Vapurumuzu geri istiyoruz

7 Haziran 2015

İstanbullulara sormadan, İstanbul’un tarihi ve estetik değerleri dikkate alınmadaninşa ettirilen ve hizmete sokulan yeni vapurlar İstanbullunun maneviyatına, anılarına, toplumsal belleğine darbedir

Yazının Devamı

“Taksim Meydanı”

6 Haziran 2015

Kaan Tangöze’nin “Taksim Meydanı” şarkısını bir süredir dinliyorum. Tangöze Gezi’yi bir halk destanı, kendini de bir halk ozanı olarak konumlandırmış

Ali İsmail Korkmaz, Ethem Sarısülük ve Berkin Elvan...
Adları geçirilmeden anlatılıyor ve onların kişliğinde aslında bütün Gezi protestosuna ve orada hayatını kaybedenlere bir selam ve destek veriliyor “Taksim Meydanı”nda.

Duman grup olarak 2013 mayıs ayını takiben Gezi ruhuna destek vermeyi ihmal etmemiş, “Eyvallah” isimli şarkılarını paylaşmıştı. Diyeceksiniz ki yıldönümünde aynısını bu defa yeni bir şarkıyla yapmışlar; hayır,
tam öyle değil.

Kayıplara odaklanıyor

Kaan Tangöze, Gezi’yi bir halk destanı, kendini bir halk ozanı olarak konumlandırmış bu defa. En azından bana geçen his böyle. Bu tür bir psikolojiyle yazmış şarkısını sanki. “Eyvallah” Gezi ruhunu selamlayan bir şarkıydı, “Taksim Meydanı” gibi bir ağıt değildi. Gezi bedelsiz olmadı. Canlar verildi, yaralananlar, sakatlananlar oldu, insanlar hayatlarını kaybetti, kalanların hayatları değişti. Şarkı biraz işin

Yazının Devamı

O bir doğa aşığı, bilgili bir denizci ve iyi bir yazardı

6 Haziran 2015

Ağaçların denize doğru eğildiği sessiz, kıpırtısız bir koy. Bir iki kuş sesi, ara ara balıkların kıpırtılarıyla hareketlenen cam gibi suyun ani şıpırtısı.

Sadun Boro işte bu koyda Okluk’ta demirli teknesinde yaşıyordu. Kendisini geçen kasım ayında burada ziyaret etme fırsatı buldum. İlk kez tanıştım. Kitaplarını ezberlediğim Boro, bana çay yaptı, bisküvi ikram etti. Kim bilir kendini ziyaret eden kaçıncı denize meraklı, aklı bir karış havada zata nasihatlerde bulundu, takıldı, kahkahalarla geçen şahane bir sohbeti esirgemedi.

Büyük denizci bir süredir devam eden kanser tedavisinin ardından artık tıbbın yapabileceklerinin sonuna gelindiğinde 10 gün kadar önce yeter artık, beni tekneme götürün dedi. Önceki gün fenalaşınca Marmaris Ahu Hastanesi’ne kaldırıldı. Burada hayatını kaybetti. Türkiye büyük bir denizci ve doğasever kaybetmiş oldu.

Sadun Boro 1928’de Erenköy’de doğdu. Babası tekstilciydi ve onun da tekstilci olmasını istiyordu. O ise hiçbir zaman ofiste çalışacak biri değildi. Ailesi onun için eğitim planları yaparken o arkadaşlarıyla para toplayıp sandal almıştı.

Dönüm noktası oldu

Sandalın ardından üç arkadaş birleşerek Balat’ta bir kabayole inşa ettirdiler. Bu teknenin adı

Yazının Devamı

Fena mı olurdu?

2 Haziran 2015

Kavga dövüş içinde değil de bir “demokrasi festivali” yaşıyor gibi seçimlere neşeyle, mutlulukla gidebilmiş olsaydık.

