<#comment>#comment>Türkiye seçime gidiyor. Cumhurbaşkanı’nın "Avrupa Birliği kapısı"nı açmak için düzenlediği toplantı, "seçim kapısını" açtı.
Bülent Ecevit’in bundan sonra göreve dönemeyecek kadar hasta olduğunun "iyice ortaya çıkması", Bülent Ecevit’siz koalisyonların kurulamayacağının anlaşılması ve bunların sonucunda seçimin kaçınılmaz hale gelmesi "normal şartlarda" toplumda, ekonomide ve finans kesiminde büyük çalkantılara neden olabilirdi... Ama olmadı. Olmuyor. Çünkü, Kemal Derviş, "olaylara tekaddüm edecek" (olayların önüne geçecek) bir politika uygulamasını başlatarak topulumun gazını "zamanında almasını becerdi".
Bir gazoz şişesini fazla sallarsanız elinizde patlar. Ama sallamadan şişenin kapağını gevşetirseniz, istediğiniz kadar sallayın, patlamaz.
Ortada "fol yok, yumurta yok" sanılırken Kemal Derviş "erken seçim" lafını etti. "Derviş bunu nereden çıkardı? Durup dururken sırası mı idi?" diyerek çok kişi tepki gösterdi.
Ama şimdi anlaşılıyor ki, Bülent Ecevit’in "ayakta duramaz hale geleceğini" ya Kemal Derviş "bizzat" gördü, ya da "birileri" görerek Kemal Derviş’ten içeriyi ve dışarıyı hazırlamasını istedi. Ve de Kemal Derviş "olaylara tekaddüm ederek"
Ama geliniz görünüz ki, toplantı daha başlamadan, "ayak oyunları" başladı. Toplantıda sorunların çözümünü sağlayacak değil, sorunların ağırlığını artıracak, toplantının yeni sorunlar ortaya çıkarmasına neden olacak zorlamalar sergilendi.Sayın okuyucularım, sayın halkım, sayın ahali... Durumumuz aynen devenin durumuna benziyor. "Deveye boynun eğri demişler... Deve boynunu bükmüş. Nerem doğru ki?" diye cevap vermiş.Söyler misiniz, bugüne kadar Büyük Türk Büyükleri hangi sorunu çözdü? Kişi başı milli gelir on yıldır 3 bin doların altına iniyor, iniyor... Ama üstüne çıkamıyor. Kişi başı gelir 3 bin doların üstüne çıkamadığı için, eğitim, sağlık, adalet sistemi işlemiyor. Gerçek anlatımıyla "Başkaları gitmiş ve yerleşmiş Aya... Türkler hala yaya..." Yabancılar para gönderiyor da günü geçiriyoruz... Cumhur, halk demek, ahali demektir. Cumhurbaşkanı halkın başkanı, ahalinin başkanıdır. Bugün Cumhurbaşkanımızın önemli bir daveti var. Sayın Sezer, Cumhurbaşkanlığı koltuğuna oturduğundan bu yana ilk defa ciddi bir girişimde bulundu. Avrupa Birliğine katılma konusundaki çalışmaları hızlandırmak için parti başkanlarını toplantıya çağırdı. Bu toplantı, Türkiyenin sorunlar yumağı içinde
<#comment>#comment>Cumhur, halk demek, ahali demektir. Cumhurbaşkanı halkın başkanı, ahalinin başkanıdır. Bugün Cumhurbaşkanımızın önemli bir daveti var. Sayın Sezer, Cumhurbaşkanlığı koltuğuna oturduğundan bu yana ilk defa ciddi bir girişimde bulundu. Avrupa Birliği’ne katılma konusundaki çalışmaları hızlandırmak için parti başkanlarını toplantıya çağırdı. Bu toplantı, Türkiye’nin sorunlar yumağı içinde kaybolduğu dönemde önemli bir sorunun çözümü için, "düğüm" açmada yardımcı olabilecek bir toplantıdır. Belki de bu toplantının başarısı, diğer sorunların çözümü için "yol açacakötır...
Ama geliniz görünüz ki, toplantı daha başlamadan, "ayak oyunları" başladı. Toplantıda sorunların çözümünü sağlayacak değil, sorunların ağırlığını artıracak, toplantının yeni sorunlar ortaya çıkarmasına neden olacak zorlamalar sergilendi.
