Ramazanın ilk günlerinde kısaca maddi temizlik yani beden ve çevre temizliği üzerinde durmuştuk. Bugünkü yazıda da kısaca manevi temizlik üzerinde duracağız. Manevi temizlik dendiğinde anlamamız gereken kalp ve dil temizliğidir. Bu temizlik de en az maddi temizlik kadar, zaman zaman ondan bile önemlidir.
Kalp temizliği demek, kimsenin kötülüğünü istememek, kimse için kötülük düşünmemek; düşmanlık, kin, hırs, haset ve kıskançlıktan kalbimizi arındırmak demektir. Tersine herkesin iyiliğini, rahtlığını, saadetini istemek ve bundan memnun olmaktır.
Peygamberimiz için güzel bir na’at da yazmış olan bir yazarımız kimi kalpleri nasıl hilelerin, desiselerin, entrikaların işgal ettiğini nükteyle karışık şöyle ifade ediyor: “Her gönülde bir aslan yatar diyenlere inandım, gönülleri dolaşmaya çıktım. Fakat içinde tilkiler, çakallar dolaşan; yılanlar, solucanlar yuvası olmuş gönüller keşfettim”, diyor. Böyle bir kalp, asla bir Müslüman’ın kalbi olamaz.
Manevi temizliğin ikinci konusu da dil yani lisan temizliğidir. Bu da dilimizle kimseyi incitmemek, kimseye küfür ve hakaret etmemek, başta yalan olmak üzere gıybet, dedikodu, söz taşımak gibi günahlardan dilimizi uzak tutmaktır.
Dil kötülüklerinin bir numarası yalandır. Müslümanlıkta yalana karşı en küçük hoş görü gösterilmemiştir. Peygamberimize bir gün şöyle bir soru soruldu:
-Bir Müslüman içki içer mi?
-İnsandır, nefsine kapılır, içebilir.
-Kumar oynar mı?
-İnsandır, nefsine kapılır, oynayabilir.
-Bir Müslüman yalan söyler mi?
-Asla! Bir Müslüman yalan söylemez.
Görüldüğü gibi yalan için “nefse kapılmak” gibi bir mazeret kabul edilmiyor.
Dedikodu da en batırıcı dil kötülüklerinden biridir. Dedikodu; aslını, iç yüzünü, doğrusunu bilmediğimiz bir konuda yorum yapmak, fikir yürütmek ve buna dayanarak insanları yargılamaktır. En büyük dil günahlarından biri budur. Müslümanlıkta duyumlarla, söylentilerle karar vermek, insanları töhmet altında bırakmak asla kabul edilmiyor. İmam Gazali diyor ki, “Bir Müslüman hakkında olumsuz bir şey duyduğunuz zaman o yanlışla ilgili 70 tane mazeret arayın, eğer bulamazsanız yine de benim bilmediğim bir şey vardır deyin ve konuyu kapatın.”
Diline hâkim olan kimsenin başı ağrımaz; sorun yaşamaz, huzuru kaçmaz. Bunun için peygamberimiz, “Selametü’l-insan, fi-hıfzı’l-lisan” (insanın selameti, esenliği dilini korumasındadır) buyurmuştur. Peygamberimiz dilini koruyanlara önemli müjdeler vermiştir. Bununla ilgili bir hadisi şöyle: “Kim bana iki çenesi ve iki butu arasındaki organları kötülüklerden korumayı garanti ederse ben de ona cenneti garanti ederim” buyurmuştur.
Dili korumak kolay gibi görünen çok zor bir iştir. Bir din büyüğü bu zorluğu,“Dili korumak, altını ve gümüşü korumaktan daha zordur” diye ifade etmiştir. Hz. Ali’nin şu sözleri her zaman aklımızda tutmamız gereken sözlerdir: “Dil bedenin denge organıdır. Dil doğru olursa diğer organlar da doğru olur.” “Dil yırtıcı bir hayvana benzer, ipini biraz gevşetirseniz ısırır.”
Dini bilgiler
5 soru, 5 cevap
Sorular:
1-Zekât verirken nasıl niyet edilir?
2-Zekât kimlere verilir, kimlere verilmez?
