IMF ile anlaşmaya "mecburuz"

29 Eylül 1999


       Ekonomiden sorumlu Devlet Bakanı Washington'da "IMF ile anlaşmaya mecburuz" diyor.
       Devlet Bakanı'nın başkanlığındaki heyet Washington'a, Türkiye'de tarafların anlaştığı şartlara dayalı bir anlaşmaya imza koymak için gitti.
       Üzerinde anlaşılan şartlara göre Türkiye 2000 yılında enflasyonu yüzde 25'e çekmek için ne gerekiyorsa yapacak. Kemerleri sıkacak. Kamu finansman açığını küçültecek
       Bakan ve onunla birlikte Washington'a giden bürokratlardan oluşan kadro, "yüzde 25 enflasyon hedefini gerçekştireceğiz" derken, "eski" bürokratlar bunun mümkün olamayacağını söylüyor. "2000 yılı da böyle geçsin, 2001 yılında enflasyonu yüzde 25'e indirelim" şeklinde bir ertelemeyi öneriyor.
       Eski bürokratlar yabana atılacak kişiler değil. Yıllarla devlet deneyimi olan, yakın zamana kadar IMF ve benzeri kuruluşlara muhatap olmuş, sonra devletten ayrılıp özel sektöre geçmiş teknisyenler. Bu nedenle söyledikleri yankı buluyor.
       Fakat unutulan bir şey

Yazının Devamı

Biz "para", Hillary Yengem "oy" derdinde

28 Eylül 1999


       Ecevit bugün Beyaz Saray'a giderek önce Başkan Yardımcısı Al Gore ile, sonra da Başkan Bill Clinton ile görüşecek.
       Ecevit, IMF için, Avrupa Birliği ile ilişkiler için, tekstil kotaları için, Bakü - Ceyhan boru hattı için destek isteyecek. Karşı taraf Ecevit'i dinledikten sonra önüne ABD'nin isteklerinin yazılı olduğu kağıdı sürecek.
       ABD ne istiyor?
       1) Rumlarla anlaşın. Rumların gönlünü alın diyor.
       2) İsrail ile dostluğu geliştirin. İsrail'e iş verin. İsrail'in Ortadoğu'daki gücünün artmasına destek çıkın diyor.
       3) Enerji ihalelerinde Amerikan firmalarına öncelik verin diyor.

Yazının Devamı

Devleti yönetmek "hikaye" esas olan "paraları paylaşmak"

27 Eylül 1999


       Kanunu çıkalı iki ay oldu. Kamu ve özel sektör bankalarını denetleyecek Bankalar Yüksek Kurulu'na tayin yapılamadı. Çünkü pazarlık bitmedi. Pazarlık kimin adamının üye olacağı, kimin adamının başkanlık yapacağı.
       Çünkü, bugün kurul üyeliğinin partiler arasında paylaşımı gibi görülen kavganın ardında yatan, bankaların kaynaklarının paylaşımıdır. Bankalar Yüksek Kurulu'nda arayış böyle de, başka tayinlerde farklı mı? Hayır aynı. Bugün devlet yönetimi "vergi gelirlerini paylaştırma" kavgasına dönüştü. Ankara'dan yapılan her tayinin ardında nihai bekleyiş, "biz kendi adamımızı tayin edelim, o bizim adamlarımızı kollasın, ihaleyi bizim adamlarımıza versin, bizim adamları işe alsın, bizim adamlardan mal alsın, vergi kaynağından paraları bizim tarafa akıtsın" kavgasıdır.
       Ankara'da bütün mekanizmalar, "hak edilmeyen gelirin paylaşılması" için çalışır oldu. Halktan "sille tokat" toplanabilen üç kuruşluk vergi gelirinden kim daha fazla pay koparacak? İşte tek iş bu...
       "Efendim devleti yönetiyoruz... Efendim devleti yönetmek için

Yazının Devamı

Bodrum'da sonbahar

25 Eylül 1999


       Bodrum Yarımadası'nın batısında Peksimet Boğazı'nı geçince yeldeğirmenlerini görürsünüz. Bu değirmenler yıllar yılı gemiciler için buğday öğütmüş. Değirmenlerin öğüttüğü unun bir bölümü Gümüşlük sahilindeki fırında ekmek ve peksimet yapımında kullanılmış. Fırın hem gemicileri hem de kıyıda yaşayanları beslemiş.
       Halikarnas Kralı Mausolos'un kurduğu ve daha sonra depremlerle büyük bölümü su altında kalan Myndos kentinin bugünkü adı Gümüşlük. Koyun girişindeki Tavşan Adası'na denizin üzerine çıkan, Batık Kent'in taşlarına basılarak geçilebiliyor. Güneşin batışı Gümüşlük'te bir başka güzel.
       Sahil boyu sıralanan lokantaların en sağındaki "Gümüşcafe"yi Mülkiyeli Botan ve eşi Rengin Günez işletiyor. Kumsalın üzerine dizilen ahşap masalar ve sandalyelerin ayağını şıpır şıpır deniz yalıyor. Elazığlı Metin Çimen, kumsalın gerisindeki tarihi fırında balık pişiriyor. Gümüşlüklü Mehmet Özakın güler yüzle servis yapıyor. Abartısız, nefis mezeler ve yemekler ve zengin şarap çeşitleri ile nefis bir yer. (252 - 394 42 34)
      

Yazının Devamı

Ya yüzde 25 enflasyon ya da "Para Kurulu"