Sayın okuyucularım, sayın halkım, sayın ahali... Durumumuz aynen devenin durumuna benziyor. "Deveye boynun eğri demişler... Deve boynunu bükmüş. Nerem doğru ki?" diye cevap vermiş.
Söyler misiniz, bugüne kadar Büyük Türk Büyükleri hangi sorunu çözdü? Kişi başı milli gelir on yıldır 3 bin doların altına iniyor, iniyor... Ama üstüne çıkamıyor. Kişi başı gelir
"Hesaben sermaye" şudur: Banka kurulurken 10 lira "taze para" sermaye olarak konulur. Sonra o 10 lira ile bir bina alınır. Her yıl binanın değerinin arttığı varsayılarak, o değer artışı "hesaben" sermayeye eklenir. Başlangıçta 10 lira olan sermaye ertesi yıl 20 lira, 30 lira olur... Derken efendim, bankanın kredileri donmuş dahi olsa, batmış dahi olsa onlara yüksek faiz tahakkuk ettirilir. Banka yıl sonu bilançosunda "hesaben yüksek kar etmiş" görünür. O kar rakamı da sermayeye eklenir... Böylece sermaye "hesaben" büyür de büyür... Bizim bankaların sermayelerinin büyük bölümü "hesaben sermaye"dir. 35 bin bankacı işsiz Banka sistemini adam etmek çok pahalıya mal oldu. BDDK Başkanının yaptığı açıklamalara göre, 79 bankadan 22si sistem dışına çıkarıldı. Banka sayısı 57ye düştü. 1.857 şubenin kapısına kilit vuruldu. 171 bin bankacının 35 bin 517si işten atıldı.Şubeleri kapatmak, çalışanları işten çıkarmak, belli oranda giderleri aşağıya çeker ama, önemli olan bankaların "likit sermaye yetersizliği"... Dünya ölçülerinde, dünya kaidelerinde "hesaben sermaye" "yuttur gitsin" kabul edilmiyor. Bir bankanın kredi vererek üstleneceği riskin sınırı, banka hissedarlarının bankaya koyacakları
<#comment>#comment>Bizim bankaların sermayelerinin büyük bölümü "hesaben sermaye"dir.
"Hesaben sermaye" şudur: Banka kurulurken 10 lira "taze para" sermaye olarak konulur. Sonra o 10 lira ile bir bina alınır. Her yıl binanın değerinin arttığı varsayılarak, o değer artışı "hesaben" sermayeye eklenir. Başlangıçta 10 lira olan sermaye ertesi yıl 20 lira, 30 lira olur... Derken efendim, bankanın kredileri donmuş dahi olsa, batmış dahi olsa onlara yüksek faiz tahakkuk ettirilir. Banka yıl sonu bilançosunda "hesaben yüksek kar etmiş" görünür. O kar rakamı da sermayeye eklenir... Böylece sermaye "hesaben" büyür de büyür...
35 bin bankacı işsiz
IMF destekli istikrar programının 3 temel hedefi var: (1) Kamu maliyesini disiplin altına almak, kamunun gelir giderini denkleştirmek. Kamu iç borcunu çevrilebilir yapıya kavuşturmak. (2) Enflasyonu aşağıya çekmek. (3) Banka sistemini "adam etmek."
Banka sistemini adam etmek çok pahalıya mal oldu. BDDK Başkanı’nın yaptığı açıklamalara göre, 79 bankadan 22’si sistem dışına çıkarıldı. Banka sayısı 57’ye düştü. 1.857 şubenin kapısına kilit vuruldu. 171 bin bankacının 35 bin 517’si işten atıldı.
