Bütçe hazırlanmayacak formalite tamamlanacak

8 Haziran 1999


Meclis'teki milletvekillerinin yarısı değişti. Hükümet ortakları değişti. Türkiye'nin şartları değişti. Maliye'nin gelir - gider trafiği değişti.
Bütün bunlar biline biline, 1998 yılının ikinci yarısındaki tabloya göre hazırlanıp, 17 Kasım 1998 tarihinde Meclis'e sunulan ve kanunlaşamayan 1999 yılı bütçe tasarısı, arşivden çıkarılıp yeni Meclis'in gündemine alınıyor ve de yılın kalan aylarında hükümet icraatına esas olacak bütçenin kanunlaştırılmasına çalışılıyor.
Maliye Bakanı zaman sınırlamasından yakınıyor. 30 Haziran 1999 tarihine kadar bütçenin kanunlaştırılması zorunluluğu nedeniyle eski tasarının esas alınacağını, bunun ekleme ve çıkartmalarla güncelleştirileceğini açıklıyor.
Eski bütçe tasarısını güncelleştirmenin ne kadar zor olduğunu anlatmak için sayın okuyucularıma birkaç rakam vereceğim.
- 1999 yılı bütçe tasarısında vergi gelirlerinin yüzde 63, toplam bütçe gelirlerinin yüzde 68, toplam bütçe harcamalarının yüzde 51 artabileceği tahminine dayalı dengeler kurulmuştu.
- 1999 yılının ilk 4 ayındaki uygulama gösterdi ki, vergi gelirleri yüzde 43 artıyor. Toplam bütçe gelirlerindeki artış yüzde

Yazının Devamı

Renksiz, ruhsuz, iddiasız ve de belirsiz bir "program"

7 Haziran 1999


Bizi kabul etmediklerinden yakındığımız Batı dünyasında en düşük kişi başı gelir 15 bin dolar. Bizde 5 bin dolar.
Onlarda insanlar her yıl en az 15 bin dolarlık üretim gerçekleştiriyor. Bunun karşılığında 15 bin dolarlık bir yaşam çizgisinde hayat sürüyor.
Bizde insanlar bütün yıl çalışıyor (veya çalışır gibi yapıyor ve de yan yatıp uyuyor) ve de zar zor 3 bin dolarlık üretim gerçekleştiriyor. Bunun karşılığı yılda 3 bin dolarlık bir gelirin sınırlarında fakirlikten ağlaşıyor.
Onlarda enflasyon yılda yüzde 2'lerde dolanıyor. Enflasyon yılda 4'lere çıkınca hükümetler ekonomiyi derlemek için gece gündüz çalışıyor.
Bizde enflasyon hala yüzde 70'lerde dolanıyor. Şimdi değil tam on yıldır yüzde 70'lerde dolanıyor. Hükümetler bu durumdan hiç mi hiç telaşa düşmüyor. "İnşallah, maşallah" ile günler geçiyor.
Onlarda yatırımların durması, üretimin yavaşlaması, piyasanın daralması ve de işsizlik en korkulan şeyler.

Yazının Devamı

Nuh'un Ambarı

5 Haziran 1999


Yalıkavaklı Makbule'nin ekmeğini Türk Kuyusu Caddesi'nde Buğday Restoran'da Victor satarmış. Kızılağaçlı Kadriye'nin ekmeği ile otlu böreğini sevenler köye kadar gidermiş. Kızılağaç Yalısı'nın ilerisindeki Çömlekçi köyün naturel zeytinyağının tadına doyulmazmış. Geçen hafta Bodrum'un Torba köyünde denizin kenarında oturduk. Umut Ülkümen, bir tabağa zeytinyağı döktü. Yanına sepet içinde Makbule'nin ve Kadriye'nin ekmeklerini koydu. Ekmeği zeytinyağına bana bana yedik. Bundan nefis bir şey olamazdı. Sonra da Victor'un hikayesini anlattı.
Günün birinde Bodrum'a bir yabancı geliyor. Adınan Victor olduğunu, Şili'den geldiğini, doğaya aşık olduğunu söyleyen bu yabancı, Yalıkavak köyünün tepesindeki metruk yeldeğirmenlerinden birini onarıp, eski usul değirmencilik yapıyor. Victor vejetaryen. Et yemiyor. Buna ek doğal ürünlerin meraklısı. Gümüş takı yapan Gülben Hanım ile evleniyor ve küçük Victor doğuyor. Baba Victor, nasıl "pattt" diye gelmiş ise, bir gün de "pattt" diye ortadan kayboluyor. Küçük Victor büyüyor. O da babası gibi vejetaryen ve doğa aşığı oluyor. Bodrum'da Buğday isminde bir vejetaryen lokantası açıyor. Belediyenin yanındaki taksi duraklarından

