Enflasyon inerken faizin çıkması çok tehlikeli

13 Haziran 2002


<#comment>Dün "piyasanın siniri arttı". Devletin iç borç senetlerinin faizleri ve de döviz fiyatı yukarıya doğru tırmanışa geçti.
Enflasyon aşağıya inerken, faizin ve döviz fiyatının tırmanışa geçmesi ekonomide her şeyin "rezil olması" demektir.
Ortada böyle "rezil bir tablo" var iken, Merkez Bankası Başkanı'nın Bakanlar Kurulu'nda "Merkez Bankası'nın görevi enflasyonu indirmektir. Merkez Bankası'nın başka sorumluluğu yoktur" şeklinde açıklama yapması çok çok çok yanlıştır.
Merkez Bankası (1) Enflasyonu ekonomik büyümeyi frenleme pahasına aşağıya indiriyor ise, (2) Enflasyonu indirirken faizleri aşağıya çekemiyor, tersine yükselmesine yol açıyor ise, yeni bir krize giden yollara taş döşüyor demektir.
Önceki gün Prof. Dr. Salih Neftçi'yi dinledim. Neftçi diyor ki: "- Artık ekonomik dengelere bakarak ekonominin gidişi hakkında tahmin yapmak imkansız hale geldi. Finans dengeleri önem kazandı. Finans dengeleri çok kısa sürelerde bozulabiliyor. Finans dengesi bozulunca da ekonomi altüst oluyor. Türkiye'nin finans dengesi ise 'iç borç stoku' üzerine oturmuş durumdadır."
Bizim iç borcumuzun milli gelire göre büyüklüğü ödenemez boyutta değil. Ama iç borç

Yazının Devamı

Banka sisteminde taşlar oynamaya başladı

12 Haziran 2002


<#comment>Yapı Kredi'nin Pamukbank ile birleşmesi, HSBC isimli yabancı sermayeli bankanın Advantage Card sisteminin işleticisi Bankar'ı satın alma teşebbüsü önemli gelişmelerdir.
Çünkü, (1) Yapı Kredi ile Pamukbank birleşince, aktif toplamına göre bankaların büyüklük sıralaması değişmektedir. (2) Daha önce Demirbank'ı satın alarak aktif büyüklüğüne göre banka sıralamasında yukarıya doğru tırmanmaya başlayan yabancı sermayeli HSBC isimli bankanın Advantage Card sisteminin işleticisi Bankar'ı satın alması, Türk piyasasında iddiasının, tırmanışının süreceğini göstermektedir.
Neyin ne olduğunu anlatayım:
(1) Türkiye'de şube açan yabancı bankalar var. Bunların ana bankaları yurtdışında. Ana bankaları yabancı banka. Türkiye'de faaliyetlerini, "yabancı banka şubesi" olarak sürdürüyorlar. ABN Amro Bank, Banco di Roma, Citibank, Credit Lyonnais, Credit Suisse, ING Bank, J.P. Morgan - Chase, Societe Generale, Westdeutsche Landensbank bu tanıma giren yabancı banka şubeleri. (2) Türkiye'de kurulmuş yabancı bankalar var. Bunlar yüzde yüz yabancı sermayeli banka ama Türk kanunlarına göre kurulmuş, "anonim şirket" statüsünde, Türk bankasından tek farkları sermayelerinin tamamı

Yazının Devamı

Derviş, "İşler iyi diyemem" derken ne demek istedi?

11 Haziran 2002


<#comment>Türkiye’nin tekrar bir krize girmemesi, iç borcu çevirebilmesi için, (1) IMF desteğinin devam etmesi şart. (2) Dış finans çevrelerinin güveninin devam etmesi ve Türkiye’nin dış piyasalardan net borçlanma şansını kaybetmemesi şart.
Bunlar ne demek?
Rakam vererek anlatayım.
Devlet her türlü ödemeyi kıstı. Baraj, yol, köprü yapmıyor. Hastane, okul, adliye için daha az para harcıyor. Ama buna rağmen 5 ayda memur maaşı ödemek ve devlet hizmetlerini sürdürebilmek için 21.2 katrilyon para harcadı.
Beş ayda iç borcu ve dış borcu çevirmek için (iç ve dış borcu çevirmek demek, vadesi gelen taksidi ve faizi ödemek demektir) 18.5 katrilyon lira ödeme yapıldı. Açık anlatımıyla 5 ayda Hazine’den çıkan para 39.7 katrilyon lira. Buna karşılık devletin vergi ve diğer kaynaklardan 5 ayda toplayabildiği para 27.5 katrilyon lira.
Demek ki, devletin toplayabildiği para ile maaş ödeniyor. Aksak topal devlet hizmetleri sürdürülebiliyor. Bunlara katrilyon lira harcanınca, toplanan paradan kala kala 6.3 katrilyon lira kalıyor. (Bu paraya faiz dışı bütçe fazlası deniliyor.)

