MÜSLÜMANLARIN HAYATINDA TEORİ VE PRATİK ARASINDAKİ ÇELİŞKİ

5 Mayıs 2021

Zamanımızda var olan hiçbir dinin ve hiçbir ideolojinin teorisi/nazariyesi ile mensuplarının pratikleri, yani davranışları arasında, Müslümanlık ve Müslümanlarınki kadar terslik, uyuşmazlık, çelişki yoktur. Günümüzde Müslümanların büyük çoğunluğu İslam’ın iyilik, güzellik, bilhassa dürüstlük adına verdiği buyrukların neredeyse hiçbirine uyma gereği duymadan, bu konuda en küçük çaba göstermeden hayatını sürdürüyor ve gerine gerine de, “Müslümanım!” diyorlar. Bunu söylerken de İslam’ı yalnızca namaz, oruç gibi belirli ibadetlerin yapılmasıyla; kadınların örtünmesiyle; alkollü içkilerden uzak durulmasıyla gereği

yerine getirilen bir din olarak algılıyorlar.

            Müslümanlar; Müslümanlığın Hak ve adalete, kul (insan) haklarına riayete; verilen sözü tutmaya; yalandan, hileden, sahtekârlıktan mutlak bir şekilde uzak durmaya; gerçek Müslümanlığın ancak

Yazının Devamı

SAVURGANLIK

4 Mayıs 2021

İsraf; yemek, içmek, giyinmek, süslenmek, herhangi bir ihtiyacımızı gidermek için yapılacak harcamada ölçüyü kaçırmak, aşırı gitmektir.

Dinle daha uyumlu bir tanım ise şöyle: Zaruret ve ihtiyaç sebebiyle yapılmayan; sevap ve iyilik amacı da gütmeyen; bilakis zararlı, meşru olmayan şeylere yapılan harcama.

Türkiye’de dar, sabit, orta, yüksek hangi gelir grubuna mensup olursa olsun, insanımızın büyük çoğunluğu özellikle satın aldığı birçok gıda maddesini iyi değerlendirememekte, bir şekilde israf yapmaktadır. Halkımızın çok azı elini vicdanına koyduğunda israf yapmadığını, bir şeyi atmadığını, dökmediğini iddia edebilecek durumdadır. Şehirlerden köylere kadar hemen her evde, her mekânda başta ekmek, sebze ve meyveler, hayvansal gıdalar dikkatsizlik ve bilinçsizlik sebebiyle israf edilmektedir. Yenilecek, içilecek, kullanılacak nitelikte birçok şey tam anlamıyla ziyan olmaktadır.

Ülkemizde en büyük savurganlığa sahne olan mekânlardan biri mutfaklardır. En çok israf edilen şey de nimetlerin başı olarak

Yazının Devamı

KADİR GECESİ

3 Mayıs 2021

Dinimizde müminlere armağan edilen beş değerli gece vardır. Kameri aylara göre bunlar: 1- Rebiulevvel ayının 12. gecesi (Mevlid Kandili), 2- Üç ayların ilki olan Recep ayının ilk Cuma gecesi (Regâib Kandili), 3- Yine Recep ayının 27. gecesi (Mirac Kandili), 4- Şaban ayının 15. gecesi (Berat Kandili), 5- Ramazan ayının 27. gecesi ki konumuz olan Kadir Gecesi’dir.

            Kadir Gecesi bu itibarlı gecelerin en değerlisidir. Kuran’da adıyla anılan tek muteber gecedir ve hakkında müstakil bir sure bulunmaktadır. Bu surenin anlamı şöyledir:

            “Biz onu (Kuran’ı) Kadir Gecesi’nde indirdik. Kadir Gecesi’nin ne olduğunu sana haber veren oldu mu? Kadir Gecesi bin aydan daha hayırlıdır. Zira o gecede her iş hakkında birtakım emirler alarak Rablerinin izniyle melekler ve ruh (Cebrail) yere iner. O gece selamettir. Fecrin doğuşuna kadar devam eder.”[1]

            Bu surenin indirilmesi hakkında tefsirlerde çeşitli bilgiler

Yazının Devamı

DİN BUYRUKLARININ YAŞANILAN ÇAĞA GÖRE ANLAŞILMASI VE YORUMLANMASI BİR MECBURİYETTİR

2 Mayıs 2021

Gerek ülkemizde gerekse diğer Müslüman ülkelerde geleneksel din yorumlarına bağlılık her zaman ağır basıyor. Günümüzün hayat şartlarıyla bağdaşması asla mümkün olmayacak geleneksel din yorumlarına bugün de uyulmasında ısrar ediliyor. Bu ısrar sanıldığı ve beklendiği gibi dine sempati kazandırmıyor; tersine iyi niyetli insanları bile caydırıcı, dinden uzaklaştırıcı bir etkiye sebep oluyor. Çünkü dünün şartlarıyla bugününki aynı değil. Yarının şartları da bugünküyle aynı olmayacak. Dinin anlaşılması ve yorumlanması da buna göre olmak zorunda.

