Mart ayı sonunda bütçe açığı 2.4 katrilyon lira idi. Nisan ayı sonunda 3.5 katrilyon liraya ulaştı.
Demek ki, bütçemiz ayda 1 katrilyon lira açık vermeye başladı. Bu böyle gider ise, aralık ayı sonuna kadar açık 10 katrilyon lirayı aşacak demektir.
Nisan ayı sonu itibariyle bütçe açığı, geçen yılın aynı dönemindeki açığın yüzde 163'ü kadar büyümüş durumda.
Bütçe nasıl açık verir? Açık nasıl büyür? Çok basit. Giderler, gelirlerden fazla ise bütçe açık verir. Giderlerin artışı gelirlerdeki artıştan fazla ise, bütçe açığı büyür.
- Ocak / nisan aylarında bütçe gelirleri 4.3 katrilyon lira. Bütçeden yapılan harcamalar 7.9 katrilyon lira. İki rakam arasındaki fark bütçe açığını oluşturuyor.
- Ocak / nisan aylarında toplanan gelir, geçen yılın aynı döneminde toplanan gelire göre yüzde 44.5 artış gösterirken, giderler yüzde 81.1 artış gösterdi. Gelir artış hızı, giderdeki artışın çok gerisinde kalınca, bütçe açığı geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 163 oranında büyüdü.
Türk insanı için "iktidar" çok önemli... Ankara'da politikacılar iktidar peşinde, memlekette insanlar "iktidar" peşinde... İktidarsızlıktan "Ankara" perişan, iktidarsızlıktan "aileler" perişan. İktidarsızlık zaten başa dert... Hiç kimse "iktidarsız"lığını göstermek istemez.
Ama geliniz görünüz ki... Burası Türkiye abicim... Burada politikacıların iktidarsızlığı kimseyi ilgilendirmiyor da... İnsanlardan iktidarsızlıklarını "heyet önünde" belgelemeleri bekleniyor.
Düşünebiliyor musunuz... Köyde, kette yaşayan deneyimli, deneyimsiz, bekar veya evli "iktidar sorunu" olan erkekler, hastane hastane dolanıp, heyet önüne çıkacak, 7 doktorun karşısına dikilip iktidarsız olduğunu anlatacak. Yedi doktorun imzalı raporu ile "iktidarsızlığını" belgeletecek. Sonra elinde iktidarsızlık belgesi, kapı kapı dolanacak... Yaşadığı çevrede o erkeğin iktidarsızlık belgesi olduğunu duymayan kalmayacak...
Bu garip uygulama "her şeyin cıvığını çıkartma becerisini gösteren Sağlık Bakanlığımızın son keşfi"dir.
Viagra isminde bir ilaç keşfedildi. Bütün dünya bunu kullanıyor. Bazı ülkelerde satışı serbest, bazı ülkelerde doktor reçetesi ile
Dün bir otobüsün yağını değiştirdik. Fatura 17 milyon 200 bin lira. Şoför veznenin önünde cebini boşalttı. Çıka çıka 11 milyon 600 bin lira parası çıktı... "- Kusura bakma beyim... Bütün param bu... İstersen otobüsü bırakayım gideyim... Başka param yok" dedi. Bırakayım gideyim dediği otobüs 85 milyar liralık otobüs.
Otobüs getiriyorlar. Ön camı kırılmış. Cam takıyorsunuz. Ödeyecek paraları yok. Camı takmasanız. Yolcu taşıyamayacak. Cam takılırsa parasını şimdi ödeyemezler ama, yolcu taşıyarak ileride öderler diyerek ses çıkarmıyorsunuz. Ama nasıl ödeyecek? Allah bilir. Koskoca otobüs 5 yolcu ile gidiyor, 20 yolcu ile geliyor. Bu kadar yolcu mazot parasını bile karşılamaz. Güney Anadolu'da büyük bir ilimizde farklı konularda işyerleri bulunan bir işadamına, "işlar nasıl" diye soracak oldum. Başladı bunları anlatmaya...
Sorduğuma soracağıma pişman oldum... O anlatmaya devam ediyor... Sadece bizim işler kötü sanmayınız. Ekmek satan bile sıkıntıda. İş yapan, vergi dairesinde kaydı olan tüccar sıkıntıda. Babadan kalma malımız mülkümüz vardı. Malın mülkün kirasını, paranın faizini yiye yiye bitiremiyorduk. İş yapalım, adam çalıştıralım diye yola
Bir güne birden fazla olay rastladığında rahmetli annem "Dokuz ayın çarşambası bir güne sıkıştı" derdi. İşte o biçim... Geçen perşembe gününe de "Dokuz ayın perşembeleri sıkıştı."
Devlet İstatistik Enstitüsü'nün kuruluşunun 73'üncü yılı nedeniyle Ankara'da bilimsel toplantılar yapıldı. Perşembe günü programda yer alan Enstitü Başkanı Prof. Dr. Ömer Gebizlioğlu'nun yönettiği "Türkiye için istatistiğin önemi ve kullanımı" konusundaki toplantıya ben de "panelist" olarak katıldım. Hepsi profesör olan Hasan Ersel, Ercan Uygur, Haluk Kasnakoğlu ve Yalçın Tuncer ile birlikte "vatan kurtardık"!.. Biz Ankara'da "vatan kurtarırken" bakınız gene geçen perşembe günü İstanbul'da neler oldu:
1) Borusan Oda Orkestrası Konseri
Borusan'ın parasal desteği ile kurulan ve yaşatılan Borusan Oda Orkestrası'nın yeni dönemde Genel Müzik Direktörlüğü'nü ve şefliğini üstlenen Gürer Aykal yönetimindeki orkestra Yıldız Sarayı Silahhane binasında Mozart, Elgar ve Respighi'yi seslendirdi. Borusan Kültür ve Sanat Merkezi Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Kocabıyık'ın kitap yayınlarına ek olarak müzik faaliyetlerini desteklemesi, kültür ve sanat dünyası için bir
Attila İlhan'ın ilk "şiir kaseti" çıktı. Attila İlhan 1940 yılından bu yana yazdığı şiirlerinden seçtiklerini kendi sesiyle kasete ve diske kaydettirmiş.