İş Bankasının CHP üzerine kayıtlı yüzde 28 hissesi, Atatürkün hissesidir. Atatürk yüzde 28 hissenin "yönetim hakkını" CHPye, gelirini Türk Dil ve Tarih Kurumuna bırakmıştı.Açık anlatımıyla bu hisseler CHP üzerine kayıtlı ama, CHP bu hisseler nedeniyle İş Bankasından kar payı alamıyor. Sadece "yönetim hakkı" nedeniyle, CHP tarafından belirlenen 4 parti temsilcisi İş Bankasının yönetim kuruluna üye olarak katılıyor. Bu üyeler ücret ve kar payı alıyor.İş Bankası sermayesinin yüzde 45i banka çalışanlarının yardım sandığına ait. Yüzde 27si de halka satıldı. Borsada işlem görüyor. Bankanın 11 üyeli yönetim kurulunda, banka çalışanlarının yardım sandığının 6 temsilcisi var. Banka çalışanlarının yardım sandığı İş Bankası yönetiminde hakim durumda.Atatürkün ölümünde İş Bankası sermayesi küçüktü. Atatürk de bu küçük sermayenin yüzde 28 payına sahipti. 1938 yılından bu yana geçen 64 yıllık süre boyunca İş Bankasının sermayesi artırıldı. Ama sermaye artışında Atatürkün yüzde 28lik payına düşen mükellefiyetleri ne CHP, ne Türk Dil ve Tarih Kurumu yerine getirdi. Sermaye artışlarını Hazine karşıladı. İş Bankası sermaye artırdıkça Hazine para ödüyor. Ama Hazinenin yönetimde hakkı yok, "yönetim"
<#comment>#comment>Milliyet Ekonomi’de CHP’nin İş Bankası’ndaki hisselerinin satışının gündeme geldiğini okuyacaksınız.
İş Bankası’nın CHP üzerine kayıtlı yüzde 28 hissesi, Atatürk’ün hissesidir. Atatürk yüzde 28 hissenin "yönetim hakkını" CHP’ye, gelirini Türk Dil ve Tarih Kurumu’na bırakmıştı.
Açık anlatımıyla bu hisseler CHP üzerine kayıtlı ama, CHP bu hisseler nedeniyle İş Bankası’ndan kar payı alamıyor. Sadece "yönetim hakkı" nedeniyle, CHP tarafından belirlenen 4 parti temsilcisi İş Bankası’nın yönetim kuruluna üye olarak katılıyor. Bu üyeler ücret ve kar payı alıyor.
İş Bankası sermayesinin yüzde 45’i banka çalışanlarının yardım sandığına ait. Yüzde 27’si de halka satıldı. Borsada işlem görüyor. Bankanın 11 üyeli yönetim kurulunda, banka çalışanlarının yardım sandığının 6 temsilcisi var. Banka çalışanlarının yardım sandığı İş Bankası yönetiminde hakim durumda.
Atatürk’ün ölümünde İş Bankası sermayesi küçüktü. Atatürk de bu küçük sermayenin yüzde 28 payına sahipti. 1938 yılından bu yana geçen 64 yıllık süre boyunca İş Bankası’nın sermayesi artırıldı. Ama sermaye artışında Atatürk’ün yüzde 28’lik payına düşen mükellefiyetleri ne CHP, ne Türk Dil ve Tarih Kurumu
Ecevit sonrası yeni yapılanma sırasında içeride ve dışarıdaki piyasalar (1) Önce bekleyişe geçecektir. (2) Sonra yeni oluşuma göre "pozisyon" alacaktır.Ecevit sonrası oluşumdan etkilenecek piyasaları ve bunların Türk ekonomisini, Türkiyenin bugünü ve yarını bakımından önemini özetleyeyim:(1) Para ve maliye piyasaları ve borsa, günlük olarak, oluşumun ve değişimin etkisinde kalacaktır. Her ne kadar bu piyasalar Ecevit sonrasını "satın almış" ise de, döviz fiyatı, faiz fiyatı ve borsa endeksi Ecevit sonrası dönemin uzunluğu boyunca inip çıkacak, yeni oluşuma göre bir yere oturacak veya istikrarsızlığı sürdürecektir. Ecevit sonrası hükümet yapısını şimdiden oluşturmaya çalışmak gerekir. Çünkü: (1) Yeni yapılanmada zaman kaybı ekonomik, sosyal ve moral bakımından kötülükler getirir. (2) Yanlış bir yapılanma içeride ekonominin, dışarıda ekonomik ilişkilerin tıkanmasına neden olur. Sulandırmaya gelmez (3) Genelde politikacılar ve kamuoyu bu iki piyasa ile meşgul olur ama, bu iki piyasanın arkasında bir de üretim piyasası vardır.Bu ülke ayakta kalıyor, batmıyor, insanlar açlıktan ölmüyor, ülke Arjantin olmuyor ise, bütün bu durum "üretim piyasası"nın çalışması sayesinde ortaya çıkan