Yazının Devamı

Dış borç ile yaşadığımızdan Ayşe Hanım Teyzemin haberi yok

10 Haziran 2002

"Ayşe Hanım Teyzeciğim" dedim, "gene beni felaket tellalı olarak azarlamayınız ama, üretimdeki artışa piyasadaki canlanmaya bakarak işler düzeldi sanmayınız. Şu anda Türk ekonomisi IMF desteği ile, dışarıdan gelen para ile ayakta duruyor. Destek olmadan kendi ayaklarımız üzerinde duracak hale gelemedik. Destek olmazsa gene çökeriz." Ayşe Hanım Teyzem "Nolur gene içimi karartma..." dedi ama, gerçeği bilsin diyerek mecburen rakamları sıraladım."Bakınız Ayşe Hanım Teyzeciğim" dedim, "Hazine, 2002 yılının, içinde bulunduğumuz yılın ilk 5 ayında ocak - mayıs döneminde ekonominin nasıl ayakta kaldığını rakamlarıyla açıkladı. Bu açıklama Milliyet Ekonomide 6 Haziran günü yayımlandı. Ama çok kimsenin dikkatini çekmedi.Yılın ilk 5 ayında Hazineden, faiz olarak 18.5 katrilyon lira devletin memur maaşı, askeri harcamaları, diğer harcamaları için 21.2 katrilyon lira çıkmış. Toplam para çıkışı 39.7 katrilyon lira. Buna karışılık Maliyenin vergi ve vergi dışı kaynaklardan 5 ayda bulabildiği para 27.5 katrilyon lira. Bu durumda Hazinenin 5 aydaki nakit açığı 12.2 katrilyon lira... Ayşe Hanım Teyzem "Bak ekonomi düzeldi. Artık senin karamsar yazılarından, felaket tellallığı yapmadan kurtulacağız"

Yazının Devamı

Dış borç ile yaşadığımızdan Ayşe Hanım Teyzemin haberi yok

10 Haziran 2002


<#comment>Ayşe Hanım Teyzem "Bak ekonomi düzeldi. Artık senin karamsar yazılarından, felaket tellallığı yapmadan kurtulacağız" diyerek söze başlayınca, sordum: "Ekonominin düzeldiğini nasıl anladınız Ayşe Hanım Teyzeceğim?" "Baksana" dedi, "Enflasyon düştü, üretim artışı başladı, ihracat iyi gidiyor, piyasada yaprak kımıldamıyor diyerek ağlaşanların sesi kesildi. Ekonomi ikinci plana düştü politika önplana çıktı, kimse artık krizden söz etmiyor... Demek ki, kriz bitti... Daha ne istiyorsun?"
"Ayşe Hanım Teyzeciğim" dedim, "gene beni felaket tellalı olarak azarlamayınız ama, üretimdeki artışa piyasadaki canlanmaya bakarak işler düzeldi sanmayınız. Şu anda Türk ekonomisi IMF desteği ile, dışarıdan gelen para ile ayakta duruyor. Destek olmadan kendi ayaklarımız üzerinde duracak hale gelemedik. Destek olmazsa gene çökeriz." Ayşe Hanım Teyzem "N’olur gene içimi karartma..." dedi ama, gerçeği bilsin diyerek mecburen rakamları sıraladım.
"Bakınız Ayşe Hanım Teyzeciğim" dedim, "Hazine, 2002 yılının, içinde bulunduğumuz yılın ilk 5 ayında ocak - mayıs döneminde ekonominin nasıl ayakta kaldığını rakamlarıyla açıkladı. Bu açıklama Milliyet Ekonomi’de 6 Haziran günü yayımlandı. Ama

