Edebiyat yerine ç"züm isteniyor

8 Ağustos 2001

Geçen yıl yüzde 6 büyüyen ekonomi bu yıl giderek küçülüyor. Tahminler yüzde 3 küçülmeyken, şimdi yüzde 5'in üzerinde küçülme bekleniyor. Her geçen gün daha büyük küçülmeler makul g"rülüyor. Şirketler kapanıyor. İflaslar birbirini izliyor. Kredi borçluları bankaların yüzüne bakamıyor. Bankalar ise sermayelerini toparlayamıyor. Birkaç ayda bir birkaç banka piyasada havlu atıyor. Fon'a devroluyor. Kimi tahmin 400 bin, kimisi bir milyon insanın işsiz kaldığını s"ylüyor. Bankalardan çıkarılanlar hep eğitimli. Hem insan kaynağı telef oluyor. Hem de insana yapılan yatırım.K"ylü sıkıntıda. Gübre el yakıyor. Mazot olmuş ateş pahası. Toprağı nasıl sürsün? Babasından kalan karasabanı atmış olmasa tarlayı sapanla sürecek. Bu yıl hayvancılık yapanlar bıraktı iş yapmayı, yem bile alamadı. Bir kilo süt, bir litre su etmez hale geldi. Eskiden süte su katıp sütü ucuzlatan k"ylü, neredeyse ucuzlasın diye suya süt katacak.Memur şerefini kurtarmak için intihar etme noktasına geldi. Orta düzeyde bir memurun maaşıyla gecekonduda kirada oturması zor. šniversite profes"rleri ayda 500 dolar maaşa talim ediyorlar. Vay halimize! Ulusun en seçkin tabakası açlık düzeyine düşmüş durumda. Alan utanıyor, veren

Yazının Devamı

Edebiyat yerine çözüm isteniyor

8 Ağustos 2001


<#comment>Türkiye cayır cayır yanıyor. Enflasyon bu yıl geçen yılın çok üstünde. Hayat pahalılığı almış gidiyor. Fakir büyük sıkıntıda. Bir tüpgaz varmış 14 milyona. Asgari ücret ne ki, dargelirli tüpte aşını pişirebilsin. Arta arta 100 dolar zor etti. Otobüsle işine giden işçinin (tabii hala işi kaldıysa) ödediği tek yönlü bilet olmuş 600 bin lira. Ortadirek neredeyse işine yürüyerek gidecek. Ekmek çoğu yerde 150 bin lira. Oysa yarım somun ekmekle neredeyse kahvaltı olmuyor, karın doymuyor.
Geçen yıl yüzde 6 büyüyen ekonomi bu yıl giderek küçülüyor. Tahminler yüzde 3 küçülmeyken, şimdi yüzde 5'in üzerinde küçülme bekleniyor. Her geçen gün daha büyük küçülmeler makul görülüyor. Şirketler kapanıyor. İflaslar birbirini izliyor. Kredi borçluları bankaların yüzüne bakamıyor. Bankalar ise sermayelerini toparlayamıyor. Birkaç ayda bir birkaç banka piyasada havlu atıyor. Fon'a devroluyor. Kimi tahmin 400 bin, kimisi bir milyon insanın işsiz kaldığını söylüyor. Bankalardan çıkarılanlar hep eğitimli. Hem insan kaynağı telef oluyor. Hem de insana yapılan yatırım.
Köylü sıkıntıda. Gübre el yakıyor. Mazot olmuş ateş pahası. Toprağı nasıl sürsün? Babasından kalan karasabanı atmış

Yazının Devamı

Reel sektöre duyarlı ek niyet mektubu

6 Ağustos 2001

Orta vadeye bakmakta elbette yarar var. Kriz sona erdiğinde reel sektörle ilgili yapılacaklar şimdiden hazırlanmış olur. Kaldı ki, amaç zaten üretim ve büyüyen ekonomi değil mi? Böylece üretim şimdiden devreye girmiş olur... Kaldı ki ek niyet mektubuna baktığımızda reel sektörün bu kez daha sık yer aldığı görülüyor. Nedeni malum. Birincisi, tahminlerin ötesinde gelişen durgunluk ek önlemler gerektiriyor. İkincisi de anlaşılan artık mali kesimde yapılması gerekenlerin çoğu tamamlanmak üzere (yahut da finansal krizin en derin noktası aşıldı). Bu da işin sevindirici yanı. Birkaç gün önce ekonomi muhabirleri ile toplantıda Bakan Derviş kurla faiz arasına sıkışıldığını, artık orta vadeye bakılması gerektiğini söylemiş. Bu aslına reel sektörle ilgilenin demek. Doğru da, şimdiye dek orta vadeye bakacak halimiz mi kalmıştı? Ortalık toz duman halde, faizler yüzde 100e, dolar da 1,500,000 TLye dayanmıştı. önceki hafta yıl sonu kuru yerine, ancak ertesi günün kurunu tahmin etmeye çalışıyorduk. Herşeye rağmen, IMFnin ikinci adamı Fischerin ziyareti etkili oldu. Kur istikrara kavuşurken, faizler de 10 puana yakın düştü. Küçülme hedefi artırıldı 1994 yılında bundan daha fazla, 1999 yılında da

