Sarnıçlar, sebiller, saraylar "haraç - mezat"

26 Haziran 1999


Okullarda hocalarımızın bize anlattığı, tarih - coğrafya kitaplarında İstanbul'un en önemli kültürel ve tarihi varlıklarından biri olarak tanıtılan, resimlerini görüp ezberlediğimiz ünlü "Binbirdirek Sarnıcı" içine çarşı yapılmak üzere "yap işlet devret" modeline uygun biçimde bir müteşebbise verilmiş.
Binbirdirek Sarnıcı'nın çarşıya dönüştürülmesi, İstanbul'daki tarihi ve kültürel varlıkları korumak için kurulan "Anıtlar Yüksek Kurulu" tarafından onaylanmış. Kültür Bakanlığı bu tarihi ve kültürel eserin çarşıya dönüşmesine, çarşı olarak işletilmesini uygun görmüş.
Bütün bunlardan sonra sarnıcı çarşıya dönüştürecek olanlar sarnıcın zeminini betonla doldurmuş. İki katlı çarşı yapmak için, sütunların tam ortasından sarnıç ikiye bölünmüş. Asma kat inşa edilmiş.
224 sütunun büyük çoğunluğunun etrafı yerden 3 metre yükseklikle 35 - 40 cm. kalınlığında beton bir katla çevrelenmiş. Asma kat inşa edilmiş. Sonra da çarşıya çıkış kapısı yapılmak üzere İstanbul Adliyesi önünden 5.20 m x 5.30 m. bir tünel açılmış.
Şu andan "birkaç kötü niyetlinin(!)" müdahalesi nedeniyle işler aksamış görünüyor ise de, "başlamış iş biter"...

Yazının Devamı

Bu gece "Mevlid Kandili"

25 Haziran 1999


Arap takvimine göre "Rebiülevvel" ayının 12'nci gecesi olan bu gece, Hazreti Muhammed'in doğduğu gecedir. Müslümanlar bu geceyi kutsal bir gece olarak kabul eder. Bu gece ibadet yerleri kandillerle donatılır, aydınlatılır. Evlerde helva ve şerbet yapılır. Komşulara dağıtılır. Kuran ve Mevlid okunur.
571 yılında dünyaya gelen Hazreti Muhammed'in doğum gününü "mevlid törenleri ile kutlama" geleneği 1232 yılında başlamıştır. Bu törenlerde doğumu anlatan değişik metinler okunmuştur. Bunlara "mevlid" adı verilmiştir.
Türk dilindeki mevlidlerin en ünlüsü ve günümüzde de Türk halkının benimsediği mevlid olan "Süleyman Çelebi"nin "Vesilet - ün Necat"ı, (Kurtuluş Yolu)'dur.
1364 yılında Bursa'da doğan Süleyman Çelebi, bu geceyi şöyle anlatır:
"Bu gice ol gicedir kim ol Şerif
Nur ile alemleri eyler latif

Yazının Devamı

Ekonominin kurtuluşu için "Osman Hoca reçetesi"

24 Haziran 1999


Prof. Dr. Osman Altuğ, Marmara Üniversitesi öğretim üyesidir. "Kayıt dışı ekonomi" konusundaki özgün çalışmalarıyla tanınır. Osman Altuğ şimdilerde ekonomi için "kurtuluş reçetesi" yazmakla meşgul.
Bu memleket hepimizin memleketi. Aklı eren, kafası çalışan herkesin, özellikle bu işin eğitimini gören, bu işi meslek edinen üniversite öğretim üyelerinin ekonominin kurtuluşu için düşüncelerini, önerilerini ortaya koymalarından doğal bir şey olamaz.
Alternatif fikirler, öneriler ortaya konulur. Tartışılır. Bunlardan biri seçilip uygulanır. Bu yapılmadığı sürece de Türkiye'nin başı dertten kurtulmaz.
Bu uzun girişten sonra "Osman Hoca'nın reçetesi"ni sayın okuyucularıma nakledeyim... Beğenmeyen iyisini hazırlar. İşte hocanın önerileri ve de reçetesi:
1) Küçük para basacaksınız. Kağıt paranın en büyüğü 100 bin liralık olacak. Daha büyük banknotları piyasadan kaldıracaksınız. Böylece insanlar banka ile, çek ile işlem yapmaya mecbur kalacak. Büyük işlemler için bavul ile, çuval ile para taşınamayacağına göre, büyük alışverişlerin tamamı banka sistemine, dolayısıyla kayda girecek.
2) Bütün değerli kağıtlar ada