3- Yatsı namazı en geç ne zamana kadar kılınabilir?
4-İslam'da büyü var mıdır? Büyüden nasıl korunulur?
5-Büyüden korunmak için hangi dualar okunur?
Cevaplar:
1-Zekât vermek için özel bir niyet şekli yoktur. Zekât verecek kimsenin bu görevin bilincinde olması, bu bilinçle zekâtını vermesi zaten bir niyettir.
2-Kendisine zekât vermek farz olan bir Müslüman zekâtını, muhtaç bile olsalar annesine, babasına, dedesine, ninesine; çocuklarına, torunlarına veremez. Kardeşlerine, yeğenlerine, amcasına, halasına, dayısına, teyzesine onların çocuklarına zekât verebilir. Bunların dışında akrabalık bağı olmayan ama muhtaç olan herkese zekât verebilir.
3-Yatsı namazı, vaktinin girmesinden itibaren sabah namazı vaktinin girmesine kadar gecenin herhangi bir yerinde kılınabilir. En geniş zaman yatsı namazının zamanıdır. Diğer namazlar için en fazla 2-3 saatlik bir kılma zamanı varken yatsı için bu zaman mevsime göre 10 saati geçebilmektedir.
4-İslam’da büyünün bir meslek olarak varlığı kabul edilir. Ama gayrimeşru bir meslek olarak görülür. Büyücülük yapmak da büyü yaptırmak da yasaktır, haramdır.
5-Büyüden korunmak için özel bir dua yoktur. Peygamberimiz büyüden korunmak için muavvizeteyn (Allah’a sığındıran iki sure) diye anılan Felak ve Nas surelerinin okunmasını tavsiye etmiştir. Ayrıca peygamberimizin dilinden büyü de dâhil her türlü kötülük ve olumsuzluktan korunmaya ilişkin dualar nakledilmiştir.
Bir söz, bir yorum
İNSANIN VE FİKRİN KALİTESİ
“Bir insanın kalitesi fikirlerinden daha önemlidir; bir fikrin kalitesi de renginden daha önemlidir.”
Bir insan, bir kimse; bizden farklı, bizimkine aykırı hangi düşünceye, hangi politik ve ideolojik kanaate sahip olursa olsun, o insan eğer şahsen düzgün ve dürüst biriyse ona güvenilir, onunla alışveriş içinde olunabilir. Ama bir insan bizimle aynı fikirde, aynı politik ve ideolojik eğilimde olmasına rağmen düzgün ve dürüst biri değilse onun bizimle aynı fikir ve kanaatte olmasının değeri yoktur.
Aynı şekilde bir fikir de akla uygunsa, barışçıysa, tutarlıysa, insanî ise onun sağcı solcu, A partili, B partili olmasının o kadar önemi yoktur.
Aksine eğer bir fikir ayırımcı, kışkırtıcı, kavgacı, akıl dışı ve tutarsızsa hangi taraftan olursa olsun değeri yoktur.
Eğer bizler insanlara ve fikirlere böyle bakmayı bilsek; daha barışçı, daha uzlaşmacı, daha uygar bir konumda olacağımızda şüphe yoktur.
Ramazan fıkrası
KAOSU KİM YARATTI?
Bir çiftçi, bir uzay bilimci, bir politikacı kendi meslek ve meşguliyetlerinin insanlık için önemi üzerinden iddialaşıyorlarmış. Çiftçi, her şeyin temelinin çiftçiliğe dayandığını, toprağı işlemenin, onun dilinden anlamanın önemli olduğunu, Tanrının bile ilk insanı topraktan yarattığını öne sürerek çiftçiliğin önemini savunmuş.
Uzay bilimci, “İyi de” demiş, “Tanrı tüm evreni bir kaostan yarattı, bu onun içindeki herhangi bir şeyin yaratılmasından daha önemlidir. Bu ise uzay bilimiyle ilgili bir olaydır. Bundan dolayı en önemli meslek bizimkidir.”
Politikacı sözü fazla uzatmamış. “Evet” demiş, “Tanrı dünyayı kaostan yarattı, tamam; ama kaosu kim yarattı?”