayında, Türkiyeden belirsiz adreslere 1.3 milyar dolar döviz çıkışı olmuş. Ortada fol yok, yumurta yok...Belirsiz kaynaklardan Türkiyeye döviz

Yazının Devamı

Sünnet mevsimi bitiyor

5 Eylül 2004

Bizim zamanımızda sünnet kıyafeti denilen şey bir beyaz entari idi. Günümüzde üç çeşit kıyafet varmış. Subay kıyafeti, kaftan ve kavuk. Subay kıyafeti bildiğimiz kasketli üniforma. Kaftan denilen kıyafet, beyaz kenarlı, pullu takke ile beyaz elbise. Kaftan, kavuklu Osmanlı kıyafeti... Pelerini de var... Bu kıyafetlerin bir sürü de aksesuvarı var. Asa, kama, tabanca, çarık, ayakkabı, terlik gibi şeyler de alacaksınız.Bir sünnet çocuğunun giyimi, 50 milyon lira ile 250 milyon lira arasında değişiyor.Mayıs ayında başlayan sünnet mevsimi, okullar açılınca sona erecek... Türkiyede sünnet adeti ekonomide önemli bir harekete yol açıyor. Giyim, kuşam, eğlence, hediye, sağlık hizmeti derken çok sayıda aile bu sayede geçinip gidiyor.Geçenlerde gazeteci arkadaşım Zeynep Göğüş oğlu Ali Sinanı sünnet ettirdi. Uzun zamandır sünnet şenliğine katılmamıştım. Bahçeye 5 yaşındaki Ali Sinanın arkadaşları dolmuş. Kuklacı Arif Duygu Tansı kukla sahnesi kurmuş. Derken gümbür gümbür Eyüp Belediyesi Mehteran Bölüğü bahçeye daldı... O küçücük bahçede çocukların mutluluğunu görecektiniz.Yarın akşam da gazeteci arkadaşımız Murat Sabuncunun oğlu Muratcanın sünnetine gideceğiz. Muratcan 9 yaşında... Herhalde

Yazının Devamı

e - Devlet e - Fetva

4 Eylül 2004

Dün sabah, İstanbuldaki (CeBIT) Uluslararası Bilgi ve İletişim Teknolojileri Fuarına gittim. Kapılar 11.00de açılıyormuş. Ben erken gitmiştim. Beklerken kapıların önündeki insan sayısının fazlalığına şaşırdım. 5 Eylül akşamı kapanacak olan fuarı 170 bin kişinin ziyaret etmesi bekleniyormuş. Pavyonlarda bilgi ve iletişim sektöründeki en ileri teknolojiler ve en yeni ürünler sergileniyor.Sergi salonunun 2 numaralı pavyonu "e - Devlet"e ayrılmış. "e - Devlet de ne ola ki?" diyerek önce o pavyona gittim. Meğerse "e - Devlet", merkezi ve yerel yönetimlerin halkı (bilgisayar aracılığıyla) içine aldığı ve hizmetleri elektronik ortamda (bilgisayar aracılığıyla) verdikleri sistemin adıymış.Başbakanlık, bakanlıklar, kamu kurum ve kuruluşları, belediyeler "e - Devlet" kapsamında neler yaptıklarını sergiliyor. e - Devlet bölümü için hazırlanan tanıtım kitapçığında, Diyanet İşleri Başkanlığıyla ilgili bölümde "online - fetva" başlığını görünce meraklandım. Ve böylece Diyanet İşleri Başkanlığı pavyonunu buldum. Sadece "e - Fetva"ya değil, "e - Hutbe"ye ve diğer dini konulara da bilgisayar aracılığıyla nasıl ulaşılabileceğini öğrendim. Bilgisayarda www.diyanet.gov.tr adresine giriniz. Ekrana

Yazının Devamı