Yazının Devamı

Çay sancısı

23 Haziran 1999


Çay, Karadeniz bölgesinde yaşayanların önemli bir gelir kaynağı. Çay ürününün tamamına yakınını Çaykur alıyor. Alım fiyatını devlet belirliyor. Devletin çay için ödeyeceği para miktarı sınırlı. Çaykur'un işleme kapasitesi sınırlı. Buna karşılık üretici, yaş çay yaprağının tamamının satın alınmasını hem de "tatminkar" bir fiyatla alınmasını bekliyor.
Özal yıllar önce çay işini özel sektöre devretmeye çalıştı. 45 fabrika ile çay üreten Çaykur devre dışı bırakıldı. Özel sektör 312 tane küçük üretim tesisi kurdu. Fakat görüldü ki, devletin belirlediği yaş çay taban fiyatı ile özel sektörün kuru çay üreterek ayakta kalması imkansızdı.
Özel sektör tesislerinin çoğu, üreticiye önemli miktarlarda borçlu olarak battı.
Yaş çay yaprağı üreticileri gene Çaykur ile başbaşa kaldı.
Fakat temel bir sorun var: Türkiye'nin yıllık çay tüketimi 160 bin ton. Çaykur'un kuru çay üretimi 180 bin ton. Türkiye'de kuru çay maliyeti ve fiyatı yüksek olduğundan ihracat yapma imkanı yok. Tersine her yıl Türkiye'ye resmi yoldan veya kaçak olarak 60 bin ton çay giriyor. Üretim 180 bin ton, ithalat 60 bin ton, toplam arz 240 bin ton. Buna karşılık iç

Yazının Devamı

"IMF Türkiye'ye karışamaz"

22 Haziran 1999


Tarım ve Köyişleri Bakanı Hüsnü Yusuf Gökalp hükümetin belirlediği buğday fiyatlarını açıklamak için bir basın toplantısı yaptı.
Bakan toplantıda şunları söyledi: "Buğdayın tonu dünyada 110 dolar. Biz 193 dolar verdik. Buğday fiyatları her ay 2 bin lira, mısır fiyatları bin 500 lira artacak. IMF Türkiye'ye karışamaz."
Tarım Bakanı hükümetin buğdayı dünya fiyatlarının hemen iki katı fiyat ile satın alacağını açıklarken acaba neden IMF'ye gözdağı veriyor?
"Bize kimse karışamaz... Biz istediğimizi yaparız" diyor... Demek ki alınan kararda, yapılacak işte bir yanlışlık var...
Buğdaya dünya fiyatının çooook üzerinde fiyat biçmek iyi bir şey mi? Bu fiyattan buğdayı kim alacak? Buğdayı fiyatı belirleyen bakanlar mı satın alacak? Parasını onlar mı ödeyecek? Onlar mı tüketecek? Yüksek fiyatla satın almanın "ceremesini" (riskini) onlar mı karşılayacak?
Hayır... Toprak Mahsulleri Ofisi satın alacak... Sonra halka satacak. Risk Ofis'in üzerinde kalacak. Açık anlatımıyla 65 milyon insan, bakanların belirlediği yüksek fiyatı, faizi ile, zararı ile, ceremesi ile ödeyecek.