Yazının Devamı

Bavul ile giden mallar "Dinamo Stadı"nda

9 Haziran 2002

İstanbuldan Belavia Havayollarının Rus yapımı Tupolev uçağı haftanın iki günü Mins şehrine gidip geliyor. İki saat süren yolculukta ön sıradaki dört beş Türk dışındaki yolcular bavul ile Minske eşya taşıyan Beyaz Rus hanımlardı.Türkiyeden bavul ticareti ile alınan malların nerede satıldığını görmek istediğim için beni Dinamo Stadyumuna götürdüler. Beyaz Rus işportacılar arasında Silvanlı bir vatandaşımıza rastladım. On iki yıl önce Güneydoğu Anadoludaki çatışmalara karıştığı için buralara kaçmış. On iki yıldır Türkiyeye dönememiş. "Burada Türkiyeden gelen malları satarak anneme babama para gönderiyorum, iki kardeşimi de okutuyorum" diyor. Dinoma futbol takımının stadyumu Minsk şehrinin ortasında. Stadyum çevresindeki geniş otopark, maç yapılmayan günlerde işportacılara kiralanıyor. Günde 3 ABD doları kira ödeyen, portatif (örneğin 2 metreye 2 metre) bir kabin kurarak, değişik eşyaları satıyor. Satılan malların çoğu Türkiyeden Beyaz Rus (Bellarus) hanımların bavul ile taşıdıkları mallar. Özkan casino yapıyor Türklere ait Minselko firması da nehrin kenarında Juravinka Turistik Tesislerini yapmış, işletiyor. Bu tesislerde lokantalar, gece kulübü, spor tesisleri ve casino var.Beyaz

Yazının Devamı

Bavul ile giden mallar "Dinamo Stadı"nda

9 Haziran 2002


<#comment>Dinoma futbol takımının stadyumu Minsk şehrinin ortasında. Stadyum çevresindeki geniş otopark, maç yapılmayan günlerde işportacılara kiralanıyor. Günde 3 ABD doları kira ödeyen, portatif (örneğin 2 metreye 2 metre) bir kabin kurarak, değişik eşyaları satıyor. Satılan malların çoğu Türkiye’den Beyaz Rus (Bellarus) hanımların bavul ile taşıdıkları mallar.
İstanbul’dan Belavia Havayolları’nın Rus yapımı Tupolev uçağı haftanın iki günü Mins şehrine gidip geliyor. İki saat süren yolculukta ön sıradaki dört beş Türk dışındaki yolcular bavul ile Minsk’e eşya taşıyan Beyaz Rus hanımlardı.
Türkiye’den bavul ticareti ile alınan malların nerede satıldığını görmek istediğim için beni Dinamo Stadyumu’na götürdüler. Beyaz Rus işportacılar arasında Silvanlı bir vatandaşımıza rastladım. On iki yıl önce Güneydoğu Anadolu’daki çatışmalara karıştığı için buralara kaçmış. On iki yıldır Türkiye’ye dönememiş. "Burada Türkiye’den gelen malları satarak anneme babama para gönderiyorum, iki kardeşimi de okutuyorum" diyor.

Dinamo Stadyumu’nun tam karşısındaki Svisloç Oteli, Stalin’in en sevdiği otel imiş. Şimdi bu otel bizim Prenses Otelleri zincirine katılmış. Sudi Özkan

Yazının Devamı

Dervişin bir bildiği varmış (!)

8 Haziran 2002

Bülent Ecevitin bundan sonra göreve dönemeyecek kadar hasta olduğunun "iyice ortaya çıkması", Bülent Ecevitsiz koalisyonların kurulamayacağının anlaşılması ve bunların sonucunda seçimin kaçınılmaz hale gelmesi "normal şartlarda" toplumda, ekonomide ve finans kesiminde büyük çalkantılara neden olabilirdi... Ama olmadı. Olmuyor. Çünkü, Kemal Derviş, "olaylara tekaddüm edecek" (olayların önüne geçecek) bir politika uygulamasını başlatarak topulumun gazını "zamanında almasını becerdi".Bir gazoz şişesini fazla sallarsanız elinizde patlar. Ama sallamadan şişenin kapağını gevşetirseniz, istediğiniz kadar sallayın, patlamaz.Ortada "fol yok, yumurta yok" sanılırken Kemal Derviş "erken seçim" lafını etti. "Derviş bunu nereden çıkardı? Durup dururken sırası mı idi?" diyerek çok kişi tepki gösterdi.Ama şimdi anlaşılıyor ki, Bülent Ecevitin "ayakta duramaz hale geleceğini" ya Kemal Derviş "bizzat" gördü, ya da "birileri" görerek Kemal Dervişten içeriyi ve dışarıyı hazırlamasını istedi. Ve de Kemal Derviş "olaylara tekaddüm ederek" içeriyi ve dışarıyı Bülent Ecevit sonu boşluk dönemine ve de seçime hazırladı.Nasıl hazırladı: "Ekonomi seçim yükünü karşılayacak güce sahip" dedi. "Hiçbir parti

Yazının Devamı