Eskiden şöyle denirdi.. Bizim millet tenisi sevmez.. Futboldan şaşmaz.. Ara sıra baskete takılır, o kadar, gerisiyle ilgilenmez..
Bunun doğru olmadığı ortaya çıktı..
Dünyanın en iyi sekiz kadın tenisçisinin İstanbul mücadelesi eski söylemi kaldırıp attı..
Yerine yeni söylemi ilan etti.
Türk milleti tenis sever..
Gerçi tribünler geçen yıl da dolmuştu ama eski söyleme inananların bahanesi çoktu.. Kimi meraktandı dedi, kimi bakalım nasıl bir şeymiş görelim diye gitmişti.. Kimi avanta bilet vardır, geçerken uğramıştır..
Her kafadan bir ses çıktı..
Dün akşam oynanan... Azarenka- Williams maçı için erken final dediler. Final öncesi final yorum yaptılar. Belli ki; Sinan Erdem Salonu’na gelenler bu anı kaçırmamak için geldi.
Gelmeyenler, bu filmin tekrarı var; pazar günü onu izleriz diye düşündü, gelmedi.
Çünkü...
Yenen veya yenilen fark etmiyor. İkisi de finalde buluşabilir..
Hatta tenis otoritelerine göre buluşacak.
* * *
Maça geçmeden önce ben tenis otoriteleri gibi düşünmüyorum. Sharapova -Radwanska maçını izlediniz mi?
CHP Genel Başkan Yardımcısı Sezgin Tanrıkulu güzel bir yasa teklifi hazırlamış.. Okuduğu her kitap için hükümlünün cezasının üç günü infaz edildi sayılsın...
Yılda 12 kitap, 36 günle sınırlayalım demiş..
Güzel yanı şurada.. Teklif yasalaşırsa kitap okuma ceza olmaktan çıkacak, ödüle dönüşecek... Okumanın karşılığı özgürlük olacak...
Şahane..
Bence yılda 12 kitap az, 24 kitap olsun; karşılığı 72 gün..
Özendirici olsun..
*
Akşam üstü koltuğumuza bir oturduk, gece yarısına kadar dünyanın en iyi beş tenisçisini izledik..
Bir geceye dünyanın bir ,iki, üç, dört ve beş numarasını sığdırdık..
İlk beşi izledik..
Tenise doyduk..
Azarenka-Kerber maçı bir başkaydı.. Hem iyi tenis hem sıkı mücadele hem de kafa kafaya maç az bulunur.. Bu maçta hepsi vardı.. İkisi de oyunu bırakmadı, ikisi de yorulmadı, ikisi de kanının son damlasına kadar tenis oynadı, ikisi de canı çıkana kadar oyunda kaldı..
Daha ne istenir ki..
Dünyanın bir numarası favoriydi ama Kerber’i de yabana atmamak gerekiyordu.. Bir gün önce S. Williams’a yenilirken bile dişli bir oyuncu olduğunu göstermişti..
Her bayram hesaplaşma bayramıdır aslında.. Kimle mi?
Kendimizle..
Sabah kalkar, bir bayramı daha gördük diye, bir bayrama daha sağlıklı girdik diye şükrederiz.. Hastalara şifa dileriz, ölülerimizi yad ederiz..
Büyüklerimizi ziyaret ederiz, hal hatır sorarız..
Sonra.. Kendimizle hesaplaşır mıyız?
Hak yedik mi, haksızlık yaptık mı, insanları kırdık mı diye düşünür müyüz?
Duyarlılığımızı sorgular mıyız?
Eskiden 1 Mayıslarda gerginlik yaşanırdı.. Devlet benim istediğim gibi kutlayacaksın derdi, kavga çıkardı..
O günler aşıldı.. 1 Mayıs gerginlik sebebi olmaktan çıktı..
Yerini bir başka kutlama günü aldı..
29 Ekim..
Yanlış okumadınız, Cumhuriyet Bayramı’ndan söz ediyorum.. Nasıl kutlanacağı artık sorun.. Ankara’da yaşananlara bakın.. Bazı dernekler 29 Ekim günü TBMM’nin önünde toplanıp Anıtkabir’e kadar yürümek istemiş.. Valilik izin vermemiş..
Alternatif toplantı planlamışlar.. Eski Meclis’in önünde buluşalım demişler..
Valilik o da olmaz demiş..
Önce geçen yıldan bu yana ne değiştiğine bakalım. Geçen yıl dünyanın bir numarası Wozniacki yok. Yok çünkü artık dünyanın en iyileri arasında değil.
Onun yerine geçen yıl sakatlığı nedeniyle kortlardan uzun süre uzak kalan S. Williams var. Bu sezon fırtına gibi esti kısa sürede dünya üçüncüsü oldu.
Hedefi yeniden bir numara olmak. Bu gidişle olacak galiba...
Başka.., Geçen yıl yenilgi görmeden İstanbul şampiyonu olan Kvitova var, ama çok formsuz...
Geçen yıl İstanbul’dan dünya ikincisi olarak ayrıldı, bu yıl İstanbul’a dünya altıncısı olarak geldi.
Sharapova’dan da bahsedelim. O da Williams, Azaranka gibi yılı çok iyi kapatanlardan...
Bunları şunun için yazdım. Tenis hiç de kolay bir spor değil..
Meclis bayram molasına başlıyor.. Ortalık bir hafta süt liman gider ama..
Bayram sonrası sert siyasete hazır olun..
Bayram dönüşü CHP’nin Başbakan için verdiği soruşturma önergesi var.. Gerçi reddedileceği belli ama görüşme kısmı önemli..
Hava sertleşecek.. Karşılıklı suçlamalar, laf atmalar ortamı gerecek..
*
Sadece bu olsa neyse.. Arkasından iktidar partisinin çok önem verdiği iki mesele var.. Biri yerel seçimin öne çekilmesi.. 2013’ün kasım başına mesela.. Öteki, 13 yeni büyükşehirle birlikte ‘bütünşehir’ sistemine geçilmesi..
Belediyenin ilin tüm sınırlarından sorumlu olması.. En ücra köşesine kadar..