Yazının Devamı

Soros "para" için değil "Açık Toplum" için geldi

21 Haziran 1999


Küresel toplum, birbirinden farklı dinleri, gelenekleri, görenekleri kapsıyor. İnsanları bir arada tutacak ortak değerlere ihtiyaç var. Çeşitliliğin korunarak insanların bir arada yaşaması ancak "Açık Toplum" şartlarının oluşmasıyla mümkün olabilir. Açık Toplum'un temelinde demokrasi vardır. Sosyal adalete dayanan özgürlükler vardır. Hukuk devleti, insan haklarına, azınlıklara ve azınlıkta kalan görüşlere saygı, kuvvetlerin ayrımı ve piyasa ekonomisi "Açık Toplum"un belirleyici özellikleridir. Bunları Soros söylüyor.
Soros, "demokrasiyi önemseyen, gelişmesine imkan tanımayan ekonomik sistemler ayakta kalamaz" diyor.
1970'lerin sonlarından itibaren Doğu Avrupa ülkelerinde demokrasinin gelişmesi için "aktif" bir tavır alan Soros, demokrasi konsuna neden önem verdiğini şöyle anlatıyor: Ülkelerin otokrasiden demokrasiye geçmeleri güç oluyor. Zaman alıyor. Çünkü otokratik rejimlerde iktidarı paylaşanlar imkanlarını kaybetmemek için iktidara sıkı sıkı sarılıyor.
Otokratik rejimlerde iktidarlar ifade özgürlüğünü kısıtlayarak yozlaşmanın derinleşmesine yol açıyor. Refahı sürdüremez hale geldiklerinde kendi içlerinde iktidarı kaybetmeleri

Yazının Devamı

Turizme yapılan yatırımın büyüklüğü bilinmiyor

19 Haziran 1999


İnsan, gözü ile görmeyince neyin ne olduğunu anlayamıyor... Turizm sektöründe kriz var deniliyor. Yatırımcılar, işletmeciler ağlıyor. İşin boyutunu kimse bilmiyor. Gözünde canlandıramıyor... Çünkü çok kişi son zamanlarda Türkiye'de turizm sektöründe gerçekleştirilen yatırımların boyutunu bilemiyor.
Doğrusu ben de bilemiyor, gözümde canlandıramıyordum. Geçen hafta sonu gazetenin içinden çıkan Didim Turizm'in reklam broşüründe yer alan her biri 400 - 500 odalı 800 - 1.000 yataklı dev otelleri görünce etkilendim. Bizim gözümüzde Türkiye'nin en muazzam oteli İstanbul Hilton 500 yataklı bin odalı... Ama, yabancı turistler için biz daha başka Hilton'lar dikmişiz de haberimiz yok... Turizm araştırmacısı Sayın Fehmi Köfteoğlu'na sordum. Öğrendim. Türkiye'de üç aşağı beş yukarı Hilton büyüklüğünde iki yüze yakın otel ve tatil köyü inşa edilmiş. Bunların herbirinin maliyeti 30 milyon dolar ile 60 milyon dolar arasında. Herbiri 500 - 800 kişiye doğrudan iş imkanı yaratıyor.
Turizm Yatırımcıları Derneği'nden Sayın Sunuk Pasiner örnek olarak 5 turistik tesisten söz etti. Fethiye'deki "Lykia World" otel 1.843 yataklı. 80 milyon dolara çıkmış. 572 kişiye

Yazının Devamı

Reel faiz gene tırmanışa geçti

18 Haziran 1999


Salı günü Hazine 5 ay (140 gün) vadeli bono sattı. Bu borçlanmada Hazine birikimli (yıllık hesabı ile) yüzde 111.46 oranında faiz ödeme yükü altına girdi.
Toptan Eşya Fiyatları Endeksi (TEFE) şu günlerde yıllık yüzde 50 oranında enflasyonu işaret ediyor. Eğer önümüzdeki 5 ay boyunca da enflasyon yüzde 50 oranında kalır ise yüzde 111.46 faiz, Hazine için yüzde 41.0 oranında reel faiz yükünü ifade eder.
Reel faiz, enflasyondan arındırılmış faiz demektir. Yüzde 50 enflasyon ortamında eğer faiz oranı yüzde 50 ise, faiz sadece enflasyonu karşılar. Para sıfır reel faiz ile kullanılmış olur.
Yüzde 50 enflasyon ortamında faiz yüzde 111.46 ise, bunun 50 puanı enflasyonu karşılar (111.46 - 50.00 = 61.46). 111.46 puandan 50 puan çıkınca kalan 61.46 puan ise, enflasyonlu faiz geliridir. Bunun içinden de enflasyon arındırıldığında kalan 41 puan, enflasyondan tam olarak arındırılmış faizdir. İşte buna reel faiz oranı denilir (Bu ise hem faiz oranına hem enflasyona 100.00 ekleyip, faiz rakamını, enflasyon rakamına bölmekle bulunur. Örneğimizi kullanarak hesaplayalım: 211.46 / 150.00 = 140.97. Sonuç rakamından baştaki biri atalım. Sondaki 97

Yazının Devamı