Kabile reformu!

21 Mart 2010

Anayasa adı üstünde yasaların anası. Temel yasa. İçindeki her cümle, her kelime önemli. Değiştirmek büyük sorumluluk gerektirir. Birkaç maddesini değiştirecekseniz bile barolarla, yüksek yargıyla, hukuk fakülteleriyle, hukuk uzmanlarıyla görüşüp sağlam taslak hazırlamak gerekir. Şu sıralarda bu iş nasıl yapılıyor peki? Başbakan etrafındaki birkaç sıradan hukukçuyla yazboz tahtası üzerinde çalışır gibi anayasa yapıyor. Bir gün önce pakete koydukları bir değişikliği ertesi gün çıkarıp, yerine yenisini koyuyorlar. Olmadı sil baştan... Bu arada... AKP yönetimi, anayasa değişikliği teklifi için gerekli olan 184 imzayı toplamış. Yani AKP’li 184 milletvekili henüz kesinleşmemiş... Üzerinde her an her türlü değişikliğin yapıldığı ve daha da yapılabileceği değişiklik paketini okumuş! Beğenmiş! Altına imzasını atmış!
* * *
Yargıtay Ceza Dairesi Onursal Başkanı Osman Şirin konuşuyor:
- Bir hukuk reformu yapacaksanız önce ülkenin saygın hukuk adamlarının görüşlerini alırsınız. Böyle bir reforma HSYK’dan başlanmaz. HSYK’da reform yapacaksınız önce Adalet Bakanı ve Müsteşarını kuruldan çıkarmanız gerekir. Oysa tersi yapılıyor. Yapılması gerekenler değil yapılmaması gerekenler yapılıyor.
Refo

Yazının Devamı

Ege’de uçmasak...

20 Mart 2010

Yunanistan’daki ekonomik krizin başlıca sebebini yüksek silah harcamaları oluşturuyor...
Türkiye’nin ekonomisini sarsan da aynı sebep; silah harcamaları...
Neden iki ülke yöneticileri bir araya gelip silah harcamalarını karşılıklı düşürmüyor?
Geçenlerde bu soruyu sormuştuk...
Güzel mesaj İzmir Ticaret Odası Başkanı Ekrem Demirtaş’tan geldi.
“Ege’de Savaş Uçakları Uçmasın” başlıklı bir kampanya başlatmış İzmir Ticaret Odası.
Atina’da geçen şubatta düzenlenen, Devlet Bakanı Zafer Çağlayan ile Yunanistan Denizcilik Bakanı Louka Katseli’nin katıldığı Ege Adaları Ekonomi Zirvesi’nde iki ülke oda başkanları ve işadamları bu konuyu da görüşmüşler.

Yazının Devamı

Çubukçu’ya not

19 Mart 2010

İstanbul Çekmeköy’e bağlı Mehmetçik Lisesi’nde öğrenciler bahçede toplanarak TEKEL işçilerine destek için slogan atmışlar. Daha sonra 24 öğrenci sessizce oturma boykotu yapmışlar.
Çekmeköy İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü bu 24 öğrenciye tasdikname verilmesi ve okulla ilişiklerinin kesilmesini kararlaştırmış.
Eğer ülkede demokrasi olsa Milli Eğitim Bakanı’nın olaya el koyması, bu kararı durdurması gerekir...
Ne yapmış öğrenciler? Bir sosyal olaya duyarlık göstermişler...
Evet okul böyle protestoların yeri değildir. Dersler böyle nedenlerle aksatılmamalı. Ancak daha çocuk bunlar. Gerçek bir eğitimci o öğrencilerin kulaklarını çeker, uyarılarda bulunur, bir daha kabahatleri görüldüğünde cezanın daha ağır olacağını hatırlatarak sınıflarına yollardı. Böyle orantısız bir ceza o çocukları ya avare yapar, ya terörist...
Gazetelerde okuyoruz. Kimi yerde müdürler ilkokul çocuklarını toparlayıp açılışlara veya siyasetçileri karşılamaya götürüyor. Çocuklara iktidar partisi alkışlatılıyor. Bu iyi. Ama çocuklar TEKEL işçilerini alkışlarsa bu kötü...
Verilen tasdikname cezası okullarda “insan hakları dersi” okutulmasını da anlamsızlaştırıyor.