Zamanımızda yurt içinde Hüseyin Ataylar, Yaşar Nuriler, Mustafa Öztürkler; yurt dışında Fazlurrahmanlar, Hasan Hanefiler, Muhammed Tahalar ve benzerleri bütün muhalefetlere, karalamalara, iftiralara rağmen bu alanda bir çıkış yolu arıyorlar. Bu arayış sırasında yanlış da yapabilirler; ama çabaları ve hedefleri doğrudur, yerindedir ve gereklidir. İşte size bu gereklilikle ilgili somut bir örnek:

            Yakın bir geçmişte

Yazının Devamı

BİR HOŞGÖRÜ VE KARDEŞLİK DİSİPLİNİ: TASAVVUF (2)

1 Mayıs 2021

Tasavvuf; sevgi, hoşgörü, tevazu, bağışlama, cömertlik, kardeşlik, hüsn-i zan... gibi İslamî erdemlerin, inceliklerin, güzelliklerin en yüksek boyutlarda yaşanmasıdır. Nefse hâkimiyetin tam olarak sağlanmasıdır. Nefisle mücadele tasavvufta en önemli ilke, onu mağlup etmek de en büyük hünerdir. Dünyaya ve dünya malına karşı hırs ve açgözlülük nefsin telkinlerindendir. Bu nedenle dünya malına karşı tokgözlülük, dünyanın bizzat kendisine metelik vermemek, nefsi mağlup etme yolunda ilk adımdır. Herkesin arkasından koştuğu para, mal, şöhret, iktidar... gibi dünya nimetlerine, yalnız dünyada itibara vesile olan şeylere karşı tenezzülsüzlük, nefsi denetlemenin ilk basamaklarıdır. Bir din ulusuna, bir tarikata intisap edip de dünyaya ve dünya nimetlerine ilgiyi gönlünden silememek büyük bir çelişki arz eder. Tasavvuf yoluna giren birçokları bunu başaramamıştır. Bazıları da Allah yolunda mesafe aldıklarını sandıkları bir sırada daha işin başında olduklarını fark etmişlerdir. Yunus Emre’nin

Yazının Devamı

BİR HOŞGÖRÜ VE KARDEŞLİK DİSİPLİNİ: TASAVVUF (1)

30 Nisan 2021

Dinî konular, dinî bilimler, bunlar üzerindeki tartışmalar, ülkemizde zaman zaman gündem oluşturuyor. Özellikle Ramazan ayları bu tartışmalar için elverişli bir iklim teşkil ediyor. Bu arada bir bölüm yazar, sanatçı ve akademisyenin dinî bir disipline ilgi ve merakları dikkat çekiyor. Yine bir bölüm entelektüel, bu disiplinin ana hedefi olan “insan-ı kâmil” (olgun, mükemmel insan) modelinin zamanımız için de büyük bir gereklilik olduğunu düşünüyor. Adı çok telaffuz edilmeyen, kendisine duyulan ilgi ve merakın mahrem kalmasına özen gösterilen bu disiplin “tasavvuf”tur. Hemen her Ramazanda gerçekleştirilen bu aya özel televizyon programlarında bu disipline çok sayıda gönderme yapılıyor.

Bugün bütün insanlık ahlakî bir gerileme içindedir. Küresel çapta bir ahlak seferberliğine ihtiyaç vardır. İslam adına insanlığa dürüstlüğün,  kardeşliğin, yardımlaşmanın, fedakârlığın en diri mesajlarını verebilecek en cömert

Yazının Devamı

MANEVİ TEMİZLİK

29 Nisan 2021

Ramazanın ilk günlerinde kısaca maddi temizlik yani beden ve çevre temizliği üzerinde durmuştuk. Bugünkü yazıda da kısaca manevi temizlik üzerinde duracağız. Manevi temizlik dendiğinde anlamamız gereken kalp ve dil temizliğidir. Bu temizlik de en az maddi temizlik kadar, zaman zaman ondan bile önemlidir.

Kalp temizliği demek, kimsenin kötülüğünü istememek, kimse için kötülük düşünmemek; düşmanlık, kin, hırs, haset ve kıskançlıktan kalbimizi arındırmak demektir. Tersine herkesin iyiliğini, rahtlığını, saadetini istemek ve bundan memnun olmaktır.

Peygamberimiz için güzel bir na’at da yazmış olan bir yazarımız kimi kalpleri nasıl hilelerin, desiselerin, entrikaların işgal ettiğini nükteyle karışık şöyle ifade ediyor: “Her gönülde bir aslan yatar diyenlere inandım, gönülleri dolaşmaya çıktım. Fakat içinde tilkiler, çakallar dolaşan; yılanlar, solucanlar yuvası olmuş gönüller keşfettim”, diyor. Böyle bir kalp, asla bir Müslüman’ın kalbi olamaz.    

Manevi

Yazının Devamı

İNSAN DENEN MUAMMA

28 Nisan 2021

İnsan, İslam’da “eşref-i mahlûkat” (yaratılmışların en üstünü, en onurlusu) olarak kabul ediliyor. Kur’an’da insanın değerine, yüceliğine, ruhsal bakımdan üstün yaratılışına, ona verilen yüksek paye ve itibara işaret eden ayetler olduğu gibi onun fiziki varlığının da eksiksiz, kusursuz, başka türlüsü olamayacak biçimde yaratıldığını ifade eden ayetler var. Şu iki ayet bunlardandır: “Hakikaten biz insanı en güzel (daha üstünü olamayacak) biçimde yarattık.” (Tîn, 4). “O (Allah) değil mi seni yaratan, varlık amacına uygun olarak kusursuz şekil veren, bedenini en düzgün biçimde oluşturan?” (İnfitar s. 7).

Bu açıklamalar gösteriyor ki insan bu evrende her şeyin kendisiyle değer kazandığı varlıktır. Pozitif değerine sınır yoktur. Bu yüzden hiçbir bilgisi, görgüsü, marifeti, liyakati, statüsü olmayan sıradan bir kimse bile sırf insan olduğu için değerlidir ve hürmete layıktır.

Bunun yanında yine Kur’an’da insanın hem iyiliğe hem de

Yazının Devamı