Yazının Devamı

Reel sektöre duyarlı ek niyet mektubu

6 Ağustos 2001


<#comment>Birkaç gün önce ekonomi muhabirleri ile toplantıda Bakan Derviş kurla faiz arasına sıkışıldığını, artık orta vadeye bakılması gerektiğini söylemiş. Bu aslına reel sektörle ilgilenin demek. Doğru da, şimdiye dek orta vadeye bakacak halimiz mi kalmıştı? Ortalık toz duman halde, faizler yüzde 100’e, dolar da 1,500,000 TL’ye dayanmıştı. önceki hafta yıl sonu kuru yerine, ancak ertesi günün kurunu tahmin etmeye çalışıyorduk. Herşeye rağmen, IMF’nin ikinci adamı Fischer’in ziyareti etkili oldu. Kur istikrara kavuşurken, faizler de 10 puana yakın düştü.
Orta vadeye bakmakta elbette yarar var. Kriz sona erdiğinde reel sektörle ilgili yapılacaklar şimdiden hazırlanmış olur. Kaldı ki, amaç zaten üretim ve büyüyen ekonomi değil mi? Böylece üretim şimdiden devreye girmiş olur... Kaldı ki ek niyet mektubuna baktığımızda reel sektörün bu kez daha sık yer aldığı görülüyor. Nedeni malum. Birincisi, tahminlerin ötesinde gelişen durgunluk ek önlemler gerektiriyor. İkincisi de anlaşılan artık mali kesimde yapılması gerekenlerin çoğu tamamlanmak üzere (yahut da finansal krizin en derin noktası aşıldı). Bu da işin sevindirici yanı.

Küçülme hedefi artırıldı
Ek niyet

Yazının Devamı

ANAP kongresi ve ™zal

3 Ağustos 2001

1980 sonrası siyasete bakıldığında iki belirleyici "zellik g"zlenir. Birincisi ordu - siyaset ilişkisinin biçimsel değişimine rağmen, boyutunun değişmemesidir. 12 Eylül rejiminden kurtulunurken, demokratikleşme süreci hızlanabilirdi. Olmadı. İkincisi, ™zal yeşerdiği bu ortamın değişmesi y"nünde bazı sınırlı adımlar atsa da, paradoksal biçimde bu yapıyı kalıcılaştıran etmenlere de katkıda bulundu.™ncelikle, gerek ter"r, gerekse siyasetteki parçalanma bu normalleşme sürecini engelledi. šstelik eski siyasetçilerin haklarının iade edilmemesi için ™zal'ın 12 Eylül paşalarıyla verdiği mücadele demokrasiye ağır darbe oldu. Yarattığı cepheleşme merkez sağı bugünkü derbeder hale getirdi. İkincisi, izlenen politikaların getirdiği sosyal çarpıklaşma karşısında sosyal demokratların yarattığı hayal kırıklığı siyasetin radikalleşmesine neden oldu. Ancak yaratılan bu adaletsizlik karşısında etkin olamamaktan daha büyük hata, ona neden olmaktı. šçüncüsü, geliştirilmeye girişilen "zel kesim, kamu alanıyla ilişkisinde sürekli karşılıklı moral erozyonlar (yozlaşmalar) yarattı. Demirel'in sınırsız popülizm ve letarjizmine (kayıtsızlığına) karşı, nepotizmaya (kayırmacılık) dayalı gelişme!™zal'ın