24 Eylül 1999


       IMF ile görüşmeye gidiliyor. Geçen haziran ayında Ankara'da belirlenen hedefler içinde kalınır ise, yeni bir stand - by anlaşması için el sıkışılacak.
       El sıkışılır ve ardından IMF ile stand - by anlaşması imzalanır ise, yılbaşından sonra kredi muslukları açılacak. Türkiye'nin dış kredi sorunu çözülmüş olacak.
       Haziran ayında IMF ile belirlenen hedefler şunlardır:
       1) Bankalar, sosyal güvenlik kuruluşları, tahkim konularında mevzuat değişiklikleri tamamlanacak.
       2) Enflasyonu 2000 yılının sonunda yüzde 25'e indirmek için istikrar tedbirleri uygulaması sürdürülecek.
       Bu çerçevede, kamu finansman açığının kapatılması hedefine dönük olarak 2000 yılı bütçesi "faiz harcamaları dışında" Milli Gelir'in yüzde 3'ü büyüklüğünde (yaklaşık 6 milyar dolar) fazlalık verecek şekilde hazırlanacak ve uygulanacak.

Yazının Devamı

"Sadaka" bekleyene "kredi" vermezler

23 Eylül 1999


       Yurt dışına kredi aramak için gidecek bir devlet adamı, bir resmi heyet, kolunun altına Devlet Planlama Teşkilatı tarafından hazırlanan "Proje Paketi"ni sıkıştırarak gider.
       Yurt dışındaki kredi kuruluşları, bankalar, uluslararası kuruluşlar bir ülkeye kredi verirken, bu paranın nerelere kullanılacağını, nasıl geri ödeneceğini bilmek ister.
       İşte bunun içindir ki, Devlet Planlama Teşkilatı da, "kamunun ve özel sektörün dış finansman ile gerçekleşebilecek projelerini" derler.
       Kamunun projeleri Devlet Planlama Teşkilatı tarafından bilinir. Özel sektörün dış finansman ihtiyacı olan projeleri "teşvik" müracaatlarından izlenir.
       Her projenin "fizibilite" (yapılabilirlik) raporunda, büyüklüğü, iç ve dış finansman ihtiyacı, gerçekleşme tarihi, üretime geçiş tarihi, iç ve dış finansman ihtiyacı, üretime geçtikten sonra nasıl kaynak yaratıp, borcun ana para ve faizini nasıl ödeyeceği, ne kadar döviz geliri sağlayacağı yazılıdır.
       Bunlar

Yazının Devamı

Çözüm "dışarı"da değil "içeri"de

22 Eylül 1999


       İsmail Cem, Avrupa'da dolaştı. Avrupalılar yumuşadı. Şimdi de Ecevit ABD'ye gidip Amerikalıları yumuşatınca... Her şey düzelecek!. Dışarıdan paralar akacak. Dış pazarların kapıları sonuna kadar açılacak!..
       Sayın okuyucularım, ya "Ankara uyuyor, rüya görüyor" ya da "Ankara gereğinden fazla uyanıklık yapıp, halkı uyutuyor..."
       Anadolu'da bir deyim vardır: "El parası ile gerdeğe girilmez" derler. İşte o biçim... Başkalarının parasıyla, ilgisiyle, acımasıyla Türkiye'de işler düzelemez. Biz "popo"muzu oynatmayacağız. Oturduğumuz yerden kalkmayacağız... Başkaları para gönderecek, bizim için çalışacak ve de Türkiye'de işler düzelecek... Bizim gelirimiz artacak. Olamaz böyle bir şey...
       Sayın okuyucularım, bir ülkenin devlet adamı ile, politikacısı ile, bürokratı ile, halkı ile topyekün, yanlış bekleyişlere girmesi, "hayal peşinde koşması" işlerin daha da kötüye gitmesine neden olur. Kolaylıkla çözülebilecek sorunlar bile çözülemez olur.
       Bakınız, ülke nasıl bir bekleyişe

Yazının Devamı

ABD garantiden vazgeçiyor

21 Eylül 1999


      Ecevit’in ABD ziyareti öncesi dün Ankara kulislerine bomba gibi bir haber düştü: ABD Türkiye’ye dış borçlanmada garantör olmayacak
       Dün Ankara kulislerinde, Washington’dan Başbakan Bülent Ecevit’e özel bir mesajın ulaştığı, Kongre’nin Türkiye’nin dış borçlanmasına garanti vermesindeki güçlüğün ve hatta imkansızlığın Ecevit’e duyurulduğu şeklinde bir haber dolaştı... İnşallah Ecevit konuyu tekrar inceletir de, olmayacak, olsa da zarar getirecek ABD garantili tahvilin peşini bırakır.
       Ankara’da “üstün zekalı birileriö bir süredir Ecevit’i dolduruşa getiriyor. Diyorlar ki: “ABD garantisi ile borçlanalım.

Kongrenin durumu
       ABD garantisi ile borçlanma şudur: (1) ABD Kongresi topnacak. Örneğin 10 milyar dolarlık kefalet için karar alacak. Bu kefalet sayesinde, Türkiye, ABD garantili tahvil çıkaracak. Tahvilin üzerine ana para ve faizin vadesinde Türk Hazinesi tarafından ödenmemesi halinde, ABD Hazinesi tarafından ödeneceği yazılacak. (2) Dış piyasalarda bu tahvilleri alanlar, Türk tahvili olarak değil de, ABD

Yazının Devamı