Yazının Devamı

‘Çekin protokolü’

18 Mart 2010

Başbakan Erdoğan BBC’ye verdiği demeçte Türkiye’de kaçak olarak çalışan 100 bin Ermeninin görmezden gelindiğini, eğer Ermenistan başka ülkelerin parlamentolarından soykırım kararı geçirmeye çalışırsa bu kaçak işçilerin geri gönderileceğini söyledi.
İşte size daha çok blöf kokan bir tehdit...
Başbakan tüm kaçak işçileri sınırdışı etmekten söz etseydi bu tavır olağan sayılabilirdi.
Ancak sadece Ermenileri söz konusu etmesi “ırkçılık” eleştirilerine yol açtı.
Ermenistan’dan gelen işçilere ayrıcalık tanındığı biliniyordu.
Bu ayrıcalık şimdi şantaj konusu yapılıyor.
Geçen aylarda Ermeni işçilere ayrıcalık tanınmamasını isteyen CHP’li Onur Öymen’in sözleri çok eleştirilmişti. Bu defa Başbakan’ın sözlerini eleştirene rastlanmıyor. Sebebi; korku...

Yazının Devamı

Baykal’ın kuşkusu

17 Mart 2010

CHP lideri Deniz Baykal darbelerle ilgili kuşkularını dile getirdi dünkü grup konuşmasında.. Önce ‘yargıdan muaf tutulan’ 12 Eylül darbecilerinin kulağını çınlattı:
“Birilerinin 8 - 10 yıl önce aklından darbe yapmayı geçirmiş olabileceği iddiasıyla en büyük suçlamaları yapıyorsunuz da resmen darbeyi yapmış, suçsuz insanları asmış, binlerce insana ıstırap çektirmiş olanlardan niye hesap sormuyorsunuz...”
Peşinden 28 Şubat’la ilgili kuşkularını dile getirdi: “28 Şubat, 28 Şubat’ diyorlar. 28 Şubat’tan sonra (iyi ki yapıldı, Türkiye’nin önü açıldı) deyip kendi siyasetlerinin önünün açıldığını gören insanlar, şimdi bu olayların en büyük ıstırabını çekmiş insanlara demokrasi dersi vermeye kalkıyorlar. Siz önce 28 Şubat süreci içinde hangi ilişkiler içine girdiğinizi, 28 Şubat’ın sizin siyasi istikbalinize hangi katkıları yaptığını bir açıkça gündeme getirin...”
Deniz Baykal ne demek mi istiyor?
Üstü kapalı şekilde; 28 Şubat’ın ABD kaynaklı olduğunu... O gün TSK’ya hâkim olanların Erbakan’a ve irticaya karşı tavır alır görüntüsü altında AKP’nin önünü açtığını... ABD karşıtı Erbakan yerine ABD sever AKP ekibini iktidara getirdiğini... Bugün 28 Şubat ekibinin o yüzden

Yazının Devamı

Münih sorusu

16 Mart 2010

Devlet Resim Heykel Sergisi’nden uçan tablolar konuşulurken... Kültür Bakanı Ertuğrul Günay’a bir başka soru... Yüzyılın en büyük eski eser kaçakçısı sayılan A. Dikmen Almanya’nın Münih kentinde ikamet ediyor. Bavyera Eyaleti Polisi, 1997 yılında A. Dikmen’e ait işyerlerinde ve ikamet ettiği mekânlarda yaptığı aramalarda 6000 parça esere el koyuyor. Eserler Türkiye ve Kıbrıs çıkışlıdır. Bu eserlerin kökeninin belirlenmesi için Türkiye ve KKTC’den yardım isteniyor. T. C Kültür Bakanlığı, zamanın İstanbul Ayasofya Müzesi Müdürü Ali Kılıçkaya ile arkeolog Orhan Atvur’u, KKTC devleti ise eski eserler uzmanı Hasan Tekel’i Münih’e gönderiyor. Uzmanlar yaptıkları inceleme sonucu toplam 1233 adet Anadolu kökenli eser saptıyorlar. Hazırladıkları 13 Mart 1998 tarihli raporu Kültür Bakanlığı Anıtlar ve Müzeler Genel Müdürlüğü’ne sunuyorlar.
Aradan 6.5 yıl geçiyor. 2004 yılına geliniyor. Kıbrıs Rum Yönetimi, Ada’dan kaçırılan, sayısı birkaç bini bulan mozaik, duvar resmi, ikona ve tarihsel yapıtı Münih’ten mahkeme kararı ile geri alıyor.
Türkiye Cumhuriyeti Kültür Bakanlığı ise Anadolu kökenli eserlerin geri alınması için o yıla kadar hâlâ başvuruda bulunmuş değil...
2007 yılındaki gazete