Yazının Devamı

ANAP kongresi ve Özal

3 Ağustos 2001


<#comment>Yarın ANAP'ın olağan kongresi toplanıyor. Özal'ın 18 yıl önce kurup tek başına iktidara taşıdığı bu parti o kadar yıpranmış durumda ki, erken seçim olsa baraj sorunu yaşayabilir. Oysa siyasette Özal hala önemli bir eksen.
1980 sonrası siyasete bakıldığında iki belirleyici özellik gözlenir. Birincisi ordu - siyaset ilişkisinin biçimsel değişimine rağmen, boyutunun değişmemesidir. 12 Eylül rejiminden kurtulunurken, demokratikleşme süreci hızlanabilirdi. Olmadı. İkincisi, Özal yeşerdiği bu ortamın değişmesi yönünde bazı sınırlı adımlar atsa da, paradoksal biçimde bu yapıyı kalıcılaştıran etmenlere de katkıda bulundu.
Öncelikle, gerek terör, gerekse siyasetteki parçalanma bu normalleşme sürecini engelledi. Üstelik eski siyasetçilerin haklarının iade edilmemesi için Özal'ın 12 Eylül paşalarıyla verdiği mücadele demokrasiye ağır darbe oldu. Yarattığı cepheleşme merkez sağı bugünkü derbeder hale getirdi. İkincisi, izlenen politikaların getirdiği sosyal çarpıklaşma karşısında sosyal demokratların yarattığı hayal kırıklığı siyasetin radikalleşmesine neden oldu. Ancak yaratılan bu adaletsizlik karşısında etkin olamamaktan daha büyük hata, ona neden olmaktı. Üçüncüsü,

Yazının Devamı

Ağustosun görünümü ve çıtayı yükseltmek

1 Ağustos 2001

Yurttaşlar kendi paralarına değil, "güvenilen" devletlerin parasına yatırım yapıyor. Bir taraftan Hazinenin borçlanması güçleşiyor, diğer taraftan da toplu bir intihar oluşuyor. Her döviz alan kendisini koruduğunu sanıyor, ama ekonominin tümünde kıyamete katkıda bulunarak o da batıyor. Bireysel olarak kazandığımızı sanırken, toplu olarak batıyoruz. Kur gidiyor, resesyon derinleşiyor, işsizlik artıyor. Oysa bizi yurttaş yapan, toplumsal sorumluluklarımız değil mi? Ya hükümetin performansını pazarlamaya yardımcı olacak (böylece güven sağlayacak) vitrin yenilemesine direnmesine ne demeli? Hala bekliyoruz. Aylardır güven sorunu yaşanıyor. Toplum, yurtdışındaki finansal yatırımcılar bu hükümetin programı götürmesine kaygılı bakıyorlar. Yurtiçindeki sermayeyi kediye kaptıran çoğu banka şimdi likidite riskinden ürküyor. Ne devlete, ne de başkasına borç vermek istemiyor, verse dahi yüksek faiz istiyor. İç borcun dönmesindeki sorun Demirbank olayından da kaynaklanıyor. Çünkü pırıl pırıl bir banka, aşırı bono yatırımının faiz riski nedeniyle ve Ankaranın yanlışlarıyla batmıştı. Dedikodu ve duygusallık bitmeli Bilgi yerine, dedikodu alarak yazma alışkanlığından kurtulamamış köşe

Yazının Devamı

Ağustosun görünümü ve çıtayı yükseltmek

1 Ağustos 2001


<#comment>Aylardır güven sorunu yaşanıyor. Toplum, yurtdışındaki finansal yatırımcılar bu hükümetin programı götürmesine kaygılı bakıyorlar. Yurtiçindeki sermayeyi kediye kaptıran çoğu banka şimdi likidite riskinden ürküyor. Ne devlete, ne de başkasına borç vermek istemiyor, verse dahi yüksek faiz istiyor. İç borcun dönmesindeki sorun Demirbank olayından da kaynaklanıyor. Çünkü pırıl pırıl bir banka, aşırı bono yatırımının faiz riski nedeniyle ve Ankara’nın yanlışlarıyla batmıştı.
Yurttaşlar kendi paralarına değil, "güvenilen" devletlerin parasına yatırım yapıyor. Bir taraftan Hazine’nin borçlanması güçleşiyor, diğer taraftan da toplu bir intihar oluşuyor. Her döviz alan kendisini koruduğunu sanıyor, ama ekonominin tümünde kıyamete katkıda bulunarak o da batıyor. Bireysel olarak kazandığımızı sanırken, toplu olarak batıyoruz. Kur gidiyor, resesyon derinleşiyor, işsizlik artıyor. Oysa bizi yurttaş yapan, toplumsal sorumluluklarımız değil mi? Ya hükümetin performansını pazarlamaya yardımcı olacak (böylece güven sağlayacak) vitrin yenilemesine direnmesine ne demeli? Hala bekliyoruz.

Bilgi yerine, dedikodu alarak yazma alışkanlığından kurtulamamış köşe yazarlarının

Yazının Devamı