Yazının Devamı

N'olur bizim bankaya da yardım edin Memed Ali Beeeey...

4 Haziran 1999


Bankalar Birliği tarafından hazırlanıp yayımlanan "Bankalarımız" isimli büyük boy 582 sayfalık kitapta Türkiye'de faaliyette bulunan 75 bankanın 74'ünün 1998 yılı faaliyet sonuçları ile ilgili bilgileri bulabilirsiniz.
Bir tek bankanın, Türkiye Emlak Bankası'nın 1998 yılı faaliyet dönemi ile ilgili rakamlar bu yayında yer almıyor. Kocaman yayının Emlak Bankası'na ayrılan 85 ile 89'uncu sayfalarında 1998 yılı faaliyetleri ile ilgili sütunların herbirinin karşısına sıfır, sıfır, sıfır diye işaret konulmuş.
Bankalar Birliği bu yayını 1999 Mayıs ayı başında baskıya verdi. Demek ki, yayım tarihine kadar Emlak Bankası 1998 yılı faaliyet sonuçları ile ilgili bilgileri kağıda dökememiş...
Hani bu bankanın çok güçlü ve etkin bilgisayar sistemi var idi? Acaba eskiden, gömlek kollarını lastik bandla yukarıya toplayarak, kurşun kalem ile hesap yapan klasik muhasebe memurlarının bir ayda çıkardığı bilançoyu acep günümüzün bilgisayarları beş ayda nasıl oluyor da çıkaramıyor?
Derkeeeennn... Oya Berberoğlu, Emlak Bankası'nın 1998 yılı faaliyetleri ile ilgili temel büyüklükleri bularak, Hürriyet'teki sütununda 28 Mayıs 1999 tarihinde

Yazının Devamı

Başarının sırrı neyi değil kimi bildiğinde

3 Haziran 1999


Türkiye'de işadamlarının işi çok zordur. Başarıları neyi bildiğine değil, kimi bildiğine bağlıdır.
Başarının anahtarını elinde tutan "kimler / kimseler" ise sık sık değişir. On yılda 12 hükümet değişti. Demek ki işadamının "bileceği / tanıyacağı / yakınlık kuracağı" kişiler yılda bir değişiyor. Sadece kişiler değişmiyor, adresleri de değişiyor...
Hükümetler kurulurken önce adres paylaşımı yapılıyor. Sonra o adreslerde kimlerin oturacağı belirleniyor.
Ecevit'in 57'nci koalisyon hükümetinde 3 parti arasında paylaşılan adresleri sayın okuyucularıma tarif edeyim ki, başarı arayanlar hangi adreste kimi bulacaklarını bilebilsinler.
1) DSP'nin elindeki musluklar
- Hazine Müsteşarlığı, DSP'nin elinde. Bankası olanlar, banka açacaklar, bankasının içini boşaltanlar, bankasını devletin kucağına bırakacaklar bu adrese gidecek.