Yazının Devamı

Başarı koşusu...

14 Mart 2010

Hayatta başarının elbette sayısız tarifi vardır. Seçer, beğenir, alırsınız. Amerikalı yazar Emerson’un şu tanımına ne dersiniz:
“Başarı arkanızda güzel bir bahçe ya da biraz daha iyi bir dünya bırakabilmek; birilerinin siz yaşadığınız için daha rahat nefes aldığını bilmektir.”
Başarılı olmak için büyük adam olmaya gerek yoktur...
Yine Mümin Sekman’ın “Her Şey Seninle Başlar” adlı kitabına başvuralım...
“Bazı tavukların, ‘Kartal olsaydım...’ diye düşünmesine ne demeli? Bu tavuklar ‘başarlı’ birer tavuk olabilirler ama hiçbir zaman kartal olamazlar. Olmaları da gerekmez. Kartal gibi yükseklerde uçabilmek tavukların kariyerinde bir başarı kriteri değildir. Tavuğun performansı yumurta sayısıyla ölçülür...”
* * *
“Büyük adam olmak ile başarılı adam olmak farklı şeylerdir. Büyük yaşamak, kendi hayatından taşıp milyonlarca insanın hayatını etkilemek, çok sayıda insanın olmak istediği ama az sayıda insanın ulaşabildiği bir yüksekliğe çıkmaktadır. Büyük adam olmak herkese açık bir pozisyon değildir. Oysa başarılı olmanın kapıları herkese açıktır. Herkes başbakan olamaz ama herkes işini daha iyi yapan, kendi kendine yetebilen, çevresindekileri kalkındırabilen biri olabilir. İşini iyi

Yazının Devamı

Bu golün anlamı!

13 Mart 2010

Cumhurbaşkanı Gül, İsveç Parlamentosu’ndan geçen soykırım tasarısı için “Önemli değil” demiş. Kendilerinin kişisel mutluluğu için önemli olmayabilir. Ama ülkenin ulusal gururu ve onuru adına önemli bir olumsuzluk bu... İsveç’te bu gelişmeyi yakından izleyen Yazar Abdullah Gürgün notlar yollamış:
- Bu önergede artık sadece Ermeniler yok. Süryani, Asuri, Keldani ve Pontus Rumları da var.
- Bu önergede yalnız İsveç’in kabul etmesiyle yetinilmiyor. Soykırımın Avrupa Birliği’ne, Birleşmiş Milletler’e ve Türikye’ye kabul ettirilmesine çalışılacağı karara bağlandı...
- Uluslararası Hukuk Profesörü Ove Brink’e göre soykırımı tanımak yetmez, kurbanlara sembolik bir tazminat verilmelidir. Sırada ne olduğu sanırız anlaşılmaktadır.
- İlginç bir söylem de İsveç Parlamentosu’nun Yunan kökenli milletvekili Nikos Papadopulos’dan geldi: Nikos, “1915 -1925 arası Osmanlı’nın yaptığına soykırım denir” dedi. Böylece soykırım 1925’e uzatıldı!
- Çok yakında sıykırım diğer İskandinav ülkelerinde gündeme gelecektir.
- Tasarı geçtiği takdirde yaptırımlar uygulanacağı, Başbakan’ın İsveç gezisini iptal edeceği vb, açıklansa bunun bir anlamı olabilirdi. Ama hükümet hiçbir ön tepki koymadı.

Yazının Devamı