Rakipleri kökünü kazımaya çalışarak değil, zekice sorular, zekice cevaplar ve Türk insanına yakışan ince bir mizahla test eden zorlayan siyasi partilerimiz olsaydı.

Siyasi rekabet, kötüleme, çamur atma, aşağılama, küçümseme, düşman ilan etme, hedef gösterme, alay etme şeklinde değil de Türkiye’yi ileri götürecek hepimizin hayat kalitesini yükseltecek projeler ve fikirleri anlatma üzerinden gerçekleşseydi.

Parti liderlerimiz seçim süreci boyunca davul zurnayla, meydanlarda bağırıp çağırarak değil, televizyonlarda ciddi gazetecilerin, akademisyenlerin moderatörlüğünde sağlam ve gerçekçi sorular üzerinde iki hatta üç tur karşılıklı tartışarak memleketin gerçek problemlerini ve bunlara çözüm önerilerini açıklayarak oy isteseydi.

562 yıl önce elde edilmiş bir tarihi zaferimizi bile belli bir gruba ve düşünceye mal ederek karşı mehter marşıyla eski partisine oy isteyen bir cumhurbaşkanımız olmasaydı da partiler üstü, herkesin sevip saydığı seçim güvenliğinin teminatı bir cumhurbaşkanımız olsaydı.

İnsanlar fanatik futbol taraftarları gibi ağızlarından tükürükler saçarak değil

Yazının Devamı

Pop artık yaşlı müziği mi?

31 Mayıs 2015

Eskiden ergenken pop dinlenir, daha sonra rock, caz ve klasiğe terfi edilirdi. Peki ya şimdi?

Biz Michael Jackson dinlerken abilerimiz Dual pikaplarına koydukları The Police, Led Zeppelin albümlerinin çıtırtıları arasında kaybolurdu. Bize eski gelirdi. Büyüdükçe geriye dönüp baktık. Anladık. Müzik zevkimiz ilerledi. Poptan caza, klasiğe, elektroniğin çeşitli türlerine kendimizce terfi ettik. Ancak şimdi bu sistem ne kadar geçerli emin değilim. Geçenlerde bir dostum bu konuda Sunday Times’ta çıkan yazıyı paylaştı. Başlıktaki sorunun yanıtı tartışılıyor. Bilimsel kanıtım yok ama gördüğüm kadarıyla çoğu genç yetişkin daha çok pop dinliyor.

Belki insan ömrü uzadığından, belki “50’ler yeni 30’lar” falan gibi laflardan dolayı oluyor bunlar. Yaşlananlar genç zevkine, gençler yaşlı zevkine sahip.

Türkiye’ye hangi dünya çapında star popçu gelse gidin bakın içerisi ünlülerle, cemiyet hayatının ileri gelenleriyle, yani yetişkinlerle dolu.

Pop müziği gençler değil, yetişkinler finanse ediyor

Sting, Lady Gaga, Justin Timberlake, Madonna, Lenny Kravitz... Liste uzar gider. Ama mesela Mulatu Astatke konserinde yoktur o kitle. Neil Young konserinde yaşlıdan fazla 20’lerinde genç

Yazının Devamı

Festival bolluğu

30 Mayıs 2015

Eskiden sezonda bir festival olsa bayram olur, hazırlıklar aylar öncesinden başlardı. Şimdi festivalsiz hafta zor. Hatta şu ara festivalsiz gün yok

Organizatörlerin işi zor olmalı. Zira ne yapsanız zaten burun kıvırıp “Ben bunu gördüm, ben onu biliyorum, ben buna gitmiştim, ben o konseri izlemiştim” diyecek binlerce genç yarattık her yaştan son 10 yılda.

Festival sektörü doygunluk yaşıyor ama her gün bir sürü yeni etkinlik de düzenleniyor. Çünkü şov devam etmek zorunda. Son iki-üç yılda alkollü içecekler bu işten elini eteğini çekmek durumunda kaldı ya da çok geriden verilen desteklerle müzik etkinlikleri yaşayabiliyor. Kimi firma, sponsorluk bölümlerine kilit bile vurdu. İki yıl öncenin mizahı gerçek oldu. Şu ara yapılan festivallerde sponsorlar arasında Dimes, Sek Süt gibi markalar görüyorum.