Attila İlhan şiirlerini duyarak, etkili sesi ve tertemiz Türkçesi ile okuyor: "ben sana mecburum bilemezsin / adını mıh gibi aklımda tutuyorum / büyüdükçe büyüyor gözlerin /.. /ne vakit bir yaşamak düşünsem / bu kurdlar sofrasında belki zor / ayıpsız fakat ellerimizi kirletmeden / ne vakit bir yaşamak düşünsem / sus deyip adınla başlıyorum / içimsıra kımıldıyor gizli denizlerin / hayır başka türlü olmayacak / ben sana mecburum bilemezsin."
Attila İlhan şiirlerini okurken geride Ruhi Ayangil'in yirmi iki müzik sanatçısı ile birlikte yaptığı özgün müzik duyuluyor. Her şiire uygun biçimde düzenlenen müzik, Attila İlhan'ın mısralarını derinleştiriyor, okuyuşunun etkisini artırıyor.
Attila İlhan Sisler Bulvarı'ndan okuyor: "sisler bulvarı'nda seni kaybettim / sokak lambaları öksürüyordu / yukarda bulutlar yürüyordu / terkedilmiş bir çocuk gibiydim / dokunsanız ağlayacaktım."
Sonra İstanbul Ağrısı'nı dizlere döküyor: "Sen / eğer yine İstanbul'san / eğer senin ağrınsa
Türkiye'de kadınların işgücüne katılma oranı yüzde 30'dur. Çalışan kadınların yüzde 75'i tarım sektöründedir. Teknik konularda, ilim ve bilim dalında çalışanların payı yüzde 6'dır. Üst yönetici ve girişimci konumundakilerin çalışanlar içindeki payı ise yüzde 1'in altındadır.
Kırsal kesimde işgücünü oluşturan erkeklerin yüzde 32'si tarımsal üretim yaparken kadınların yüzde 74'ü, tarımsal üretime katkıda bulunmaktadır. Tarımda çalışan kadınların yüzde 90'ı ücretsiz aile işçisi durumundadır.
Sayın okuyucularıma bu bilgileri "Güncel Avrupa" dergisindeki bir yazıdan aktarıyorum.
Aynı kaynakta, "dünyadaki işlerin yüzde 70'ini kadınların yaptığına, buna karşılık dünyadaki refahın sadece yüzde 1'ine kadınların sahip olduğuna dikkat çekilerek, bunun kadınların seçimle oluşturulan karar mekanizmalarında yüzde 10'un altında temsil edilmelerinden kaynaklanan bir durum olduğu anlatılıyor. Dünya genelinde ulusal parlamentolarda yüzde 10'u geçmeyen kadın temsilinin hükümetler düzeyinde yüzde 5'e düştüğüne işaret ediliyor. Türkiye'de kadınlar, yerel seçimlerde 1930 yılından bu yana, milletvekili seçimlerinde 1935 yılından bu yana oy
Memleketi idare edenlerin bir zamanlar merak ettikleri tek şey, memlekette kaç kişinin yaşadığı idi. Onun için öncelikle nüfus sayımı yaptırdılar. Sonra hayvanları saydırdılar. Sonra ne kadar buğday, ne kadar pamuk üretildiğini hesaplattılar.
Derken ülkede üretilen mal ve hizmetlerin parasal toplamını, yani milli geliri hesaplama işine sıra geldi. Dikkat edilirse bütün bunlar orduya alınacak askerleri belirlemek, devlete vergi toplamak için merak edilen bilgiler.
Ama günümüzde memleket idaresi; orduya asker, Hazine'ye para bulmaktan ibaret değil. Çok karmaşık bir sosyal ve ekonomik oluşum içindeyiz. Bu sosyal ve ekonomik hareketin boyutunu, değişimini zamanında izlemeden memleketi idare etmenin imkanı yok.
Sadece nüfus sayısını bilemek işe yaramıyor, nüfusun yaşını, eğitim durumunu, istihdam durumunu, ülke içindeki ve dışına göçü de izleyeceksiniz.
Sadece milli geliri bilmek yetmiyor. Gelirin bölgeler, insanlar arasındaki dağılımını da bileceksiniz.
Sadece ülkede mal ve hizmet hareketini izlemek yetmiyor. Bu mal ve hizmetin fiyatlarındaki değişimi de izleyeceksiniz.
Faizler tırmanışa geçecek. Döviz fiyatlarındaki artış eğilimi sürüp gidecek. 1999 yılı böyle geçecek.
İki önemli gösterge var:
1) Devlet vergi toplayamıyor. Vergi gelirleri düşüyor.
2) Nisan ayında tırmanışa geçen fiyatların bu tırmanışı sürdüreceği anlaşılıyor.
Ekonomide iyilik işaretleri, "frene basılarak" sağlandı. Frene basılırken, dünya konjonktüründeki bozukluk, üretimin yavaşlamasında etkili oldu.
İç ve dış talepteki daralmaya bağlı olarak üretim aşağıya inmeye başladı. Üretim aşağıya inince vergi geliri düştü.