Yazının Devamı

Yapılmayanlar yapılamayacakların teminatıdır

2 Haziran 1999


1989 - 1999 yılları arasında 10 yılda 12 hükümet kuruldu. 10 yılda 12 başbakan direksiyonun başına geçti. Bakanlar atandı. Hükümet programları hazırlandı. "Yapacağız... Edeceğiz... Bitireceğiz..." denildi. Ve Türkiye bu noktaya geldi.
10 yılda 12 hükümet, enflasyonu yüzde 70'lerde dolandırdı. Kişi başı milli geliri 3 bin doların üzerine çıkaramadı. Terörü bitiremedi. Ve de Türkiye sosyal sorunlarıyla, ekonomik sorunlarıyla, yabancı ülkelerle olan sorunlarıyla bu noktaya geldi. Her şey düğümlendi.
Başka ülkelerde politikacılar geçmişte yaptıklarını sergileyerek halktan destek ararlar. "Yaptıklarımız, yapacaklarımızın teminatıdır" derler. Bizde ise maalesef politikacıların, hükümetlerin "Yapamadıkları, yapamayacaklarının teminatıdır."
(1) Cumhuriyet döneminde 75 yılda 57 hükümet kuruldu. Ortalama hükümet süresi 1 yıl üç ay dolayında.
(2) Son 10 yılda 13 hükümet kuruldu. Çiller'in 2 yıl 3 ay süren hükümeti dışında sadece 5 hükümet 1 yılı aşkın iktidarda kalabildi, 5'i bir yılı tamamlayamadı. Böyle bir tabloda 57'nci koalisyon hükümeti süre bakımından nasıl güven verebilir ki?
Süre çok önemli... Uzun ömürlü

Yazının Devamı

Tekstil firmaları 100 liralık kredinin 23.2 lirasını batırdı

1 Haziran 1999


Bankalardan ve özel finans kurumlarından 3 milyar liranın üzerinde kredi kullanan firmaların kullandıkları kredilerin miktarı ve bunların ne kadarının tasfiye olunacak alacak hale geldiği, Merkez Bankası tarafından izleniyor.
Merkez Bankası'nın 1999 yılı Mart ayı sonu itibariyle tespitleri Anka Ekonomi Bülteni'nde yayımlandı. Merkez Bankası'nın araştırması kapsamına giren firmaların kullandıkları kredilerin toplamı 12.1 katrilyon lira. (Toplam krediler 13.3 katrilyon lira).
- Merkez Bankası araştırmalarına göre tekstil ve tekstil ürünleri dalındaki firmalar, toplam kredilerin yüzde 15.5'ini kullanıyor.
- Toplam kredilerde ikinci büyük paya sahip olan gıda sanayicilerinin toplam kredi içindeki payları yüzde 10.4 oranında. Üçüncü sırada yüzde 11.5 ile toplam ticaret, dördüncü sırada yüzde 9.0 ile inşaat sektörü var.
- Turizm sektörünün toplam kredilerdeki payı yüzde 3.3 oranında.
- İmalat sanayii içinde büyük ağırlığı olan metal ana sanayinin toplam kredilerden aldığı pay yüzde 5.4, makine ve teçhizat sanayiinin yüzde 2.7 oranında.

Yazının Devamı

Bankada batan da halkın parası bankayı kurtaran da halkın parası

31 Mayıs 1999


Türkiye'de banka sisteminde hastalık var. Bunu hemen herkes biliyor ama, (1) Kimse bu hastalık konusunda konuşmak istemiyor. (2) Kimse hastalığın teşhisi ve tedavisi için kılını kıpırdatmıyor. (3) Hastalığın tabii sonucu olarak bir organ kangren olunca faturanın büyüklüğüne bakılmadan, sonunun ne olacağı düşünülmeden, üzerine bir bez sarılıyor. Bir örtü atılıyor. Olduğu gibi bırakılıyor. (4) Bu işin sonumlusu kimdir, bu hastalığın yıllardır ödettiği fatura ne kadardır gibi konular hiç mi hiç tartışılmıyor.
Anadolu'da bir atasözü vardır: "Bana değmeyen yılan bin yıl yaşasın" derler. İşte o biçim. Hastalığı görmezden, bilmezden gelenlerin derdi bir yerden bu işe bulaşıp, başlarına dert açmak...
Dikkat buyurunuz... Bugüne kadar Türkiye'de çok sayıda banka battı. Çok sayıda bankanın içi boşaltıldı. Bu olaylar ne kadar tepki görebildi? Ne süre gündemde kalabildi?
- Bankalar kendi sorunlarıyla hiç mi hiç ilgilenmiyor. Bankalar Birliği bu konuları gündeme bile almıyor.
- Medya kuruluşlarından biri veya bir ikisi olaya sahip çıkıyor. Bir süre sonra o bir veya iki yayın organı da işin peşini bırakıyor.
- Banka

Yazının Devamı