Her şey mayısa sıkıştı

Bu hafta sonu üç festival var. İkisi aynı gün. Kulağıma gelenler biraz da mecburiyetten böyle olduğunu söylüyor. Gezi yıldönümü, haziran ayındaki muhtemel anmalar ve bu anmalarda meydana gelebilecek olaylardan dolayı iptal endişesiyle yoğun ilgi var. Organizatörler artık Gezi ve bağlantılı yıldönümlerinde ve anmalarda etkinlik yapmamaya özen gösteriyor.

Yazının Devamı

Kuşak farkı

26 Mayıs 2015

Geçenlerde medya ve iletişim sektöründe önemli bir şirkette çalışan ve adını vermek istemeyen üst düzey bir beyaz yakalı dostumla yemekteyiz .
(Ne o, siyasi yazılarda hep rastladığınız “adını vermek istemeyen üst düzey parti yetkilisi”ne inanıyorsunuz da bu mu garip geldi?)
Dostum şaşkınlığını ifade ediyor. “Y kuşağını anlamıyorum. Bizim X kuşağından o kadar farklılar ki. Onlarla çalışmak için bazen bütün bildiklerini unutup her şeyi yeniden öğrenmek zorunda kalıyorsun.”
Mesela Y kuşağı işyerlerine belli zamanlarda ailelerinin de gelmesinin iyi olacağını düşünüyormuş.
“Haftada bir gün evden çalışalım”. Anlayabiliyorum. “Ofise spor kıyafetle gelelim” onu da anlıyorum. Çalışanların çocuklarını haftada bir gün işyerine getirme hevesini bile anlıyorum. O da ok. Ama anne baba ofise gelsin? Bunu anlamakta güçlük çekiyorum .
Annemiz babamız haftada bir işyerimize gelsin, çalışma alanımızı görsün, yaptığımız işe tanık olsunlar. İş görüşmesine gelirken annesini ya da babasını getiren, onlar da bir baksın, değerlendirsin diyenleri anlattı arkadaşım. İş görüşmesine anneyle gitmek !
-

Yazının Devamı

“Mad Men”den 10 seçme şarkı

24 Mayıs 2015

Televizyonun en şahane yapımlarından biri “Mad Men”di. Bitti. Diziyi izleyenlere teselli olarak hazırladığım şu liste izlemeyenleri de memnun edebilir.

Mad Men”i seyredenler hemen listeye ışınlansın, ben izlemeyenlere bir-iki söz söyleyeceğim. Birine seyretmediği, bilmediği bir dizi, kitap, filmle ilgili bir şeyler anlatmak kadar can sıkıcı bir şey yoktur. Biliyorum. Ama “Mad Men”i izleyin derim.

Bir dönemi ele alan, 1950’lerin sonundan 70’lerin ortasına toplumsal dönüşümü reklam dünyası üzerinden inceleyen, 20’nci yüzyıl insanını ve psikolojisini anlatan çok sağlam hikayeleri olan üstelik müzikle çok paslaşan bir dizi. Dizi deyince bizim diziler gibi bir şey gelmesin aklınıza. Onu unutun. Güzel bir şeyden söz ediyorum. Neyse çok şanslısınız. Daha izlemediniz çünkü. Sizin yerinizde olmak isterdim. Listeye gelince, diziden bağımsız da dinleyebilirsiniz. Atın kenara dursun, lazım olur.

-“Band of Gold” Don Cherry:1955 tarihli
bu hit şarkı “Mad Men”in
ilk bölümünde yer almıştı. Dönem dizisi yapıyorsanız, o dönemin ruhunu müzikle vereceksiniz. Güzel seçim.

-“The TwIst”

Yazının Devamı